Mehmet Özay 17 Eylül 2012
Rohingya sorunu konuşulmaya ve tartışılmaya devam ediyor. Bugün Kuala
Lumpur’da ‘Perdana Global Peace Foundation’ (PGPF) inisiyatifiyle uluslararası
Rohingya Konferansı düzenlendi. Konferans Rohingya konusunun bir kez uluslararası
katılımcılarla gündeme getirilmesi nedeniyle dikkat çekiciydi. Nurul Islam,
Muhammed Yunus, Wakar Ruddin, Abdülhamid bin Musa gibi Rohingya kuruluşlarının
yetkililerinin hazır bulunduğu konferansa İngiltere’den, Bengaldeş’ten,
Tayland’dan, Endonezya’dan, Filipinler’den sayısı yirmiyi aşkın akademisyen ve sivil
toplum temsilcilerinin yanı sıra Human Rights Watch, Amnesty International gibi
uluslararası kuruluşların önemli isimlerinin konuk olmasıyla içeriği zengin ve
yakın gelecekte bir dizi gelişmeleri tetikleyebilecek bir konferans oldu.
PGPF’nın merkezinin de yer aldığı Buhari Vakfı Merkezi’ndeki oditoryumda
gerçekleştirilen konferansta her biri alanlarında önemli bildiriler sunan
katılımcıların yanı sıra toplantı salonunu ve avlusunu dolduran yüzlerce aktif
dinleyici kitlesi sorularıyla ve yorumlarıyla etkinliğe katkı yaparken, akşam
üzeri saat altıya kadar süren etkinliğe ilgi son ana kadar devam ettti.
ASEAN üyeliği, Myanmar (Burma) ile doğrudan ticari ve yatırım ilişkileri
olması gibi özellikleriyle dikkat çeken Malezya’nın bu konferansla Myanmar hükümetinin
Rohingya Müslümanlarını yok sayan politikalarında değişikleri gündeme getirecek
girişimlerde inisiyatif alacağı ve bu anlamda ciddi bir rol taşıyacağı
düşünülebilir. En azından, toplantıya iştirak edenlerin ortak buluştuğu nokta,
PGPF kurucusu ve başkanı Dr. Mahathir Muhammed’in yapabileceği önemli rolün
olduğu yolundaydı. Kaldı ki ASEAN’nın bu rolü üstlenmesi Jacob Zenn’in dile
getirdiği üzere bölge üzerinde etkisini hissettiren Rohingya sorununun bölge
içinden aktörlerin öncülüğünde çözüme kavuşturulmasından daha makul bir
yaklaşım olamaz.
Sömürge dönemi bağlamında Myanmar ile benzer süreçleri tecrübe ettiği
düşünüldüğünde bu konferansa Malezya’nın ev sahipliği yapması oldukça
anlamlıydı. Bu bağlamda, Güneydoğu Asya tarihinin sömürgecilik döneminden
başlayarak, II. Dünya Savaşı, bağımsızlık süreçleri, etnik unsurlararası
ilişkiler gibi gelişmeler bağlamında iki ülkenin benzerlikler gösterdiğine
dikkat çekilmelidir. Ana konuşmacı olarak konferansa katılan Dr. Mahathir
Muhammed’in de vurguladığı üzere Malezya, bu süreci tüm sıkıntılarına rağmen,
görece başarı ile sonuçlandırmasına rağmen, Myanmar’ın benzer bir performası
sergilemediği artık çok aşikar.
Haziran ayındaki son gelişmelerden bu yana dünya medyasının ve kamuoyunun
ilgisini çekmeyi ‘başaran’ Rohingya konusuna çözümün nerede olduğu da bir
anlamda cevabını bekleyen bir soru. Bir yandan halkı Müslüman ülkelerde yapılan
birtakım gösteriler ve yardım kampanyaları, öte yandan uluslararası
toplantılarla konunun akademik ve insan hakları bağlamlarında ele alınmasına
rağmen, aradan geçen süreçte elbette önemli bir yol katedilmesini beklemek
büyük bir iyimserlik olurdu. Ancak geleceğe yönelik umut ışığını da içinde
barındırmıyor değil. Öte yandan, Myanmar hükümeti nezdinde gerçekleştirilen
girişimlerin birbirinden bağımsız ‘tekil’ nitelik arz etmesi arzu edilen çözüm
yollarının hayata geçirilmesi önündeki engellerden birini oluşturuyor. Bununla
birlikte, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, Yusuf Kalla’nın Myanmar’a
yaptıkları resmi ziyaretlerin Malezya Yardım Kurumu (Malaysian Relief
Agency)’nun Arakan Eyaleti başkenti Sittwe’ye girmeyi başarması başlangıç
olarak önemli gelişmelerdi. Bu girişimlerin önemi nereden geliyor diye
sorulduğunda, Myanmar hükümetiyle doğrudan temaslarla gelişme göstermesinde yattığını
söyleyebiliriz.
Ancak bu girişimlerin diğer uluslararası kurumlarla eş-zamanlı,
koordineli ve uzun erimli projelere evrilmesi, Myanmar hükümeti üzerinde
oluşturulacak uluslararası baskının kayda değer sonuç vermesinde hayati öneme
sahip olacaktır. Aslında Rohingya sorununda temel nokta tam da burada yatıyor.
Yani, son altmış yılda halkı, uluslararası çevre ve kurumlar üzerinde stratejik
oyunda başarılı olmuş diktatörlerin yönetimindeki Myanmar gibi bir ülkenin,
bugün küresel medyaya yansıyan gelişmeler karşısında nasıl bir strateji
geliştireceği merak konusu. Bu süreçte şu tehlike unutulmamalıdır. Myanmar
hükümetinin demokratikleşme sürecine girmesine rağmen, bugünkü parlamentosu
Batılı anlamda bir demokratik seçimle oluşmadığı, başbakanının atanmış eski bir
general olduğu, hükümetin bir şekilde kukla bir yönetim olduğu iplerin hâlâ
perde arkasındaki cuntanın elinde olduğu vb. unsurlar göz ardı edilmemeli. Bu
safhada kaygılar o ki, Rohingya sorununun uluslararası medyadan inmesiyle
birlikte Myanmar ordu ve polis güçlerinin marifetiyle Rohingya halkı üzerindeki
baskı ve şiddetin yeniden nüksetmesi ihtimalidir.
Konferansta neler konuşulduğuna kısaca değinelim. Katılımcıların ağırlıklı
olarak ASEAN ülkelerinden olması, bir ASEAN ruhu oluşumuna zemin hazırlama
yönelimi taşıyordu. Bu yaklaşım, katılımcılar tarafından da açıkça dile
getiriliyordu. Elbette bunda, bölge ülkelerinin daha önce benzer süreçleri
yaşamış olmasının katkısı gözardı edilemez. Öte yandan, kimi uluslararası
kuruluşların performanslarındaki istikrarsızlık, başarısızlık ve Rohingya
konusunu ele alma tarzları Myanmar ile ilişkilerde sürdürülebilirlik konusunda
kimi çekincelerin gündeme getirilmesine yol açtı.
Konferansta azınlıkta da olsa Myanmar hükümetinin yaklaşımından öte,
Rohingyalıların mülteci olarak yaşamak zorunda kaldıkları halkının çoğunluğu
müslüman olan ülkelerdeki yaşam koşulları, hakları vb. konulardaki kabul
edilemeycek konumları dillendirildi. Rohingya konusu tartışmalarında sürekli
gündeme getirildiği üzere, özellikle Bengaldeş başta olmak üzere Pakistan,
Malezya, Endonezya, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri gibi ülkelerde yaşayan
Rohingyalıların ne tür haklara sahip oldukları veya olmadıkları aciliyetle
üzerinde düşünülmesi gereken bir konu.
Rohingya sorununu çözüm neyi gerektiriyor? Bu soru herkesin dile getirdiği
ve alanıyla ilgili yaklaşımlar çerçevesinde cevap vermeye çalıştığı bir
soruydu. Ancak genel kanaat, özellikle Rohingyalıları hedef alan ve cunta
rejimince hayata geçirilen, uluslararası standartlar gözetildiğinde ‘insanlık
suçu’ kapsamına girecek önemli eksiklikleri içinde barındıran 1982 Vatandaşlık
Yasası’nın yeniden gözden geçirilmesi ve Rohingyalılara, diğer etnik
azınlıklara verilen hakların aynısının verilmesi yönündedir. Bu bağlamda,
vatandaşlık hakkının Rohingya sorununun halli meselesinde kritik bir rol
oynadığına kuşku yok. Ancak sorun bununla bitmiyor, haddi zatında sorunların
üstesinden gelinebilmesi için kapı aralanmış olunacağı düşüncesi yaygın. Ortaya
konan belgeler ışığında bakıldığında Myanmar hükümetinin ve Burma toplumunun
Rohingyalıları dışlayan, yoksayan yaklaşımlarının ne tarihi ne de modern dönem
ilişkileri bağlamında bakıldığında hiçbir dayanak noktası yok.
Bununla birlikte, katılımcılar arasında Burmalı Budist bir akademisyen
olmakla birlikte Rohingya Müslümanlarını bugüne kadar savunmuş, 88 kuşağına
mensup Dr. Maung Zarni farklı bir yaklaşımla Rohingya sorununun çözümünde cunta
rejimini teşkil eden askeri elitin düşünce yapısının anlaşılması gerektiği üzerinde
durdu. Asker kökenli bir aileden gelen ve bu anlamda Myanmar yönetiminin
kavramsal dünyasını algılayabilen Zarni’nin bu görüşü üzerinde durulmaya değer.
Bu bağlamda, Rohingya sorununun ortaya çıkışına sebep Rohingyalılar değil,
Rohingyayı önce maddi olarak ardından manevi olarak sömürgeleştirme projesini
uygulama koymuş olan Burma milliyetçiliğidir. Sorunun temeli de budur görüşü
ağırlık kazanıyor. Pratikte yapılan ise, Arakan Eyaleti’nde yaşayan Budist Rakinlerin
(Magh) ihtiyaç duyulduğu zamanlarda devlet güçlerince kullanılmasıdır. Oysa
geçen ikiyüzyıllık tarihi süreçte güçlü etnik milliyetçi anlayışın hakim olduğu
Budist Rakinlerin merkezi güçle sınırlı ilişkisine rağmen, son dönemde de tanık
olunduğu üzere sömürge döneminden kalma ‘böl-yönet’ politikasının aracı
olmaktan kurtulamıyorlar. Konferans sonunda Rohingya sorununa çözüm olacak 28
maddelik öneri paketi yayınlandı. Şimdi sıra, bu çözüm paketinin önümüzdeki
dönemde ilgili ülke hükümetleri, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası
kurumlarca dikkate alınarak fiilayata geçirilmesi konusunda bir iradenin teşkil
edilmesinde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder