20 Ağustos 2024 Salı

ABD seçimleri ve Kamala Harris’in yükselişi / The U.S. elections and the ascent of Kamala Harris

Mehmet Özay                                                                                                                            20.08.2024

Amerika Birleşik Devletleri’nde, Kasım ayı başlarında yapılacak ulusal seçimlere az bir süre kala, adaylar kadar siyaset dilinde de önemli değişimler yaşanıyor.

Son dört yıldır ülkeyi yöneten 81 yaşındaki Joe Biden’ın, 20 Ağustos’a yaptığı konuşmada, başkan adaylığından çekildiğini ve yerine. yardımcısı Kamala Harris’ın Demokrat Parti adayı olarak başkanlık yarışını sürdüreceğini resmen ilân etti.

Öngörülemezlikler

Biden’ın, dört gün sürecek Demokrat Parti ulusal kongresi’nin ilk günü yani, 20 Ağustos’da yaptığı bu açıklamalar, seçim sürecinin en önemli kilometre taşlarından birini oluşturuyor.

Bu gelişme kanımca, Donald Trump’ın, hakkında açılan düzinelerce davaya rağmen, -beklenmedik şekilde- bu yılın başlarında, seçimlere Cumhuriyetçi aday olarak katılma şansını yeniden yakalaması kadar önemlidir.

ABD’nin köklü demokrasi geleneğinin temsilcisi bu iki partide, öngörülemeyen bu iki temel gelişmenin, seçimin tamamlanacağı son ana kadar şu veya bu şekilde, benzeri ‘öngörülemezliklerin’ ortaya çıkacağının bir işaretidir.

Bu iki temel hususun, zamanı geldiğinde siyaset tarihçileri tarafından dikkatle ele alınacağını düşünüyorum.

Siyaset dili

Bir diğer önemli husus, ortaya konulan siyaset dilinde kendini gösteriyor.

Demokratların, ABD’nin ‘ırkçılık’ ve ‘beyazların üstünlüğü söylemine reddiye niteliğindeki çıkışları ile, Cumhuriyetçilerin -Trump’ın söylemlerinde ortaya çıktığı üzere, ‘Demokratların, ülkeyi batağa götürdüğü’ yönündeki söylemlerinin öyle gelişigüzel söylenmiş sözler olmadığı ortada.

Temelde, bu iki zıt yaklaşım, ABD’de siyasetin ve bu kurumun temsil ettiği toplumun ayrıştığının bir ifadesidir.

Demokratlar nezdinde Trump’ın, ‘ırkçı’ ve ‘beyazların üstünlüğü dillendiren bir lider olduğu konusundaki en görünür belge, 2020 seçimlerinin hemen ardından, 6 Ocak 2021’de Capitol Hill baskınıdır.

Trump’ın, Demokratlara yönelik suçlamasında ise genel itibarıyla, göçmen politikaları, enflasyon ve dış politiadaki gelişmelerinin önemli bir yeri bulunuyor.

Ortaya çıkan bu bölünmüş yapı karşısında her iki tarafda, ‘birlik’ söylemini gizli açık ortaya koyuyor. Bu çerçevede, Demokratlar, ‘ABD’nin kurucu ideallerini’ gündeme getiriyorlar.

Cumhuriyetçi aday Donald Trump ise, geçenlerde yaptığı açıklamada gözlemlendiği üzere, “ABD toplumunu birliğe davet ederken”, bu bölünmüşlük olgusunun gizli/açık farkında olduğunu ortaya koyuyor.

Kamala Harris

Bu gelişmelere paralel olarak, Harris’in başkan adaylığı ve seçimlerdeki şansı konusu da, öne çıkan hususlar arasında.

Başkan Biden’ın özellikle, Haziran ayında Cumhuriyetçi başkan adayı Donald Trump’la tartışma programında sergilediği olumsuz performansın, Demokratlar arasında uyandırdığı ciddi endişe verici durum, yerini kısa sürede yeni başkan adayı arayışına bırakmıştı.

Özellikle, ABD demokrasi pratiklerinin önemli unsurlarından kabul edilen seçim bağışçılarının, bu süreçte kayda değer bir rol oynadıkları anlaşılıyor.

Ve bugün, Joe Biden başkanlık yarışından çekilirken, yerine Asya/Afrika kökenli Amerikalı Kamala Harris  başkan adayı olarak gündemde yer işgal ediyor.

Demokrat Parti içerisinde alınan bu kararın sağlamasını yine, yukarıda dikkat çekildiği üzere, demokrasi pratiği içerisindeki yeriyle bağışçıların Harris’e olağanüstü bir destek vermiş olmaları kanıtlıyor.

Bu durum, kendi mantığı içerisinde değerlendirildiğinde, Demokratların ‘doğru yolda’ olduklarının işaretidir.

Daha önceki bir yazıda dile getirdiğim üzere, Biden -ve de Trump, ilerlemiş yaşları ile bir tür dezavantaj oluştururken, Harris’in 59 yaşında olmasının getirdiği avantaj, her halükârda ABD’li seçmen nezdinde olumlu bir karşılık bulacağı düşünülebilir.

Bu bağlamda, kimi gözlemcilerine gündeme getirdikleri üzere, Harris adının yeni başkan adayı olarak dillendirildiği son birkaç haftada genç, kadın ve siyah seçmenlerin desteğini çekmekte olduğu görülüyor.

Ancak, kimi ölçülerde ‘marjinal’ denilebilecek bu seçmen eğiliminin, Trump’ın ‘beyazların egemenliği’, ‘büyük Amerika ideali’ gibi söylemleri karşısında ne denli belirleyici olacağını önümüzdeki birkaç aydaki gelişmeler gösterecektir.

Her ne kadar, Temmuz ayında kendisine yönelik suikast girişimi, o günlerde, güçlü bir şekilde Trump’ı seçim başarısına götüreceği varsayılan ‘olağanüstü’ bir gelişme kabul edilse de, Harris faktörünün gündeme gelmesi aslında, yukarıda dile getirdiği ‘öngörülemezlikler’ içinde değerlendirilmeye adaydır.

Bu durum, Harris’in adının Demokrat başkan adayı olarak gündeme geldiği, yaklaşık son bir aylık süre zarfında yapılan seçmenlerin eğilimlerini ölçmeye yönelik anketlerde, Trump’ı yakalama yönünde ciddi eğilimde ortaya çıkıyor.

Bununla birlikte, Trump’ın, Demokrat aday Harris’e ve de Demokrat Parti iktidarının politikalarına yönelik olarak, yeni stratejiler belirleme ihtimalini gözden uzak tutmamak gerekir.

Kimi gözlemcilerin Demokrat Parti tarihinin son dönemlerini dikkate alarak, Harris’in en zayıf aday olduğunu söylemelerinin neye tekabül ettiğini görmek için biraz daha beklemek gerekiyor.

ABD’de söylem ve küresel kamuoyu

Amerika Birleşik Devletleri’nde, Demokrat Parti içerisinde yaşanan değişim bir yandan, ülkeyi ve öte yandan da, bir ölçüde küresel kamuoyuna gizli/açık mesajla içeriyor.

Bu çerçevede, başkan Biden’ın, Şikago’da başlayan ve dört gün sürecek Demokrat Parti ulusal seçim toplantısında, ABD toplumunun “ırkçılığa” ve “beyazların egemenliğine” terk edilemeyeceği yönündeki açıklaması önemliydi.

İç politikada Trump’ın geliştirdiği siyaset dilini tanımla ve buna karşı alınabilecek en önemli bir girişim kabul edilebilecek bu açıklamada, ‘ırkçılık’ ve ‘beyazların egemenliği’ söylemi küresel toplum için, özellikle de, ‘küresel güney’ için gayet anlamlı bir veri sağlıyor.

Bu durum, 21. yüzyılın ilk çeyreğinin dolmakta olduğu bu dönemde, gelişmiş bir Batı toplumu olan ABD’de, ırkçılık ve beyazların üstünlüğü olgularının hakim bir nitelik kazanmasının getirdiği ciddi bir kaygı bulunuyor.

Biden’ın konuşmasının ilerleyen bölümlerinde, Trump’un, “ABD’nin başarısızlığa giden bir toplum olduğu” yönündeki yaklaşımından hareketler geliştirdiği söylem aslında, dile getirdiği ırkçılık ve beyazların üstünlüğü iddiasını destekler mahiyettedir, -her ne kadar, Trump bu ifadeyi, Demokratların politikaları çerçevesinde kullanmış olsa da...

Kasım seçimlerine az bir süre kala, ABD’de kampanya dönemi tarafların birbirlerine yönelik ağır suçlamaları kadar, öngörülemeyen gelişmelerin dikkat çekici bir özelliği bulunuyor.

Bu durum bize, önümüzdeki iki ayda diğer bazı öngörülemezliklerin olabileceğini hatırlatması bakımından dikkat çekicidir. Birlik olgusu ve söylemi kadar, olağandışı gelişmelerin de ABD seçimlerinde bir faktör olduğunu hesaba katmak gerekir. 

https://guneydoguasyacalismalari.com/abd-secimleri-ve-kamala-harrisin-yukselisi-the-u-s-elections-and-the-ascent-of-kamala-harris/

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder