31 Ocak 2021 Pazar

Joe Biden: Zamanın testinden geçen Amerika ve ‘Sivil Din’ / Joe Biden: time of testing of the US and Civil Religion

Mehmet Özay                                                                                                                            31.01.2021

Joe Biden, Amerika Birleşik Devletleri’nin 59. başkanı olarak göreve başlarken yaptığı konuşmada, “dünyanın gözleri üzerimizde” diyordu. Evet, bunda haklılık payı var.

Amerika’da olan bitenin her an haber özelliği taşıdığı bir bağlamda, yeni bir başkanın göreve başlamasının en önemli süreçlerinden olan başkanlık konuşması da hiç kuşku yok ki, dünya kamuoyu tarafından izlenmiş ve dinlenmiştir.

Biden’in başkanlık konuşması öncesinde ve konuşması sırasında bulunduğu mekânlar, kendisiyle konuşan kişiler, bizatihi konuşmasında kendisinin referansta bulunduğu olaylar ve olgular ile seremonide yer alan ve belirli kurumların temsilcileri olarak dikkat çeken diğerlerinin söylemlerinin tümü, Başkan Biden’in bir Amerikalı siyasetçi olarak, bireysel tutum ve davranışını sergilemesinin ötesinde anlamlar taşıyor.

Kamusal alana taşınan Katoliklik mi?

İlk etapta bakıldığında, söz konusu bu sürecin, çokça Başkan Biden’in bireysel dindarlığının yani Katolikliği’nin, kamusal alana taşınması ile Amerikan toplumunda yeni bir dini yapılaşmaya tekabül ettiği izlenimi uyandırıyor.

Ülke vatandaşlarının kahir ekseriyetinin, şu veya bu şekilde her nevinden Protestan cemaatlerine bağlı oldukları dikkate alındığında, Biden’in Katolikliği’nin acaba bir ayrışma ya da çatışma örneği olup olmadığını sorusunu da akla getirmiyor değil.

Hele hele bir suikaste kurban giden John F. Kennedy’den altmış yıl sonra ikinci bir Katolik siyasetçinin yani, Biden’in başkan olması, bir yandan Katoliklik özeline vurguyu artırırken, bir yandan da suikast ile ilgili gelişmeleri güncellemeye yarıyor.

Bununla birlikte, bugün Biden yerine -Trump’ı hariç turarak söylemek gerekirse-, bir başka dini toplumsal gruptan diyelim ki, Protestan mezhebinin ilgili cemaatlerinden birine mensup bir başkan da olsa, başkanlık töreninin şu veya bu şekilde Amerikan toplumuna benzer mesajlarla yaklaşacağı düşünülebilir.

ABD’de başkanlık konuşmalarının, aslında Max Weber’e atıfla söylemek gerekirse, “modern toplumlarda siyasi birliklerin, bu siyasi cemaate üye olanlarca özel bir kutsamaya tabi tutulduğu” şeklinde anlaşılabilecek yaklaşımına tıpatıp uymaktadır.

Başkanlık konuşması ve kasvet ortamı

Biden’in konuşmasına dönersek... Bugün başkanlık töreninin niçin böylesine kasvetli bir atmosferde gerçekleştiği konusu önemlidir.

Öyle ki, bunun ardında son dönemde Amerikan toplumunda ortaya çıktığı ileri sürülen çatışmacı boyutun yerini, toplumsal yaraların tedavi edilmesine ve toplumsal konsensüsün yeniden inşa edilmesine bırakması konusunda Amerikan sivil dininin yaptırımlarıyla alâkalı olduğu ortadadır.

Bu durum, modern ulus-devletlerin kendilerine biçilen ve kendilerine biçtikleri, adına ulus denilen ve belirli bir toprak parçası üzerinde yaşam süren kitlenin varoluşunu, maddi özelliklerinin dışına taşıran ve anlam boyutunu yüce bir olgu ile eşleştirmeye varan bir sürece tekabül ediyor.

Bununla birlikte, ABD örneğinde bu sürecin yine, salt bir Amerikan toprağı ve bir Amerikan toplumunun ötesinde daha öncelikli, daha yüce ve daha küresel bir bağlama oturması dikkat çekiyor.

Amerikalılar,  Seçilmiş Topraklar (Promised Land) kavramını üzerinde bulundukları toprak parçasına verirken, kendilerine bir anlam bütünü oluştururlar.

Ancak daha buradan başlayarak Amerika’da Biden’in başkanlığının ilk bir iki gününe sığan eylemler bütünü onu, ülkesini ve vatandaşlarını tüm dünya önünde farklı bir konuma oturtmasının da aracı olmaktadır.

Belki de işte bu nedenle, Biden bütün dünya bizi izliyor derken, sadece bir Hollywood filmi izlemenin ötesinde, Amerikan başkanının ve onun nezdinde Amerika’nın neye tekabül ettiğini ortaya koymaya çalışıyordu.

Zamanın test ettiği Amerika

Başkan Biden, konuşmasında zamanın kendilerini, yani Amerikan toplumunu test ettiğini söylüyor. Evet, zamanın test ettiği Amerika...

Zaman kavramı, burada bir dünyevi olguya/aygıta karşılık gelmiyor kuşkusuz ki. Aksine, Biden zaman’a vurgu yapmakla, Amerikan toplumunu uzun tarihsel geçmişteki yerine ve konumuna gönderme yapıyor.

Amerikan toplumunun içinden geçmekte olduğu süreç ve buna yapılan vurgu, ortada var olan toplumsal kargaşanın rasyonel bir şekilde anlaşılmasına yarıyor. Biden, bunun üstesinden gelmenin bir anlamda koşulu olarak da, herkesi büyük Amerikan ulusunun geçmişteki başarılarına hem çalışmalarıyla  hem de dualarıyla katkı yapmaya davet ediyor.

Ve bunu konuşmasında kovid-19’dan o güne kadar hayatını kaybeden 400 bin Amerikan vatandaşı için, Capitol Hill’deki ve kendisini izleyen herkesi bir dakikalık duaya davet etmesiyle Amerikan halkı arasında birleştirici bir manevi unsur olarak bizatihi öne çıkarıyordu.

Başkanlık yemin töreninde rol alan konuşmacılardan biri Kutsal Kitab’ın Micah 4: 4 ayetinde geçen, -biraz da basitleştirerek söylemek gerekirse- “... Herkes kendi bahçesinde oturacak ve kimse onu rahatsız etmeyecek.” vurgusu, tüm farklılıklarıyla söz konusu toplumdaki bireylerin ve sosyal grupların barış, huzur ve güven ortamında yaşamalarına atıf yapıyor.

Bu barış, huzur ve güvenin salt Amerikan toplumu ile sınırlılığının gizli/açık ortada olduğu ise yine, Amerikan tarihinin yakın geçmişi ile ne denli örtüştüğüne de işaret ediyor.

Evet, bu ve benzeri söyleme, pratiklere baktığımızda karşımızda dini referansları ile kendi anlam dünyasını oluşturan bir başkan, bir ulus görüyoruz. Ancak bu referansların kişileştirilmiş, millileştirilmiş bir özellik olarak ortaya çıktığı gözlerden kaçmıyor.

Bununla birlikte, Amerika başkanı ve toplumu, toprakları üzerindeki kuruluş döneminden başlayarak giderek artan, genişleyen ve küreselleşen bağlamı ile dünya toplumları karşısında empati, tutum, anlayış, siyaset vb. yaklaşımlar sergileyip sergilemediği veya sergilediyse bunda ne denli başarılı olup olmadığı konusu üzerinde çokça durulmayı hak ediyor.

Başkan Biden’in ve peşine taktığı, tüm denmese de, Amerikan toplumunun kahir çoğunluğunun dini referanslarının dayanak noktasının bir ulus-devlet bağlamına oturdulduğu ortadadır.

Evrenselleşmeci dini anlayışı kendine has kılan ve bu anlamda kendi varlığını, toprak parçasını, toplumsal yapısını anlamlı kılan bir yaklaşımın hiç kuşku yok ki, bu topluma kazandırabileceği değerler vardır. Ve bu da zaten Amerikan sivil dini olarak karşımızda durmaktadır.

https://guneydoguasyacalismalari.com/2021/01/31/joe-biden-zamanin-testinden-gecen-amerika-ve-sivil-din-joe-biden-time-of-testing-of-the-us-and-civil-religion/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder