Cihan
Kurtaran 02.12.2016
Malezya’da
iktidarın büyük ortağı ‘Birleşik Malay Ulusal Organizasyonu’nun (UMNO) bir genel
kurulu daha önemli görüş ve kararların ortaya çıkmasına neden olmasıyla üzerinde
durulmayı hak ediyor. Başkent Kuala Lumpur’da UMNO genel merkezinin de
bulunduğu Putra Dünya Ticaret Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantı pek çok
açıdan dikkat çekicidir.
Geçen Salı günü kadın ve gençlik kollarının
toplantılarıyla başlayan dün yani, Perşembe günü Başbakan Necib bin Rezak’ın
genel kurul ana toplantılarının açılışında yaptığı ‘kanlı’, ‘dualı’, ‘ihanet’li
referanslarıyla son derece vurucu konuşmasıyla üst bir alana evrildi. Bu üst
alan, salt partinin ağır toplarının ülkenin dört bir yanındaki teşkilâtlardan
gelen liderlerle bir araya gelmesinin ötesinde, Başbakanın konuşmasında
değindiği bazı hususlar, ülkenin yakın ve belki de orta vadede geleceğini
belirlemeye matuf bir yönü bulunmasıyla oldukça önemliydi.
Tabii
şunu da söylemekte fayda var. Malay etnik temelli özelliğiyle dikkat çeken
UMNO’nun Malezya siyasal yaşamındaki yeri, salt bir parti olmanın ötesinde
anlam taşıyor. Bu nedenle her yıl düzenlenen UMNO yıllık genel kurul
toplantılarını, siyasi bir partinin merkez-çevre yapılaşması ve iç işleyişinin
düzenlenmesi işlevinin dışında bir yere oturtmak gerekiyor. Bu nedenle, bu genel
kurul toplantılarını bir dizi rutin faaliyetin ötesinde bir anlam taşıyan ve bu
çerçevede geniş bir etki alanı oluşturan siyasi bir yeniden yapılanma süreci
olarak anlamak gerekiyor. Bu nedenle, 59 yıldır iktidarda bulunan ‘Ulusal
İttifak’ adlı koalisyonun en büyük ortağı ve olmazsa olmaz unsuru UMNO genel
kurulun bu yılki toplantısı ülkede en azından bir sonraki yıl izlenecek genel
politikaların belirlenmesi ve bunların geniş kanu oyuyla paylaşılması açısından
önemli. Bu nedenle sıradan bir parti kongresi olmanın ötesinde anlamlar
taşıyor.
Öncelikle,
bu yılki genel kurul toplantısının nelere gebe olacağına dair bazı tahminlerin
yapılmasını olanak tanıyacak bazı hususlara dikkat çekelim. Bu hususlar
arasında, bu yılın UMNO’nun kuruluşunun 70 yılı olması; neredeyse iki yıla
varan tartışmalar sonrasında bugün, “1 Malezya Kalkınma Fonu”nun (1MDB) ulusal
sınırların dışına taşması ve bununla ilintili olarak partinin bazı önemli
isimlerinin ihracı; yeni bir partinin siyasal yaşama katılması; muhalefetin önümüzdeki
genel seçimlerde iktidarı ele geçirme plânları ve bu yöndeki gayretleri
bulunuyor.
Bu
çerçevede Başbakan Necib bin Rezak açılış konuşmasında şu hususları öne
çıkardı: a) önümüzdeki yıl erken seçim olacağı; b)seçimlerde muhalefetin iktidar
olması bir felâket anlamı taşıyacağı; c) 70 yıllık tarihi içinde UMNO’nun
bugünlere ulaşmasında lidere sadakat ve bağlılığın rolü ve bunun önümüzdeki
süreçteki karşılığı; d) ülkenin dördüncü başbakanı 91 yaşındaki Dr. Mahathir
Muhammed, Malay ırkı, ülke ve dine ihanet ettiği yönündeki ağır ithamı. Tüm
bunlar ne anlama geliyor sorusu Malezya sınırları içerisinde anlamlandırılmayı
beklediği gibi, bu coğrafyayla ilintili olduğu düşünülebilecek çevreler için de
bir zorunluluk arz ediyor.
Uzun
uzun şerh düşülmeye muhtaç bu üç ana hususa kısaca değinmekle kifayet edelim. Normal
şartlarda 2018 yılı Haziran ayına kadar iktidarda kalma imkânına sahip Ulusal
İttifak ve de tabii ki UMNO’nun erken seçim kararı bir süpriz olmadı. Muhalefet
partilerinin kendi aralarındaki farklılıkların üstesinden gelip tüm
enerjilerini birlikte ortaya koyamamanın neden olduğu açmazlar; muhalefet
liderlerinin önde gelen bazı isimlerinin hapiste oluşu veya aldıkları cezalar
nedeniyle hapse girecek olmaları; 1MDB konusunda beş ülkede soruşturmalar sürse
de, Malezya’da konunun yargı süreçlerini gerektirecek aşamaya gelmeyecek
şekilde halledilmiş olması gibi ulusal konular öne çıkıyor. Ayrıca, bölgesel ve
uluslararası arenadaki kimi belirsizlikler ve yapısal değişiklikler, Malezya’da
iktidarın seçim sürecini erkene almasında da şu veya bu şekilde bir etkiye
sahip olabilir.
Seçim kararından ziyade, Başbakan’ın seçimlerde
muhalefetin iktidar olma ihtimaline vurgusu ve böyle bir gelişmenin felâket
anlamı taşıyacağı iddiası önemliydi. Bu felâketin Malay Müslüman kitle üzerinde
gerçekleşebileceği konuşmada yer verilen ve hatta ‘dua ve yemin bölümünde’
dikkat çekilen bir husustu. Öyle ki, Başbakan’ın, “Malay ırkı ve İslamiyet için mücadeleye sonuna kadar devam edeceklerine
and içtiklerini.” ve “Gerekirse bu yolda kanımızı vermeye hazırız.” diyerek 59
yıldır iktidar olan UMNO’nun gelecek seçimleri kazanmasının önemine dikkat
çekerken, bugün UMNO’nun hiç olmadığı kadar tehditlerle karşı karşıya olduğunu
ileri sürdü.
Burada bir diğer husus, muhalefet derken,
ağırlıklı olarak Çin etnik temelli bir parti olan Demokratik Eylem Partisi’ne
(DAP) yüklenmesiydi. Oysa muhalefet yapısı, tıpkı iktidar yapısında olduğu gibi
değişik partilerin oluşturduğu koalisyonlardan müteşekkil. Ülkede çoğulcu etnik
yapısının getirdiği zorunlu bir sonuç olarak hiçbir siyasi partinin tek başına
iktidar olamaması, bağımsızlıktan bu yana koalisyon bloklarını zorunlu kılıyor.
Bu nedenle Başbakan’ın DAP’ı öne çıkarmasında özel bir stratejinin varlığı
kendini hissettiriyor. Muhalefet bloğu ‘Umut Koalisyonu’ adıyla siyasette
varlık sürüyor ve bu yapı içerisinde DAP’ın yanı sıra, Halkın Adaleti Partisi
(PKR) ve Emanet Partisi bulunuyor.
Başbakan,
muhalefetin seçimlerde başarılı olarak iktidarı ele geçirmesi görüşüne yer
verirken, özellikle çoğul etnik parti özelliği taşıyan PKR veya Malezya İslam
Partisi’nden ayrılan yenilikçiler grubunun kurduğu Emanet Partisi’ni değil de,
DAP’ı hedef almasında, yukarıda da değindiğimiz gibi, bir ‘seçicilik’ten
bahsetmek mümkün. DAP’ın, adından da anlaşılacağı üzere mücadeleyi elden
bırakmaması, son dönemde Dr. Mahathir’in bir iktidar değişikliği için, bir
dönem kanlı bıçaklı olduğu, bu partinin liderleriyle biraraya gelmesi gibi
faktörler önemli.
Ancak
en önemlisi ağırlıklı olarak kırsalda yerleşik Malay Müslüman seçmenler
üzerinde ‘negatif Çin’li faktörüne oynamak öne çıkıyor. Burada, iktidar gücünü
elinde bulunduranlar marifetiyle bir tür toplumsal ve siyasal ayrıştırmanın
yapılıp yapılmadığı tartışılabilir elbette. Ancak yukarda dile getirildiği
üzere, Malezya siyasal yapısı, sömürge döneminde oluş/turul/an etnik çoğulculuk
gerçeğinin sorunlarını aşabilmiş değil. Bir ulus devlet niteliğine bürünememiş
Malezya toplumunda sosyal ve de doğal olarak siyasal yaşamda bir bölünmüşlük
hali hakim. Bu da her daim siyasetçilerin gündeminde şu veya bu şekilde yer
ediyor.
Başbakan’ın
‘lidere bağlılık’ olgusu derken, elbette UMNO genel başkanı olarak kendisine
referans yapıyor. Başbakan bu konuda haksız da sayılmaz. Zaten konuşmasında 70
yıllık UMNO’nun bugünlere ‘başarıyla’ gelmesinde belirleyici unsurlardan biri
parti içi ‘disiplin’, lidere bağlılık. Ancak başbakan bağlılık olgusunu seküler
siyasal yapılaşmanın dışına taşırarak bir tür mitsel-kutsal karışımı bir
ilişkinin ürünü kılma çabası gözlerden kaçmıyordu. Lidere bağlılığın temelini
Malay kültürünün bir gereği olarak söylemesi kadar, İslamiyetin bir gereği olarak
da dile getirmesi, açıkçası Malezya’da din-siyaset ilişkisi açısından son
derece önem arz eden bir duruşa işaret ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder