Mehmet Özay 19 Eylül 2014
Malezya’da ‘özgürlükler’ konusu tartışmalarında gündem ‘İsyana Teşvik Yasası’na
kilitlenmiş durumda.
Malezya’da İsyan’a Teşvik Yasası
uygulamalarının devamı sömürge dönemi yasası ile günün gerektirdiği
ifade özgürlüğü çatışmasını gündeme taşıyor. 2009 yılında Başbakanlık koltuğuna
oturan Necib Bin Razak’ın demokratikleşme adını verdiği süreçte yeri olan bu yasa
aradan geçen süreye rağmen hala yürürlükte. Bu yasa çerçevesinde politikacı,
akademisyen, gazeteci ve aktivistlerin, yani ‘sivil alanda’ söz ve görüş beyan
etme makamındaki kişilerin kimi yazıları ve ifadeleri nedeniyle mahkemeye
çıkartılması devam ediyor. Bunun en son örneği ülkenin köklü yüksek öğretim
kurumu Malaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Azmi Sharom’un
mahkemeye çıkartılması daha yüksek sesle tartışmalara neden oluyor.
Özellikle 5 mayıs 2013 seçimlerinin ardından dini/etnik ayrımcılık
noktasında dikkat çeken kaygılar, kimi
çevrelerden ‘tehdit’ yüklü söylemler sömürge dönemi yasalarından kalma
‘isyana teşvik yasası’nın kaldırılacağı söylemine rağmen uygulamada yer tutmasının
temel nedeni olarak görülüyor. Başbakanlığa bağlı olarak çalışan “Ulusal Birlik
ve Entegrasyon Müdürlüğü” çeşitli birimler
vasıtasıyla yasaya aykırı olabilecek ifade ve eylemleri izlemekten sorumlu.
Sivil yaşama getirilen bu kısıtlamanın ortadan kaldırılmasına tepkiler tekil
bireylerin tepkisiyle sınırlı değil. Baro eski başkanı ve aktivist S. Ambiga ve
edebiyat dünyasının önemli ismi A. Samad Ahmad’ın da içinde bulunduğu bir grup “İsyana
Teşvik Yasası’nın Kaldırılması Hareketi” adıyla yeni bir oluşumu hayata geçirdiler.
Bu tartışmaların yoğunluğunun artmasında yakın geçmişte kaldırılan İç
Güvenlik Yasası’nca -ki ülkede ISA olarak biliniyor- soruşturmaya ve
kovuşturmaya uğramama korkusunun artık yer almamasının etkisi bulunuyor. Hemen hemen
aynı kişi ve gruplar yakın geçmişte kaldırılan İç Güvenlik Yasası’na -ki ülkede
1960 yılında uygulamaya giren ISA olarak biliniyor- karşı da benzer bir oluşumla
mücadele vermişti. Tepkilerin başında hiç kuşku yok ki, söz konusu yasanın
sömürge döneminden kalması geliyor.
Söz konusu bu tartışmaların bugünlerde süregitmesi, 16 Eylül ‘Malezya Günü’
kutlamaları öncesine denk geldi. Malezya Günü, 1963 yılı 16 Eylül’ünde Borneo
Adası’ndaki Sabah-Sarawak ile Singapur’un katılımıyla Malezya Federasyonu’nun
kuruluşu anlaşılır. 51. yılı kutlanan Federal siyasi yapıda, siyasi ve
toplumsal alanı meşgul eden önemli konuların başında isyana teşvik yasası
geliyor. Bu iki olgunun ortaya koyduğu iki alan bulunuyor. İlki, kimi
çeverlerce yüksek sesle dile getirildiği üzere, ülkenin ‘birlik ve
beraberliğine’ kast edenlerin varlığı. İkincisi ise, ülkede çok etnikli/çok
dilli yapının oluşumunda yapısal anlamda noktayı koyan ’16 Eylül 1963’ tarihli
anlaşmasının yıldönümünde Sabah ve Sarawak’da ortaya konan birlik ve beraberlik
nosyonu. ‘Ulusal barış’ olgusunun yapılandıran sömürgeci İngiliz yönetiminin
Malay liderleriyle Çin ve Hint etnik yapısının liderleri arasında
gerçekleştirilen ve adına ‘sosyal anlaşma’ denilen açık/gizli sözleşmeydi.
İngiliz yönetiminin benzer bir siyasi yapılaştırma örneğini 1960’lı yılların
başlarında da ortaya koyduğu gözlenir. Bunun açılımı da yukarıda zikredilen üç
bölgenin Federasyon’a dahil oluşudur.
Süreçte iki farklı tarihde ‘kodlanan’ bu federatif siyasi yapının
ulus-devlete evrilmesinin yollarının neler olup olmadığı konusu ayrı bir husus.
Ancak bugüne kadar bu evrilmenin ne denli başarılı gerçekleştirilip
gerçekleştirilmediğinin tanıklığını yapan unsurlardan biri ise İsyana Teşvik
Yasası. Çünkü, geçmişte, ‘Malay Yarımadası’nda ulus-devlet yapısı olmasa da,
siyasi ve toplumsal huzur ve suküna kast eden komünist gerilla hareketine karşı
kullanılmak amacıyla yapılan yasal düzenleme aradan geçen yarım yüzyıllık süre
sonrasında günün şartları çerçevesinde ancak bu sefer bir siyasi açılım olarak
ulus-devlet’e karşı işlendiği ileri sürülen suçlarla mücadelede
işlevselleştiriliyor.
Bugün yaşanan sıkıntı yeni değil. Öyle ki, tartışmalara konu olan ‘İsyana
Teşvik Yasası’yla ilgili eleştirel yaklaşım, 2012 yılında bizzat Başbakan Necib
bin Razak tarafından gündeme getirilmiş ve ilgili toplum kesimlerince heyecanla
karşılanmıştı. Bugüne kadar ilgili yasanın kaldırılmamış olmasında sadece dış
faktörler değil, iktidarın büyük ortağı konumundaki Birleşik Malay Ulusal Organizasyonu
(UMNO) içerisindeki fraksiyonların görüş ayrılıklarının yeri büyük.
Bunun doğrudan uzantısı bugünlerde yaşanan söz konusu bu tartışmalarda Başbakan’ın
nerede durduğunu gösteren bir başka yaklaşım idi. O da, Başbakan’ın,
özgürlüklere sınır konmalı ki, ülkedeki barış ve ahenk ortamı zarar görmesin
yönündeki açıklamasıydı. Söz konusu yasa çerçevesinde iktidar ile muhalefet ve sivil
çevreler arasındaki mücadele kadar iktidar içerisinde de sınırları belirlenmesi
güç bir ayrışmasının olduğunu söylemek mümkün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder