Mehmet Özay 16.11.2024
Ve bu anlamda, kendine özgü nitelikler taşıması doğaldır...
Köken: çok etniklilik ve çok dinlilik
Malezya’da toplumsal birlik olgusunun, 19. yüzyıl
başlarından itibaren gündeme gelen sosyolojik bir konu olduğu bilinir.
Malay Yarımadası’ndaki Malay toplumlar, başta Sumatra ve
Cava Adaları olmak üzere Takımadalar coğrafyasından yaşanan göçler, bu sürece
eklemlenen Çin ve Hindistan kökenlilerin zamanla özellikle, Batı Malaya sahil
şeridindeki varlıkları modern Malezya’nın görece yakın tarihinden aldığı
toplumsal miras olarak adlandırılmayı hak eder.
Bağımsızlığın elde edildiği 1957 yılından bu yana geçen
süre zarfında ırk, dil, din farklılaşmasının, her daim siyasal arenada başat
unsurlar olarak ortaya konulması ve bunun üzerinden siyaset yapma biçimine
karşılık, bu farklılıkları bir ulus devlet olma çabasında birliğe dönüştürme
konusunda da adımlar atıldığını söylemek gerekir.
Bu konuda, faaliyet gösteren çeşitli sivil toplum
kuruluşlarının çabasını dikkate almak gerekiyor.
Zenginlik ve sorun kaynağı
Genellikle, çok kültürlü, çok dinli, çok ırklı üçlüsüyle
anılan Malezya’da, var olan toplumsal yapıda kültürel çeşitliliği ve zenginliği
ortaya koyan bu kavramsallaştırma, aynı zamanda toplumsal ve siyasal sorunların
da bir anlamda, temelini teşkil eder.
Bu çerçevede, siyaset ve kültür ilişkisinin birbiriyle
çelişen ve birbirine yakınlaşan boyutlarına tanık olunur.
Bu noktada, Malezya siyasal yaşamında söz konusu, ‘çoklu kültürel
ve toplumsal yapılardan’ neşet eden sorunların üstesinden gelinmesinde, -olumlu
bir görüşle hareket ettiğimizde, siyasal sistemin kuralları ve değerleri kadar,
bu ilgili geniş toplum kesimini teşkil eden ve başlıca Malayların, Çinlilerin
ve Hintlilerin teşkil ettiği, -ancak, bunların yanı sıra, irili ufaklı diğer
kesimlerinde yer aldığı- ve kendi toplumsal zeminlerinde oluşturdukları sivil
oluşumların ulusal birliğin tesisinde azımsanmayacak bir rolü olduğunu söylemek
gerekir.
Yayasan Arshad Ayub: Sivil toplum ve birlik
Bu sivil oluşumlar, dini-kültürel-eğitim vb. alanlarda,
sivil toplum yapılaşmalarıyla toplumun ilgili kesimleri kadar, tüm etnik farklılıkları
göz ardı etmek suretiyle, ‘Malezyalılık’ olgusunu yeşertmeye ve devam ettirmeye
hizmet ediyor.
Ve bu anlamda, bu sivil oluşumların toplumsal gerçeklikte
ayrı bir anlamları bulunduğuna kuşku yok.
Bugün, bunlardan birinin tertip ettiği resim sergisine
katılma imkânı buldum.
Malezya ölçeğinde, modern bir mekânda, Publika’da
‘Segaris Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinliğin, pek çok açıdan öğretici
olduğuna kuşku yok.
Arshad Ayub Vakfı (Yayasan Arshad Ayub) tarafından
organize edilen, ‘Malaysiana’ başlıklı resim sergisinin, birden fazla
hedefi içinde barındırdığını söyleyebilirim.
Bunların başında, resim sergisine katılan, yaşları 20 ilâ
84 arasında değişen toplam 52 sanatçının toplam 103 parça resminin kamuoyuyla
paylaşımının, hiç kuşku yok ki, önemi büyük.
Sergide yer alan eserler, Malezya’nın farklı
coğrafyalarına özgü mimari, kır, şehir, din vb unsurları ile bazı soyut
tasarımları, sanatın yeniden inşacı çeşitli yöntemleriyle gündeme getiriyor.
Bu durum, sergide eserleriyle yer alan sanatçıların etnik
ve dini kimliklerinin farklılığının ötesine geçerek bir tür birliktelik ortaya
koyuyor.
Bu noktada, sergilenen eserlerin satışından elde edilecek
gelirin vakfın, eğitim alanındaki çalışmalarda kullanılması somut bir çıktı
olarak gündeme gelirken, kanımca burada oluşan maddi ve niceliksel getiriden
ziyade, vakfın ortaya koyduğu toplumsal bakış açısı gayet önemli bir örnek
olarak değerlendirilmelidir.
Bu noktada, eğitim alanındaki faaliyetleriyle tanınan ‘Arshad
Ayub Vakfı’nın, gücü nisbetinde, ırk ve din farkına bakmaksızın, ülkedeki tüm
kesimlerin genç nesillerine sağladığı eğitim desteği, farklılıklarıyla öne
çıkan Malezya toplumunda, çoklu anlam oluşturmanın en önemli araçlarından biri
olarak değerlendirilmeyi hak ediyor.
Adına vakıf teşkil edilen Arshad Ayub, 1928 ilâ 2022
yılları arasında yaşam sürmüş ve ömrünü eğitim davasına adamış isimlerden biri
olarak biliniyor.
‘İnsan sermayesi’ ve ikinci şans
Merhum Arshad Ayub’un 2008 yılında kurduğu vakıf, o
günden bu yana, ülkede “insan sermayesinin gelişimi”ne odaklanmış durumda.
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan, eski bakanlardan Tan
Sri Rafidha Aziz, ‘İnsan sermayesi’ olgusunun, çeşitli siyasi düşünceler ve
pratiklere kurban gittiğine gizli açık yaptığı vurgu, aslında tam da, bu
etkinliği ortaya koyan vakfın çabasının ne denli önemli olduğunu bir kez daha
kanıtlıyordu.
Eğitimi öncelleyen ve bunu yaparken, toplumdaki etnik ve
dini farklılıklıkları dikkate almadan ihtiyaç sahibi gençlere ulaşmayı
hedefleyen vakıf, bu çabasını, kurucusunun ortaya koyup geliştirdiği ‘ikinci
bir şans’ olgusu olarak tanımlıyor.
Bu ‘ikinci şansın’ eğitimle olacağını düşünen merhum
Arshad Ayub, böylece ilgili bireylerin ve toplum kesimlerinin toplumda
kendilerine hak ettikleri yeri edinebileceklerine inanmış.
Bu noktada, hayatın doğallığı ve sınırlılığı içerisinde
kendilerini toplumun alt tabakasında bulan kesimlerin çocuklarına yönelik
eğitim süreçlerini, dini-etnik farka bakmaksızın, ön açıcı bir yaklaşımla
yapılandırmaya çalışıyor.
Vakıf, yukarıda değinilen sanat etkinliğinin ilkini 2023
yılında gerçekleştirmiş. Vakfın, hemen bir yıl içinde benzeri bir ikinci sanat
etkinliğiyle gündeme gelmesini kendi içinde bir başarı olarak değerlendirmek
gerekir.
Bu tür etkinliklerin vaz geçilmez isimlerinden Halime
Yacob, bir dönem bakanlık yapmış ve Malezya siyasetini derinden tanıyan Tan Sri
Rafidah Aziz, sosyal inşacı rolleri ve rehberlikleriyle birbirinden farklı
grupları biraraya getirebilmesi ve bu grupların birbirleriyle paylaşımda
bulunabilmelerini sağlamalarıyla sivil sorumluluk örneği sergiliyorlar.
Malay, Çinli, Hintli kökene mensup Malezyalıların
oluşturduğu katılımcılar, ziyaretçiler etkinlik açılışında, vakıf
mensuplarından birinin yaptığı duaya zihinleriyle ve gönülleriyle
katıldıklarına kuşku yok.
Birbirleriyle yan yana oturan, selamlaşan, konuşan, aynı
platformu ve aynı idealleri paylaşan farklı toplum kesimlerine mensup bu
bireylerin, ortaya koydukları birliktelik temelde her daim çoğaltılması gereken
anlamlı bir bütün oluşturuyor.
Farklılıkların, özellikle bazı toplumsal kurumlar
nezdinde zenginlik yerine ayrıştıcılık unsuru olarak gösterilmesi karşısında,
çeşitli sivil toplum kuruluşlarının var olan farklılıkları zenginliğe
dönüştürme konusundaki çabalarını dikkate almak gerekir.
Bu anlamda, Arshad Ayub Vakfı’nın varlığı ve eğitim
alanında sergilediği kendine özgü çalışmalarıyla övgüye değer olduğunu söylemek
gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder