Mehmet Özay 18.07.2024
Küresel gelişmeler Çin’i nasıl etkiliyor? Bu önemli bir soru...
Çin gibi, son on yılların küresel gücü olma yolunda
önemli adımlar atan ve bu anlamda, elde ettiği ekonomik -ve de siyasal-
başarılar gayet önemli olan bir ülke var karşımızda.
Peki Çin, bu gelişim sürecini, aynı zamanda reformlarla
da etkinleştirebiliyor mu?
Tıpkı diğer bazı gözlemciler gibi bu soruyu gündeme
getirmemize yol açan, Komünist Parti’nin 22.si düzenlenen ve hafta başından
bugüne kadar devam eden genel kurul (third plenary session) toplantısıdır.
Bu toplantı, Çin’in gelecek beş yılının plânlanması
anlamı taşıyor...
Bir başka ifadeyle, sürekli değişen sosyal, doğal ve
siyasal koşullarda Çin yönetimi, tüm bunlara ayak uydurmanın yollarını
arıyor...
Toplantının ilk verilerine bakıldığında, yenilenme
ihtiyacının kaçınılmazlığı ortada...
Hangi alanlarda yenilenme sağlanacağı sorusuna verilen
cevaplara baktığımızda, karşımıza sanki bunları ‘zaten biliyorduk’ hissi
uyandırıcak hususlar.
Örneğin, eğitim, teknolojiye yatırım, belirli sektörlere
daha fazla kaynak aktarımı, şehir-kır ayrımını daraltmak, kurumsal reformlar
vs.
Peki hedefte ne var diye sorulduğunda, karşımıza, komünist
partisi yönetimince “Çin sosyalizminin geliştirilmesi” veya bir başka deyişle
“Çin tarzı sosyalizmle modernleşme” cevabı çıkıyor...
Başlangıç
Temellere bakmak gerektiğinde, Çin’in ‘açık kapı
politikası’ (open-door policy) olarak bilinen süreçle bağlantılı olarak,
bu sorunun cevabını, bu sürecin başında, ABD’nin Çin’e yakınlaşma politikasının
mimarlarının başında gelen Henry Kissinger’ın, 1970’lerde Çin liderlerinin
kulağına fısıldadığını söyleyerek verebiliriz.
Bu nedenle, Çin Halk Cumhuriyeti, örneğin Soğuk Savaş
yıllarının siyasal ve askeri rekabet anlamında donuk ancak, diğer alanlarda
örneğin ekonomik kalkınma, toplumun -görece- geniş kesimlerine refah sağlayan
açılımlar, kapsamlı eğitim vb. alanlarda reformdan uzak bir yönelim sergileyen
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) hatasını tekrarlamadığı
ortada.
Sovyetler ve Çin karşılaştırmasında, değişen koşullar
vs.’den ziyade, bizatihi bir zihniyet değişiminin oynadığı role tanıklık
ediyoruz.
Aslında, yukarıda sorduğum soru da, bununla doğrudan
irtibatlı. Yani, Çin önümüzdeki beş yılını plânlarken, acaba hangi reformları
neye göre yapacaktır.
İdeoloji ve ekonomik performans
Bu noktada, Dünya Bankası’nın verisini dile getirerek ne
söylemek istediğimizi ortaya koyalım.
Bu küresel kuruluşun araştırma sonuçları, Çin’in aradan
geçen süre zarfında sekiz yüz (800) milyon kişinin ekonomik gelişmeden
yararlandığını ortaya koyuyor.
Bugün nüfusu 1.5 milyara yaklaştığı dikkate alınacak
olursa Çin’de, toplumun yarısından fazlasını içine alan bir ekonomik büyüme
performansı sergilendiği ortadadır.
Peki, Çin siyasal rejimini oluşturan komünist ideolojiyi,
benzer şekilde ekonomisinin de temelleri olarak alıp sürdürseydi, bugün geldiği
noktaya ulaşabilir miydi?
Bunu aslında, eksperimental olarak SSCB ve aralarında,
Arap ülkelerinin de bulunduğu komünist blok içerisindeki uydu ülkeler de ortaya
koymuştu.
Bu siyasi yapının geride bıraktığı, diğerleri bir yana, Rusya
ve örneğin, ilgili Arap ülkelerinin bugün içinde bulundukları durum ortada...
Evet, Rusya siyasi ve askeri olarak ayakları üzerinde
durmakla kalmıyor, Batı’yı tehdit boyutunda gayet önemli adımlar atıyor.
Ancak, ekonomik büyüme ve bunu toplumun geniş kesimlerine
ulaştırma ve hatta, bunu başka ülkelere yayma konusunda Çin’in ortaya koyduğu
‘başarıyı’ sergileyemiyor.
Çin, hız keser mi?
Kimi çevreler, Çin’in elde ettiği bu ekonomik modernleşme
sürecinin, daha ne kadar devam edeceğini sorarak gizli/açık, Çin’in bir süre
sonra hızının kesileceğini ileri sürebilir.
Buna kısmen katılmak mümkün. Kaldı ki, son birkaç yıllık
veriler, Çin’in reel rakamlar dikkate alındığında gerileme evresine girdiğini
gösteriyor.
Çin’in, yanı başındaki komşusu Japonya’da ve Batı’da da,
benzeri süreçlerin yaşanıyor olmasını doğrusal bir benzerlik olarak alıp
alınamayacağı tartışmalıdır...
Ancak, özellikle son otuz, kırk yılın bize gösterdiği bir
Çin deyenimi de ortada duruyor.
Ayrıca, bu hız kesmenin Çin’in oluşturduğu
komünist-kapitalist eklektiğinden mi kaynaklanacağı yoksa, başka faktörlerin mi
işin içine katılacağını da hesaba katmak gerekir.
O da, komünist ideolojinin varlığının yanına, ekonomik
gerekliliklerde kapitalist sistemi harekete geçirerek büyümeyi sağlamaktır.
Çin tarzı modernleşme
Çin’in ortaya koymuş olduğu ekonomik kalkınma başarısının
kanıtı ise, komünist siyasal rejimine karşılık ve de bir milyarı aşkın nüfusu
idare kapasitesi sergileyerek bugüne kadar gelmesidir.
Bir başka deyişle, bu olan biten aslında, bir “Çin tarzı
modernleşmedir”...
Çin yönetimi, bu yaşanan süreci örneğin, Batı’yı yakalama
adına salt bir modernleşme olarak tanımlamıyor.
Bunun ötesine geçerek, medeniyet boyutunda
değerlendirerek, “insanlığın medeniyet kurma çabalarında, yeni bir model”
olarak tanımlıyor ve de lanse ediyor.
Bu, gayet iddialı bir yaklaşım...
Medeniyet yansıması
Şayet ortada bir medeniyet olgusu varsa, herhalde durup
bunun üzerinde uzun boylu düşünmesi gerekenlerin başında, halkının büyük
çoğunluğu Müslüman olan ülkeler gelmeli...
Bu yaklaşıma, örneğin, Çin’le ilişkileri geliştirme
noktasında sıraya girmiş ve aralarında, halkının büyük çoğunluğu olan ülkeler
de dahil olmak üzere nasıl bir karşılık verecekleri merak konusudur.
Çin’le ilişkileri sadece, bu ülkenin varsıllığından pay
alma yani, pragmatik olarak mı değerlendiriyorlar?
Yoksa, Batı’yla zaten sorunlu olan ‘medeniyet’ problemine
bir alternatif olarak görüp ‘komünist de olsa’, Çin’in oluşturmaya çalıştığı
‘yeni medeniyet evreni’ içerisinde yer almaya mı başlayacaklar?
Bir başka deyişle, Batı medeniyeti karşısında, bir
Doğu’lu olmaklığıyla ‘bizden’ kabul edilebilecek, yeni bir medeniyet
inşacısının peşine mi takınılacak?
Çin’de yaşanmakta olan ekonomik büyüme sürecinin,
özellikle komünist ideolojiye bağlı kalarak devam ettirilip ettirilmemesi hiç
kuşku yok ki, Çin siyasi elitinin adına reform denilen süreçleri,
sürdürülebilir bir şekilde gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğine bağlıdır.
https://guneydoguasyacalismalari.com/cinde-reform-soylemi-reformist-discourse-in-china/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder