27 Ağustos 2024 Salı

Bangladeş’te sorun Demokrasi mi Ekonomi mi? / Is the problem in Bangladesh Democracy or Economy?

Mehmet Özay                                                                                                                            27.08.2024

Bangladeş’te, başbakan Sheikh Hasina’nın kaçışının ardından, ülkede demokratikleşme düşüncesine dair gündemi belirleyen beklentilerin yerini, yavaş yavaş ağır ve katı gerçekler almaya başladı.

Aslında, bu noktada, pek de şaşılacak bir durum bulunmuyor...

Sheikh Hasina sonrası ülkede ‘duruma el koyan’ ordu, geçici hükümetin oluşumuna ön ayak olurken, protestocuların ve de geniş toplum kesimlerinin beklentisi hiç kuşku yok ki, demokrasiye geçiş...

Bunun için, üç aylık sürenin belirlenmiş olmasının sonuçta ortaya ne çıkaracağı merak konusu...

Bu noktada, Bangladeş’deki gelişmeleri anlamlandırabilmek için kimi gözlemciler, ekonomik ve siyasal değişmeleriyle benzerlikler sergileyen Sri Lanka ve Pakistan ile karşılaştırmaları gündeme taşıyor.

Ağır sorun

Ülkenin yakın geçmişindeki demokrasi pratiklerinin doğruluğu ve haklılığı gibi bağlamları göz ardı ederek, gayri safi milli hasılada -o da, tek bir sektörün yani, tekstil üretiminin ağırlığıyla- yaşanan gelişmelere bağlı olarak, ‘gelişmekte olan’ ülke tanımlaması yapmanın hem, protestolar öncesi hem de, protestolar sonrası ele alınmama yanaşılmayan sorunların temelini oluşturduğuna kuşku yok. 

Tıpkı benzeri ülkelerde olduğu gibi, Bangladeş’te de temel problemin belirli yıllarda artış göstene gayri safi milli hasıla ile belirli yıllarda, bir siyasi hareketin/partinin yönetimde oluşunun dışında, toplumsal ve siyasal gerçekliği belirleyen hususları fark etmek ve anlamak gerekiyor.

Tarafsız ordu!

Bu konuda, bazı görüşleri ortaya koymadan önce, şu soruyu sormakta yarar var: Bangladeş’te kampüsler öncülüğünde başlayan gösterileri ordunun tarafsız kalmasını kimler istedi?

Bu sorunun cevabı, Asya-Pasifik bölgesinde, tek tek ülkelerin küresel güç mekanizmalarının hedefleri arasında olduğu düşünelerek cevaplandırılmayı hak ediyor.

Bir yanda, Çin’in deniz ve kara ipek yolları projesiyle gündeme taşıdığı yeni bir teşekkülü projeksiyonu ile ABD’nin, Asya-Pasifik kavramını Hint-Pasifik’e dönüştürerek Amerikan öncülüğünde Batı değerlerini tüm bölgede hakim kılmak olmasa da, hissettirme yönündeki agresif tutumunu dikkate almakta yarar var.

Bangladeş benzeri ülkelerde, ulusal siyasetin kaderini belirlemede ulusal orduların rolü kadar, bu ordulara arka çıkan uluslararası güç merkezlerini göz ardı etmemek gerekiyor.

Bu yaklaşımı, pür bir komplo teorisi bağlamında ele alıp dikkatlerden uzak tutmak, makul bir durumu yansıtmayacaktır.

Aksine, var olan bu yapı üzerinden ‘niçin’i ve ‘neden’ini araştırarak, bugün dahi, şu veya bu şekilde devam eden bu kısır döngüden kurtulabilmenin çarelerini aramak gerekiyor.

Bu anlamda, Dhaka’da başlayan ve ülke geneline yayılan protesto dalgasının, uygun bir zamanlamayla, ulusal siyasetin merkezindeki güçler ve de güvenlik mekanizmasıyla engellenebilip engellenemeyeceği gündeme getirilebilir.

Öte yandan, bu tür kaosa evrilme potansiyeli taşıyan toplumsal hareketleri, kendi jeo-stratejik çıkarları bağlamında yönlendirebilme kabiliyetine sahip olan küresel güçlerin, Bangladeş’teki etkinlikleri dikkatle üzerinde durulmaya değerdir.

Yakın geçmiş ve gerçeklik/ler

Bu noktada, 1980’lerin sonları ve 1990’lara kısaca göz atmakta yarar var...

Benzeri ülkelerde olduğu üzere Bangladeş de, Soğuk Savaş dönemi kutupluluğunda kendine küresel kutuplardan birini seçerken, ulusal siyasette güç belirleyici unsurlardan biri olarak, ordunun rol alması bir tür zorunluluk olarak tezahür ediyordu.

Her ne kadar, adına demokratik denilen süreçler, bu süreçlerde aktör rolü oynadığı söylenebilecek siyasi partiler ve sivil toplum unsurlarının kendilerini ortaya koydukları ileri sürülebilir.

Bununla birlikte, temelde bu siyasi ve sivil oluşumların yönelimlerini belirlemede, uluslararası arenadaki belirleyici güç/ler ile, ulusal siyasette nihai noktada ya da zorunluluklar ortaya çıktığında karar mercii olan ordunun rolü kaçınılmaz bir kader olarak nüksediyordu.

Demokrasi pratiksizliği

Yine, tıpkı benzeri ülkelerde olduğu üzere, Bangladeş de, Soğuk Savaş’ın bitişiyle birlikte, beliren küresel neo-liberal zeminde, kendi siyasal sisteminin olabildiğince demokrasiye elverişliliğini göstermek adına, siyasi partiler arası yarışta daha bir demokrasi normlarına uygun hareket edeceği düşünülmüş olmalıdır.

Ancak, demokrasi pratiklerinin tıpkı, benzeri ülkelerde olduğu gibi öğrenilmiş, içselleştirilmiş, sürekli öğrenmeye açık ve bunun, kurumsallaşmış sivilleşme ile birlikte ortaya konulduğunu söylemek mümkün değil.

Aksine, siyasal partilerin ve bunlara, şu veya bu şekilde eklemlenen sivil toplum oluşumlarının, devlete içkin olan gücü ele geçirme ile hedeflenen kısır bir döngüye evrildiği anlaşılıyor.

Bu gelişmenin Bangladeş’deki adı, Bangdaleş Ulusal Partisi (Bangladesh National Party-BNP) ile Halk Partisi (Awami League) arasında tabiri caizse, kör döğüşü şeklinde cereyan eden seçim süreçleri olmuştur.

Bu sürecin gelip dayandığı nokta, aşağı yukarı son on beş yıla varan süre zarfında iktidarda yer alan Sheikh Hasina liderliğindeki Halk Partisi yönetiminin, önce bazı İslamcı liderleri bağımsızlık sürecine kadar geri götürülen iddialarla idam sephasına götürmesi ve ardından, BNP lideri Begum Khaleda Zia’yı ev hapsine layık görmesi oldu.

Seçilenlerin seçilemeyenleri layık gördükleri, böylesi bir demokrasi pratiğinin tıpkı, Pakistan gibi Bangladeş’te de ortaya çıkması tarihi bir tesadüf olmasa gerek...

Bu ay başında kaleme aldığım yazıda dile getirdiğim üzere, Bangdaleş’te yaşananlar ulusal bağımsızlık ve kurucu figür ve ilkelerine değin uzanan bir ‘yıkıcı ideolojik protesto’ya dönüşürken, ülkenin bağımsızlığını kazandığı Pakistan’da da aradan geçen on yıllar boyunca demokrasi pratiklerinin, üç aşağı beş yukarı benzerlikleri ile yaşatılmasındaki temel problemleri anlamak ve anlatmak gerekiyor.

Demokrasinin ve demokrasi pratiklerinin sıradan ve gelişigüzel bir şekilde, bir başka ülkeden alınıp uygulanabilecek bir siyasal sistem olmadığını, benzeri ülkeler gibi Bangladeş’teki gelişmeler bize açık seçik gösteriyor.

Üç ay sonrasında, diyelim ki, Bangladeş’te seçimlere karar verilir, ardından velev ki, olası bir şeffaf seçim süreci tatbik edilirse bunun, ülkede demokrasinin varlığına yorumlanmasının alelacele alınmış bir karar olacağını şimdiden söylemek mümkün gözüküyor.

https://guneydoguasyacalismalari.com/bangladeste-sorun-demokrasi-mi-ekonomi-mi-is-the-problem-in-bangladesh-democracy-or-economy/

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder