Mehmet Özay 11.01.2021
Son dönemde yaşanmakta olan ve yüksek öğretim kurumları üzerinden sürdürülen tartışmanın çeşitli vechelerden ele alınıp değerlendirileceğine kuşku yok. Tüm olup biten, birbiriyle çeliştiği, çatıştığı anlaşılan farklı toplumsal gerçekliklerin karşılaşması hali olduğu aşikâr.
Söz konusu
toplumsal gerçekliklerin geçmişte birbirinden kesin hatlarla ayrışmasının
yerini, bugün hatların birbirine geçişine tanık olunmaktadır. Bu çerçevede, bu
karşılaşma durumunun, diyalektik bir yapının varlığına gönderme yaptığını
söylemek gerekir.
Ortada kurumsal
varoluşsallık ile kurumsal dönüşüm çabalarının karşılaşmasından doğan, gayet
önemli bir gerilim hattının varlığı söz konusudur.
Hak, adalet,
özgürlük temelli çıkışlar kadar, yönetim, idare, kanun bağlamlarının da
kendinde bir anlamı ve geçerliliği olduğu açık seçik anlaşılıyor.
Bu kurumsallıklara
ilâve olarak, birey/ler üzerinden gündeme getirilmeye çalışılan meşruyiet
zemini oluşturma ve/ya meşruiyet zeminini kaygan kılma çabaları da gayet
popüler bağlamı ile karşılık buluyor.
Yaşanan
anlaşmazlığın giderek yoğunluk kesbetmesinin ve artan bir boyutta seyretmesinin
ardında, değerlerden neşet eden güç çatışması bulunuyor.
Bunun yanı sıra,
-örneğin üniversite bağlamında ortaya çıktığı üzere- yerleşik değerlerin ve oluşumların
kırılganlık olgusu ile yüzleşmesi onu direnç göstermeye sevk etmektedir.
Kırılganlık
boyutunun potansiyel artışı karşısında direnç kendini yineleyerek ortaya
koyarken, bunun, aynı zamanda giderek artan bir gerilime neden olduğu gözlemleniyor.
Bu nedenle, fiiliyatta
olan ve kanıksandığı intibaı veren kurumsal gerçeklik ile yasa ve yönetim
alanındaki meşruluğun iç içe geçebileceği gibi karşı karşıya gelebileceği
olasılığına da tanık olunuyor.
Bunun ötesinde, gerek
bütün bir üniversite yapısı gerekse bu yapı içerisinde kurumsal bir unsur
olarak, -örneğin rektörlük makamının-, sahip olduğu temsiliyet kabiliyeti,
değerlerin öne çıkmasına ve tartışmanın değerler ekseninde sürdürülmesine yol
açıyor.
Söz konusu
değerler çatışmasının, yukarıda dikkat çekilen kurumların tek tek gerçekliği
dışında, bunların toplumsal yapı içerisinde geniş kesimleri içine alacak
şekilde, sahip olduğu kurulu yapılarla ilişkileri dikkate alındığında gayet
anlamlı ve de normal olduğuna kuşku yok.
Bu çerçevede, üniversitelerin
tarihsel ve geleneksel olarak yapılaştırılmalarının ardındaki değerlerin, bir
başka değer skalasındaki yapı veya yapılarca aşılmak, ulaşılmak, keşfedilmek
istenmesinin doğurduğu bir çatışmanın varlığını kendini hissettiriyor.
Uzun bir geçmişe
dayanan, kendinde bir ideali ortaya koyan üniversite ve bu uzun geçmişin
ürettiği değer/ler/in, kendini farklı bir değer yapısının bizatihi kendisi
ve/ya bu değerleri temsil iddiasındaki diğer kurumların tehditi altında
hissetmesi, ortaya konulmak istenen değişimin sancılı bir sürece konu olduğuna işaret
ediyor.
Bu değişimin
minimal bağlamlarına, örneğin 1970’lerden itibaren üniversite kampüslerine
ulaşan ve farklı toplumsal kesimlere mensubiyetleriyle dikkat çeken bireylerin
varlığında tanık olunuyordu.
O dönem
itibarıyla, tek tük denilebilecek bireysel çabaların ardından ulaşılan
üniversite hiç kuşku yok ki, yeni bir toplumsallık alanı anlamı taşıyordu.
Bireyin bu
toplumsallık alanını keşfi, onu benimsemesi, ait olması ya da bunun tersi
olarak, onu keşfetmesi ancak benimsememesi ve ait olmaması ya da bunun ötesinde
onu dönüştürme edimini gündeme taşıması gibi çoklu süreçleri birarada tecrübe
etmesi söz konusuydu.
Öte yandan, kurulu
üniversite yapısı ve bu yapının oluşturduğu kurumsallaşmasıyla dikkat çeken
değer/ler kendini birey yani, öğrenci üzerinde var etme, çeşitli vasıtalarla onu
dönüştürme ve başkalaştırma formunu gizli/açık bünyesinde barındırıyordu. Bir
kurum olma hasebiyle, üniversitenin bizatihi böyle bir sorumluluğu hatta ve
hatta işlevi olduğunu söylemek gerekiyor.
Bununla birlikte,
üniversitenin bu süreçte tek başına kurumsal bir aktör olmadığı, dönüşümü kendi
iç bünyesinde yaşamasına neden olacak şekilde yeni bir tür yapılanmaya konu
olduğu anlaşılmaktadır.
Bir tür gerilimin
ortaya çıkışındaki -belki de-, doğallık kadar, bu gerilimin kırılganlık
noktasına ulaşması yerine, aksine giderilmesi yönünde karar mekanizmalarının
işletilmesi de o nispette beklenir bir durumdur. Bu noktada, yukarıda dikkat
çekilen diyalektik sürecin işlemesi beklenebilir.
https://guneydoguasyacalismalari.com/2021/01/11/degisimi-icerden-hisseden-universite/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder