1 Eylül 2024 Pazar

Müslüman toplumlarda siyasal ve toplumsal sorunlar ve değişim olgusu / Political and social problems and the phenomenon of change in Muslim societies

Mehmet Özay                                                                                                                            01.09.2024

Müslüman toplumlarda, bugün karşı karşıya kalınan siyasal ve toplumsal sorunların, çok yönlü temelleri olduğuna kuşku yok.

Bu sorunları, tekil bir insan olmanın ve bu tekil yapıların çeşitli bağlamlarda birlikteliğinden neşet eden toplum olmanın getirdiği bir tür doğallık olarak görüp, ‘normal’ kabul edilebilir.

Bu çerçevede, sorunları normal kabul etmekte herhangi bir sakınca yok...

Ancak sorun, özellikle, Müslüman toplumların tarihsel yapılaşmalarıyla doğrudan bağlantılı olan ve aradan geçen süreç zarfında, -ve de bugüne gelinirken, bir şekilde yenilenerek, eklemlenerek ve yeni boyutlar kazanarak bugünkü siyasal ve toplumsal sorunları üretmiş olması karşısında, ne türden bir yaklaşım sergilendiğiyle alâkalıdır.

Yaşanan ve yaşanmakta olan sorunları, Müslüman toplumların sahip olduğu belirtilen inanç ve gelenek alanları kadar, Müslüman toplumların, Müslüman olmayan ‘ötekiyle’ karşılaşmalarından tevarüs eden gelişmeler bağlamında değerlendirmek gerekiyor.

Bu çerçevede, toplumsal sorunlar denildiğinde, vahiy ile akıl ilişkisinden başlayarak, ahlâk ve vicdan ilişkisine; oradan, kültür ve medeniyete; ardından, devlet ve toplum’un ne’liği meselesine; toplum ve birey dikotomisine ve dahi, eğitime ve bürokrasiye değin uzanan pek çok alanlar bulunmaktadır.

Değişimi anlama

Müslüman toplumlarda temel sorunlar olarak, yazının girişinde dile getirdiğim alanların dışında ve ötesinde, toplumsal değişimi anlama, anlamlandırma, bu değişime karşılık gelecek cevaplar üretme, değişimi yönlendirme vb. gibi süreçlerde yaşanan sığlık ve kısırlık gayet önemli bir hususu teşkil ediyor.

Haddi zatında sorunların ötesinde bizatihi, bu sığlık ve kısırlık kendi başına çok daha önemli bir problemle karşı karşıya bulunulduğunu ortaya koyuyor.

Bunun, antropolojik ve sosyolojik olarak izah edilebilir yanında karşımıza, ‘kendine -kendi siyasal ve toplumsal yapısına- fazlaca öz güven’ besleme ile ‘ötekini tanımama’ ve ötekiyle ilişkiler sürecinde ‘değişimi anlamlandıramama’ olgularının birinin diğerinin yerine geçecek veya birbirine eklemlenerek aynı zaman ve zeminde ortaya çıktığı ileri sürülebilir.

Bu noktada, birileri çıkıp var olan siyasal ve toplumsal sorunların çözümünün, bireyleri eğitmekten geçtiğini söyleyebilir...

Veya bir başka birey, Vahiy temelli dini öğretilerin siyasal ve toplumsal yapılara tekabül edecek şekilde, tümüyle uygulanmasının çözümü getireceğini iddia edebilir...

Ve bu iki alanı iki uç kabul edecek olursak, ikisi arasında daha farklı ve birbiriyle bir şekilde bağlantılı olduğu kabul edilebilecek ara alanlar olduğunu ve toplumsal değişim olgusuna, bu alanlardaki yaklaşımlarla karşılık verilebileceği de ileri sürülebilir.

Bu çerçevede, bireylerin eğitimi gibi tekil alanlardan, Vahiy öğretisi ve uygulaması gibi bütüncül alanlara doğru bir genişlemeci bir yönelim söz konusudur.

Toplumsal kurumlar

Karşı karşıya olunan sorunlara sosyolojik açıdan bakıldığında, yine yukarıda dikkat çekilen alanların her birinin, aile ve eğitimden başlayarak, devlet’e kadar uzanan toplumsal kurumlar ile bunları kaçınılmaz olarak çekip çevreleyen ve temellendiren dünya görüşü (weltanschauung) ve epistemolojiyi içine alan  devasa bir yapı ile karşı karşıyayız aslında.

Bu noktada, birbirinden ayırt edilmesi zor kurumlararası ilişkiler ağını anlamlandırmak ve sorunları, böylesi bir perspektiften yaklaşarak çözüme kavuşturma çabası sergilemek gerekiyor.

Aslında, siyasal ve toplumsal sorunlar olarak zuhur eden tüm bu alanların, tarihte yaşanmış gelişmelerin uzantısı olduğu ve bir anlamda, gizli/açık  uzun bir geleneğin temsili ve ağırlığı  ile karşı karşıya bulunduğumuza kuşku yok.

“Tarihte yaşanmış gelişmeler” derken, yine bunu, salt Müslüman toplumların kendi iç dinamizmi ile gelişme gösteren olgularla sınırlandırmak ile İslam toplumunun kendinde bir yapı olarak oluşmaya başladığı Miladi 7. yüzyıldan itiraben, tarihin değişik evrelerinde ‘öteki’ toplumlarla etkileşiminden doğan ve gelişen olgular olarak görmek gerekiyor.

Bu iki kritik temel tarihsel gelişme alanında, ortaya çıkan, karşılaşıyan sorulara ve sorunlara cevap verebilme yeteneği ve yeterliliği, -teolojik tartışmalara girmeden, sosyolojik olarak bakıldığında, İslam’ın içinden ve İslam’ın dışından olmak üzere, iki belirleyici parametreye tekabül ediyor.

Çözüm üretme

Yukarıda, siyasal ve toplumsal demek suretiyle gündeme getirdiğimiz alanlara içkin olan sorunların çözümü için fikir üretmeye sıra geldiğinde, -ki, bu üretim çabasının gayet sınırlı sayıdaki, bireyler ve toplumsal gruplarla ilişkili olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Bunun dün olduğu gibi, bugün de geçerli olduğunu iddia edebiliriz...

‘Okumuş yazmışlar’ denilerek yapılan genelleme içine girenler bir yana, okumuş yazmışların üst kademelerini oluşturan akademi ve entellektüel denilebilecek çevreler de dahi, sorunları görmek ve bu sorunları çözüme kavuşturmak konusunda kasıtlı ve bilinçli olarak sağlıklı adımlar atanların sayısının gayet az olduğu gayet aşikâr.

Dönemin şartları gereği, kendinde bir toplumsal sınıf olarak gündeme gelen akademi ve entellüktüel kesimin dışında, geleneksel bilginin taşıyıcısı hocaların ve aralarında, alim/ulema olarak anılmaya layık olan azınlık kesim içerisinde de, yaşanan sorunlar üzerine kafa yorma çabasının kısırlığından bahsedebiliriz.

İlim/bilim çevrelerine mensup bu kesimlerin, hiçbir şey yapmadıkları anlamına gelmiyor bu elbette...

Ancak, şöylesi bir genel belirleyicilik var kanımca...

Bugünü dikkate alarak söylemek gerektiğinde, modern dönemle ilgili görüş ve yaklaşımları anlamlandırırken -şayet, böyle bir çabadan bahsedilebilirse, geçmişte oluşmuş ve bugüne intikal etmiş toplumsal yapılar üzerinde değerlendirmeci, devam ettirici tutumlarla bugüne bakılmasının kendi içinde bir dikotomiyi barındırdığını düşünüyorum.

Temelde, bizatihi birey ve toplum yaşamının temelini teşkil eden ‘değişim olgusu’na ve ‘değişim süreçleri’ne yönelik olarak, yeni fikir alanlarının açılmasına, var olanların gelişmesine, evrilmesine, hatta yenilenmesine yol açılmasının ‘doğallığı’ üzerinde durmak gerekiyor.

https://guneydoguasyacalismalari.com/musluman-toplumlarda-siyasal-ve-toplum-sorunlar-ve-degisim-olgusu-political-and-social-problems-and-the-phenomenon-of-change-in-muslim-societies/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder