Mehmet Özay 17.07.2022
Açe’ye yeni vali…
İçişleri
bakanlığı Açe Eyalet valiliği makamına eski komutan Achmad Marzuki’yi atadı. 2022-2024
yılları arasında görev yapacak olan yeni vali Achmad Marzuki, atama süreci ve
hemen sonrasında eyaletteki çeşitli resmi, yarı resmi ve sivil çevrelerle
yaptığı görüşmelerde Açe’nin kalkındırılması konusunu gündeme taşıyor.
Yeni vali, bu
konuda herhangi somut bir öneriyi en azından basınla paylaşmasa da, Açe’nin sorunlarının
ne kadar büyük olduğunu ortaya koyacak bir söylemin var olduğuna tanık
olunuyor.
Her ne kadar Açe’de
yerel sorunlar kendi başına anlam ifade ettiği ve çözümün yerelde
gerçekleştirilmesi gerektiğini ortaya koysa da, ulusal süreçlerle karşılaştırılmalı
olarak da ele alınmayı hak ediyor.
Bu çerçevede, dikkatleri
sadece Açe özelinde ele almak, var olan sorunların boyutlarını belirlemeye
yetmeyeceği gibi sorun üretme süreçlerinin de daha en baştan tıkanması anlamı
taşıyor.
Bu nedenle, bugün
Açe’de yeni vali ve sorunların çözümü konusunu, Endonezya’nın ana akım
medyasında ulusal politikaya dair bir süredir var olan ve giderek gelişmekte
olan söylemle birlikte değerlendirmek gerekir.
Açe’de yeni vali
atanmasıyla başlayan “Açe’nin kalkındırılması” söylemi ile ülkenin merkezi
konumundaki Jakarta’da, aralarında Azyumardi Azra gibi akademisyenlerin de
bulunduğu çeşitli entelektüel çevreler tarafından gündeme getirilen “Demokrasi
reformunda ikinci dönem” söylemi arasında benzerlikler olduğunu söylemek
mümkün.
Söz konusu bu
çevrelerin ülkede demokratikleşmenin geçmişini son yirmi yılla
sınırlandırırken, bu kısa sürede kat edilen yolun zorlukları ve kat edilmesi
gereken daha epeyce yol olduğu konusu “demokratik reformda ikinci dönem”
söyleminin gündeme getirilmesine neden oluyor.
Bazı köşe yazılarında,
demokratikleşmenin köklü bir zemin bulmasında, toplumun tüm kesimlerine
ulaşmasında ‘samimiyet’ ve ‘sürdürülebilirlik’ kavramlarına gönderme yapılıyor.
Benzer şekilde, Açe’de
var olan sorunların -aşağıda görüleceği üzere- sadece eski savaşçılarla ilgili
maddi sorun olmadığı, bunun ötesinde yapısal sorunların önemine doğrudan dikkat
çekilmesi gerekiyor.
İrwandi Yusuf sonrası
Bu atama, 2019
yılında valilik seçimini kazanan İrwandi Yusuf’un, yolsuzluk suçlamasıyla yargılanıp
hapsedilmesinin ardından ikinci vali ataması anlamına geliyor.
Daha önce, Açe
Milli Partisi (Partai Nasional Aceh-PNA)
İrwandi Yusuf’un yardımcısı, Demokrat Parti’den Nova Iriansyah süreç gereği valilik
makamına atamıştı. Süresi dolan Nova Iriansyah yerine atama kararı, Açe
parlamentosunca belirlenen üç isim arasından iç işleri bakanı tarafından
yapıldı.
Parlamento’da tören
Açe Eyalet
Parlamentosu’nca İçişleri bakanlığı’na sunulan üç isimden biri olan eski
komutan Achmad Marzuki 6 Temmuz günü, parlamentoda yapılan törenle yeni vali
olarak atandı.
Achmad
Marzuki’nin ordudan emekli olmasının ardından, en son içişleri bakanlığı’nda
‘adalet ve ulusal birlik’ birimi başkanı olarak görev yapıyordu.
Bunu
hatırlatmakta yarar var, çünkü aşağıda dile getireceğimiz üzere Achmad Marzuki
Açe’nin kalkınması konusunda hangi politikaları ve bunları nasıl uygulayacağı
konusu gayet önem arz ediyor.
Yeni vali ve Açe
Söz konusu
atamayla ilgili olarak iki temel hususa dikkat çekmekte yarar var. İlki, eski
komutanın isminin önerilmesi ve seçilmesindeki faktörler.
İkincisi, yeni
vali Achmad Marzuki’nin Açe basınından önemli isimlerle yaptığı toplantıda,
Açe’nin kalkınması konusunda -detayları ortaya koymamakla birlikte- ümitvar
sözler sarf etmesinin nasıl yorumlanacağıdır.
Sumatra Adası’nın
güneyinde Palembang Eyaleti asıllı olan Achmad Marzuki, 2020 yılında Açe eyalet
komutanı olarak görev yapmıştı.
Bu noktada, akla
ilk gelen husus hiç kuşku yok ki, “Açe’ye niçin asker kökenli bir valinin
atandığı?” konusudur. Bu soru, sadece Açe’deki gelişmeleri yakından izleyen
uluslararası çevrelerde değil, Açe toplumunda da gündeme geldi.
Bunun üzerine
geçmişte, GAM’ın önemli isimlerinden olan ve 2005 yılındaki Helsinki Barış
Antlaşması sonrasında, eyaletteki siyasette sahne arkası aktörlerden biri olan
Sofyan Davud’un, söz konusu yeni vali atamasında dahli olduğu konusu kamuoyunun
gündemine geldi.
Sofyan Davud’un nüfuzu
Parlamentoda
yapılan valilik atama töreni sonrasında Sofyan Davud’un yeni vali Achmad
Marzuki ile aynı araca binmesi oldu. Bunun üzerine, bir gazetecinin Sofyan
Davud ile yaptığı mülâkat, açıkçası olan bitene dair gayet şeffaf bir durum
olarak dikkat çekiyor.
Sofyan Davud,
önerilen üç isimden Achmad Marzuki’nin desteklenmesi için Açe
Parlamentosu’ndaki vekiller arasında lobi faaliyeti yaptığını anlamak mümkün.
Bunun temel sebebi Açe’yi kimin nasıl yöneteceği meselesiyle yakından
ilgilidir.
Sofyan Davud’un
argümanlarından biri, eski komutan Achmad Marzuki’nin Açe’yi ve Açe’nin
sorunlarını yakından bildiğini ve kısa sürede kalkınmasında rol oynayabileceğine
olan inancından ötürü desteklediği yönünde.
Achmad Marzuki Açe’yi dinliyor
Açe’nin var olan
ve giderek akut hale gelen sorunlarını anlama noktasında yeni vali Achmad
Marzuki, geçtiğimiz günlerde çeşitli kurum temsilcileriyle görüşmeler yaptı.
Bu durum,
Açe’deki sorunların tek bir kişinin çözemeyeceği aksine, bir öncelikler
listesinin oluşturulması ve çözüm yolları konusunda ortak kararlara varılmasını
şart koşuyor.
Bu çerçevede
Achmad Marzuki, valilik ataması sürecinde önce parlamento başkanı, üniversite
rektörleri, Wali Nanggroe unvanını taşıyan Malik Mahmud gibi açe’nin önemli
kurum temsilcileriyle biraraya geldi.
Bunun ardından 12
Temmuz’da, Açe Eyaleti’ndeki yerel ve ulusal parti temsilcileriyle toplantı
gerçekleştirdi. Son olarak ise, eyalette yayın yapan basın mensuplarıyla 13
Temmuz’da yaptığı kısa yemekli toplantı yaptı.
Tüm bu
süreçlerden yeni valinin eyaletteki farklı sesleri ve kurumları öncelikle
dinlemek istediği anlaşılıyor. Bununla birlikte, ne ilgili kurumlardan ne de
valilikten Açe’nin sorunlarını kısa sürede nasıl ve ne şekilde çözüleceği
yönünde şu ana kadar, kamuoyuyla bir paylaşım yapılmış değil.
Yeni vali çözüm olabilir mi?
Bu çerçevede,
yerel partilerden SIRA’nı başkanı ve eski vali yardımcısı Muhammed Nazar
yaptığı açıklamada, yeni vali ile parti temsilcileri arasında toplantının her
ay düzenleneceğini açıklaması, Açe siyasi yaşamı için yeni bir olgu olduğuna
kuşku yok.
Muhammad Nazar
ayrıca, son üç yıldır valilik ve siyasi parti temsilcileri arasında büyük bir
iletişimsizliğe dikkat çekmesi, açıkçası Açe’de son dönemde hissedilen siyasi
ve toplumsal huzursuzluğun nedenlerinden biri olarak kabul etmek gerekir.
Bu noktada, yeni
vali Achmad Marzuki’nin Açe’deki yarı resmi ve sivil kurum temsilcileriyle görüşmesi,
bir tanışma toplantısı dışında anlam taşıdığını, Muhammed Nazar’ın dile
getirdiği üzere “bir sinerji oluşturmaya yönelik” olduğunu söylemek mümkün.
Bununla
birlikte, bugüne kadar bu tür görüşmelerin sürdürülebilir bir şekilde ortaya
konmamış olmasının artık, arttığı konusunda şüphe olmayan sorunların temeli
olup olmadığı da tartışmaya açılabilir.
Bununla
birlikte, görüşmelerde yer alan kurumların Açe’deki siyasi, toplumsal, kültürel
sorunların kaynağı olup olmadıklarını da bu noktada hesaba katmakta yarar var.
Sorunları anlamak
Açe’nin
sorunları konusu başlı başına ele alınması gereken bir konu. Yazının konusu bu
olmamakla birlikte, bu sorunun kısaca iki dönemde ele alınacağını
söyleyebiliriz.
İlki, çatışma
dönemi (1976-2004) sorunları; ikincisi, Helsinki Barış Antlaşması’ndan (15
Ağustos 2005) bugüne kadarki sorunlar. Bu iki dönem sorunları arasında bazı
benzerlikler ve devamlılıklar olması kadar, ayrışan noktalar da mevcut.
Sofyan Davud’un
yukarıda değinilen mülâkatta da vurguladığı üzere, GAM mensuplarının bir türlü
sona erdirilemeyen ekonomik sorunları…
Bu sorunun
üstesinden gelinebilmesi adına, 2006 yılında kurulan bir yapı vardı. Başında da
GAM’ın sivil kanadının önemli isimlerinden Muhammed Nur Djuli yer alıyordu.
Ancak bu yapı işlevini yitirdiği gibi, mevcut olduğu süreçte neler ortaya
koyduğu konusu başlı başına bir çalışmayı gerektiriyor.
Yıllarca savaş
ortamında yer almış olanları, topluma kazandırma adı da verilen programın
sadece, aylık belirli bir meblağ verilerek geçiştirilmiş olduğu yönündeki kanı,
hiç kuşku yok ki, bugün gelinen noktada bu sorunun halen mevcut olduğunun
kanıtı hükmündedir.
Kaldı ki, barış
sürecini hızlandırma adına, merkezi hükümet tarafından Açe’ye her yıl aktarılan
ve içinde eski savaşçıların sosyo-ekonomik kalkınmasını da içeren -20 yıl devam
edecek olan- ‘özerk yönetim fonu’nun (otsus-fund),
ne kadar işe yaradığı ancak yapılacak araştırmalardan sonra anlaşılabilri.
Öte yandan,
belirli yaşa gelmiş bu kitlenin mesleki eğitim vb. süreçlere tabi olmaları söz
konusu olmayacağına göre, daha pragmatik çözüm önerileri gündeme getirilmelidir.
Örneğin eşleri, kardeşleri, çocukları gibi birincil derecede aile bireylerinin
formel eğitim, mesleki eğitim imkanlarından öncelikli olarak
yararlandırılmalarıdır.
Bu konuda, 2005
yılından sonra Açe Valiliğince başlatılan yurt içi-yurt dışı eğitim burslarında
kimlerin ne tür kayırmalar yaptığı ve böylece geniş toplum kesimlerine ne tür
haksızlıklar yapıldığı konusu üzerinde özenle durulmalıdır.
Bu noktada, uzun
yıllar ordu ile mücadele etmiş bir hareketin barış antlaşması sonrası eyalet
yönetiminin Açelilerin ve özellikle de, askeri varlığı ortadan kalkan GAM’ın
sivil kanadı olan Açe Partisi’nce yönetilmesi konusundaki yaklaşımdan uzaklaşıp
uzaklaşılmadığı sorusunu da beraberinde getiriyor.
Sorunları tespit
Burada
hatırlatılması gereken önemli bir husus o ki, Açe’deki sorunların eski
savaşçıların maruz kaldıkları zorlukların ötesinde olduğudur.
Bugün Açe’de var
olan sorunların uzun dönemli geçmişe yönelik olarak analiz edilmesi gerekiyor.
Açe’yi yönetme
makamındaki valilik ile bu kuruma işlerlik kazandıran devlet kurumlarının
eyalet müdürlüklerinin nasıl bir bürokratik etiğe sahip oldukları; yatırım,
verimlilik, sürdürülebilirlik ilişkileri ve ilkelerini nasıl hayata
geçirdikleri; ehliyet sahibi kişilerin ilgili makamlara atanıp atanmadığı;
üniversitelerin bu süreçte ilgili kurumlarla araştırma-geliştirme başta olmak
üzere ne tür işbirlikleri yaptıkları ve tür projeleri önerip hayata
geçirdikleri gibi düzinelerce soruyu sıralamak mümkün.
Açe’ye atanan
yeni valinin iki yıllık görev sürecinde önemli sorunları çözebilmesi maddi
olarak mümkün değil. Ancak böylesi bir sürecin başlatılabilmesi için ön ayak
olabileceğine kuşku yok.
Bunun için,
sürecin doğru isimlerle doğru politikalarla yönetilmesi gerekiyor. Aksi halde
her beş yılda bir yapılan seçimler öncesi geri kalmışlık merkezli eleştiriler
devam edecek demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder