4 Eylül 2023 Pazartesi

Çağdaş dünyada Din’de eksen kayması veya yeni dinlerin icadı / Any Axis shifts in religion or invention of new religions in contemporary world

Mehmet Özay                                                                                                                            05.09.2023

Din’de eksen kayması veya yeni din icadı temelde yeni bir olgu değil aslında. Aksine bu durumu, yani dinde eksen kayması durumunu, tarih boyunca insanlığın bilerek/bilmeyerek, çeşitli toplumsal koşulların irrasyonelliği ile kendini ortaya koyan bir gelişme olarak görmek gerekiyor.

Burada özellikle, Müslüman dünyada ortaya çıkan gelişmeler çerçevesinde kısa bir değerlendirmede bulunacağım.

İslam’ın, ‘tamamlanmış’ yapısı ile bir din olarak bütünlüklü varlığına karşın, din’de eksen kayması ve Müslüman toplumlar içerisinden türeyen yeni dinlerin icadının da varlığına kuşku bulunmuyor.

Bu noktada, İslam’a Müslümanlar dışından gelen/getirilen eleştirilerin yanlışlığı kadar, bizatihi İslam’a mensubiyetiyle anlam kazanması ve bu anlamlılığı devam ettirmesi beklenen Müslümanlar tarafından da, İslam’a haksızlıklar yapılması, geçmiş uzun tarihin ortaya koyduğu gibi yaşadığımız günümüz gelişmelerinde de karşılaşılıyor.

Örneğin, İslam’ın bir din olarak Araplara gönderildiğini varsayanlar büyük bir yanılgı içerisindeydiler ve İslam’a haksızlık yapıyorlardı. Bugün böyle düşünenler yok denebilir mi?

Aynı şekilde, ile İslam’ı diğer dinlerin ve/ya hanif sürecinin sonuncusu kabul etmeyen ve bu anlamda, Sünnetullah’ın -Yaratıcı’nın koyduğu kanunların- bir eseri olarak görmeye yanaşmayanlar da, insanlık tarihinin ve insan ile Yaratıcı arasındaki bağı anlamayan güruha tekabül ediyor(du).

Sahihlik ve gayri-sahihlik

Bir din olan İslam’ı açık, anlaşılır, yaşanır, iletişim kurulabilir bir toplumsal sistem olarak görmek ve Müslüman bireyleri kendinde, anlamlı, rasyonel, sağlıklı bireyler olarak kabul etmek yerine bu dini, gizli bir dernek/kuruluş/cemaat sivil-siyasal yapı niteliğine dönüştürmek, mensuplarını da birer gizli dernek üyesi kimliğine büründürmek de herhalde, en az yukardakiler kadar İslam’a haksızlık anlamı taşır.

Kendini gizlilik / gizillik sınırlarına koyan bu yapılar, insan teklerini, kurumları, hatta kitapları bile çeşitli sınıflandırmalara tabi tutarak bir tür gayri-meşruluğa, gayri insaniliğe kapı aralamakta ve eylem ve hareketlerini veya dernek/kuruluş/cemaat politikalarını buna göre tasarımlamaktadırlar...

“Bu yapılaşmaların İslam dini ile ilişkisi nedir?” sorusu kadar, devamında, bunların yeni dini unsurlar olarak zuhur edip etmediklerini de sorgulamak gerekiyor.

İslam’ı yıpratma

İslam’ı bir toplumsal sistem olarak görmekle, diyelim ki, son yüz elli yıla damgasını vuran İslamcılık’la örtüştürmek isteyenler de benzer bir aymazlık içerisindedirler.

İslamcılığın kendinde bir anlamı olduğuna kuşku olmamakla birlikte, en başta Batı siyasal-ekonomik sömürgeciliği karşısında siyasal sınırlar üzerinde bağımsızlığa koşut bir çabanın eseri olmaklığı İslamcılığı, kendi başına anlamlı yapması kadar, onu geniş İslam bütünü karşısında üstün bir yere oturtmaz, onun içinde kendine bir yer verir diyebiliriz.

İslamcılığın bir diğer yapısal oluşumunu ise, 19. yüzyıl ‘yüksek sömürgeciliği’nden sonra, 20. yüzyılın bağımsızlaşmacı eğilimleri özellikle de, -tarihsel bir realite olarak- Ortadoğu’da İsrail ile başlayan/devam eden süreçlerle bağlantısı gayet başat bir duruma tekabül etmektedir.

Bunun izlerini, diyelim ki, Ortadoğu merkezli oluşumlardan başlayarak çeperi genişleyen bir siyasal/toplumsal büyüme evrenine bakarak anlamak mümkündür. Yazının konusu İslamcılık olmadığından, bu kadarla iktifa edelim...

Gizillik/gizlilik

İslam’ı, bir din kabul etmenin ve bu dinin, neye tekabül ettiğini anlamanın yolu gayet önemlidir.

Bu, bir anlamda, din’in temelini teşkil etmesiyle kaçınılmaz olarak kendini Müslüman addeden her bireyin sorumluluğudur.

Ancak İslam’ı, bireylerin ve grupların kendilerine birilerini ‘lider’ olarak seçmeleri veya kendilerini ‘lider’ olarak görenlerin bazı bireyleri ve küçük grupları kendilerine ‘bağlı/bağımlı’ yapılar olarak görmeleri ve kabul etmeleri ile örtüştürmek ve bunun ötesinde bu oluşan yapıyı tüm Müslüman dünyanın ötesinde ve üzerinde görmek İslam’a yapılabilecek en büyük haksızlıklardan biridir.

Tüm bu karşı duruşa rağmen, ölçütün yaşanılan modern dönemin şartlarında gündeme gelen bir tür sosyal/siyasal kaç-göç’e işaret eden cemaat veya cemaatimsi yapılarının gizli/gizil örgüt protoplerinin kendilerini İslam’la örtüştürmelerinin anlaşılabilir yanını da göz ardı etmiyoruz.

Bu tür gelişmelerin irrasyonalitesi, kendilerine toplumsal ve siyasal gerçeklik içerisinde yer bulmaya çalışan bu anlamda, sözde veya gerçekte ‘dini kurtarmayı’ ve/ya ‘kendilerini kurtarmayı’ veya kendilerini kurtarılmış addedip ‘ötekilerini’ kurtarma misyonunu edinmelerini öncelleyen yapıların bir dönem sonra, yeni birer dini yapıya dönüşerek yerelden küresele dönüşen dini hareketler boyutuna gelmeleridir.

İslam’a inanmışlıkla kendine inanmışlık, bir başka şekilde ifade etmek gerekirse, kendi oluşturduğu sistematiği din anlamına ikame etmek dini dönüştürmenin adıdır.

Din icâdı ve ithâli

Bunun böyle olduğunun kanıtlarından biri, kendini ötekiler karşısında ‘hakiki’ kabul etmek ve ürettiği yapıyı sadece, kendi toplumsal gerçekliği ile sınırlı bir evrende yaşamak yerine onu, küresel bir boyuta taşıma azmi ve gayretini, tüm engelleri aşacak şekilde ortaya koyma çabasıdır.

Yani, dünyanın diğer ucundaki insanların toplumsal, siyasal ve dini gerçekliklerini göz ardı ederek, kendi ürettiği din yapıyı ‘ihraç etme hedefini’ yegâne hayat gayesi teşkil etmesidir.

İçinde yer aldığımız nesil şartlarında düşündüğümüzde, son kırk yıl zarfında gözümüzün önünde olan biteni, bir de ve zorunlu olarak bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor.

Bu noktada şunu söylemek gerekiyor ki, dönemin şartlarının getirdiği zorluklarını/zorlamalarını birer temel (fundamental) durum kabul edip, İslam’ı bir din olarak bu yapının sınırlılıklarına hapsetmek olsa olsa, yeni bir din ve/ya yeni dinler icat etmek anlamına gelir.

Bunun İslam’in biricikliği, İslam’a aidiyet besleyen müminlerin birbirleriyle ‘kardeşlik hukuku’, Müslüman toplumların kendi aralarında ve Müslüman olmayan toplumlarla ilişkileri gibi giderek genişleyen toplumsal perspektifler karşısında, söz konusu bu yeni dini yapıların, icad edilmiş (invented) yeni dinlerin ne tür ilişkileri olabilir diye sormak ve bunu gayet iyi analiz etmek gerekiyor.

Önceki dinler ve dönüşüm

Bu noktada, analitik yaklaşımımız bir an için Batı’ya doğru bir çevirelim... Batı’da Hıristiyanlığın tarih boyunca gelişimine baktığımızda benzer bir durumla karşılaşmadığımız söylenebilir mi?

Ve bu durum, Hıristiyan tarihinin değiştirici/dönüştürücü özelliklerinin Hıristiyanların kendi dinlerini bozmaları/dekonstruksiyon’a tabi tutmaları anlamına gelmediği söylenebilir mi? Tıpkı Kur’an’ın zikrettiği, gönderme yaptığı Hıristiyanlık öncesi diğer dinler gibi!

Bu çerçevede, İslam’ı gizli örgüt düzeyine indirgeme İslam’a yapılabilecek en önemli haksızlıklardan biridir. Bu durum, bizatihi İslam’ın doğasına ve inanan Müslüman tekinin/bireyinin bireysel ve toplumsal rasyonalitesine, sosyalliğine, psikolojisine aykırı bir duruma tekabül ediyor.

İslam’ı kendinde gizil örgütler düzeyine indirgeyen cemaat yapılarının sosyolojik, psikolojik olarak incelenmelerine dair pek çok örnek vardır. Bu örnekleri, dinin bizatihi kendi çalışma sahası içerisinde olan bilimsel bağlamlarda ortaya koymak da hiç kuşku yok ki, büyük önem taşıyor.

Revivalism!

Yukarıda dikkat çekildiği üzere özellikle de, 19. yüzyıl ikinci yarısı boyunca ve ardından neredeyse, tüm 20. yüzyıl boyunca gelişme gösteren küresel gelişmeler -ki bunun içinde Müslüman coğrafyaların, Müslüman toplumların mağduriyetine yönelik gelişme olarak sömürgeciliğin doğurduğu şartlara karşı bir çıkış umudu olarak gündeme gelen ve bugün adına, ‘yeniden dirilmecilik’ (revivalism) adını hak eden gelişmeleri iyi anlamlandırmak gerekiyor.

İslam’ın, belli coğrafyalarda belli toplumsal ve siyasal gelişmeler karşısında ilgili Müslüman topluma bir cevap taşımasını öngören bu dini ‘çıkışlar’ / dirilmecilikler kendi başlarına anlamlı olabilir.

Ancak, bu oluşumları birer yeni din hüviyetinde, liderleri yeni birer Peygamber vasfıyla nitelendirme çabalarının, İslam’ın ruhuyla örtüşür bir yanı bulunmuyor.

Bu durum, İslam toplumlarının bir yandan, karşı karşıya kaldıkları siyasal ve toplumsal zorlukların boyutunu ortaya koymasıyla önem taşıyor. Buna kuşku yok!

Ancak, bu zorlu koşulların üstesinden gelebilmenin adı olarak ortaya çıkan ve revivalism adıyla anılan unsurları. -ki içinde gizli/gizil cemaat oluşumlarını da barındırmaktadır- mutlak gerçek kabul etmek, liderlerini gizli/açık Peygamber mertebesinde görmek, ortaya konulan eserlerini gizli/açık Kutsal kitaplar düzeyine çıkartmak olsa olsa, bir din olarak İslam’a yapılabilecek bir haksızlıktır.

https://guneydoguasyacalismalari.com/cagdas-dunyada-dinde-eksen-kaymasi-veya-yeni-dinlerin-icadi-any-axis-shifts-in-religion-or-invention-of-new-religions-in-contemporary-world/

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder