4 Ağustos 2024 Pazar

Şimdi düşünme zamanı / Now is the time to think

Mehmet Özay                                                                                                                            03.08.2024

“Nerede hata yapıyoruz?” sorusununun ve sorgulamasının gündeme gelmesi gereken bir dönemden geçiyoruz.

‘İşler yolundaymış’ gibisinden yanlış algılarımızın egemen olduğu zamanlarda üstüne gidil/e/meyen bu sorgulama, içinden geçilmekte olan zorlu zamanlarda da, kolaycılığa kaçma eğilimleriyle de bizi düşünce zaafiyetine uğratabiliyor.

Bu kolaycılığa kaçmanın bir yanında, çokça dillendirildiği üzere ‘hamaset’ bağlamı yer alırken, öte yanında, ötekine yani, ‘düşmana’ sövme yer alıyor.

Hamaset bir metod olarak, duyguları devinimsel hale getirmek suretiyle, anlık, geçici, sübjektif yaklaşımlar sergilemeye yöneliktir.

Bu metodun işe yararlılığı ileri sürülebilirse de, ne sorunu anlama ne var olan soruna cevap bulma, ne istikrarlı bir yapı oluşturma konusunda bize pek bir yararı dokunabilir.

Öte yandan, tarihin çeşitli evrelerinde benzer süreçlerden yani, tanık olunan ve tecrübe edilen zorlu zamanlardan bahsedilebilir ve bunun mevcudunun pek de az olduğu söylenemez.

Bu dönemlerde bulunan çözümler ise, o dönem itibarıyla ne denli tatminkâr olduğu ve bugüne, bu tatminkârlıktan neler aktarıldığı da konusu ise tartışmaya açıktır.

Soru/n nerede?

Soru, gayet açık seçik olmalıdır...

Ve ortaya konulacak öneriler, en küçük bireysel evrenimizden ve bu evrende ortaya koyduğumuz hatalarımızdan başlayarak, daha geniş evrenleri içine alacak şekilde kapsayıcı ve bütünlüklü olmalıdır.

Yukarıda dikkat çektiğim, söz konusu evren metaforunu somutlaştırarak söylemek gerekirse, örneğin aileden; örneğin, temel, orta ve yüksek öğretim kurumlarından; örneğin, kamusal alandaki eylemlerimizden; örneğin, yazılı, çizili, görsel, sosyal vb. her türünden medyamızdan; örneğin, bürokrasinin iç ve dış mahallerinden; örneğin, araştırma, yayın ve entellektüel yapılaşmalardan velhasıl hayatımızı çekip çeviren tüm alanları baştan aşağı ve üşenip gücenmeden hiyerarşik bir şekilde sorgulayıcı bir yaklaşıma tabi tutmamız gerekiyor.

Nihayetinde, ortada var olan sorun küçük ve azımsanacak bir boyutta olmadığı gibi, tam aksine, gayet büyük ve yaşamımızı saran ve istisnasız her kurumu içine alacak boyutta oluşu bizi, zorlu bir sınava davet ediyor.

Bulunamayacak çözümler ise, bizi giderek ve tedrici olarak daha da zorlu bir sınav evrenine doğru çekerek devamlı bir cendere içinde yaşam sürmeye zorlayacaktır.

Aslında, yukarıda kısaca tarihe yaptığım atıf...

Temelde, bugün yaşadıklarımızın geçmişin belirli dönemlerinde olan biten sorunlara karşı verilememiş cevapların yükünün bugüne aktarılmasından ibaret anlamına geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır.  

Sorunların, tek tek bireylerden toplumun tümüne varacak şekilde, bizi/hepimizi kıskıvrak yakalayıp sarmaladığını anlamamız gerekiyor...

Olan bitenleri, bir sınav olarak değerlendirmek de mümkün...

Ve amacımız bu sınavı geçmekse, bu sorunların oluşturduğu gerçekliğini görmek ve buna göre hareket etmemiz gerekiyor.

Klâsik bir ifadeyle söylemek gerekirse, kendimizden başlayarak toplumun her köşesine uygulanması gereken ‘acı bir reçetemiz’ var...

Yaşanılan zorlu dönemi, salt önümüzde hazır duran Filistin meselesiyle, İsrail saldırganlığı ve azgınlığıyla sınırlı görüp, kabaca, “Ah keşke, bizde de o silahlar aynısı olsaydı da, yakıp yıksaydık” temennisine kapılmak hiç kuşku yok ki, hatanın en büyüğü anlamına gelecektir.

Sorunu, kaba bir güç ve bu gücü ortaya çıkarmaya matuf kaba bir ideoloji kılıfına büründürmek, sonucu veya sorunları görmezden gelmenin en kolay yolu olacaktır.

https://guneydoguasyacalismalari.com/simdi-dusunme-zamani-now-is-the-time-to-think/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder