Mehmet Özay 03.06.2022
Bugün 3 Haziran 2022, yani Hasan di Tiro’nun vefatının 12. yılı. Bu vesileyle, genel itibarıyla bir siyasi lider olarak öne çıkan Hasan di Tiro’nun çok yönlü kişiliğinin, içinden çıktığı Açe toplumuna ve geniş Endonezya toplumuna bir örnekliğinden bahsetmek gerekir.
Hasan di Tiro’nun bu örnekliğinin ilk etapta içinden
çıktığı toplum yani, Açe için önem arz ettiğine kuşku bulunmamaktadır.
Bu çerçevede özellikle, 2005 yılında Açe Özgürlük
Hareketi ve Endonezya merkezi hükümeti arasında varılan Helsinki Barış
Antlaşması’ndan bu yana, Açe’de yaşanan siyasi, ekonomik, sosyal gelişmeler ya
da bir başka gözle değerlendirildiğinde, hakkıyla gerçekleşmeyen, hatta inkitaya
uğrayan, durağanlaşan ve geniş toplum kesimlerinde ümitsizliğe neden olan
süreçlerin Açeli gençliğin, üniversite hocalarının, geniş bir nüfuz çevresi
olan alimlerin, entellektüellerin ve bürokrasinin dönüp yakın ve uzak geçmişte
olan biteni gayet derinlikli bir şekilde değerlendirmesini gerektirmektedir.
Tam da bu noktada, üç önemli tarihsel evreyi tecrübe
etmiş ve her üç evrede de, gerek yetişme gerek aktör olarak yer almış ve
belirleyiciliği ile tarihe mal olmuş bir isim olan Hasan di Tiro’yu, ortaya
koyduğu aksiyonların yanı sıra, düşünce sistemi ve eserleriyle yeniden ele
almak gerekmektedir. 1930’lu yıllar, 1950’li yıllar ve 1970’li yıllar olarak
belirlenebilecek bu üç evreye aşağıda değineceğim.
Ancak burada, genel itibarıyla Takımadalar bölgesinde
veya geniş Malay dünyasında ve özelde Açe topraklarındaki gelişmelere etkisi
olan ve aynı zamanda bu bölgelerdeki siyasi, dini, entelektüel toplum
katmanlarının tepki, destek, çekince gibi süreçlerle katkıda bulundukları İslam
dünyasında başka yerlerinde yani, Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri hatırlamakta
yarar var.
Tiro dönüme ve İslam dünyasında değişim arzusu
Bu noktada, merhum Di Tiro’nun, en başta onun doğduğu ve
ilk gençlik yıllarına tekabül eden 1930’lu ve 40’lı yıllara kısaca göz atmakta
yarar var.
Söz konusu bu dönem, İslam coğrafyasının büyük bir bölümünün
Batı Avrupa sömürgecilik yapılarının altında bulunduğu ve bununla birlikte,
henüz dünyanın Doğu’suna aksetmemiş bir Dünya Savaşı’nın ardından, bağımsızlık
yönünde çeşitli siyasi hareketlerin ortaya çıktığı zaman dilimine tekabül eder.
Bununla birlikte, söz konusu siyasi hareketleri salt bu
dönemin ürünü ve başlatıcısı kabul etmek öneli bir yanılgıyı da beraberinde
getirecektir.
Öyle ki, adına reform/ıslahat denilen ve Müslüman
toplumların Batı Avrupa’daki siyasal, eğitim, toplumsal, ekonomik vb. gelişmelerin
veya kimilerinin adlandırdığı haliyle, ilerlemelerin ardında kalması üzerine, erken
dönem örneklerine 19. yüzyıl başlarında rastlanan değişim/ıslahat talebinin
aslında, birikimsel olarak yoğunlaşmasının sonuçlarını, 20. yüzyıl ilk
çeyreğinden sonra gördüğümüzü söyleyebiliriz.
Tam da bu noktada, karşımıza 1920’li yılların ikinci
yarısından başlayarak, 1930’lu yıllarda sadece dönemin Ortadoğu’sunda değil,
Hint Alt Kıtası ve geniş Malay dünyasında da yankı bulan ve bu coğrafyalardaki
çeşitli kurumlar, siyasetçiler, entelektüel liderlerce katkıda bulunulan geniş
alanda dönüşüm ve değişim çabasının izleri çıkar. Bunun göze çarpan
gelişmelerinden biri halifelik kurumudur.
İslam toplumlarının, adına reform denilen süreci güçlü
bir şekilde hissettikleri ve bu yönde sadece eğitim sektörü ile toplumsal ve
ekonomik kalkınmayı da içeren taleplerin, çalışmaların yönelimini bir anlamda
değiştirecek olan halifelik kurumu alır.
Bu noktada, Osmanlı Devleti’nin yıkılışı ve ardından,
Yeni Türkiye Cumhuriyeti’ndeki yeni siyasi rejiminin verdiği karar
doğrultusunda Halifelik kurumuna son verilmesi üzerine, küresel İslam
toplumlarını temsil makamındaki coğrafyalarda bir arayışın ortaya çıktığı
görülür.
Söz konusu bu yönelim, adına ‘halifelik’ kongreleri
denilen çabalar bırakırken, arzu edilebilecek bir sonucun çıkmaması, söz konusu
coğrafyalardaki çabaların yeniden bölgesel nitelikli taleplere yönelmesine yol
açmıştır. Bunun hiç şüphe yok ki, en önemli gelişim evresini sömürge yönetimlerinden
kurtulma, yani bağımsızlık hareketleri olmuştur.
Yukarıda dikkat çekilen yirmi otuz yıllık süreç, Hasan di
Tiro’nun çocukluk ve gençlik yıllarına tekabül ederken, onun gelişmelerden
bağımsız olmadığını aksine, eğitim-öğretim süreçleri, yanında yetiştiği alimler
ve siyasi liderler, hem Açe’nin o dönem itibarıyla yakın tarihinde olan
bitenleri, hem de geniş İslam coğrafyasında gündeme gelen sorunlara, çözüm
arayışlarına doğrudan ve dolaylı olarak müdahil olduğunu ortaya koymaktadır.
Hasan di Tiro ve üç ana evre
Söz konusu bu üç evreden ilki, Avrupa sınırları
içerisinde gerçekleşen ve küresel sistemi etkilemesi dolayısıyla, adına 1.
Dünya Savaşı denilen dönem ve bunun küresel sistemi yeniden üretmeye çalıştığı
dönem.
Bunun, Hasan di Tiro’nun yaşadığı Takımadalar bölgesine
yansıması Hollanda sömürge yönetimine karşı üç koldan yani, İslamcı, milliyetçi
ve komünist bağlamlarıyla bağımsızlıkçı akımların hız kazanması olmuştur.
Hasan di Tiro’nun özellikle, ilk ve orta öğretim sürecine
tekabül eden ve siyasi ve dini karizmatik lider M. Daud Beureuh’in yanında
gerçekleşen yetişme dönemidir.
Hasan di Tiro, bu döneme dahil ve bir sonraki aşamasında
ise yüksek-öğrenimi, bağımsızlık mücadelesinin daha farklı ve görece hareketli
ortamının yaşandığı Cava Adası’nda Cogcakarta’da dönemini tecrübe etme imkânı
bulmuştur.
İkinci evre, Asya-Pasifik bölgesinde Japonların,
sömürgeci Batılı uluslarla savaşa başlamasından dolayı Pasifik Savaşı adıyla
anılan dönemin sona erip, 17 Ağustos 1945’de, Endonezya Cumhuriyeti adıyla yeni
bir ulus-devletin kurulmasıdır.
Bununla birlikte, söz konusu bu süreç ABD ve İngiltere
desteğini alan Hollanda Krallığı’nın, Takımadalar bölgesini yeniden
sömürgeleştirme arzusu nedeniyle, 1945-1949 yılları arasında milli mücadeleye
konu olmuştur.
Bağımsızlığın ardından, ABD’de yüksek-öğrenimine devam
eden Hasan di Tiro’nun, aynı zamanda yeni ulus-devletin yani, Endonezya
Cumhuriyeti’nin BM’deki ilk temsilcisi olması onun yerelden ulusala ve
nihayetinde uluslararası platforma taşınmasında kayda değer bir sürece işaret
etmektedir.
Bu ikinci evren, 1953 yılından itibaren Açe Eyaleti’nin
de içinde bulunduğu Batı Cava, Güney Sulawesi, Güney Kalimantan Eyaletleri’yle
birlikte, ulus-devletin temellerinin veya yönelimimin İslam devletine evrilmesi
yönündeki çağrıyla ulus-devletle ayrışmanın yaşandığı dönem izlemiştir. Bu
dönemde, Hasan di Tiro’nun erken gençlik yıllarının, bir anlamda rol modeli
diyebileceğimiz Daud Beureuh’ın yanında olması gayet dikkat çekicidir.
Üçüncü evre ise, Hasan di Tiro’nun ABD’de devam eden
yaşamı, uluslararası bir iş adamı olarak tecrübe ve önem kazanması, 1976
yılında olgunluk döneminin başlaması anlamına da gelen, Açe’de özgürlük
hareketini kurması ve hayata geçirmesidir. Bu dönemi, Hasan di Tiro’nun, Banda
Açe’de Zeynel Abidin Hastanesi’nde vefat ettiği 3 Haziran 2010 tarihine kadar
getirmek mümkündür.
Hasan di Tiro’yu niçin bu yönleriyle ele almamız
gerektiği sorusunu sormak, bu noktada önem arz ediyor.
Öyle ki, Di Tiro’dan bahsetmek, gelecekte sadece siyasi
özgürlük hareketi başlatıcısı bir liderden değil, aynı zamanda ve de ötesinde
akademisyen, devlet adamı, iş adamı, siyasetçi, yazar kişiliğiyle de öne çıkan,
çok yönlü bir kişi ve entelektüelden bahsettiğimizi fark etmemiz gerekir.
Bu fark ediş, bizi sadece Hasan di Tiro’nun bireysel
özellikleri, erken dönem eğitim gördüğü ve onu, açıkçası koruyup kollayan yakın
çevresi ile sınırlı olmadığını aksine, bunun ötesinde döneminin şahidi ve
takipçisi bir entelektüel olduğu anlamamıza yardımcı olacaktır.
Yukarıda dikkat çekilen bu üç dönem hiç kuşku yok ki,
kendi içinde alt dönemlere ayrıştırılmaya elverecek kadar zengindir. Bu durum,
aynı zamanda Hasan di Tiro’nun girişte dikkat çektiğimiz çok yönlülüğüne de
işaret etmektedir.
Bu vesileyle, Hasan di Tiro’ya Allah’tan rahmet dilerken,
onun anısının eserleri ve düşünceleriyle hak ettiği şekilde gündeme getirilmesi
en içten temennimdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder