9 Şubat 2025 Pazar

Trump’dan açık mesaj: Sıra size de gelebilir... / A clear message from Trump: Your turn may come too...

Mehmet Özay                                                    08.02.2025 

ABD’de başkan Donalp Trump’ın, ikinci başkanlık süreci, küresel sistemi yeniden inşa üzerine konuşlanıyor. 

Bir başka şekilde söylemek gerekirse, Trump, “tarih yapan siyasi lider” rolünü oynamak istiyor. 

Bu rolünü sadece, ABD siyasi tarihine yön veren siyasetçi olarak değil, bunun dışında ve ötesinde, küresel siyaseti yeniden biçimlendiren bir yönelimle ortaya koyma amacında..

Ve bu rolün gerektirdiği umulmadık, beklenmedik açılımları, büyük bir cesaretle ortaya koymaya çalışıyor.  

Birinci döneminin aksine, Trump, bu ikinci dönemde bu mevcut uluslararası gerçeklikleri olabildiğince ele almaya ve mevcut yörüngesinden çıkarmaya gayret edeceği sinyallerini güçlü bir şekilde veriyor. 

İşe komşudan başlamak!

Trump, işe önce komşudan başladı... 

Meksika ve Kanada politikasıyla NAFTA gibi bölgesel bir birliğe gölge düşürecek bir dış politika yaklaşımını sergileyen Trump, Kanada’yı eyalet yapma konusunu ciddi olarak gündeme getiriyor. 

Kanadalıların bu öneriyi ne kadar ciddeye alıp almadıkları, Trump’ın bu konudaki siyasi ısrarına bağlı olacak gözüküyor.

Aynı anda, Meksika ile ilişkileri yeniden yapılandırma sürecinde, işin salt yasadışı göçmenlerle sınırlı olmadığı gayet açık... 

Ancak, Meksika’da yeni başkan Claudia Sheinbaum, Trump’dan gelen siyasi salvolara “eyvallah” demeyeceğini açık seçik ortaya koyuyor. 

Bu süreci takiben bir başka komşu, bölge ülkesi Panama’ya yönelik açılım bölgenin ötesine geçen bir anlam içeriyor. 

Trump, tarihi verilere referansla ve bunu, günümüz jeo-politik ve jeo-stratejik bağlamıyla doğrudan ilişkilendirerek Kanal’ın kullanım hakkının Çin’den alınmasını sağlamış durumda.  

Bu durum, Trump yönetiminin Panama Kanalı üzerinden Çin’e karşı gayet önemli bir jeo-stratejik hamle gerçekleştirdiğini ortaya koyuyor. 

Ortadoğu sürprizi...

Trump’ın, Gazze-Filistin topraklarına yönelik önerisi post-ulus-devlet sürecinin en bariz açılımlarından biri olmaya aday.

Filistin topraklarının önemli bir bölümünü oluşturan Gazze bölümünü, Ortadoğu’nun en ma’mur beldesi haline getirme önerisiyle dünya kamuoyuna önemli bir sürpriz daha sunan Trump, küresel sistemi yeniden düzenlemede her an, bugüne kadar akla gelmemiş veya gündeme getirilmemiş yeni politik söylem ve icraatlarla müdahaleci olabileceğini kanıtlıyor. 

Her ne kadar, Trump’ın, ‘Önce Amerika’ söylemini ortaya atarak, Amerikan ve küresel kamuoyu tarafından, Amerikan iç siyasal ve toplumsal yeniden yapılaşmasına yoğunlaşan veya bir anlamda, içe kapanan ‘katı milliyetçilik’ göstergesini ortaya koyuyormuş gibi algılansa da, temelde, ‘Önce Amerika’ya gidecek olan yolun, ‘Ötekiler’le ilişkilerle belirleneceğine dair gayet önemli sözlü ve fiili yaklaşımları sergilemesinden anlamak mümkün. 

Profesyonel duruş

Geçen yıl ABD seçimleri öncesinde ve de Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasından itibaren çeşitli yorumcular, Trump’ın birinci başkanlık döneminden daha farklı bir hazırlık yaptığı ve yeni yani, ikinci başkanlık sürecine, tabiri caizse daha profesyonelce hazırlandığına vurgu yapıyorlar. 

Bunun görünür yönlerinden biri, Trump’ın birlikte çalışacağı mesai arkadaşlarını yani, hükümet üyelerini teşkil ederken, yanına aldığı bakan adayları ve bürokrasinin üst kesimini oluştururken seçtiği kişilerin kimlikleriyle alȃkalıdır.

İlk dönemde, hatırlanacağı üzere hükümette ve de bürokraside öne çıkan isimler birbiri ardına istifa ederken, Trump neredeyse, tek başına süreci yönetmeye çalışıyordu. 

2019 yılında, Kovid 19 engelinin ortaya çıkmasıyla, birinci Trump yönetiminin hem, iç politikada hem de, dış politikada siyasal yaklaşımını yerli yerince ortaya koyamadığını ileri sürmek gayet mantıklıdır. 

2. Trump döneminin ise bu anlamda, ilkinden farklılaşan boyutu, yukarıda dikkat çekildiği üzere yeni yüzler ve simalarla hükümeti şekillendiren Trump, hükümet üyelerinin ‘sonsuz’ sadakatini de yedeğine almış durumda. 

Sıranın gelmesi...

Trump’ın her söylediği sözün arkasında duracak bir hükümet teşkili, hiç kuşku yok ki, bugün Trump’ın ikinci başkanlık sürecinin ilk gününden başlayarak ortaya koyduğu, sözlü ve fiili açılımların kendine güven düzeyi gayet yüksek bir şekilde ortaya çıkmasını sağlıyor. 

Evet, doğru... Aradan pek fazla bir süre geçmedi...

Ancak, söylem ve fiili gelişmeler bize, ikinci Trump yönetiminin küresel topluma epey bir sürprizi olduğunu gösteriyor. 

Bu süprizlerin kime, ne zaman gelip çatacağını durup düşünmek pek mümkün gözükmüyor...

Bu nedenle, Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e farklı ideolojik ve ekonomik yapılaşmalar sahip ulus-devletlerin benzeri sürprizlerle karşılaşma olasılığını yabana atmamak gerekir...

Öyle ki, ABD’nin ulusal çıkarlarını ilgilendiren dünyanın herhangi bir bölgesindeki herhangi bir ulus-devlet Trump’ın ‘yaratıcı’ politik kararlarından nasibini alabilir...

Seçim kampanyası sürecinde, dış ilişkiler bağlamında, Çin’i hedef alan ve ardından, güneyden yani, Meksika’dan gelen illegal göçmenleri ikinci sıraya koyan Trump politikası, bugün Meksika üzerinden Çin’i hedef aldığını ortaya koyacak verileri tek tek gündeme taşıyor. 

Buna ilȃve olarak, adını pek fazla zikretmediği Panama Kanalı sürecini de öncellenecek bir dış politika eylemi olarak ortaya koymasıyla ABD’nin, küresel jeo-politik sıçramalarının ilkini başarıyla ortaya koyarak herkese kanıtlamış oldu. 

Meksika’da sorunun salt yasa dışı göçmen kitleleri ve bununla birlikte ele alınabilecek uyuşturucu kaçakçılığı olmadığı aksine, bunlar üzerinden Çin’in Meksika’daki yatırımlarının durdurulması gibi bir ulus-devletin iç işlerine ve dış ilişkilerin doğrudan ve düzenli bir nüfuz politikasını hayata geçirdiğine tanık olunuyor. 

Meksika yönetimi, bir süre önce kaleme aldığım yazıda dile getirdiğim üzere, Trump’ın baskıları karşısında ‘Pes etmeyeceğini’ ortaya koyarken, Meksika yönetiminin Çin’le ilişkilerini nasıl yapılandıracığını biraz daha bekleyip görmek gerekiyor. 

Özellikle, Trump’ın uygulama kararı aldığı ve ardından, bir ay süreyle dondurma kararı verdiğini söylediği yüzde 25’lik gümrük vergisi yaptırımının ne yönde gelişme seyredeğini en azından, bir aylık süre bitimine kadar durup beklemek gerekiyor. 

Çin nerede?

Evet, bu soru gayet önemli. Trump yönetiminin 20 Ocak’tan bu yana uygulamaya koymaya çalıştığı dış politika ve bunun uluslararası sisteme etkisine dair gelişmeler, Trump’ın, Çin’e doğrudan “ticaret saldırısı” yapmadığını gösteriyor. 

Yüzde 10’luk gümrük vergisi artırımını bu anlamda ciddiye almakla birlikte, seçim kampanyası döneminde Trump’ın vurguladığı yüzde 60’lardan çok uzak bir hedef olduğunu unutmamak gerekir. 

Ancak Trump, Çin’i dolaylı olarak vurmaya çalışıyor... 

Bunun en açık göstergesi, yanı başındaki iki ulus-devlet yani, Meksika ve Panama gibi, iki Latin Amerika ülkesine yönelik politikalarında gayet açık bir şekilde sergiliyor. 

Meksika’ya yukarıda değinmiştim..

ABD başkanı Trump, Panama’yı sahip olduğu ve ABD tarafından 19. yüzyıl sonunda başlanan ve 20. yüzyıl başında hizmete açılan Kanal üzerinden köşeye sıkıştırmaya çalıştı ve bunda da başarılı oldu. 

Trump, yakın tarihin bir yerlerinde, dönemin ABD hükümetlerince uygulanan bir ‘alt yapı’ projesi üzerinden bugün Panama üzerinde siyasi hakimiyet tesisini gerçekleştirmeye çalışıyor. 

Bu durum, Trump’ın daha birinci başkanlık döneminden itibaren gündeme getirdiği- kaba, saba üzerinde pek fazla düşünülmeden alınmış kararlar zincirinde bir halka olmak kadar, Kanal’ın jeo-politik ve jeo-startejik öneminden dolayı, gayet önemli bir avantajı ABD’ye sunduğunu görmek gerekiyor. 

Kanal’ın gerçekliğinin sadece sivil kullanıma, ABD gemilerinin geçiş vergisi vs. ile sınırlı değil.

Bunun dışında ABD donanmasının Panama Körfezi’nden Pasifik Okyanusu’na, dolayısıyla Doğu Asya’ya açılmasını serbestçe gerçekleştirebilecek bir zemini oluşturmaya çalışıyor. 

Hedefte Çin’in olduğu aşikȃr...

Trump hamlelerini hem sivil, ekonomik alanda hem de askeri alanı içine alacak şekilde stratejik olarak geliştiriyor. 

Trump bunu bilerek mi yapıyor? Yoksa, aksılan estiği günün getirdiği tarihsel şanslara bağlı olarak mı gerçekleştiriyor? 

Tarihe iz bırakmak isteyen Trump’ın aklı başında olduğuna kuşku yok. Ve yukarıda dikkat çekilen politikaların yanı sıra, benzerlerini de gerçekleştirmekten geri kalmayacağını konusunda kararlılık sergiliyor. 

Bu süreçte sıranın kime, hangi ulus-devlet’e geleceğini bekleyip görmek gerekiyor...

https://guneydoguasyacalismalari.com/trumpdan-acik-mesaj-sira-size-de-gelebilir-a-clear-message-from-trump-your-turn-may-come-too/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder