Mehmet Özay 18.07.2022
Medan’a yaptığım kısa ziyaret, bir tür silatürrahim özelliği taşıyor benim için…
Bir yandan, daha önce
tanıştığım kişilerle biraraya gelmek kadar, kendilerine yakın hissettiğim bu
toplumda, her daim yeni kişilerle tanışmak gayet diriltici ve heyecan
uyandırıcı.
Çok kültürlülük ve barış
Her köşe başında karşıma çıkan
çok kültürlülük, çok dinlilik unsurlarının oluşturduğu zenginlik kadar, bundan
daha da ötesi, bu toplumsal yapının birarada barışçıl bir şekilde yaşam
sürmesini tecrübe etmek, bu çok farklılığın doğurduğu bir tür kalabalık
arasında sakinliği yaşamanın gayet önemli olduğunu düşünüyorum.
Ortadoğu havasını epeyce
teneffüs etmiş biri olarak, yaşanan kargaşaların ve anlamsızlıkların sonrasında,
Malay dünyasının sakinliği ve derinliği dışardan gelen biri için gayet
diriltici bir nitelik taşıyor.
Bu zenginliği, aynı sohbet
sırasında ve/ya yemek masası etrafında ya da aynı gün içerisinde nasıl tecrübe
ettiğime kısaca değinecek olursam…
Havalimanından beni alan
Medan’ın Malay kökenli şoförü; sabah erken saatte ‘Wisma’dan çıkıp, ‘Go-jek’i
ile şehir trafiğine dahil olduğum Nias Adası’ndan (Sumatra Adası’nın Hint
Okyanusu’na bakan tarafındaki Ada) motorsiklet sürücüsü Harun; Sumatra Tarihi
Varlıkları Koruma Derneği’nde uzun uzun sohbet ettiğimi Bengkulu’lu (Güney
Sumatra) Pak Hairul; Kuzey Sumatra Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Padanglı
(Batı Sumatra) mimar Isnen Hoca; şehir turumuza sonradan katılan Singapur’da Ulusal
Üniversite’de doktora öğrencisi olan Utrech’li (Hollanda) Vince, herhalde bu
zenginliğe dair bir fikir vermeye yeter.
Yaşanan bu tecrübenin, sadece
bir gün ile sınırlı ve olağandışı bir hâl olarak değerlendirmek kanımca yanlış
olur.
Marga belirleyici
Şehirde işiniz ne olursa olsun,
her halükârda zorunlu olarak görüşeceğiniz ve/ya tesadüfler eseri
karşılaşabileceğiniz yerli ancak, farklı etnik yapılardan (Marga) kişiler, sizinle aynı ya da benzer dili yani, Malayca
konuşsalar da, derinleşen sohbetlerde her bir konuşmacının etnik ve kültürel
özellikleri bir çekim merkezi oluşturuyor.
Bu anlamda çok kültürlü, çok
dinli yapısını hak eden bir zenginliği içinde barındırır. Üzerinde yükseldiği
Sumatra Adası’ndaki irili ufaklı etnik unsurları saymaya kalktığımızda bile,
karşımıza onlarca farklı unsur çıkıyor.
Bunlar arasında Sumatra
Adası’nın doğusunda güneyinde ve kuzeyindeki Nias, Minangkabau, Açe,
Mandailing, Batak, Deli, Asahan, Bengkulu, Gayo, Sibolga, Tapanuli ilk akla
gelenlerden.
Bir de işin, okyanus ötesi
tarafı var… Kampung Keling adıyla anılan mahallenin isminden başlayarak, insan
stoğu ve giyim kuşamı, dükkân ve cadde isimleri vb. ortaya koyduğu üzere Güney
Hindistan’dan Madras, Tamil, Bombay bölgesinden gelip yerleşen Müslüman ve
Hindu kitle ile örneğin, Punjab gibi Hindistan’ın farklı bölgelerinden gelen
Sihlerin yaşam sürdüğü alanlar.
Deniz ve kara birlikteliği
Medan şehri, Malaka Boğazı’nın
yanı başında önemli bir metropolit... Adının da intiba ettiği üzere, sadece
‘mekan’ boyutuyla geniş bir coğrafyayı içine almakla kalmayan, aynı zamanda uzun yüzyıllar boyunca birikimsel olarak
gelişme göstermiş tarihi ve kültürel bir meydan özelliği de taşıyor.
Öyle ki, Medan şehri, Hint
Okyanusu’nun doğusundan Güney Çin Denizi’ne açılan uzanan geniş suyolundaki
çeşitli toplumların biraraya geldiği bir yerleşim yeri.
Denizden söz açılınca akla bir
sahil şehri gelse de, Medan bunun ötesinde çeşitli nehirleri boyunca zamanla
açılmış geniş tarım arazilerinin dağlık bölgelere kadar genişleyen boyutuyla
farklılığını bu noktada da sergiliyor.
Şehrin
zenginliğini ortaya koyan onlarca tarih ve kültür merkezini tek tek saymak veya
üzerinde durmak, bu yazının sınırlarının gayet dışında. Bununla birlikte, en
azından bunlardan bazı yapılara kısaca değinmekte yarar var.
Sultanlıklar ve kopuşlar
Bugün her ne
kadar Medan, ülkenin önemli bir şehri özelliği taşısa da, tarihte Aru, Deli,
Serdang, Asahan, Lingge, Pinang vb. bölgede egemen olmuş irili ufaklı sultanlıkların
bulunduğu bir yer.
’Deli’ adının
‘Delhi’i ansıtmasını, Hint Okyanusu boyunca geniş bölgesel hareketlilik dikkate
alındığında, tarihsel pek yabana atmamak gerekir. Deli’nin hükümdarlık sarayı
hüviyetindeki Istana Ma’mun hâlâ
ayakta.
Bir bölümü ‘Deli
Müzesi’ olarak hizmet verirken, diğer bir bölümü de -özellikle, Cumhuriyet
kuruluşu sürecinde yaşanan toplumsal kırılmalara rağmen-, hanedanlık ailesinden
kalanların yaşam sürüyor.
Saray’ın
ayrılmaz parçası, 20. yüzyılın hemen başında inşa edilen büyük cami yani,
Masjid Raya al-Mashun (Grand Mosque)
ise iki yüz metre mesafede. Caminin haziresinde ise, saray ailesine mensup kişilerin
mezarları bulunuyor. Sarayın hemen karşısındaki mahkeme binasından ise geriye
bir şey kalmamış!
Deli ile
birlikte bölgenin tarihini şekillendiren Serdang Sultanlığı’ndan geriye ise
somut bir şey kalmamış… Hollanda sömürgeciliği’nin sona erdiği yıllarda yaşanan
kaos ortamında yeni ulus-devletçi milliyetçilik unsurları ile saray ve çevresi
arasındaki çatışma sürecinde saray yakılmış…
Modern endüstri ve Kuli
Şehrin zengin
tarihi yerlerinden biri de, Bahçecilik Müzesi (Museum Perkebunan Indonesia-Musperin). Sadece Endonezya’da değil,
bölgede eşine az rastlanır bir müze olma özelliği sergiliyor.
Bu müzenin adına
bakıp, bir an küçümsenecek bir yapı ve içerik algılanabilir. Hem müzenin
bulunduğu mekân, hem de içinde sergilenen ürünler ve bilgiler gayet otantik bir
duruma işaret ediyor.
Müze, 1918
yılında Kuzey Sumatra Kauçuk Üreticileri Birliği (Algemeene Vereeniging van rubberplanters ter Oostkust van Sumatera)
adıyla kurulmuş.
Bugün müze
olarak kullanılan, ancak yüz yılı aşkın bir süreyi bünyesinde barındıran
ilişkiler ağında sömürge yönetimi, bu yönetimin idari rasyonalitesi, bu sürecin
neden olduğu kurumsal modernleşme, tarım işçileriyle (kuli) ilgili tutulan veriler, bölgede yetiştirilen ve geliştirilen
ürünler vb. yapıyı komple bir ilgi alanı haline getiriyor.
20. yüzyılın
başlarında, bölgede giderek yaygınlaşan tütün, kahve, kauçuk, palmiye vb. endüstriyel
tarımsal faaliyetler bir yandan, Avrupa’dan ve Amerika’dan kapitalist
yatırımcıları çekerken, aynı zamanda yeni işçi göçünü de körüklemiş.
İşçi göçleri bir
yandan Hollanda sömürge yönetiminin merkezi Cava Adası’ndan, bir tür iç ve
zorunlu göç olarak gerçekleştirilirken, aynı zamanda İngiliz hakimiyetindeki
Hindistan’dan Penang Adası üzerinden
getirilen Hint kökenliler oluşturuyordu.
Singapur Adası
ve yine Penang Adası üzerinden de Çinlilerin çokça şehrin alt yapısını
oluşturan meslek grupları ve az sayıda da olsa plantasyon işçisi için bölgeye
geldikleri görülür.
Bugün müze olan
geçmişteki işletme, bölgenin bir yandan ekonomik modernleşmesine katkı yapar ve
Hollanda kapitalizmine kendi ölçütünde değer kazandırırken, kuli’lerin varlığıyla modern iş-işveren,
hak, sözleşme vb. gibi kavramların da gündeme gelmesine neden olmuş.
Batılı işletme
mantığının makineleşme ile nasıl bir yapı oluşturduğunu ortaya koyarken, insan
işgücünün kontrolü ve yönetimine dair de gayet özel bir kayıt anlamı taşıyor.
Örneğin, her bir
işçi için oluşturulan önlü arkalı karton, sicil defteri olarak tutulmuş.
Çalışan işçinin hangi etnik yapıya mensup olduğu, parmak izi, iş sürecindeki
konumu vb. veriler yer alıyor.
Müze, günümüzde
de gayet aktif. Çeşitli kurumlarla işbirliği halinde, gıda ve kozmetik ürünler
organik olarak gündeme getiriliyor. Ayrıca, her saat başı çalan kadim saati de
şehrin gürültüsüne rağmen, işlevini sürdürüyor.
Medan şehri, bir
solukta biraz da, çalakalem birbiri ardına dizilerek ifade edilmeye çalışılan
bu cümlelerin ötesinde, çok daha kapsamlı anlatılara konu olacak önemde.
Bu noktada,
yukarıdaki anlatıyı bir girizgâh olarak değerlendirerek, Medan’la ilgili görüş
ve yaklaşımlarımı gelecek yazılarda yeniden ele alacağımı belirtmek isterim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder