Mehmet Özay 29.09.2020
Malezya’da Sabah Eyaleti’nde gerçekleştirilen seçimden sonra siyasi atmosfer şu günlerde yeniden ulusal seçime doğru bir yönelim sergilemeye başladı.
Sabah Eyaleti’ndeki
seçimi kazanan ‘Malay ittifakı’ bu başarının nedenlerini tartışmak ve muhtemel
bir benzeri seçim başarısının ulusal seçim sürecinde gerçekleştirilebilmesinin imkânlarını
ve araçlarını ortaya koymak yerine, ‘etnik ayrışma’ kavramı üzerine gereksiz polemiklerle
siyasi arenayı muğlaklaştırmaya çalışıyor. Ve bunu bugün ortaya koyan ise
başbakan Muhyiddin Yasin...
Muhyiddin Yasin’in
1 Mart 2020’den bu yana başbakanlık koltuğunda oturduğu düşünüldüğünde Maleya
siyasetinde böylesine köklü bir yer etmiş olan, ‘etnik ayrışma’ kavramına
sarılmasının bir sürpriz olmadığını söylemek gerekiyor. Ancak bu kavramın
siyasal kökenlerine kısaca değinmekte yarar var.
UMNO zihniyeti ve Malay etnik yapısı
Birleşik Malay
Ulusal Organizasyonu (United Malay National
Organization-UMNO) zihniyetinin, bu tip siyasal ve toplumsal dönüşümler
arefesinde ve sürecinde, bir başka deyişle siyasi ve toplumsal sorunlar
karşısında kararlı ve tutarlı çözüm yöntem ve araçlarını gündeme getirmek
yerine, etnik ayışma kavramına sığındığı ortada.
UMNO’nun, neredeyse
siyasi argümanlarının belirgin bir tipolojisi haline gelmiş olan, periyodik ve
stratejik olarak başvurduğu yöntemlerden biri olan etnik ‘gerilim söylemi’, gizli/açık
toplumsal gerilimi artırmaya, bir tür korku iklimi oluşturmaya ve bundan
belirli bir toplumsal çevrenin kazançlı çıkmasına yönelik bir bağlamı içeriyor.
Öyle ki, bu yöndeki
yaklaşım, ülkede etnik gerilimin hâlâ önemli bir problem olduğu imgelemine
dayanıyor. Gerçekte çatışmasız bir toplum yapısı olmadığı dikkate alındığında,
bu söylemin Malezya toplumsal yapısında da bir karşılığı olduğu ve bu tür bir
söylemin haklılık payı taşıdığı varsayılabilir.
Ancak etnik Malay siyaseti
yapan çevrelerin ve özellikle de, bu çevrenin konuşlandığı ve siyasal merkezini
oluşturan UMNO ve buna bağlı irili/ufaklı diğer siyasal/toplumsal oluşumların çatışma
unsuru açık seçik dile getirmek, var ise bu çatışmanın nedenlerini tartışmak ve
çözüm yolları aramak gibi bir yaklaşımı olmaması açıkçası, bu olgu etrafında
ortaya konan söylemin işe yararlılığı, kullanışlılığı ile bu yönde siyaset
yapmanın bir tür ‘olumsuz gelenek’ oluşturulmasına neden oluyor.
PN, siyasi mirasçı konumunda mı?
Bu yöndeki vurgu
ve söylem, bugünlerde Sabah seçimlerinde azınlık hükümeti kurmayı başaran, mevcut
ulusal hükümeti oluşturan Ulusal İttifak’ın (Perikatan Nasional-PN) doğal lideri konumundaki başbakan Muhyiddin
Yasin tarafından dillendiriliyor. Hem de, 2030 vizyonu denilen bir politik çerçevenin
hakim olduğu bir ortamda yapıyor bunu Muhyiddin Yasin.
2030 vizyonu
görece yeni bir olgu. Daha önce 2019 yılında, dönemin Umut Koalisyonu (Pakatan Harapan-PH) hükümetinin başbakanı
Dr. Mahathir Muhammed tarafından gündeme getirilen 2030 vizyoun, aslında Necib
Rezzak döneminde, 2020’de tam kalkınmışlık düzeyine erişme idealinin güncellenmesine
dayanıyor. Amaç, ülkede her kesimin daha doğrusu her etnik yapının ekonomik
kalkınmadan payını almış bir Malezya ideali.
Muhyiddin Yasin’in
gerek 2016 yılına kadar yani, Yerli
Birlik Partisi’nin (Parti Pribumi Bersatu Malaysia-Bersatu)
kuruluşuna kadar bütün bir siyasi yaşamını sürdürdüğü UMNO’da ve gerekse 24
Şubat 2020 sivil darbesinin ardından federal sultan tarafından başbakan olarak
atandığı günden bu yana, fikirleri ve icraatlarıyla UMNO’nun bu tipik
politikasına uyarlı yönde bir seyir takip ettiğine şüphe bulunmuyor.
UMNO iktidarı ve açmazlar
Oysa UMNO, ülkenin
bağımsızlığından bu yana 61 yıl boyunca ülkeyi yöneten tüm siyasi mekanizmalara
hakim, toplumu yönlendirme gücüne sahip sivil ve yarı sivil oluşumları kontrol
edebilecek ve yönlendiriebilecek yeterlilikte olmasına rağmen, bir türlü var
olduğunu ileri sürdüğü etnik problem karşısında çözüm kavuşturamamış, bu yönde
ciddi adımlar atmamış olmalarıyla dikkat çekiyorlar. Bunun hiç kuşku yok ki bir
nedeni, bu söylemin hitap ettiği Malay etnik yapısında bulduğu olumlu karşılıktır.
Muhyiddin Yasin’in,
Sabah Eyaleti seçimlerinin hemen ardından ‘etnik gerginlik’ söylemine
başvurması, Malay ittifakınca kazanılan seçim başarısının ardında, parçalı yapılarıyla
etnik Malay siyasi partilerinin birleşmelerinin gücüne gönderme var.
Bir başka gönderme
ise, seçmene yönelik bir bağlamla ilişkili. Bununla kastedilen, Malay siyasal ittifakına
oy veren Malay Müslüman çoğunluğa, verdikleri oyların neye karşılık geldiğini göstermek
onları bir kez daha bir hususa inandırmakla alâkalı. Peki 2030 vizyonu bunun
neresinde? Aslında böyle bir vizyonun varlığına Muhyiddin Yasin’in inandığını
söylemek pek mümkün gözükmüyor.
Söz konusu bu
söylemle, aynı zamanda yakında yapılacak genel seçimler için ulusal seçmen
kitlesi içinde Malay Müslüman seçmene bu örneklik üzerinden kime oy vermeleri
gerektiğini bir kez daha hatırlatmak.
Yapısallaştırılan ‘etnik gerginlik’
Söz konusu ‘etnik
gerginlik’in ardında, Malay Müslümanların ülkenin kuruluşundan itibaren var
olan ve bir türlü sona ermek bilmeyen ekonomik geri kalmışlıkları üzerinden
siyaset yapmaya tekabül ediyor.
Muhyiddin Yasin de
tıpkı daha önceki liderler gibi, benzer bir söylemle yani 1970’lerden itibaren
uygulamaya konulan Yeni Ekonomik Politika’nın varlığına rağmen, bir türlü Malay
Müslümanların, ülkenin ekonomik modernleşmesinden yeterince pay alamamalarına
yönelik eleştiri bulunuyor.
Ülkenin asli
sahipleri olma (Bumiputra) gibi kendine
özgü bir niteleme ile anılan Malay Müslümanlar, ülke siyasetinde, formel
kurumlarındaki egemenliklerine, çeşitli alanlarda uygulanan pozitif
ayrımcılıklara rağmen, ekonomik modernleşme sürecini tekrar be tekrar diğer
azınlıklar karşısında olumsuz bir yerde bulunmakla karşı karşıyalar.
Bu gerçeklik, Malay
siyasetçiler elinde kullanışlı bir aygıta dönüşmesiyle, azınlık grupların ekonomik
modernleşmedeki payları üzerinden üretilen bir siyasal gergingik fenonemi
olarak ülke gündeminde yer buluyor.
Ancak 1971’de
uygulanmaya başlanan ve 1990’da bitmesi öngörülen Yeni Ekonomik Politika, bir
başka deyişle pozitif ayrımcılığa temel teşkil eden politikalar bir türlü
bitmek bir yana, uzatılarak bugünlere gelinmesi ekonomik modernleşme
süreçlerinde Malay Müslüman etnik yapısının, şayet başarısızlık olarak
adlandırılacaksa bunun kemikleşmiş bir nitelik arz ettiğini ortaya koyuyor.
Bu nedenledir ki,
Dr. Mahathir Muhammed, Yeni Ekonomi Politika’sının uygulayıcılarından biri
olarak, yirmi yılı aşkın başbakanlığı süresince Malay etnik yapısının ekonomik
olarak ayakları üzerinde durdurmayı başaramadığını gerekçe göstererek 2002 yılı
Haziran ayında yapılan UMNO genel kurul toplantısında istifa ettiğini
açıklamıştı.
1957-1969 yılları
arasında başbakanlık yapan Tunku Abdul Rahman’ın Malay etnik yapısının ekonomik
kalkınmışlığını sağlayamadığı ve bunun neticesi olarak 13 Mayıs 1969’da başta
başkent Kuala Lumpur olmak üzere ülkenin değişik yerlerinde anarşi ortamına
neden olan ve resmi kayıtlara göre yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği etnik
çatışmadan bu yana iktidar, son birkaç yıllık süre hariç, yine UMNO ve ilgili
ittifak yapısının mensuplarının elinde oldu.
Ancak bu siyasal
yapının ne tür politikalar ortaya koyup koymadığı, ülkenin tarihsel ve
geleneksel olarak zaten doğasında var olan etnik farklılıkları ve ayrışmaları
bir potada eritebilecek bir siyasal söylem ve pratik geliştirip geliştiremedikleri
üzerinde ciddiyetle durulmayı hak ediyor.