Mehmet Özay 01.05.2017
Malezya 14. genel seçimlere
hazırlanıyor. Başbakan Necib bin Rezzak’ın ‘yakında yapılacağı’ işaretini
verdiği seçimler, bu yıl 60. yılına giren iktidardaki ‘Ulusal Cephe’
hükümetinin “bir kez daha yola devam” yaklaşımıyla, çeşitli renkleriyle
muhalefetin ‘tamam bu sefer iktidar oluyoruz’ çabasına konu oluyor. Muhalefetin
çeşitli renkleri arasında ulusal düzeyde politika yapan Halkın Adaleti Partisi
(PKR), Demokratik Eylem Partisi (DAP), Emanet Partisi (Amanah) bulunuyor. Bu üç
partinin oluşturduğu ‘Umut Koalisyonu’ muhalefetin güçlü adı olurken, Malezya
İslam Partisi (PAS) gibi ülkenin köklü bir siyasi hareketinin de siyasal
yelpadedeki yerini unutmamak gerekir. Bu noktada ‘Ulusal Cephe’ ile ‘PAS’
ilişkisi bağlamında bazı görüşleri paylaşmakta yarar var.
60 yıldır iktidarda olduğunu
söylediğimiz ‘Ulusal Cephe’ adı bölgeyle irtibatı zayıf olanlar için bir
‘muğlaklığa’ tekabül ediyor. Yarım yüzyılı aşkın bir süredir ‘koalisyon’la
Malezya, resmi adıyla Malezya Federasyonu’nun yönetiliyor olması, kimileri tarafından
farklı siyasi yüzleriyle ‘koalisyon’ grubunun bir başarı eseri olduğu kabulünü
gündeme getirebilir. Hatta daha da ileri gidilerek, bir siyasi yönetim biçimi
olarak bu yapının ‘modelliğinden’ bile söz edilebilir. Ancak bu koalisyonun
varlığı, sadece mevcut ulusal siyaset çerçevesinde belirlenmekle kalmayan,
bunun ötesinde ingiliz sömürge döneminin son yıllarında ülkenin kuruluş
temelleri olarak adlandırılabilecek toplumsal sözleşmeyle sapasağlam bir
ilişkiye gönderme yaptığını da unutmamak gerekir.
Bu göndermenin kalıcılığını
sağlayan unsur ise, anayasada belirlenmiş hak ve sorumluluklarla bir siyasi ve
toplumsal çerçevenin yapılaştırılmış olmasıdır. Dolayısıyla bu yapının sömürge
dönemi ilişkileri, sömürge idaresinin yapılaştırıcı kuvvesi ile Malaya
topraklarındaki etnik yapıların hem sömürge yönetimi hem birbirleriyle olan
çıkar ve çatışma yönlü ilişkilerinin doğurduğu coğrafi, toplumsal ve siyasi bağlamlarından
azade olamayacağını da ortaya koymak gerekir.
Söz konusu koalisyonla ilgili
‘muğlaklığı’ gidermeye matuf bir açıklama olarak, bu koaliyonun siyasi ve
toplumsal omurgasını uluslararası siyaset literatürüne girmiş olan ‘ülkenin
asli sahipleri’ anlamına gelen “bumiputra” kavramı oluşturur. Bu kavramın
atıfta bulunduğu görece geniş toplumsal kesim Malay Müslümanları iken,
tanımlama bununla sınırlı kalmamaktadır. Kısmen Malaya Yarımadası’nda, ancak
çokça Borneo Adası’ndaki Sabah ve Saravak’daki yerli etnik unsurları da içinde
barındırıyor. Bu etnik grupları da bumiputra tanımı içine almanın ‘yerli
toplulukların haklarını’ gözetmekle ilgili bir yanı bulunuyor. Öte yandan,
belki de daha önemlisi, ülkenin nüfus dağılımında Müslüman unsurların, Müslüman
olmayanlar karşısında sayısal fazlalığını sağlama gibi oldukça stratejik bir
açılımı bulunuyor. İşte bu kitleyi temsil iddiasındaki Birleşik Ulusal Malay
Organizasyonu (UMNO) partisi, ‘ulusal koalisyonun’ ana gövdesini oluşturur.
UMNO’yu “etkin ve sorumlu” bir parti kılan husus ise, bu siyasi yapının
‘bumiputra’nın haklarını koruma ve kollama, ülkeyi başbakan düzeyinde temsil
etme, Malay Müslümanların veya İslamiyetin ‘hamisi’ olmasıdır.
Bu noktada, ‘islamiyetin
hamisi’ olma ile ‘İslamcılık’ arasında kayda değer bir fark olduğunu söylemekte
fayda var. Öyle ki, erken dönemlerden itibaren UMNO içerisinde bu politikaları
öncelleyen kadroların ne bireysel politikacılar olarak ne de kurumsal olarak
parti “İslamcı” olarak adlandırılmıştır. Aksine, UMNO bir ‘milliyetçi Malay
partisi’ olarak tanımlanmaktadır. Bu milliyetçi duruşunun, sömürge yönetiminin
bağımsızlığın şartı olarak, o dönemki adıyla ‘Malaya’daki ‘etnik grupların’
aralarındaki sorunları halletmesini istemesinin bir ürünü olarak doğan MCA,
yani Malay Çin etnik partisi ile ardından MIC, yani Malay Hint etnik partisinin
varlığından bağımsız düşünülemez.
Koalisyon bloğunun içerisinde
ulusal düzeyde faaliyet gösteren Malay Çin Birliği (MCA) ile Malay Hint
Kongresi (MIC) partileri ile Federasyon’un Borneo Adası’ndaki Sabah ve Saravak
Eyaletleri’ndeki yerel partileri yer alıyor. Tabii UMNO, adına ‘bumiputra’
denilen kesimlerin temsilcisi iken, MCA Çin kökenlilerin, MIC ise Hint
kökenlilerin temsilcisi olduğu iddiasındadır. Yukarıda atıfta bulunan ve
bağımsızlık öncesi dönemde sömürgeci gücün yönlendirmeleri/müdahaleleri veya
‘teşvikiyle’ biraraya gelen bu üç etnik yapının birliği ‘ulusal cephe’ adıyla ortaya
çıkmaktadır.
Bununla birlikte, bağımsızlığa
giden süreçde UMNO içerisinde sadece dönemin dokuz geleneksel eyaletinde
yönetimi oluşturan saray ve çevrelerine mensup, İngiliz okullarında eğitim
almış, seküler-milliyetçi çevreler bulunmuyordu. Dönemin bir özelliği olarak,
özellikle Endonezya’daki toplumsal ve siyasal hareketlerden etkilenerek Malaya
topraklarında faaliyet gösteren İslamcı grupların varlığı söz konusuydu.
Alimler çevresi adıyla da anılan bu yapıların, zamanla UMNO ile dirsek teması,
daha bağımsızlık öncesinde bu siyasi harekete eklemlenmelerine neden oldu.
Ancak o dönem UMNO lider kadrosunun alimler çevresinin ‘İslamcılık’ algıları ve
pratikleriyle uyuşmayan politikaları sonrasında, 1951 yılında bir kopmaya neden
oldu. Malezya İslam Partisi (PAS) adıyla siyasi yaşama devam eden alimler
çevresi, aradan geçen altmış yıllık dönemde Ulusal Cephe’nin omurgası UMNO ile
inişli çıkışlı ilişkiler yaşadı ve yaşamaya devam ediyor.
Bu
bağlamda, Malezya İslam Partisi, kendine özgü yapılaşmasıyla dikkat çekerken,
bir ‘İslam ülkesi’ olduğu iddiasındaki ve UMNO politikalarıyla ‘devlet islamı’ yaklaşımı
çerçevesinde ele alınabilecek, kendine özgü sistemiyle ortaya çıkan Malezya’da,
aynı zamanda bir tür çelişki gibi algılanmaya da zemin hazırlamıyor değil. Bu
parti, sadece adı ve varlığıyla değil, ilkeleri ve iddialarıyla da mevcut sistem
karşısında kendini alternatif bir yere konumlandırıyor.
Geçtiğimiz
hafta içerisinde 63. genel kurul toplantısını yapan PAS’ta, yaklaşan genel
seçimlerde ‘Ulusal Cephe’, ‘Umut Koalisyonu’ dışında üçüncü bir cephe olarak
yer alma anlayışına zemin hazırlanmakta olduğu görülüyor. 1970’li yılların
ikinci yarısında UMNO ile yaşanan ‘tatsız’ ittifak sonrasında PAS, bugün Malay
ve Müslüman hakların korunması/devamlılığı gibi bazı alanlarda UMNO ile aynı
görüşleri paylaşsa da, seçim ittifakına kapı aralanması -en azından şimdilik- zor
gözüküyor. Her ne kadar, geçen Aralık ayında Arakanlı Müslümanların haklarının
korunması konusunda başkent Kuala Lumpur’da yapılan gösteride UMNO lideri ve
Başbakan Necib bin Rezzak’la PAS lideri Abdülhadi
Awang yan yana gelmiş ve UMNO çevrelerinde Abdülhadi Awang’ın şeriat yasa
tasarısı düzenlemesinin hükümetçe meclise sunulacağı söylenmiş olsa da bugün
gelinen noktada, her iki partinin “seçim ittifakı” kurabileceklerinden ziyade,
iktidar çevrelerinin PAS’ın hassasiyetlerini kullanarak bir politikaya imza
attığı söylemi daha çok yer tutuyor.
Öte
yandan, PAS, daha önce ‘Halk Koalisyonu’ adıyla DAP ve PKR ile bir araya gelen
PAS, DAP’ın ‘şeriat yasa tasarısı’ karşısındaki tutumu nedeniyle koalisyondan
ayrılırken, ‘Halk Koalisyonu’nun yerini alan ve bünyesinde DAP, PKR ve Emanet
Partisi’ni barındıran ‘Umut Koalisyonu’ ile henüz bir siyasi ittifak veya seçim
ittifakı sergilenebilmiş değil. Bunun çeşitli nedenlerinden öne çıkanlar ise
şunlar: a) ‘Umut Koalisyonu’ içinde yer alan, PAS’tan ayrılan ve ‘ilerlemeci’
adıyla da anılan milletvekillerinin kurduğu Emanet Partisi’yle devam eden
‘husumet’; b) ‘Umut Koalisyonu’nun güçlü ortaklarından ağırlıklı olarak Çin
etnik kökenlilerin oluşturduğu DAP’ın, PAS’ın özellikle ‘şeriat yasası’
tasarısı ve bunun olası hayata geçirilmesi karşısında takındığı negative tavır.
‘Umut Koalisyonu’nun omurgasını oluşturan Halkın Adaleti Partisi içerisinde,
liderinin yani Enver İbrahim’in hapiste olmasının da etkisiyle yaşanan iç
çekişmelere rağmen, PAS’da devam eden ittifak görüşmeleri dikkat çekiyor. Ancak
PAS ve PKR ittifakının ulusal düzeyde değil, sadece iki partinin el birliğiyle
kazanabilecekleri, örneğin Selangor gibi Eyaletler’de söz konusu olduğu
görülüyor.
PAS’ın
özellikle son birkaç yıldır, Malezya toplumunun ve siyasetinin çeşitli
sorunlarını ele alan ve bunlara yönelik kapsamlı çözümler sunan politikalarını
görmek mümkün değil. Aksine, PAS’ın giderek daha da kendi içine kapandığı
izlenimi veren ve varlığını Kelantan Eyaleti’nde uygulanmak üzere Federal
Meclis’e sunduğu ‘şeriat yasa tasarısında değişiklik önergesine’ endekslemiş bir görünüm arz ediyor. Bu
noktada, partinin ‘gelişimci milletvekilleri’ olarak da adlandırılan
politikacılarının niçin geçen yıl partiden ayrıldığı da bu çerçevede iyi değerlendirilmeli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder