Mehmet Özay 14.08.2024
Başbakan Fumio Kishida, bugün yaptığı basın açıklamasında,
Eylül ayında yapılacak olan parti başkanlık seçimlerine katılmayacağını söyledi.
Söz konusu bu açıklama, 67 yaşındaki Kishida’nın
başbakanlıktan da ayrılacağı anlamına geliyor...
Parti içi seçimler
20 ilâ 29 Eylül arasında yapılması öngörülen parti içi
başkanlık seçimlerinin ardından Kishida’nın Ekim başlarında görevini bırakacağı
kesinleşti...
Kishida’nın dikkat çektiği konulardan bir diğeri ise
parti içi desteği yitirmiş olması...
İktidar partisi olarak ülkeyi uzunca bir süredir yöneten
Liberal Demokratların başbakan’a olan desteklerini çekmeleri, hükümet
politikalarının fiiliyata geçirilememesine neden olduğu vurgusu öne çıktı.
Bu nedenle, partinin yeniden güç kazanması için, güçlü
bir adayın şart olduğunu ifade etmesi önemliydi.
Önümüzdeki dönemde parti başkanlığı için isimleri öne
adaylar arasında LDP genel sekreteri Toshimitsu Motegi, eski savunma bakanı
Shigeru Ishiba ve dijital bakan Taro Kono bulunuyor.
Yeni parti başkanı ve dolayısıyla başbakanı bekleyen en
önemli süreç hiç kuşku yok ki, 2025 Ekim ayında yapılacak olan genel
seçimler...
Bu anlamda, Kishida’nın başkanlık yarışından çekilmesi,
parti içi gerginliğe son vermesi kadar ve partinin gelen seçimlere daha
sağlıklı koşullarla hazırlanması anlamına geliyor.
Güven bunalımı
Kishida’nın bizzat yaptığı açıklama, parti yönetimi ile
başbakan arasındaki gerginleşen ilişkileri su yüzüne çıktığının bir
göstergesidir.
Gizli/açık bu istifa kararı, bir süredir gündemde olan
“güven” bunalımının ifadesidir.
Ülke siyasetinde güven sorunu karşısında başbakanın
aldığı kararı, siyasal etik ve demokratik yapılaşma bağlamında ele almak
gerekiyor.
Öyle ki, Kishida’nın açıklamasındaki ana vurgu,
“siyasetin halk desteği olduğu sürece mümkün olduğu yönündeki güçlü inanç”
söylemiydi.
Bu söylem, siyaset kurumunun hangi şartlarda
olgunlaşabileceğini ve siyasetçilerin hangi şartlarda görevlerini hakkıyla icra
edebileceklerinin iyi bir göstergesi olduğuna kuşku yok.
Temel nedenler
Kishida’nın başkanlık yarışında yer almayacağı
konusundaki gelişmenin ardında, iki temel bulunuyor.
Bunlardan ilki, son bir yıldır parti ve hükümet gündemini
meşgul eden husus, partiye sağlanan fon sağlama süreçlerindeki skandallar...
Bir başka deyişle yolsuzluklar...
LDP’ye mensup yaklaşık 80 milletvekilinin karıştığı
belirtilen yolsuzluk skandalı sonrasında Kishida ile parti yönetimi arasında
gerginlik yaşanmıştı.
Kishida, bugün yaptığı açıklamada bu gelişmenin farkında
olduğunu ve istifa için uygun zamanı beklediğini söyledi.
Kishida’nın ‘etik bir siyasal yaklaşım’ olarak, bu nedeni
de göz önüne alarak yeni dönemde aday olmayacağını açıklamasını dikkatle
incelemek gerekiyor.
Bu uygun zamanın, 20 ilâ 29 Eylül aralığında yapılacak parti
başkanlık seçimleri öncesine gelmesi oldukça anlamlı.
Bu durum, partide var olan güven sorununun
derinleştirmesini veya bir başka açıdan bakılacak olursa, parti içi demokrasi
teamüllerinin en azından, ritüel olarak yerine getirilmesi çabasına matuf
olduğunu söyleyebiliriz.
Bu açık istifa açıklamasının dayanak noktası olan ikinci
husus, başbakan Kishida’nın parti içi desteği yitirmesidir.
Reformcu bir parti olarak bilinen LDP’de, parti
desteğinin yitirilmesi hiç kuşku yok ki, iktidardaki hükümetin politikalarının
hayata geçirilebilmesinin önündeki engeli teşkil ediyor.
Son üç yıl
Son üç yılda ülkeyi yöneten Kishida, istatistiklere
bakıldığında en uzun süreli başbakanlık koltuğunda oturan 8. Başbakan olarak
anılıyor.
Bununla birlikte, özellikle sabık başbakan Shinzo Abe ile
kıyaslanarak, güçlü siyasal söylem diline sahip olmayan bir siyasetçi tipi
olarak tanımlanıyor.
Kishida ve başında bulunduğu hükümetin kamuoyun
yoklamalarında yüzde 20’lik bantlarda seyreden desteği, onu, 1947’den bu yana
görev yapan başbakanlar arasında en az popüler başbakan statüsüne sahip olarak
göstermesi ortada kayda değer bir çelişkinin olduğuna işaret ediyor.
Kishida icraatları
Kishida hükümetinin üç yıllık süre zarfında Japonya’yı
özellikle, ekonomik yenilenme ve bölgesel güvenlik konusunda etkin bir aktör
olarak öne çıktığını söylemek gerekiyor.
Benzeri ülkeler gibi ekonomisi durgunluk yaşayan Japonya
Kishida hükümeti sürecinde ekonomiyi canlandırmayı başarırken, aynı zamanda
özellikle, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Güney Çin Denizi bağlamında bölgesel bir
tehdit unsuru olarak ortaya çıkması; Kuzey Kore’nin Rusya ile yakınlaşması ve
bu üç ülkenin yani Çin, Kuzey Kore ve Rusya’nın ortak askeri tatbikatları
Japona’nın ulusal güvenlik stratejilerinde önemli yenilikler yapmasını
gerektirdiği aşikâr.
Bu çerçevede, özellikle Pasifik Savaşı’ndan bu yana,
ABD’nin bölgedeki en önemli müttefik olan Japonya’nın bizatihi ABD tarafından
daraltılan askeri yapılaşmasının önünün açılması anlamına geliyor.
Aradan geçen üç yıllı süre zarfında ABD, Güney Kore ve
Japonya arasındaki üçlü güvenlik işbirliği yapılaşmasında gözle görülür artışın,
önümüzdeki dönemde de devam edeceğini söylemek kehanet olmayacaktır.
Bu çerçevede, Kishida hükümeti, 2022 yılında aldığı
kararla 2027 yılına kadar beş yıllık süre zarfında, ulusla savunma
harcamalarını 43 trilyon Yen (yaklaşık 253 milyar Dolar) artırmayı plânlamış
olsa da, ultra savunma bütçesinin nasıl karşılanacağı henüz netlik kazanmış
değil.
Bu sürecin, suikast sonucu hayatını kaybeden Şinzo Abe
döneminde başladığı hatırlanacak olursa, Kishida döneminin bu süreci konsolide
etmede önemli bir aşama olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
2021 yılı Ekim ayından bu yana, Japonya başbakanı ve
Liberal Demokrat Parti başkanı olarak görevini yürüten Kishida bugün yaptığı
açıklamada, Eylül ayında yapılacak olan Parti başkanlık yarışında yer
almayacağını açıklaması hem, hükümet hem de, parti cephesinde istikrarsızlığın
son örneği olarak dikkat çekiyor.
Eylül ayında yapılacak parti içi başkanlık seçimleri
sonrasında başbakanlık koltuğunda yeni bir isim yer alacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder