Cihan
Kurtaran 15 Şubat 2015
Çin’de futbol kulüplerinin transfer politikaları
küresel piyasalara hareket getirmeye devam ediyor. Son dönemde, aralarında Türk
futbolcuların da olduğu bir grup futbolcunun rekor transfer bedelleriyle Çin’e
taşınması, bu sürecin devam edeceğinin de bir göstergesi. Çin futbolunda
‘çıkış’ olarak adlandırılan bu eğilimin salt “futbol sevgisi”yle açıklanması
mümkün değil. Devlet teşkili ve yatırımlarıyla önemli bütçelere kavuşan
kulüplerin dev transferleri ülkenin küresel görünürlüğünde yeni bir alan olmaya
aday.
Çin, özellikle 2000’li yılların başından itibaren
Dünya Ticaret Örgütü’ne üyeliğiyle başlayan süreçte küresel kurumlarla
işbirliğini geliştirirken, bir yandan da ekonomik kazanımını siyasi ve askeri
alanlarda da sergileme eğilimi gösterdi. O dönem, örneğin 1998’de Çin ulusal
futbol takımı dünya sıralamasında 51.ydi. Futbolda söz sahibi olmasa da, Çin’in
yüzme, jimnastik gibi sportif branşlarda dikkat çekici bir hususiyeti vardı.
Ekonomi ve askeri alanda gözlemlendiği üzere maddi
ilerlemeciliğe endekslenmiş ulusal politika, son dönemde bu açılımını futbolda
da sergileme eğilimi sergiliyor. Bu anlamda, Çin futbolunda son dönemde “flaş
transferlerin” gündeme gelmesinde, 2013 yılında Devlet Başkanlığı koltuğuna
oturan Şi Cinping’in bu spor branşına verdiği özel önem yadsınamayacak boyutta.
Öyle ki, gene bugün büyük transferlerle anılan bazı kulüplerin doğrudan devlet
desteği alması da, kuşkusuz ki ‘devlet politikasının’ bir ürünü.
Bugünlerde adı transferlerle öne çıkan Şanghay
kulübünün bundan sadece on yıl önce kurulduğu hatırlandığında böylesi kısa bir
geçmişe rağmen, başarıyı ‘kısa yoldan’ edinme çabası elde edilen maddi
servetten başka bir şeyle izah edilemez. Kulübün bu kısa tarihinde bile son üç
yılını ülkenin ‘birinci ligi’nde sürdürmesi de bu ‘olanaksızlığı’ ortaya
koymaya yetiyor. Ancak kulübün bugün dev transfer meblağlarını gözden
çıkarmasının temel nedeni arkasında ‘devlet desteği’nin olması. Bu da, yukarıda
dile getirdiğim ‘devlet ideolojisinin’ sportif etkinliklere doğrudan nüfuzuyla
paralellik arz ediyor.
Başkan’ın ekonomik kalkınmayı istikrarlı bir
şekilde sürdürme, yolsuzluklarla mücadele ve orduyu reorganize etme gibi
reformcu olarak adlandırılan politikalarının yanı sıra, sporun en popüler
yanını oluşturan futbolla Çin’i küresel anlamda adından söz ettirecek ülke
konuma getirmek istemesinin anlaşılır nedenleri bulunuyor. Yani komünist
rejimle idare edilen, ancak ekonomisinde de bir o kadar liberalizmin kanatları
altına sığınan Çin, tıpkı Çin Halk Cumhuriyeti’nin 1 Ekim 1949 ilânından sonra
‘modern Çin’in göstergelerinden biri olmasına karar verilen futbol olgusunda
olduğu gibi, bugün de Çin ‘devleti’ futbolu yeniden keşfetmek denmese de,
futbolla dünya piyasalarına giriyor.
Bu bağlamda Çin bu işi niçin yapıyor sorusunu da
sormakta fayda var. Çin, dünyanın ikinci büyük gücü olmasına rağmen, örneğin
ABD gibi kendini küresel kamuoyuna kabul ettirecek boyutta ‘kültürel
donanımlarının’ olmaması veya var olan geleneksel/kültürel yapılaşmaları
küresel boyutlara taşıyacak araçlardan mahrum oluşu, ülkeyi ister istemez kısa
yoldan bir ‘popülerlik’ rekabetine sevk ediyor.
Tabii bu noktada tümüyle ‘karamsar’ olmaya gerek
yok. Futbol’un her ne kadar yukarıda dile getirildiği üzere, 5000 yıl öncesinde
Çin’de başlasa da futbolu 19. yüzyıl sonlarından itibaren bir ‘piyasa’ya
dönüşümü, yani bir kapitalist sistem tasarımı olarak vücudiyet bulması akıllara
Max Weber’in doğu toplumlarının kapitalistleşme süreçlerinde rolü var mıdır,
varsa bu nereye kadardır şeklinde açımlanabilecek sosyolojik sorgulamasıyla da
bağlantılı.
Çin futboluna yeni bir ivme kazandırması kadar,
uluslararası futbol piyasasını da doğrudan etkilemeye yönelik son dönemdeki
transfer çıkışları, Çin’in ekonomik kazanımlarının doğrudan bir görünümü
mahiyetindedir. Öyle ki, ülkenin doğu ve güney sahili boyunca uzanan ve son
otuz yılda önemli ekonomik kalkınma hamlelerine konu olan şehirler kendi futbol
takımlarıyla sadece Çin’de değil, uluslararası arenada da boy gösterme
yarışında. Bu yarışın ‘ekonomik’ anlamda neye tekabül ettiğini ise, herhalde
Çin Süper Ligi takımlarının bu kış sezonunda dünyada transfere en çok para
harcayan kulüpler olmasından başka hiçbir şey açıklayamaz.
Çin futbol kulüplerinin devam edeceğe benzeyen bu
son transfer atağının ülkede yeni bir tüketim kültürünü ateşlemeye matuf bir
yanı da var. Özellikle ülkenin doğu ve güney eyaletlerindeki orta ekonomik
kalkınmışlık düzeyi orta sınıflaşmayı artırması bu kitlenin tüketim endeksinin
de yükselmesi anlamına geliyor. Bu yönde bir eğilimin emlâktan turizme,
eğitimden spora kadar çeşitli alanlara doğrudan yansıma gösterdiğine bir
süredir tanık olunuyor.
Ancak Çin’deki bu ‘futbol aşısı’nın ülkenin genç
nüfusu üzerinde ‘tüketimin’ ötesinde bir açılıma olanak verip vermeyeceği ise
şimdilik tahmin etmek zor. Benzer bir sürecin 2002 yılında Japonya-Güney Kore
ortaklığında gerçekleştirilen Dünya Kupası sonrasında da rastlanmıştı. Doğu
Asya’nın bu iki ülkesinde futbola dönük yatırımlar uluslararası futbol
arenasına futbolcu ihracını da gündeme getirmişti. Akıllara gelen birkaç örneği
saymak gerekirse Manchester United’da oynayan Güney Kore’li bunlardan biri.
Ancak ‘tek çiçekle bahar gelmeyeceği’nden hareketle Güney Kore’nin uluslararası
futbol pazarında ne gibi bir esamesinin okunduğu da tartışılır.
Futbol’un tıpkı endüstrileşme gibi dünyanın bir
yerinden alınıp bir diğer yerine monte edilecek ve aynı ‘olumlu’ sonucun
alınacağı bir alan olarak düşünmemek için yeterli kanıt var. Bu bağlamda Avrupa
kulüpleri içinde bile ‘all stars’ları toplayan kulüp/lerin başarı skalasında
bekleneni veremedikleri veya mütevazi bütçelerle ancak uzun erimli kulüp
politikalarıyla başarılarına başarı katan kulüpler olduğu vakidir.
Bu çerçevede ‘futbol kültürünün’, yeşerdiği veya
yeşermesi beklenen ülkenin sosyo-kültürel dinamiklerinden bağımsız olduğu
söylenemez. Çin gibi hâlâ ideolojik olarak ‘komünizmin’ sınırları içerisinde
yer alan ‘ekonomisi’yle kapitalizme kapı aralamış bir ülkenin sportif
faaliyetleri hangi çerçeve içine oturtacağı da başlı başına ele alınması
gereken bir konu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder