23 Nisan 2023 Pazar

Hiçbir şey olmamış gibi davranıyoruz!

Mehmet Özay                                                                                                                            22.04.2023

Ağlanacak halimize gülüyoruz... 

Bayram yapıyoruz, başımızı ellerimizin arasına alıp düşünmemiz gerekirken...

Allah’ın, “akletmez misiniz, düşünmez misiniz?” yönündeki uyarılarına/sorularına, “Ya Rab, affet bizi... Anlamıyoruz ne demek istiyorsun? Açıklar mısın, nedir bu akletmekten, düşünmekten maksadın?” diyoruz sanki...

Tıpkı, Hz. Musa’nın ilettiği emir karşısında, “Ne türdür bu inek? Rabbi’ne sor Musa. Bize açıklasın? Yaşı kaç, rengi ne?” diye aklı hasara uğratacak sorularla, Hz. Musa’yı köşeye sıkıştıran Yahudi milleti gibi neredeyse...

“Size Kur’an-ı anlayasınız diye Arapça indirdik” ifadesine karşı, 1444 yıl sonrasında Kur’an-ı en iyi anlayacağı varsayılan Arap toplumu başta olmak üzere ne Kitab’ın Arapçası, ne diğer dillerde tercümeleri anlama eylemini gerçekleştirmemize pek yaramıyor anlaşılan...

Müslüman coğrafyalarda savaşları, kardeş savaşlarını, haksız savaşları sürdürüyoruz Kur’an-ın barış mesajını yok sayarak...

Anlamamakta ısrar ediyoruz, din’in gayesinin (maqasıd al-shariah) “aklı, nesli, hayatı, malı ve dini korumak” olduğu söylemini dilden düşürmeden ancak, pratikte bunların ne anlama geldiğini, nasıl bir yaşam ve toplum inşa edilmesi gerektiğini pek de hesap etmeden yaşıyoruz.

Hiçbir şey olmamış gibi davranıyoruz...

Modern dünyanın içerisinde ve bu dünyanın acımasız dayatmaları karşısında, ‘dini bütün olma yolunda’ gayrette imişiz gibi tavır geliştiriyoruz. Bireysel ve toplumsal yapmacıklıklarımızı görmezden geliyoruz tek tek ve bütün olarak... Aynaya bakmıyoruz kendimizden utanmamak için...

Ramazan’ı yaşıyoruz modern koşuşturma içerisinde...

Cami’de teravih, hatm-i şerifler, teheccüdler, sahurlar, sabah namazları vs. günün önemli bir bölümünün sıkıştırılmaya çalışıldığı ibadetlerin yanı sıra, modern yaşamın zorunluluğuyla sabah 8.00’de iş başı yapmayı başarıyoruz vesselam...

Gün boyu büyük bir enerji ve gayret ile işimizi hallediyor, dünyamızı/dünyalığımızı kazanıyor, ruh-u sükun içerisinde evimizin yolunu tutuyoruz, iftarı bekliyoruz Kur’an’la ve sabırla...

Yok, pek de öyle değil galiba, yaşadığımız gerçeklik... Olan biten, galebe çalan bir modern yaşam koşuşturmacısının peşinden gitmemiz oluyor inadına.... Ramazan’dan aldığımız kazanım mı... O da, biraz “-mış gibi” yapmamıza kurban gidiyor.

İki arada bir derede olmanın kırılganlığını, yoksunluğunu hissetmemeye çalışıyoruz... Varsın olsun, “her iki dünyayı da” hallederiz biz evvel Allah... Hem bu dünyaya çalışırız, hem öte dünyaya.

Bu dünyanın hangi dünya olduğunu hesap etmeden... İçinde yaşanılan, kaynağı belli belirsiz sermayenin, reklâmın, teşhirciliğin/gösterişçiliğin, tüketimin bolca sarf edildiği anın yani, modernitenin ne anlama geldiğini düşünmeden, akletmeden kabulleniriz gündelik gerçekliği...

Fark etmeyiz, etmek istemeyiz “Ya Hu!. Ramazan’ın bunlarla ne alış verişi vardır birader!”

“Hayayı kuşanın” diyen dinin öğretisini tıpkı, “Söyle ya Musa Tanrı’na da, bize açıklasın ne türdür bu inek....” diyen Yahudi milletinin anlam sorgulamasını yaparcasına, “Ya Rab, nedir haya’dan kastın? Anlamıyoruz!... Açıklar mısın?” diye soruyoruz gizli/açık 1444 yıl sonra... Anlamayı anlamakta zorlanıyoruz... Ya da “-mış gibi” yapıyoruz...

“Örtünün!” derken, örtüyü “haya” ile birleştiren yüce anlayışı unutup, “Örtüyü başa takıp, bedenin geri kalanı üzerinde ne yapacağımız sorusunu sorma becerisini ve düşünme gücünü unutmuş bir dönemi tecrübe ediyoruz her birlikte...

Erken dönem antropologların verilerinde dikkat çekilen, “bedeninin görülmemesi gereken yerlerini örten ‘yerlilerin’” diye başlayan cümleler aslında, kendi toplumsal gerçeklikleri içerisinde yerlilerin tecrübe ettikleri haya’ya gizli/açık vurgu yapmıyor mu? Öte yandan, biz yerlilerin haya’sından dahi uzak bir döneme mi tanıklık ediyoruz bugün acaba?...

Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı yapmayalım!... “Örtülmesi gereken yerleri” ifadesine muhatap olan kadın değil sadece... Erkek de...

İlâhi emrin, düşüncenin, hikmetin, vicdanın ortak yönlendirmesiyle nasıl bir kılık-kıyafet içinde olmalıyız, kılık-kıyafete nasıl bir anlam katmalıyız vb. sorularını sormuyoruz... Bu sorgulamayı yapamadığımız gibi, haliyle utanmamız gereken yerde, utanma eğilimi/davranışı da sergileyemiyoruz...

Hiçbir şey olmamış gibi davranıyoruz...

Eşimizle, çocuklarımızla, komşumuzla, hısım akrabamızla... Ahlâki olanı, erdemli olanı gündelik yaşamın içine yerleştirmede kognitif becerilerimiz yeterli olamıyor maalesef...

Örtünüyoruz işte... Piyasanın bize ‘emrettiği’ kadar... Reklâmın, modanın, gösterişin “örtü”yü bize sunduğu kadar... Yerlilerin haya duygusundan uzaklaşarak...

Entegre olsun istiyoruz düşüncemizin ve yaşamımızın... Bileğini bükemediğimiz Batı’nın, Batı’nın ürettiği modernite’ye paralel gitmek için, “Biz de varız sizinle birlikte” söylemini yüksek sesle dile getiriyoruz.

İşte kurtuluş çaresinin sihirli sözcüğü: “Entegrasyon!...”

Tabelâsında ‘medeniyet’ yazan kurumların içerisinde, temel medeni davranışları sergileyip sergilemedikleri gayet kuşkulu olan okumuş yazmış elitlerin söylem dağarcığının popüler kavramı: Entegrasyon...

Bu elitlerden biri çıkıp da, “Ya Hu! Entegre olacaktık da, niçin muhalefet ediyoruz Batı’ya; niçin verdik sömürge savaşlarını; niçin kazandık bağımsızlıkları” diye sorgulamıyor... “-mış gibi” yapıyoruz... Hikmet arıyoruz modernite’de...

Dünyayı ve insanı yok etmede önde giden moderniteyi, güya maqasıd al-shariah’ın ilkeleri ile ehlileştirmek mi istiyoruz?

“Verilen bunca mücadeleye, dökülen onca kana, kaybedilen onca mala değer miydi?” Bak ne kadar kolaymış sihirli sözcükle yola çıkmak: Entegrasyon.

‘Ahmet’ olmuştu zaten ‘Sir’, ümmeti kurtarmak için... Abduh da müftüyken Kahire’de kol kola değil miydi Blunt’la ümmeti kurtarmak için... Snouck’la yan yanaydı Seyyid Osman da (Uthman) Batavya’da...

Hiçbir şey olmamış gibi davranıyoruz!... 

Bayram yapıyoruz, başımızı ellerimizin arasına alıp düşünmemiz gerekirken...

https://guneydoguasyacalismalari.com/hicbir-sey-olmamis-gibi-davraniyoruz/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder