29 Eylül 2014 Pazartesi

Hong Kong’da Neler Oluyor? / What’s Happening in Hong Kong?

Mehmet Özay                                                                                                              29 Eylül 2014

Yedi milyonluk Ada şehrinde halkın demokrasi talebine merkezi hükümet ve atadığı validen polis müdahalesi. 

Bir süredir Hong Kong’da yaşayan ‘sivil itaatsizlik’ yönelimli gösterilere polisin sert müdahalesi sadece Ada’da değil, bölgede şok etkisi yarattı. 1997 yılından bu yana gerçekleşen en şiddetli gösteriler olarak tanımlanan gelişmeler geçen hafta sonuna doğru üniversite öğrencileri dersleri boykot edip sokaklara dökülmesiyle büyüdü. Öğrencilerin dağılması beklenirken, hafta sonu ise öğrencilere daha öncede meydanları dolduran ‘Merkezi İşgal’ grubunun katılımıyla gerilim bir kat daha arttı. Hükümet binaları çevresini kuşatan sayısı elli bini bulan göstericiler polisin ‘dağılın’ uyarısı yerine, taleplerini daha güçlü ve kararlı bir şekilde dile getirmeyi yeğledi.

Ada’nın geleceğinde söz sahibi olma noktasında halk ile yönetim arasındaki anlaşmazlıkda güvenlik güçlerinin varlığının açıkça ortaya çıkması ve kullanılan göz yaşartıcı bombalarla bir başka safhaya evrilmiş oldu. Dünyanın en gelişmiş ekonomik faaliyetlerine konu olan Hong Kong da  böylece polis gücüyle tanışmış oldu. Vali Leung Chun-ying televizyondan yaptığı konuşmada gösterileri yasadışı olduğunu söyleyerek bir anlamda göz dağı vermeye devam etti. Benzer bir açıklama Hong Kong ve Macau Özel Yönetimi Başkanlığı’ndan geldi ve gösterilerin yasa dışı oluşuna dikkat çekilerek, ‘düzenin korunması’ çabalarına destek verildiği açıklandı.

Gösterilerin nedeni, halkın kendi valisini kendisinin seçmesi yani serbest seçim talebinden kaynaklanıyor. Çin merkezi yönetimi ise bu talebi dikkate almayarak, Ada’yı yönetecek kişinin kendi isteği doğrultusunda olmasındaki ısrarcı. 1200 kişiden oluşan ve Çin-yanlısı olduğu iddia edilen komite aday tespiti yapıyor. İşte bu, halkın önemli bir kısmının kabul etmediği ve demokratik bulmadığı bir girişim olarak adlandırılıyor. Bu bağlamda, Ada halkı, en azından bir bölümü ise 2017 yılında yapılacak atamayı reddederek, halkın kendi valisini seçmesi talebiyle gösteriler yapıyor.

Ada’da gerginliğin artmasında iki temel neden bulunuyor. İlki Temmuz ayında Devlet Başkanı Xi Jinping’in ‘Beyaz Rapor’ adı verilen çalışmada, 50 yıl süreyle Hong Kong’a ‘bağışlanan’ otonom hakkın geri çekildiğinin vurgulanmasıydı. Ardından, tıpkı Tayland’da gördüğümüz üzere, kısa bir süre önce muhalefete karşılık rejim yanlılarının meydanları doldurması oldu. Bu süreçte, Beijing yönetiminin kararına muhalefet edenlerin etkinliğinin giderek azaldığı yönündeki haberler, Ada’nın geleceğiyle ilgili karamsar görüşlerin ağırlık kazanmasına neden oldu. Aynı dönemde, İngiltere eski sömürgesi Hong Kong’da ‘demokratikleşme’ sürecinden yana tavır almasıyla Çin yönetiminin tepkisini çekti.

Hong Kong’un dünyaca ünlü şirketlerinin bulunduğu caddelerinde ve meydanlarında bunlar olurken, akıllara 1989 yılındaki Tiannanmen Meydanı vak’ası geliyor ister istemez. Zaten o dönemde, Hong Konglular, yönetim yapısı içinde yer alacakları Çin’e karşı Tiannanmen Meydanı’nı dolduran öğrencilerden yana taraf olmuştu. Hong Konglular şimdi benzer bir tabloyu Ada’da bizzat kendileri yaşıyor. Öyle ki, polis göstericilerin dağılmama kararı üzerine, ‘Askeri güç’ kullanma tehdidinde bulunması dikkat çekiciydi.


Çin’in güler yüzlü başkanı Xi Jinping’in gösterilerin şiddetle engellenmesi karşısında nasıl bir yol izleyeceği merak konusu. Bir yanda insan hakları, demokratikleşme söylemi ile gerek Çin içerisinde gerekse Batı’dan gelen talepler, öte yandan Hong Kong gibi küresel kapitalizmin atar damarlarından birinde ekonomik düzenin olası bir felci Çin yönetimini önemli kararlar almaya itebilir. Tabii bu kararların Hong Kong kadar, Çin ve küresel ekonomi ve hak taleplerine verilecek doğru cevap olup olmayacağını zaman gösterecek. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder