16 Haziran 2022 Perşembe

Filipinler’de Bangsamoro’nun kalkınması ve ulusal güvenlik / Economic development of Bangsamoro and natinoal securitiy in the Philippines

Mehmet Özay                                                                                                                            15.06.2022

Filipinler’de genel seçimlerin ardından devlet başkanlığı koltuğuna oturan Küçük Ferdinand Marcos döneminde, Bangsamoro barışının geleceği konusu, ülkenin öncelikli siyasi ve hatta ulusal güvenlik alanlarından birini oluşturuyor.

2010 yılında iktidara gelen ve Bangsamoro barışına giden süreci gayet iyi yönettiği söylenebilecek Benigno Aquino iktidarı böylece ulusal güvenliği sağladığı gibi, bunun doğrudan ve dolaylı yansıması olarak ekonomik kalkınma konusunda da olumlu gelişmelere imza atmıştı.

2016’dan itibaren ülkeyi yöneten Rodrigo Duterte ile Bangsamoro geçiş süreci hazırlığı ve kovid-19’un neden olduğu durgunluk, sonrasında yeni başkan Küçük Marcos’un bu alanda uygulanacak politikaların yapıcı olma dışında bir başka sürece yönelmemesi gerekir.

Geçiş sürecini yönetmek

2014 yılında Moro İslami Kurtuluş Cephesi (Moro Islamic Liberation Front-MILF) ile Filipinler merkezi hükümeti arasında varılan barış antlaşmasıyla, Bangsamoro’ya tanınan özerk yönetim süreci bölge valisi ve 80 kişilik meclis üyesiyle üç yıllık geçiş süreci başlatıldı.

Bununla birlikte, 2022 yılında tamamlanması beklenen geçiş süreci uygulaması, kovid-19 engeli başta olmak üzere çeşitli alanlardaki eksiklikler nedeniyle 2025 yılına kadar ikinci bir dönem uzatılmış durumda.

Söz konusu bu sürecin ülkede iktidarın yeni ismi küçük Ferdinand Marcos’un ilk üç yılına tekabül etmesi geçiş döneminin daha da dikkatli bir şekilde gözlemlenmesini gerektiriyor.

Daha önceki yazılarda da dile getirdiğimiz üzere, 1970’li ve 80’li yıllarda baba Ferdinand Marcos döneminde yaşanan şiddet olaylarının anısı unutulmuş değil.

Ve Küçük Marcos seçim kampanyası döneminde bu geçmişi aklamaya çalışırken, kendisinin önümüzdeki birkaç yılda Bangsamoro konusunda nasıl bir politika izleyeceği merak konusu.

Bangsamoro, bölgesel önem ve kalkınma

Filipinler kadar, Güneydoğu Asya güvenliği için de önemli olan Bangsamoro barışının, sadece özerk yönetim çabasıyla başarı elde etmesini beklemek mümkün değil.

Bunun bazı köklü nedenleri bulunuyor. Örneğin, 1970’lerden 2014 yılına kadar, Bangsamoro toplumunun Filipinler devletinden bağımsızlık ve/ya otonom yönetim talebi nedeniyle, bölgede yüksek ve düşük yoğunluklu olarak zamanla inişli çıkışlı seyir takip eden çatışma evreleri yaşanmıştı.

Kırk yılı aşkın çatışma döneminde Bangsamoro’nun zamanın gerektirdiği insan kaynakları, teknik bilgi ve uzmanlık, finans ve yatırım gibi birbiriyle bağlantılı ve çok yönlü ekonomik ve toplumsal kalkınma unsurlarından geri kaldığı gerçeği aslında bugün kendisini çok daha derin bir şekilde hissettiriyor.

Bu durum, barış geçiş sürecinin yaşandığı içinde bulunduğumuz dönemde, Bangsamoro özerk yönetiminin tek başına altında kalkabileceği bir süreç olmadığını, bölgedeki diğer benzeri gelişmelerle yapılacak karşılaştırmalarla fark etmek ve anlamak mümkün.

Kaldı ki, son dönemde özellikle, 2013’den bu yana giderek artan bir seyirle Çin Halk Cumhuriyeti’nin, Güney Çin Denizi’nde egemenlik hakkı ve bu yöndeki sivil ve askeri girişimlerinin doğrudan etkisini gösterdiği ülkelerin başında Filipinler geliyor.

Bu çerçevede, Bangsamoro özerk yönetimine konu olan Mindanao Ada’sının belirli bölümleri ile Sulu, Palawan, Tawi Tawi Adaları’nın, Güney Çin Denizi’ne komşu olması bölgedeki gelişmelerin daha özerk yönetim yapısı hayata geçirilmeden uluslararasılaştığını ortaya koyuyor.

Her ne kadar, özerk yönetim antlaşmalarında merkezi hükümet savunma, dış politika, maliye gibi alanlarda söz sahibi olsa da, bölgede yaşanan gelişmelerin özerk yönetime konu olan yerel hükümetler ve geniş halk kesimlerini doğrudan etkileyebilecek ekonomik ve askeri gelişmelere açık olduğu da bir o kadar gerçek.

Uluslararası destek önemli

Bangsamoro özerk yönetiminin, yukarıda dikkat çekilen birbirinden farklı Adalar coğrafyasında gündeme gelmesi, gerek idari yapılanma ve koordinasyonun sağlanmasında, gerekse kalkınma hedefli projelerde işini zorlaştıracak unsurların başında ulaşım ve iletişim konularının geldiğini gösteriyor.

Mindanao Adası merkezli özerk yönetim yapısının diğer adalara ulaşımı sağlayacak çözümler üretmesi hem bölgesel, hem de ulusal ve uluslararası insan hareketliliğini sağlayacak şekilde plânlamalar yapılmasını gerekli kılıyor.

Bunun içinde, özellikle deniz ve hava limanlarının inşası ve var olanlarının geliştirilmesi, kalkınma hedeflerinde stratejik bir öneme sahip.

Bu çerçevede, geçtiğimiz günlerde Mindanao’daki Cotabato ile Tawi Tawi arasında ilk seferler başlatılırken, benzeri sürecin Sulu ve Palawan Adaları’na yönelik olarak da ortaya konması gerekiyor.

Ekonomik kalkınmada ikinci aşama, bölgenin ekonomik değerlerinin doğru tespit edilmesidir. Bunun ardından, söz konusu bu değerlerin salt hammadde olarak ulusal ve bölge marketlerine ulaştırılmasından ziyade, ara ve son ürünler şeklinde piyasaya ulaştırılması bölge halkının ekonomik kazanımını tedrici olarak artıracaktır.

Kalkınma tuzağı ya da alternatifler

Bu noktada, bölgenin tropik iklim akla deniz ve kumu çağrıştırırken, hiç kuşku yok ki, turizm kalkınmada akla gelen unsurların başında geliyor.

Dev oteller zinciri yerine, bölgenin doğal inşa özelliklerine uygun konaklamalar bir çare olarak düşünülebilirken, bildik anlamda turizmin bölge halkının değerlerine uygun olup olmadığı konusu da dikkatle ele alınmayı bekliyor.

Özellikle, ulusal hükümetin bir yandan yatırım kolaylığı öte yandan, hazır mekânların varlığı gibi özelliklerle turizmi bir alternatif olarak bölge toplumuna sunması başlangıçta iyi bir seçenek olarak değerlendirilmelidir.

Ancak, turizmi birincil yatırım hedefi haline getirmek yerine, bölgenin orman, tarım ve su ürünleri gibi doğal kaynaklarının bölgede oluşturulacak küçük ve orta ölçekli işletmeler vasıtasıyla, bölgenin zengin nüfus yapısına sahip pazarlarına hitap edecek bir yapılanma sergilemesi orta ve uzun vadede çok daha kalıcı etkiler yapacaktır.

Bu ve benzeri hususları, bundan on beş yıl önce Açe örneğinde dile getirdiğimizi hatırlayacak olursak, bugün Açe’nin niçin ekonomik kalkınma süreçlerinde arzu edilen seviyeye ulaşamadığını da daha iyi idrak etmiş oluruz.

Açe ve Bangsamoro arasındaki yakın benzerlikler bize, Bangsamoro özerk yönetiminin ne tür adımlar atması gerektiği konusunda gayet önemli veriler ve tecrübeler sağlıyor.

Bir yandan, Bangsamoro özerk yönetiminin başında bulunan Hacı Murad İbrahim, öte yandan yönetimde yer alan kadrolar ile bölge üniversitelerinde öğrenim mezun olmuş genç ve nitelikli uzmanların bu konuda gerekli analizleri yapmış olduklarını ümit ediyoruz.

Bu çerçevede, hatırlatılması gereken bir diğer husus, Hacı Murad İbrahim’in, 2011 yılında Malezya’nın Cohor Eyaleti’nde 8. İslam Ekonomi Forumu’na katılmasıdır. Hacı Murad İbrahim’in gerek o forumda gerekse, ondan sonra kurulduğu varsayılan ilişkiler sürecinde başta helâl endüstrisi olmak üzere bölge kalkınmasına yenilikçi yaklaşımlar sergilemesi gerekiyor.

Bu süreç, bir yandan Manila merkezi hükümeti ve bu bağlamda, aktif yönetime hazırlık yapan Küçük Marcos’un yapıcı politikalarıyla desteğine ihtiyaç duyduğu gibi uluslararası çevrelerinde ilgisini bölge kalkınmasına çekebilmesi gerekir. Hiç kuşku yok ki, böylesi bir süreç hem Bangsamoro’nun hem de Filipinlerin kazanması anlamına gelecektir.

https://guneydoguasyacalismalari.com/2022/06/15/filipinlerde-bangsamoronun-kalkinmasi-ve-ulusal-guvenlik-economic-development-of-bangsamoro-and-natinoal-securitiy-in-the-philippines/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder