Mehmet Özay 8
Şubat 2013
Patani adı Güneydoğu Asya topraklarında
bağımsızlık çabalarının sergilendiği coğrafyalarından biri olarak bilinir.
Patani bağımsızlık talebi, Budist çoğunluğun ve bu çoğunluğun destek verdiği
geleneksel Siam/Tay Krallığı ile modern/seküler siyasi yapının hakim olduğu bir
çevreye karşı hayata geçirilmesi bu Patani Malay Müslümanlarını diğer
bölgelerdeki özgürlükçü hareketlerden ayıran temel bir nokta. Bir diğer farkı
ise, yanı başında komşu ülke mahiyetindeki Malezya'nın bulunuyor oluşu.
Uluslararası anlaşmalara konu olan bir sınırdan söz edilse de, tarihsel, dini,
kültürel ve akrabalık bağları noktasında Patani Malayları ile Malezya'nın
kuzeyindeki Kelantan, Kedah, Terengganu'ya kadar uzanabilecek coğrafyada köklü
etkileşimler bugün dahi varlığını sürdürmektedir. Öyle ki, anne babası Malezya
Eyaletleri'nden göç etmiş, kendini Patanili olarak tanımlayan ve aynı zamanda,
resim olarak Tayland vatandaşı olanlara rastlamak zor değil.
Bugün Patani'de barışa doğru bir çabanın
varlığından yeniden söz ediliyor. Bugün ne olup bittiğine bakmadan önce kısaca,
yakın geçmişi hatırlamakta fayda var. Aslında 21. yüzyılın başından bu yana,
özellikle Malezya'nın bazı girişimleri olduğu biliniyor. Bu girişimlerin bugüne
kadar arzu edilen neticeyi vermemesinin ardında kimi iç ve dış faktörlerin
olduğu gözlemleniyor. Örneğin bunların başında Tayland siyasetinin askeri cunta
rejimleri ile olan içli dışlı yapısı, Budist-Tay milliyetçiliğinin etnik
unsurları, özellikle de güneydeki Patani bölgesindeki başat Malay Müslüman
etnik yapısını ülke bütünlüğü için tehdit kabul etmesinin rolü yadsınamaz.
Üstüne üstlük, son dokuz yılda yedi hükümet altı başbakan değiştirmiş Bangkok
yönetiminin Patani sorununa kapsamlı siyasi bir plânla yaklaşabilecek 'siyasi
beceriye' sahip olup olmadığı sorusunu sordurtuyor. Zaten bugüne kadar ki
gelişmeler de, Tayland iç siyasetindeki yönetim krizi nedeniyle, Bangkok
Hükümetleri'nin ülkenin güneyine çözüm bulma konusunda pek de istikrarlı bir
yaklaşım sunamadıklarını ortaya koyuyor.
2000'li yılların başında Thaksin'in Başbakanlığı
sürecinde yaşananlar özellikle de Narativa'da yüzlerce kişinin hunharca katli,
Patani şehir merkezindeki tarihi Kresik Camii'ne düzenlenen saldırı vb.
unutulmuş değil. Akabinde 2006 yılında ordunun gerçekleştirdiği darbeden sonra
Başbakanlığa getirilen Surayud Chulanont'un barış mesajlarının bir türlü somut
karşılığını bulmaması, Güney'deki huzursuzluğu daha da artıran nedenler
arasındaydı. Demokrat Parti lideri Abhisit Vejjajiva'nın başbakanlığı döneminde
ise eğitim reformunun bölgedeki soruna çözüm olacağı varsayılmıştı. Buna ilâve
olarak Thaksin döneminde lağvedilen "Güney Sınır Eyaletleri Yönetim
Merkezi"ni yeniden hayata geçirmesi Patani halkının güvenini kazanmaya
yönelik adımlardı. Başbakan Yingluck'ın, daha seçimler öncesinde Patani'ye
'otonom bölge' statüsü vereceği vaadinden bugüne kadar bir ses çıkmaması, o
dönem kimi Patanililere dayanarak aktardığımız 'Bu bir oy vaadi!' görüşünün
doğrulandığını ortaya koyuyor.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, bugün Patani'de
barışa doğru yeniden yol alınabileceğine dair çabaların yeniden ortaya
çıkmasında önce Açe'de ardından Moro/Mindanao'da hayata geçirilen barış
anlaşmalarının önemi yadsınamaz. Haddi zatında, bundan yaklaşık 10 yıl önce,
bölgedeki özgürlükçü hareketlerin meşruiyetlerinin sorgulandığı bir dönem
yaşanmıştı. Bu hareketlerin varlık nedenlerini ortaya koyan siyasi argümanlar,
bir anda 9/11 vakasının akabinde uluslararası medyanın desteğiyle dünya
kamuoyuna taşınmasında farklı boyutlar gündeme gelmişti. Ve bu boyut bugüne
kadar da etkisini pek fazla kaybetmiş değil. Bangsamoro-Mindanao
görüşmelerindeki rolüyle öne çıkan Malezya, bir süredir Patani konusunda da
girişimleri ile gündemde. Öyle ki, birkaç hafta önce Patani'den bazı önemli
grupların katılımıyla Kuala Lumpur'da bir günlük konferans tertip edilmesi,
barış talebinin bizzat kimi Patanili gruplarca Malezya başkentinde yüksek sesle
dillendirilmesi anlamı taşıyordu. Bu anlamda, konferansta Başbakan
Necib'den, Mindanao benzeri bir çabayı ortaya koyması talebinin de gelmesi,
Patani'deki kimi oluşumlar vesilesiyle Kuala Lumpur-Bangkok arasında bir tür
inisiyatifin geliştirilebileceğine işaret ediyor. Ancak burada sorun olarak
dikkat çeken husus, söz konusu 'Patanili grupların' tüm Patani'yi temsil
kabiliyetinde olup olmadıkları. Bununla birlikte, kimi gözlemciler, bugünkü
Bangkok hükümetinin büyük bir cesaretle Patani'deki sivil toplum çevreleri
kadar, sahada çatışma ortamındaki Patanili grupların liderleriyle doğrudan
görüşmelere kapı aralamasına vurgu yapıyorlar. Barış umutlarının yeşertilmesi
çabasında bir diğer güçlü argüman, ASEAN içerisindeki ekonomi, siyasi
birliktelik kadar, ASEANlılık denilebilecek bir aidiyetin geliştirilme
çabaları. ASEAN olgusu sadece çatışma bölgelerine konu olan ülkeleri değil, bir
bütün olarak birliği ilgilendiren boyutlara sahip.
Malezya'da sorunun ekonomik boyutlarının
hallinin siyasi sorunu da beraberinde getireceği tezini önceleyenlerin bir
çabası olarak Başbakan Necib'in birkaç ay önce Tayland Başbakanı Yingluck'la
yaptığı görüşmeyi hatırlatmakta fayda var. Başbakan Necib, bu görüşmede, iki
ülke sınır bölgesinde kurulacak kapsamlı bir endüstri tesisi inşasının Patani
sorununa ekonomik anlamda dolaylı bir çözüm olacağı düşünülen önemli bir
projeyi gündeme getirmişti. Bugüne kadar bu projeden henüz yapıcı mahiyette bir
gelişmenin ortaya çıkmadığını belirtelim. Ancak, Bangkok'un Patani Malay dini
ve kültürünü tanıyacağını ilân etmeden bölgede ciddi bir barış girişimin en
azından kimi gruplarca kabul edilmeyeceği ortada. Malayca yayın yapamayan,
okullarında yaygın Malay kültür ve tarihini öğrenemeyen Patanililerin
Bangkok-eksenli barış görüşmelerine mesafeli duracakları düşünülebilir. Zaten
son dönemde okullara yönelik ve öğretmenleri hedef alan saldırıların arkasında
da böylesi bir 'kültürel dejenerasyonuna' tepki olduğunu akla getiriyor.
Önümüzdeki süreçte barış çabaları devam ederken,
Bangkok yönetiminin atması gereken bazı önemli adımlar şöyle sıralanabilir:
Dini/kültürel/etnik aidiyetin tanınması ve bunun Budist Tay toplumunun kabul
edeceği şekilde medya, sivil toplum vb. yapılarda 'propagandasının' yapılması;
Patani'de sadece kimi elit ve sivil çevreler değil, halkın genel taleplerini
ele alacak ve aynı zamanda, silahlı hareket/ler/in liderleriyle masaya oturma
cesaretinin gösterilmesi. Bangkok'u bu yönde bir siyasi irade sergilemesine
destek verecek olan Malezya ve ASEAN faktörünün dikkate değer olacağına kuşku
yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder