18 Kasım 2024 Pazartesi

Trump ne yapmak istiyor? / What does Trump want to do?

Mehmet Özay                                                                                                                            18.11.2024

Donald Trump, 20 Ocak 2025 tarihinde, yeniden Beyaz Saray’da başkanlık koltuğuna oturmaya hazırlanıyor.

Tarihi olacağına kuşku olmayan önümüzdeki sürecin, acilen bazı sorular sorularak cevaplandırılmayı hak ediyor.

Bu soruların başında, hiç kuşku yok ki, Trump’ın ne yapmak istediği geliyor.

Söz konusu bu gelişmeyi hem, ABD iç politikası hem de, uluslararası politika açısından iyi irdelemek gerekiyor.

Herkesi ilgilendiriyor

Bu durum, sadece ABD’nin değil, dünyanın geleceğini de yakından ilgilendiriyor....

Dünya bunu istemese de...

Nihayetinde, karşımızda günümüz dünyasının ‘Roma’sı bulunuyor...

Ve bu Roma’nın, dünyayı peşine takabilecek ya da, dünyayı istediği şekilde yönlendirebilecek bir güce ve etkiye sahip olduğuna kuşku yok.

Amerikan toplumu açısından bakıldığında, bu gelişmenin, -en azından, son on yılda yaşanan ‘kutuplaşmanın’ devam ettiğini ve de -Trump siyasi tutumunda bir değişikliğe gitmedikçe, bu kutuplaşmanın güçlü bir şekilde devam edeceğini ortaya koyuyor.

Kutuplaştıran kim?

Trump’ın, ABD siyasetindeki varlığı, ‘ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı’ sıfatlarıyla anılırken aslında, karşımızda bu sıfatları hak edenin sadece, Trump olmadığını görmek gerekiyor.

Belki de, bundan çok daha önemlisi, 5 Kasım seçim sonuçlarının da ortaya koyduğu üzere, Amerikan toplumunun önemli bir bölümünün bu ayrıştırıcılıkta, kutuplaştırıcılıkta birleştiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

ABD’de yaşanan dönüşümü, bireysel liderlik profilinde değil aksine, toplumsal psikoloji ve yapısında görmek gerekiyor.

Öyle ki, ABD’deki bu gelişmeyi, kimilerinin yaptığı gibi, ‘etnik milliyetçilik’ gibi bir yaklaşımla açıklamak mümkün değil.

ABD’de olan biten, bunun ötesinde ve dışında bir süreç...

Trump ne diyor?

Trump ne diyor? “... Güney’den gelen göçmenlere kapımızı kapatmalıyız.” AB başta olmak üzere, dünyanın farklı bölgelerindeki ülkeler konu göçmenler olduğunda kapılarını ne kadar açıyorlar diye sormamız gerekir...

Buna başka ne ekliyor? “Önceki ABD yönetimlerinin, gereksiz uluslararası askeri operasyonlarla ABD ekonomisi çökertildi.”

Dünyanın farklı bölgelerinde -örneğin, Rusya, gibi ülkeler yaptıkları uluslararası askeri hamlelerle ekonomilerini çökertmedikleri söylenebilir mi?

Trump, aynı zamanda “elitlerin beceriksizliği” diyerek özellikle geçmişteki ve son dört yıldaki Demokrat hükümetleri eleştiriyor.

Burada ilginç nokta, Trump, rakibi Demokrat adayları komünist olarak suçlarken temelde, bu çıkışıyla halkçı ve konvansiyonel anlamda, ‘sol’ bir söylemi dile getirdiğini gözden kaçırmamak gerekir.

Bu noktada, Trump’a oy veren kitlelerin sosyo-ekonomik analizinin de, bu görüşü destekleyecek mahiyette olduğunu söylemek zor değil.

Evet, Trump kendisi gibi milyarderlerin eşliğinde başkan seçildi söyleminde haklılık payı yok değil...

Unutmayalım ki, bunların sayısı, Trump’a oy veren Amerikan seçmenleriyle kıyaslanmayacak ölçüde sınırlı...

Küresel toplumla ilişkiler

Trump’ın ilk başkanlık tecrübesi olan 2016-2020 yılları arasında, küresel toplumla ilişkilerine göz attığımızda, ulus-devletler nezdinde, Trump’la arası olan ülkelerin bir elin parmaklarını geçeceğini söylemek oldukça zor. 

Başta, Avrupa Birliği olmak üzere, Ortadoğu, Doğu Asya ve Güneydoğu Asya (ASEAN) gibi bölgelerde Trump’ın yol açtığı enkaz, -kovid-19’un da etkisiyle gelişmiş olduğunu hatırlatmak gerekir-, henüz giderilmeye başlanmışken, yeniden Trump’la geçecek dört yılın gayet zorlu olacağına kuşku yok.

Bu durum, “Trump, ne yapmak istiyor?” sorusunu, yeniden ve daha güçlü bir şekilde sormayı gerektiriyor.

Çin gerçeği

Küresel kapitalizmin öncü gücü konumundaki Amerika Birleşik Devletleri’nin özellikle, Çin’in son kırk yılda alışmaya çalıştığı kapitalist ekonomi modeliyle başının derte olduğuna kuşku yok.

Bu gelişmenin, salt Trump’la ilgisi bulunmuyor...

Son dört yılda takip edildiği üzere, Joe Biden yönetiminin de, Çin’le ilişkilerde -bazı farklılaşmalarla birlikte, benzer bir yaklaşım sergilediğine tanık olduk.

Ancak, Trump’ı Demokratlar’ın siyaset yapma biçiminden ayıran dobralığı ve katılığı önümüzdeki dönemin daha zorlu geçeceğine kuşku bırakmıyor.

Bu nedenledir ki, Trump, “... En önemli dış tehdi, Çin” söylemini sürekli ifade ederek ve eko-politikaları bunun üzerine tasarımlayarak, küresel siyaseti Çin üzerinden belirlemeye çalışıyor.

Gündem ‘kapitalizm’ olunca, durup, “Acaba, Trump, niçin AB ile birlikte hareket etmiyor?” sorusu sormak gerekiyor.

Diğerleri

Trump’ın gündeminde başka konular yok değil...

Örneğin, NATO, Trump yönetimi için birinci dönem olduğu gibi bu dönemde de, en önemli çelişkiler yumağı olmaya devam edecek.

NATO ile ilgili sorun da temelde, ‘Batı kapitalist dünyasında’ küresel askeri gücün ekonomi desteğinde yükü kimin çekeceğiyle ilgili. Açıkcası, bu konu da askeri güvenlikten ziyade, ekonomiyle doğrudan ilişkili.

Trump, Avrupalı kapitalist ülkelerin ‘ellerini taşın altına koymaya’ davet ediyor.

Bu noktada, Avrupalı kapitalistlerin zihninin, NATO’nun kuruluşunu sağlayan Amerika Birleşik Devletleri’nin bugün, niçin bu rolden geri adım atmaya doğru bir eğilim sergilediği sorusuna cevap bulmakla meşgul olduğunu söylemek mümkün.

Amerika Birleşik Devletleri’nden bağımsız olarak, AB’de işlerin uzunca bir süredir iyi gitmiyor oluşunun, Trump gibi ‘yenilikçi-muhafazakâr’ bir liderle karşılaşmalarının üzerlerinde şok etkisi yaptığına kuşku yok.

Bu şoku, Joe Biden yönetimiyle atlatmaya çalışırken, sürpriz ikinci Trump döneminin, AB için 2020’de kaldığı yerden devam edeceği anlamına geliyor.

AB, Trump’la ikinci raunda hazır mı?

Almanya ve Fransa’daki siyasal gelişmeler bu sürecin, AB açısından gayet zorlu geçeceğine işaret ediyor.

Trump, başkanlık süreciyle eline geçirdiği dev Amerikan mekanizmasını bireysel ihtiraslarıyla Amerikan gerçekliğini örtüştürerek politikaları gerçekleştirecek.

Bu durum, tıpkı Amerikan iç siyasetinde olduğu gibi, küresel siyasette de kutuplaştırıcı bir etki yapacağını düşünmek mümkün.

Temelde sorun, Trump’ın bu yöndeki politikalarını hangi ölçülerde kullanıp kullanmayacağıyla ilgili.

Bu konuda, Trump’ın bizi fazla bekletmeyeceğini düşünüyorum. 20 Ocak’tan sonraki ilk birkaç ay hem ABD için hem de dünya siyaseti için belirleyici olacaktır.

https://guneydoguasyacalismalari.com/trump-ne-yapmak-istiyor-what-does-trump-want-to-do/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder