MEHMET ÖZAY 19.12.2016
Endonezya devlet başkanı Joko Widodo (Jokowi) hafta boyunca Asya kıtasında farklı
özellikleriyle dikkat çeken Hindistan ve İran’a resmi ziyaretlerde bulundu. Bu
ziyaretler, Jokowi yönetiminin bölge ülkeleriyle yakınlaşma politikasının bir
örneği ve devamı olarak dikkat çekiyor. Bu ziyaretlerin birincil hedefleri
arasında Endonezya’nın sahip olduğu önemli hammadde kaynaklarının küresel
dağılımı bulunsa da, ekonomik yatırımlar ve siyasi ilişkiler de göz ardı
edilemeyeceği söylenebilir.
Endonezya, Hindisan ve İran’ın genel anlamda temel özellikleri Hint
Okyanusu’na komşu olmalarıdır. Bununla birlikte, Hindistan ve İran doğal
kaynaklar, çeşitlilik, üretim süreçleri gibi bağlamlarda birbirlerinden
ayrılmalarıyla dikkat çekiyor. Tam da bu hususiyet, Endonezya’nın bu
farklılıkları bütünleştirebilecek bir potansiyele sahip olduğunu ortaya
koyarken, ve bunu değerlendirme konusunda da önüne bir imkân çıkarıyor. Başkan
Jokowi’nin ziyaretlerinin anlamı da biraz bununla ilgili.
Endonezya çoğulçu ilişkiler peşinde
Endonezya yönetimi, kendine mahsus niteliklere sahip Hindistan ve İran’la
çeşitli alanlarda yatırıma dönük görüşmeler gerçekleştirdi. Bu bağlamda, bu
ziyaretler hiç kuşku yok ki, başkan Jokowi’nin son iki yıllık süre zarfında
Çin, Japonya, Güney Kore ile ASEAN ülkeleri yönetimleriyle yaptığı görüşmelere
ilâve olarak ticari, ekonomik ve siyasi ilişkilerin çoğullaştırılmasına matuf
bir yönü bulunuyor.
Endonezya’nın gelişmekte olan ülkeler arasında yer alması, doğal olarak
mevcut hammadde kaynaklarını yurt dışından gelecek yatırımlarla ülke içerisinde
değerlendirme çabası öne çıkıyor. Bu noktada, Hindistan ve İran’daki
görüşmelerde bu husus Jokowi’nin ilgili liderler ve heyetler arası görüşmelerde
bu kayda değer bir yer tuttu.
Hindistan: Potansiyeli büyük bir ülke
Hindistan, ülkenin doğu ve batıdan okyanusa açılan yapısıyla, Takımadalar
ülkesi Endonezya ile denizci ülke olma özelliğini paylaşıyor. Denizcilik
alanının salt jeo-stratejik ve politik bağlamda bir güç temerküzü olarak ele
alınmakla sınırlandırılamayacağı ortada. Bu anlamda ekonomik verimlilik,
bilimsel araştırmalar, çevre koruma gibi alanlarda bu iki ülkenin işbirliğine
ortaya koyabileceği geniş bir çalışma sahası bulunuyor.
Hindistan genelde Güneydoğu Asya özelde Endonezya ile tarihi, kültürel ve
ticari ilişkileri olan güçlü bir arka plâna sahip. Bununla birlikte, günün
getirdiği siyasi ve ekonomik yapılaşmalar ve küresel rekabet ortamında
Hindistan’la ilişkileri geliştirilmesi Endonezya için stratejik bir önem
taşıyor. Dev nüfus yapısı, kentleşme, eğitim, yoksulluk, gibi benzer sorunlarla
boğuşan iki ülkenin ‘birlikte gelişme’ projelerini hayata geçirebileceği
oldukça önemli potansiyel alanlar bulunuyor. Öte yandan, çok-dinli ve
çok-etnikli olma gibi soruna dönüşebilecek bir toplumsal gerçekliğe paylaşan
iki ülkenin bu anlamda birbirlerinin tecrübelerinden istifadesinin ve bu
anlamda ortaya koyabilecekleri modellerin küresel barış adına da katma değeri
olacaktır.
Endonezya’nın İran’la ilişkileri bağlamında söylenebilecek hususların
başında ise dini alan geliyor. Bu alanın varlığından beslenen ‘sempatiye’
karşılık, Endonezya yönetimi İran’ın dini ideolojinin ‘ithali’ çabalarına karşı
daha 1980’li yılların başından itibaren İran’la arasına mesafe koymaya çalıştı.
Bunda hem Endonezya modern tarihinde, bağımsızlık öncesi ve sonrasındaki ‘İslam
devleti’ kurma çabalarının yeniden gündemde yer işgal etmemesi, hem de
uluslararası toplum nezdinde dışlanmak istenmemesi gibi iki yön bulunuyor.
İçinde bulunduğumuz dönemde Endonezya’nın İran’la ilişkiler geliştirme
yönündeki adımlarının çıkış noktasını ise hiç kuşku yok ki, bu ülkenin nükleer
silah üretimi çerçevesinde Batı’yla yaptığı anlaşmanın ardından ‘uluslararası
meşruiyet’ sınırlarını genişletmiş olması bulunuyor. Bu bağlamda, İran hem
ticari ilişkilerin geliştirilmesi hem de özellikle petrol ve doğal gaz
alanlarındaki görece yetkinliği ile Endonezya yönetimince cazibe merkezi olarak
görülüyor. Jokowi ve Ruhani arasındaki görüşmelerde de bu konu gündeme
getirilerek doğal gaz alımı ve rafineri vb. tesislerin yatırımları konusu ele
alındı.
İlişkilerin gelenek ve dini arka plânı
Jokowi’nin bu ziyaretlerinde ticaret ve yatırım alanlarının geliştirilmesi
öne çıkmakla birlikte, bu ülkelerin sahip olduğu bazı hususiyetler ve bölgedeki
gelişmelerin itici rolü bulunuyor. Bu noktada, Hindistan ile geçmişi bin
yıllara dayanan kültürel bağın, İran’la ise dini alandaki benzerliklerin bir
üst yapı olan siyasi ilişkileri şekillendirme gücünü hesaba katmak gerekiyor.
Modernleşme sürecinin erken dönemlerinden itibaren Endonezya Takımadaları’nın
‘Doğu Hint Adaları’ adıyla anılması bile, bu ülkenin Hindistan’la bağını ortaya
koyan göstergelerden biri. Ancak İslam öncesi dini-kültürel yapılanmanın bu
dönemden çok daha öncelerine dayandığı dikkate alındığında, bu iki bölge
toplumları arasındaki bağın uzun bir tarihi geçmişi olduğu ortaya çıkar.
Günün doğurduğu imkânlar
Bu bağlamda, Jokowi’nin Hindistan’la ilişkileri geliştirmesinin rasyonel
temellerine kısaca bakmakta fayda var. Öncelikle Güney Çin Denizi sorunu kayda
değer bir yer taşıyor. Bölge ülkelerini ve küresel güçleri köşeye sıkıştırma
politikasını ısrarla sürdüren Çin’e karşı, bu su yolunun doğal uzantısı olan
Hint Okyanusu’nun genişçe bir bölümüne hakim Hindistan’la kurulacak ilişkiler
Endonezya için oldukça önemli. Öyle ki, Hindistan’la bu alandaki işbirliği
Güney Çin Denizi’nin güneyi, Malaka Boğazı ve Doğu Hint Okyanusu’na deniz
sınırları olan Endonezya’nın söz konusu anlaşmazlıkta konumunu güçlendirmeye
matuf bir yönü bulunuyor.
İkinci olarak, ABD’deki başkanlık seçimi sonrasında ortaya çıkmakta olan
dış politika eğilimleri dikkate alındığında bölge ülkeleri nezdinde Trans
Pasifik İşbirliği Anlaşması’nın (TPPA) hayata geçirilememe ihtimalinin giderek
güç kazanması karşısında yeni arayışlar
bulunuyor. Her ne kadar, Endonezya yönetimi, TPPA’ya taraf olan ülkeler
arasında yer almasa da, her şeyin yolunda gitmesi halinde bu birliğe aday
olacağını daha önce şu veya bu şekilde ifade etmişti. Bugünkü şartlarda TPPA’ya
taraf olan ülkelerin bu yapının yerini alması düşünülen çeşitli ticari
işbirlikleri üzerinde durmaları, Endonezya’nın bu süreçte pro-aktif bir
politika izlemesini gerektiriyor.
Üçüncü husus ise, Başkan Jokowi’nin tıpkı kendisi gibi Başbakan Narendra
Modi’nin de iş dünyası içinden gelmesi ve ülkedeki sorunlar üzerine gitme
konusundaki kararlılığı ve reformcu yanı. Bu hususiyetler iki lideri birbirine
yaklaştırma vesilesi olabileceği ve bu ziyaretin devamında önümüzdeki dönemdeki
görüşmelerde ortak paydaları bulmayı kolaylaştırabileceği düşünülebilir.
Dördüncü husus ise, Endonezya yönetimi, Hindistan’ın Çin’le bölgesel
rekabetinen mümkün olduğunca kazanım elde etme peşinde. Ve Hindistan’ın
varlığını Çin’e karşı bir denge unsuru olarak ortaya çıkartabilir.
Ülke ekonomisini düzlüğe çıkarma konusundaki çalışmalarıyla dikkat çeken
Jokowi, devlet başkanlığı koltuğuna oturduğu 2014 yılından bu yana eko-politik
ilişkilerde bugüne kadar batı, özellikle de ABD ile yakınlaşma yerine gündemine
doğuyu aldı. Bu noktada, küresel ekonomideki yeri kadar, bölge ülkesi olması ve
ülke ekonomisinde son derece önemli rol oynayan Çin’li azınlık nüfusa sahip
özellikler, başkan Jokowi’nin Çin’le yakınlaşma politikasının gerekçelerini
oluşturuyor. Çin’in son dönemde ekonomik üretim süreçlerinde yaşadığı
durgunluğa ve bunun bölge ülkelerine olumsuz yansıması söz konusu olsa da, Çin
hâlâ bölge için yatırımlara verdiği destek ve ihtiyaç duyduğu hammadde
bağlamında ticaret için birincil hedef konumunda. Bununla birlikte, Başkan
Jokowi’nin gerek yönetim stratejisi gerekse ülke içinden gelen bazı tepkileri
göz önüne alarak Çin’e bağlımlılık yerine bölge ülkeleriyle ilişkileri çeşitlendirmeyi
hedefliyor.
Hiç kuşku yok ki, devlet başkanı Jokowi’nin bu ve benzeri ülkelerle ikili
ve de bölgesel ilişkileri geliştirme konusunda attığı adımlar önemli. Ancak
bunların orta ve uzun vadede değerlendirilerek sonuç alınabilmesi için ilgili alanlarda
kamu ve özel sektörün yakın ve sürdürülebilir işbirliğine ihtiyaç var. Bu
noktada, kamu ve özel sektör en az başkan Jokowi kadar proaktif bir yönelim
sergilemek zorunda. Bu noktada, Endonezya iç politikasında yaşanan sorunlar,
bürokrasinin parçalı yapısı, kurumlar arası koordinasyon zaafiyeti ve
yapılaşmadaki eksiklikler üstesinden aşılması gereken sorunlar yumağı olarak
dikkat çekiyor. Buna rağmen, Hindistan ve İran ziyaretleri Jokowi yönetiminin
orta vadede geleceğe ümitle bakması anlamında önem taşıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder