Mehmet Özay 22.04.0218
16-20 Nisan
günleri arasında Londra’da, ‘Commonwealth’ yani, “İngiliz Uluslar Topluluğu”na
mensup ülkeler biraraya geldi. İki yılda bir yapılan birlik toplantılarının
önceki ev sahibi Malta’ydı. 2020 yılına kadar yeni dönem başkanı ise hafta
içinde yapılan toplantılarda alınan kararla Birleşik Krallık iki yıllığına
dönem başkanlığına getirildi. Birleşik Krallık diyoruz da, ‘coğrafi’ daraltmaya
rağmen, daha yaygın adıyla söylemek gerekirse bu süreci üstlenen İngiltere’dir.
İngiltere’nin eski
sömürgeleri, yeni ‘bağımsız’ devletleri ile ilişkilerin sürdürülmesi amacıyla
kurulan birlik, beş kıtaya yayılmış 53 devletin üyeliğiyle dikkat çekiyor. Üye
ülkelerin 39’u ‘küçük’ ülkeler kategorisinde olmakla birlikte, birliğin nüfusu
dünya nüfusunun 2.4 milyarına tekabül ediyor. Bunun bir milyarını ise genç
nüfus oluşturuyor. Bu rakamlar, “İngiliz uluslar topluluğu”nun dünya nüfusunun
üçte birini ve genç nüfusun ise yüzde 40’ını barındırdığını ortaya koyuyor.
Dünyanın dört bir
yanına yayılmış ve sadece sayısal değil, etnik çeşitlilik bağlamında da önemli
bir yoğunluğa ev sahipliği yapan bu birlik, küresel olarak karşı karşıya kalınan
sorunlar ile çözüm yolları noktasında dünya siyasetinde kayda değer bir ağırlığa
da tekabül ediyor olmalı. Bu coğrafi ve sayısal değerler içerisine hiç de
azımsanmayacak Müslüman kitlenin olduğunu da eklemek gerekir.
Tabii burada bu
kitleyi eleştirme gibi bir amacımız yok. Kaldı ki, zaten Commonwealth üyesi
olmayan ve Müslüman kitlelere ev sahipliği yapan ülkelerde Anglo-Sakson
dünyanın toplum ve kültür ikliminde yaşamaya can atan epeyce bir güruhtan da
söz etmek mümkün. Bunları, velev ki ‘dün’ sömürgecilik süreçlerine konu olmasalar
da, bugünün koşullarında bilfiil-kendinde-içten ve de gönüllü sömürgecilik
yanlısı tavırlarıyla olağanüstü bir kategoride değerlendirmek gerekir.
Dünün sömürge valilerinden bugünün ‘Anaç’ tavırlı
Kraliçesine
Hafta içerisinde
yapılan toplantılarda üye ülkelerin hükümet başkanları bir araya geldi. Londra
ile Windsor’da gerçekleştirilen toplantıların içeriklerine dair yapılan
açıklamada, küresel sorunlar karşısında ‘ortak’ kararlar alınması ve ‘daha iyi
bir gelecek’ inşası için biraraya gelindiği belirtiliyordu.
Birliğin uzun
süredir başkanlığını yürüten Kraliçe Elizabeth’in yerine bu toplantılarda
alınan kararla artık oğlu Charles almış oldu. Charles, annesinin ilerlemiş
yaşına rağmen, aktif olarak kraliçelik makamında bulunması karşısında yakın
geçmişte, mizahi bir şekilde artık Birleşik Krallığı’n resmen başında olma
konusunda umutlarının yitmekte olduğunu söylese de, alınan bu kararla hiç
değilse “Commonwealth”ın başına geçmiş oldu.
Bu bağlamda,
kraliçenin birliğin gelişmesi konusunda sergilediği çabalar da bu toplantılarda
dile getirilmiş oldu. Bu çerçevede, kraliçe seçildiği 21 yaşında yaptığı radyo
konuşması gündeme getirilerek, “…Hayatı boyunca birlik içerisindeki halkların
refahı için çalışacağı…” yönündeki vurgusuna dikkat çekildi. Kraliçe’nin daha
genç yaşında ‘anaç’ bir tavırla bir dönem -ki uzunca bir dönem demek gerekir
burada- kadim sömürge topraklarını yöneten sömürge memurlarının “yerlilere”
yönelik olarak söyledikleri, “… Sizler geliştirilmeye muhtaç insanlarsınız. Biz
de sizleri geliştiriyoruz…” minvalli yaklaşımının içerik olarak pek de farkı
olmayan bir yaklaşım sergilediğini söyleyebiliriz.
Yukarıda dikkat
çekilen iyi bir gelecek inşası, demokrasi, insan hakları vs. konularında
Commonwealth’ın son dönemde yaptığı “icraatlara” örnek olarak, Güney Afrika’da
“apartheid”ın sonlandırılması, Pakistan’da pek de uzak olmayan bir geçmişte
yani 2007 yılında şiddet olaylarına son verilmesi gibi gelişmeler de
sıralanıyor. Demek ki, Güney Afrika’da Nelson Mandela ve çevresinin, Pakistan
gibi epeyce bir İslamcı hususiyetleriyle öne çıkan ülkede de Müslüman dini ve
toplum liderlerinin yerine iş görecek bir İngiliz aklı hâlâ varlığını
sürdürüyor.
İngilizlerle ortak paylaşımı!
“Commonwealth”
kelimesi, ‘ulus’ karşılığında kullanılmakla birlikte, literal olarak ‘ortak
refah’ anlamına geliyor. Bu kavramın, ‘İngiliz uluslar topluluğu’na karşılık
gelecek şekilde kullanılması bile, sömürge dönemindeki siyasi, toplumsal ve
ekonomik ilişkilerin sömürge sonrası küresel yapılaşmada ne şekilde devam
ettirildiğine dair bir fikir veriyor.
Dünyanın neredeyse
dört bir köşesine yayılan başta İngiliz sömürgeciliği olmak üzere Batı Avrupa
merkezli sömürge yönetimleri, öncelikle hedefleri ticari yaşamı tekellerine
alma gayesi olsa da, görece kısa bir süre sonra ilgili coğrafyalardaki
toplumsal kurumların tamamına nüfuz edecek şekilde “yerli toplumları”,
bireyinden kurumlarına kadar yeniden tasarımlama süreçlerini hayata geçirdiler.
2. Dünya Savaşı
sonrasında, neredeyse yine bu aynı sömürgeci ülkelerin kampüslerinden çıkan
-adları doğulu olan bazı isimler de olsa- akademik dünyanın “post-kolonyalizm”,
yani “sömürge-sonrası” adını verdikleri ve temelde sömürge dönemine yönelik
eleştirileri içeren süreç ortaya çıkması bir başka çelişkiye işaret ediyor. Birilerince
pohpohlonan bu “post-kolonyalist” eleştiricilerin nerede nasıl durdukları ya da
nasıl olup da bu Batı kampüslerinde bu kadar rahat Batı’yı eleştirmeye imkân
tanındıklarına bakmaksızın!
Ancak burada, konumuzla
bağlantılı olarak dikkat çeken nokta, İngiltere’nin eski sömürge topraklarını,
hiç de öyle geride, arkada bırakılmış bir dönem, olarak görmediği, aksine bu
eski sömürge topraklarını bu sefer “ortak koşullarda” yeniden yönetme çabasının
bir sonucu olarak Commonwealth’i hayata geçirmiş olmasıdır.
“Refah”ın olmadığı “Commonwealth”
Bu çerçevede,
‘Commonwealth’ denilince aklıma Dr. Mahathir Muhammed’in bu isme ve de
‘çerçevesine’ dair bir anı kitabında dikkat çektiği husus geliyor. Dr.
Mahathir, başbakan olduğu dönemde, İngiltere’de düzenlenen ve kraliçe’nin de
hazır bulunduğu böylesi bir toplantıda, kelimenin yukarıda yüklenen anlamından
ziyade, literal anlamını ‘parçalayıcı’ bir yaklaşımla “’Common’ olmasına ‘common’ız, ancak “refah”
konusunda öyle değiliz” diyerek birliğin ekonomik ve de tabii ki siyasi
yapılaşmasına yönelik eleştirisini gündeme getiriyordu.
Bir başka deyişle,
Dr. Mahathir, dünün İngiliz sömürge yönetiminin “post-sömürgecilik” sonrasında
yine kadim toprakları bünyesinde barındırmanın adına “refahın paylaşımı” adını
verse de, kül yutmazlığını ortaya koyarak işin pek de öyle olmadığına vurgu
yapıyordu. Hem de, “Aman Kraliçe gelecek, sakın öyle sert eleştirilerde falan
da bulunma” uyarıları yapılmasına rağmen…
2. Dünya Savaşı’nda sonra bir şey olmadı!
2. Dünya Savaşı
sonunda oluşan ‘yeni dünya’ düzeninde -ki eski düzenin yeni bir formda kendini
ortaya koymasından başka bir anlama gelip gelmediği üzerinde epeyce kafa
patlatmak gerekiyor- eski sömürge topraklarına yer olmadığı konusu bir sabite
olarak gündeme getirilir. Bu yeni düzenin artık sömürgeci güçlerin altından
kalkamayacakları bir ‘yük’ haline gelmesinden ve bu ‘yükten’ kurtulma adına
sömürgeleştirilmiş topraklarda yetiştirilen ‘seçilmiş’ siyasi ve toplum
elitleri üzerinden bağımsızlıkların birbiri ardına verildiği söylenegelir.
Bununla birlikte,
konunun detaylarına inildiğinde pek de öyle olmadığı, örneğin hem Malaya hem
Takımadalar coğrafyasını paylaşmış İngilizler ve Hollandalıların bağımsızlık
yanlısı hareketler karşısında takındıkları tavırlarda görmek mümkündür.
1. Dünya
Savaşı’nın galiplerinden sayılan ve güneş batmayan imparatorluk adıyla anılan
İngiltere eski gücünden çok şey yitirir ve birkaç yüzyıldır farklı bağlamlarda
egemen olduğu sömürge topraklarını birer birer elinden çıkartırken, sömürge
topraklarından bazılarında ise 2. Dünya Savaşı sonrasının şartlarında dahi
sömürgeciliği devam ettirecek formülleri aramaktan da geri kalmıyordu. Öyle ki,
daha 2. Dünya Savaşı’nın sürdüğü 1943 yılından itibaren sömürge bakanlığı marifetiyle
kadim Malaya topraklarını elinden çıkarmayı ise hiç ama hiç düşünmüyordu.
Dr. Mahathir’in
yukarıda dikkat çekilen çıkışını herhalde bu minvalde değerlendirmek gerekir.
Kurt politikacı Mahathir, Malaya topraklarına “bağımsızlığı” bile isteye
verenin İngiliz sömürge yönetimi olmadığı ya da ardından kurulan
Commonwealth’de “refah” dağılımını yine bu yönetimin sağlamadığından bihaber
olduğu söylenebilir mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder