Mehmet Özay 18 Şubat 2013
Perşembe günü Malezya’nın Çin denizi ötesindeki Borneo/Kalimantan
Adası’ndaki Sabah Eyaleti’nin doğu sahilleri yaklaşık son bir haftadır ilginç
bir gelişmeye konu oluyor. Sulu Sultanlık Ordusu mensubu olduklarını iddia eden
tanıtan grup ana vatanları olduğu iddiasıyla tabiri caizse Sabah’a ‘çıkarma bastılar’.
İlk gelen haberlerde, neredeyse yüz yılı aşkın bir süre sonunda ortaya
çıkıveren ve kendilerini Sulu Sultanlığı’nın fertleri olduğunu iddia eden yüz
kişilik silahlı grup ‘tempel’ ve ‘jampiras’ adı verilen geleneksel botlarla
Sabah Eyaleti’nin doğu sahillerindeki köylere çıktıkları belirtiliyordu. Ardından
sayının üç yüz ilâ beş yüzü bulduğu belirtilen grubun liderleri ile bölgedeki
Malezya güvenlik güçleri arasında diyaloga başlandığı haberi geldi.
Aslında Mindanao’nun güneyiyle Sabah Eyaleti’nin uç bölgeleri arasında
sürekli bir ticaret akışı sürüp gidiyor. Söz konusu bu grubun bölgeye çıkışının
ilk etapta kimse tarafından şüpheyle karşılanmaması da buna dayanıyor. Kaldı
ki, ‘çıkarmaya’ konu olan toprakların aidiyeti konusunda yüz yıl öncesine
dayanan tarihi bir anlaşmanın varlığı da bilinmiyor değil. Üstüne üstlük
Malezya hükümetinin Sulu kökenlilere yıllık bir ödenek (kira) verdiği de
malum... Öte yandan Borneo/Kalimantan’da yaşanan bu sıcak gelişme, 1962-66
yılları arasında Endonezya Devlet Başkanı Sukarno’nun Malezya Federasyonu’nun
kurulmasına karşı çıkmasıyla başgösteren ve bir anlamda ‘Malay Soğuk Savaşı’
olarak adlandırabileceğim dönemi hatırlatıyor. O dönemde, Filipinler
yönetiminin de Federasyon’un Sabah’ı da içine alacak şekilde genişlemesine
sıcak bakmasa da, sesi en gür çıkan ve neredeyse savaşın eşiğine gelen gerilim
karizmatik lider Sukarno’nun girişimleriyle o yıllarda yer etmişti.
Çıktıkları sahil köylerindeki insanların akrabaları olması aslında Mindanao
ile Kuzey Borneo/Kalimantan arasındaki tarihsel ilişkileri açıkça ortaya koyuyor.
Bu çerçevede, Sulu adı bölgeyi tanıyanlar için hiç de yabancı değil. Öyle ki,
bugün dahi bölgedeki Takımadalar Sulu adıyla anılıyor. Yakın geçmişte Sulu
Sultanlığı adı 2011 yılı Haziran ayında Bandung’da yapılan bir toplantıda
zikredilmişti. Bölge tarihinde yer tutmuş sultanlık/krallıklara mensup
temsilcilerin biraraya geldiği bu toplantıda Sulu Sultanlığı’na mensup
temsilcilerin de yer aldığı belirtilmişti.
Kimilerince istihzayla karşılansa da, kimliklerine ve atalarının yaşadığı
topraklara sadakatları çerçevesinde dikkate alınacak bir hadise olarak da
değerlendirmek mümkün. Ellerindeki silahlarla Malezya Monarşisi’ne karşı koyabilecekleri
tahmin edilmiyor elbette. Ancak bir şeyi hatırlatması dolayısıyla önemli bir
gelişme. Bir tarafında Çin öte yanında Japonya’nın birkaç Ada etrafında gündeme
getirdikleri egemenlik hakları dünyada yankı bulurken, bu coğrafyanın bir diğer
ucunda yüzyıllar öncesinde Batılı sömürgecilerin gelip dayandığı ve ardından
bugüne pek de bir şeyin kalmadığı Sulu Sultanlığı’na aidiyetleri ile birden
beliriveren grup tarihte neler olup bittiğinin hesabını soruyor aslında. Sayısal
olarak hiçbir kıymeti harbiyesi olmasa da, taşıdıkları değerler adına bugünkü
siyasi/teritoryal yapılanmaların temellerini sorgulama adına kayda değer bir
gelişme. Hangi toprak parçasının kimden ne şartlarla alınıp ya da gaspedilip,
kime ne şartlarda verildiği bugünkü özellikle de sömürge dönemini tecrübe etmiş
Güneydoğu Asya halklarının tarihe, vatana bakışlarına dair bir ipucu veriyor.
Öncelikle bu “siyasi girişimin” niçin bugün ortaya çıktığı üzerinde
birşeyler söylemek gerekir. Her ne kadar kendilerini Bangsamoro’da daha düne
kadar devam etmiş özgürlük hakeretine bağlıolmadıklarını ileri sürseler de, bu
grubun, teritoryal hak iddiasını gündeme getirmesi Bangsamoro-Filipinler
Merkezi Hükümeti arasındaki Barış anlaşması sonrasına rastlıyor.
Sabah’ta neler olup bittiğine dair birkaç gündür ortalıkta dolaşan gelişmelere
dair bugün daha net bilgiler gelmeye başladı. Mindanao Adası’ndaki Alabang
bölgesinde bulunan ve adının Jamalul Kiram adında bir kişi Sulu sultanlığı
hanedanlığına mensup olduğunu ifade ederek, Sabah’a ‘çıkartma yapan’ yüzlerce
bağlısının Sabah’tan ayrılmayacaklarını açıkladı. İçlerinde genç kardeşi, beş
yüz akrabasının ve yirmi silahlı adamının bulunduğunu söyleyen Kiram
amaçlarının şiddet çıkartmak olmadığını ifade etti. Bununla birlikte, buradan
ayrılmayacaklarına kararlı bir şekilde vurgu yapan Kiram’ın bu çıkışı bölgede
güvenlik olmasa da, sömürge dönemi ve sonrasındaki siyasi gelişmelerin ve
ortaya konan ‘meşru’ yapıları yeni bir boyutta ele alınacağı tartışmaları
gündeme getirecektir.
Peki bu süreçte kendi topraklarına nüfuz eden bu gruba karşı Malezya nasıl
bir tavır alıyor? Açıkçası bir şaşkınlığın olduğu aşikâr. Örneğin, Malezya
yönetimi, Filipin Hükümetini “egemenlik hakkımızı ihlâl ediyorsunuz” diye bir
çıkışı olmadı. Özellikle Bangsamoro Barış Anlaşması’ndan sonra Sabah’ta yaşayan
ve sayıları seksen bini bulan Bangsamorolu’nun vatanlarına geri dönüp
dönmeyecekleri gündemde yer işgal ederken, bir anda Mindanao’dan çıkıp gelen
hanedanlık mensuplarının varlığı Malezya idaresinde bir ikilemi ortaya koyuyor.
Her ne kadar ordu tarafından bölge kontrol altında tutulurken, herhangi bir
saldırı yaşanmazken, Kuala Lumpur’dan yapılan açıklamalarda grubun Mindanao’ya
geri gitmesi çağrısı yapıldı. Bugüne kadar herhangi bir çatışmanın yaşanmamış
olması da bu insanların -yukarıda değindiğimiz üzere- bölgede yaşayanlarla
akrabalık bağlarının olmasının yetkililerce dikkate alındığını da ortaya
koyuyor.
Malezyalı yetkililerin geri gönderme talebine karşı koyamacaklarsa bile,
anlaşılan o ki, grup siyasi egemenlik ve teritoryal haklarını farklı
kanallardan gündeme getirmeye devam edecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder