22 Mayıs 2024 Çarşamba

Tayvan’da yeni başkan Lai Ching-te: Demokrasi ve uluslararasıcılık vurgusu / Lai Ching-te, New president in Taiwan: emphasis on democracy and internationalism

Mehmet Özay                                                                                                                            21.05.2024

Tayvan’da, yeni başkan William Lai Ching-te, dün gerçekleştirilen yemin töreninin ardından görevine başladı.

Demokratik Gelişimci Parti (Democratic Progressive Party-DPP) başkanı ve 64 yaşındaki yeni başkan Lai Ching-te’nin açıklamalarında öne çıkan husus, hiç kuşku yok ki, Çin tehdidi ve bunun karşısında açıkçası, korunması gereken barışa dair vurgusuydu.

Lai Ching-te Pekin’e gönderme yaparak, “Çin’in siyasi ve askeri tehditlerine son vermesi” ve “olası bir savaş korkusundan dünyayı kurtarması” çağrısında bulundu.

Bu yılın başında yapılan seçimler öncesinde, Pekin yönetiminin Tayvan seçimlerine yönelik yaklaşımının, ‘savaş ve barış’ dikotomisi ekseninde geliştirildiği hatırlanacak olursa, Lai Ching-te’yi zorlu günlerin beklediğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Lai Ching-te’nin, Çin Halk Cumhuriyeti yönetimince “tehlikeli ayrılıkçı” olarak adlandırılması, iki taraf yetkililerinin önümüzdeki dönemde biraraya gelmelerinin pek de olanaklı olmadığını gösteriyor.

Küresel temsil gücü

De facto siyasal egemen bir yapı olarak uluslararası arenada var olan Tayvan’daki siyasal yapının ve başkanlık değişiminin, söz konusu bu Ada ülkesi ile sınırlı olmayan boyutlarına dikkat çekmekte yarar var.

Çin Halk Cumhuriyeti’nin (People’s Republic of China -PRC) yönetiminin Tayvan’ı yani, bir başka ifadeyle, Çin Cumhuriyeti’ni (Republic of China-RoC) siyasal egemenlik olgusu olarak telâkki etmesiyle, Çin-Tayvan ilişkilerinde yaşanan gerilim, kendini bölgesel ve uluslararası arenaya yansımasıyla önem taşıyor.

Tam da bu durum, Tayvan’da seçimleri ve başkan değişimlerini, bölgesel ve küresel olarak izlenmesi gereken bir olgu olarak öne çıkartıyor.

Yeni başkan Lai Ching-te, yemin töreni sonrasındaki konuşmasının ilerleyen bölümlerinde, “Tayvan’ın geleceği, dünyanın geleceği için önemlidir” cümlesini dikkatle ele almak gerekiyor.

Tayvan’ın küresel gelişmelerin merkezine koyan bu söylemi, salt bir retorik olarak değerlendirilmemelidir.

Aksine, çatışma alanlarının Ortadoğu merkeziyle sınırlı olmadığı hatırlandığında, Güney Çin Denizi’nde, Çin’in egemenlik hakkı ve bunu elde etmek için savaşı göze alabileceği söylemi karşısında Tayvan’ın varlığını bölgesel değil, küresel çerçevede değerlendirmek gerekiyor.

Aslında, yeni başkan Lai de yukarıda dile getirilen ifadesiyle buna vurgu yapıyor.

Tsai’nin ‘uluslararasıcılık’ göndermesi

İki dönem, yani son sekiz yıldır devlet başkanı olarak Tayvan’ı yöneten Tsai, görevinin sona ermesinden bir gün önce yani, Pazar günü verdiği mesajlarda Tayvan’ın geleceğini, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Ada üzerindeki egemenlik hakkını uluslararası gelişmelerle birlikte zikretmesi ve iki temel olgu arasında analojiler yapması dikkat çekmişti.

Tsai, özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı istilasıyla ortaya çıkan savaş durumuna ve sonrası gelişmelerle, Pekin yönetiminin artık benzer bir siyasal ve de özellikle, askeri süreci aklına getirmemesi gerektiğini vurguluyordu.

Tsai, ülkesinin, dünyadaki pek çok ülke ve de uluslararası kuruluşlar tarafından bağımsızlığı tanınmayan, ancak bununla birlikte, başta Anglo-Sakson ülkeleri olmak üzere, ikili ilişkileri gayet üst düzeyde seyreden bir ülke olduğunun farkında.

‘Uluslararası camia’ vurgusu

Bu nedenle, son dönemde yaptığı açıklamalarında, “uluslararası camia” kavramını kasıtlı olarak kullandığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Tsai’nin bu kavramla vurgusu yine, Doğu Avrupa’da ortaya çıkan siyasi ve askeri gelişmelerle benzerliği bağlamında değerlendirmek gerekiyor.

Tsai’nin görevini tamamlaması dolayısıyla Pazar günü başkanlık ofisindeki resepsiyonda Singapur, Japonya ve Birleşik Krallık (İngiltere) temsilcileriyle biraraya gelmesi, söz konusu uluslararasıcılık olgusunun en açık göstergesi kabul edilmelidir.

Bu noktada, Tsai ile Tayvan yönetiminin en önemli siyasal başvuru aracı olarak ‘uluslararası’ bağlantılı kavramları gündeme getirmesine şaşmamak gerekiyor.

İlk etapta, söz konusu bu vurgunun savunmacı nitelikte olduğu düşünülebilir...

Hatta, Batılı ülkelerin, Rusya’nın Ukrayna işgali sonrasında özellikle, askeri yardımda ‘ikircikli’ tutumları hatırlandığında Tayvan’ın, böylesi benzer bir olası gelişmede kendine modael alabileceği bir yapının olmadığı dahi ileri sürülebilir.

Bunda haklılık payı yok değil...

Tam da bu noktada, Ukrayna-Tayvan ikilisini birbirinden ayıran iki temel husus olduğuna dikkat çekelim.

Bunlardan ilki, Tayvan’ın başta Anglo-Sakson ülkeleri olmak üzere neredeyse, tüm gelişmiş -ve hatta gelişmekte olan ülkelerin- ticaret güzergâhlarının üzerinde bulunuyor oluşudur.

İkincisi ise, Tayvan’ın, Ukrayna’nın askeri yapılaşmasıyla karşılaştırılamayacak ölçüde askeri bilimsel ve teknolojik yatırımları bünyesinde barındırmasıdır.

Donanımlı Tayvan

Tsai’nin son konuşmalarında dile getirdiği üzere, Tayvan, son dönemde Çin Halk Cumhuriyeti’nin askeri kalkınmasına paralel denilebilecek bir sürece konu olduğunu hatırlatmak gerekiyor. 

Savunma sanayi başlığı altında değerlendirilebilecek olan bu husus, sadece Amerika Birleşik Devletleri’nin Tayvan’a verdiği destekten bahsetmiyoruz.

Bizatihi, teknolojik yatırımları ile göz dolduran Tayvan’ın bu gelişmişliğini, askeri teknoloji alanına yansıtmadığını düşünmek büyük bir hayalcilik olur.

Tsai, işte bu güce gizli/açık atıfta bulunarak, olası bir askeri girişim karşısında Çin’in karşı karşıya kalacağı duruma işaret ediyor.

Burada yine bir analoji olarak görülebilecek şekilde, Pekin yönetiminin, görece zayıf ve -bazı ölçülerde yalnız bırakılmış- Ukrayna karşısında bile, Rusya’nın içine düştüğü halin ötesinde bir durumla karşılaşacağına vurgu yapıyor.

Çin birliği

Tayvan Boğazı ile tanımlayan ve Çin Halk Cumhuriyeti ile Tayvan arasında gerilimli dönemlerin yaşanmasına karşın, dünyanın farklı bölgelerindeki gelişmeler Çin birliği meselesinin ele alınabilirliğine dair bir fikir veriyor.

Yazının başlarında dile getirildiği üzere, sabık başkan Tsai ve -her ne kadar, Pekin yönetimince ‘ayrılıkçı’ olarak adlandırılsa da-, yeni başkan Lai Ching-te Çin’le görüşme süreçlerine tümden kapıyı kapatmış değiller.

Öyle ki, Tayvanlı liderler, Çin’le olası bir birleşmeyi tümüyle reddetmiyorlar...

Ancak, Tayvan’ın bugün ulaştığı sosyo-ekonomik gelişmişlikten feragât etmeyecek bir sürecin işletilmesinden yanalar.

Bununla birlikte, bu talebe Pekin yönetiminde tam ve doğru bir karşılık buludğunu söylemek ise mümkün değil.

Pekin yönetimi, bu yılın başında Tayvan’da yapılan seçimleri “savaş ve barış” dikotomisiyle açıklama getirmiş, Demokratik Gelişimci Partisi’nin seçilmesine açıkça, ‘savaş’ vurgusuyla tanımlama getirmişti.

Bugün Tayvan’ı, bu dikotominin ‘savaş’ bölümünde yer alan bir ismi yani, Lai Ching-te yönetmeye başladı.

Olağanüstü gelişmeler olmaması halinde, önümüzdeki dönemin her iki taraf için de kolay olmayacağını söylemek gerekiyor.

https://guneydoguasyacalismalari.com/tayvanda-yeni-baskan-lai-ching-te-demokrasi-ve-uluslararasicilik-vurgusu-lai-ching-te-new-president-in-taiwan-emphasis-on-democracy-and-internationalism/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder