Mehmet Özay 13.07.2024
Japonya savunma bakanlığı yıllık ‘savunma raporu’nu yayınladı.
Dün yani, 12 Temmuz günü, “2024 yılı Japonya Savunması”
başlığıyla yayınlanan 2024 bu rapor, Asya-Pasifik bölgesi güvenliğine dair,
‘içerden’ bir değerlendirme olmasıyla dikkat çekiyor.
Çalışma, pür bir akademik rapor şeklinde hazırlanmak
yerine, bölgesel gelişmeler ve Japon savunma sektörü ve ilgili kurumlarındaki
gelişmeler ağırlıklı olarak istatistiki veriler, diagramlar ve diğer görsel
malzemeler yardımıyla, bir tür kolaj teknijiyle ortaya konulmuş.
Söz konusu bu raporun, Japonya ulusal güvenliğiyle
doğrudan bir alâkalı metin olduğu açık.
Bunun yanı sıra, belge bize Asya-Pasifik bölgesindeki
neredeyse, tüm önemli askeri ve güvenlik olgularını, istatistiki verilerle
destekleyerek ortaya koyuyor.
Savunma ve bilgi
Çalışmanın bir ilk olmadığı aksine, 1970 yılından bu yana
Japonya savunma bakanlığında yayınlanan bir belge olması, iki açıdan önem
taşıyor.
İlki, savunma ve güvenlik gibi bir olgunun, sürekli
güncellenen boyutlarıyla dokümenter hale getirilmesidir.
İkincisi, Japonya’nın içinde yer aldığı jeo-politik
konumu dolayısıyla kendini, sürekli bir savunma ve güvenlik bağlamında ele
almak zorunda hissetmesidir.
Uzun erimli ve sürdürülebilir bakış açısının, Japonya’nın
güvenlik ve savunma olgularını profesyonel bir şekilde ele aldığını ortaya
koyuyor.
Tehdit ne?
Çalışma, Japonya’nın yanı başındaki üç komşusu yani, Çin,
Rusya ve Kuzey Kore odaklı olduğu kadar, bölgeye en yakın sayılabilecek Tayvan
Boğazı ve çevresindeki gelişmelerle ilgili analiz içerirken bu ülkeler ve
özellikle, ABD – Çin gerginliğini ortaya koyuyor.
Bu durumun, ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiki
konumundaki Japonya’yı da doğrudan etkilediğine kuşku yok.
Yukarıda zikredilen özellikle üç ülkenin yani, Çin, Rusya
ve Kuzey Kore- askeri yapılaşması ve görece birbirleriyle ittifak süreçlerini
geliştirmekle olmaları, Japonya’nın ciddi bir ulusal güvenlik tehdidi altında
bulunduğuna işaret ediyor.
Bu açık tehdit karşısında Japonya’nın sadece ABD ile
savunma işbirliğiyle sınırlı olmayan bir sürece adım atmakta olduğunu söylemek
yanlış olmayacaktır.
Bu savunma ve güvenlik açılımının bir yerinde
Asya-Pasifik bölgesinde öne çıkan ülkeler bulunurken, öte taraftan NATO’nun
bölgeye doğru genişlemeci eğilimlerinin Japonya tarafından desteklendiği
gözlemleniyor.
Ulusal güvenlik söylemi ve pratiği
Raporun geneline bakıldığında, Japonya’nın ulusal
güvenliğine yönelik tehdit düzeyinin dikkat çekici düzeyda artış gösterdiği ve
bu anlamda, Asya-Pasifik bölgesinin bu önemli bölgesindeki ülkeleri arasındaki
potansiyel gerginliğin ne denli önemli hale geldiğini ortaya koyuyor.
Metne göz atıldığında dikkat çeken hususların başında,
Çin ve Rusya hava ve deniz kuvvetleri işbirliğiyle, Japonya’yı çevreleyen
sularda gerçekleştirilen ortak askeri tatbikatlar geliyor.
Bu gelişmeyi, Japonya açısından birincil tehdit olarak
kabul etmek gerekir.
Bir diğeri ise, Kuzey Kore’nin, periyodik aralıklarla
gerçekleştirdiği füze denemeleri ve neredeyse her seferinde hedefin Japonya
olduğunu ortaya koyan gizli/açık açıklamalar oluyor.
Söz konusu bu gelişmeler karşısında, Japonya savunma
bakanlığı raporunda vurgulandığı üzere,
akla gelen ilk tedbir hiç kuşku yok ki, Japonya’nın ciddi bir silahlanma
sürecine girmiş olmasıdır.
Bunu destekleyici mahiyette, ittifak güçleriyle olan
irtibatının ve yakınlaşmanın artırılması ki, bunu tanımlamak için, “ittifak
yaygınlaştırması” kavramını öneriyorum.
Bunun içerisinde sadece, ABD ile olan geleneksel askeri
işbirliği bulunmuyor.
Aksine, buna ilâve olarak, Güney Kore, Avustralya gibi
giderek Asya-Pasifik sınırlarında kuzey’den güney’e uzanan skalada işbirliğine
konu olan ülkeler ile bu işbirliğinin çerçevelediği coğrafyanın genişliğine
dikkat çekmek gerekir.
Bu durum, raporda açıkça dile getirilirken, füze savunma
sistemleri gibi uzun vadeye yayıldığı belirtilen bazı önemli askeri donanımın
ediniminin öne alındığı vurgu ise gayet önemli.
Bu durum, bölgedeki ilgili ülkeler arasında, örneğin her
yıl Singapur’da düzenlenen Shangri-La Savunma Bakanları toplantıları gibi,
savunma ve güvenlik alanlarında diyalogun sözde sürdürülmesine karşılık,
bölgenin ve bu toplantılara iştirak eden ülkelerin, giderek daha fazla
silahlanma yarışı içerisinde olduğu da bir gerçek.
Savunma ve weltanschauung
Rapor’da savunma ve değerler bir başka deyişle ‘weltanschauung’
olgusu arasındaki ilişki dikkati çekicidir.
Japon siyasi aklı, gelişmeleri sadece maddi yani, askeri
donanımla sınırlandırmıyor.
Bunun ötesine geçerek, “aynı düşünce sistemi” ve “aynı
değerler bütünü” içerisinde yer aldığı belirtilen ülkelerle ittifakların
geliştirilmesinin önemine vurgu yapıyor.
Söz konusu bu değerlerin “evrenselliği” hususu, bize hiç
kuşku yok ki, ABD yönetiminin, siyasi elitinin, akademisinin vb. sıklıklı dile
getirdikleri “demokratik ve liberal değerler”olgusunu akla getiriyor.
Burada sorunun hangi ülke veya ülkelerin böylesine
“evrensel değerlere” sahip olup koruduğu ve geliştirdiği ile hangi ülke veya
ülkelerin bu tür “evrensel değerler” karşısında yer aldığı hususu, üzerinde
gayet önemli durup düşünülmesi gerekiyor.
Nihayetinde, -yukarıda dikkat çekildiği üzere-, sadece bir
ulus-devletin sınırlarını oluşturan ve meşruiyet zeminlerinden biri olan,
‘teritoryal egemenlik’ olgusu ile karşı karşıya değiliz.
Savunma, ulusal güvenlik, askeri donanım vb. olgular
üzerinden yapılan tartışmanın temelini, aslında dünya görüşlerinin çatışması
oluşturuyor.
2. dünya savaşı öncesi benzerlik
Japonya savunma bakanlığı yetkilileri, raporun daha ilk
cümlelerinde bugün bölgede yaşanmakta olan askeri, savunma ve güvenlik eksenli
gelişmelerde gelinen noktanın 2. Dünya Savaşı veya bölgedeki adıyla Pasifik
Savaşı’ndan bu yana ulaşılan, en kritik dönem olarak tanımlıyor. Bu tanımı ve
yaklaşımı yabana atmamak gerekir.
Bir başka ifadeyle söylemek gerekirse, 2. Dünya Savaşı’na
veya Pasifik Savaşı’na nasıl gidildiğine dair, 1920’ler ve 30’lardaki bölgedeki
çeşitli yayın organlarına, yani gazetelere bakıldığında arada benzerlikler
bulmak gayet kolay.
Japonya hükümetince yayınlanan raporu örneğin, ABD ve
NATO gibi ülke ve kuruluşların bölgeyle ve bölgedeki müttefikleriyle olan
ilişkilerine dair raporlarıyla karşılaştırmalı olarak ele aldığımızda
karşımızda, hiç de iç açıcı bir durumun olmadığı ortada.
Karşılaştırma
Bu ve benzeri raporların, yayınlayan ilgili ülke için
meşruiyeti ‘ulusal güvenlik’ kavramı etrafında örüntülendiriliyor.
Bununla birlikte, hangi ülkenin bir diğerine karşı niçin
ulusal güvenlik sorunu yaşadığı ve karşılıklı olarak hangisinin daha meşru bir
kriz içerisinde olduğu ve ötekinin ne denli gayri meşru bir süreçte yer aldığı
gayet incelikli araştırmayı gerektiriyor.
Gözlemlerimizi sadece, Batı ve Batı ile müttefik
halindeki örneğin, Japonya gibi bölgedeki ülkeler açısından bakarak önyargılı
olmama adına karşılaştırmalı birbakış açısına ihtiyaç var.
Bu noktada, örneğin, Çin’in, ABD’nin Pasifik’deki askeri
varlığından gayet rahatsız olduğu, on yıllardır müttefiki olan özellikle de,
Japonya ve Filipinlerle olan ve son
dönemde, Tayvan’ın da içine alacak şekilde, askeri işbirliği anlaşmalarından
dolayı kendisini büyük bir tehdit ve çevrilmişlik içinde gördüğünü söylemek yanlış
olmayacaktır.
Aslında, tam da bu durum, yukarıda değindiğim üzere, bölgedeki
ulusal güvenlik, askeri yapılaşma, savunma ilişkilerinin 2. Dünya Savaşı öncesi
gelişmeleriyle ne denli benzer olduğunu teyit eder mahiyettedir.
Hem, 1940 öncesi hem de, bugün ortaya çıkan gelişmeler,
temelde, iki farklı dünya görüşünün karşı karşıya gelmesi anlamı taşıyor.
Yukarıda kısaca değindiğim üzere, savaş sonrası
Japonya’sının da eklemlenmiş olduğu Batı bloğunun dünya düzeni kavramı ve bu
kavramı şekillendiren alt yapısal özellikler özgürlükler, dünya denizlerinde
serbest dolaşım, serbest ticaret vb. olgular ile bunları reddetmemekle beraber,
kamüfle ettiği belirtilen diğer ülke/ler arasındaki bir zıtlaşmadan, çekişmeden
ve çatışmadan bahsedebiliriz.
Japonya savunma bakanlığında yayınlanan 2024 yılı raporu,
savunma ve güvenlik konusunun detaylarına dair veriler sunduğu gibi, aynı
ölçüde başta bölge ülkeleri olmak üzere, küresel güçlerin çatışma ve barış
ikilemini nasıl aşmaları konusunda da gizli/açık bazı öneriler sunduğunu
söyleyebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder