Mehmet Özay 5 Haziran 2018
Açe
Valisi İrvandi Yusuf’un ‘yolsuzluk’ iddiasıyla gözaltına alınması, her nasılsa
Türkiye’de bir şekilde haber oldu. İrvandi’nin karıştığı iddia edilen yolsuzluk
iddiası bir yana, Türkiye’de konunun tıpkı diğer konularda olduğu gibi ele
alınış tarzı, habercilik anlayışının sınırları içinde yer alınca konuya ilgi
duyan veya konunun geçtiği habere gelişigüzel erişebilenler nezdinde nasıl
algılandığı hususu üzerinde durulmaya değer ayrı bir konu.
Vali
İrvandi Yusuf’un gözaltına alınmasına sebep olan gelişme Orta Açe’de Bener
Meriah adlı yönetim merkezi belediye başkanı Ahmadi’den alt yapı çalışmaları için
söz konusu bölgeye ayrılan bütçeden yüzde 8’lik komisyon alması olduğu ileri
sürülüyor. Söz konusu paranın İrvandi’ye yakın isimler ile Bener Meriah
belediye başkanına yakın isimler arasındaki transferini takibe alan Yolsuzlukla
Mücadele Kurumu’nun (Komisi Pemberantasan
Korupsi-KPK)
KPK görev başında
Bu
gelişmenin ardından Banda Açe’de emniyet tarafından gözaltına alınan İrvandi,
aynı gün Cakarta’da KPK merkezine götürülmesinin ve ilk soruşturmanın ardından gözaltı
süresi 20 güne çıkartıldı. İrvandi Yusuf’un bu denli ulusal ve ardından
uluslararası medyaya yansımasının nedenine değinmekte fayda var.
İrvandi
Yusuf, 2005 yılındaki barış sürecinin ardından, henüz eyalet temelli yerel
partilerin kuruluş süreci tamamlanmadığından bağımsız olarak seçimlere katılmış
ve yardımcısı Muhammed Nazar ile birlikte Açe’de 2007-2012 yıllarında valilik
görevinde bulunmuştu. Bu seçimle birlikte, İrvandi-Nazar ikilisi, sadece modern
Açe tarihinde değil, Endonezya siyasal tarihine de bir eyalette bağımsız
adaylar olarak seçilmeleriyle tarihe geçmişlerdi.
İrvandi
Yusuf, 2017 yılında yapılan eyalet valilik seçimlerine bu sefer ulusal çapta faaliyet
gösteren Demokrat Parti adayı ile girmeyi tercih etmiş ve başarılı olmuştu.
Bununla birlikte, İrvandi Yusuf’u ülke çapında ve hatta Endonezya ile yakinen
ilgilenen ülkelerdeki belli kesimler nezdinde tanınmasını sağlayan valilik
süreçleri değil, aksine çatışma döneminde oynadığı roldü. Dönemin bağımsızlık
hareketi olan Açe Özgürlük Hareketi’nin (Gerakan
Aceh Merdeka-GAM) sivil kanadında liderlerden olan İrvandi, Endonezya
merkezi hükümetiyle 2005 Ocak ayında Helsinki’de başlayan ve 15 Ağustos 2005’de
anlaşmayla biten süreçte de hareketin lider kadrosuyla birlikte görüşmelerde
yer almıştı.
Yolsuzluk olgusu
meşrulaştırılırken
İki
gündür Açe’de sosyal medyadan başlayarak eyalet ve Endonezya ulusal basınına ve
ardından bazı uluslararası basına kadar yansıyan gelişme Endonezya’yı şu veya
bu şekilde takip edenler için bir sürpriz değildi aslında. Yolsuzluğun,
özellikle yerel yönetimler ile devlet bürokrasisinin neredeyse her boyutunda
var olduğu ve bu anlamda toplumda gizli-açık bir meşruiyet zemininin oluştuğu
gerçeğine karşılık, ülkede faaliyet gösteren KPK kimi zaman ya ihbarlar veya takipler
sonucu saptadığı yolsuzluk vakıalarına da tanık olunmaktadır. Sadece KPK da
değil…
Buna
ilâve olarak, emniyet genel müdürlüğü içerisinde de yolsuzlukla mücadeleden
sorumlu bir birimin olduğu ve zaman zaman bu iki kurum arasında çatışmanın yaşandığı
da bilinmektedir. Aslında birden fazla kurumun söz konusu bu toplumsal hastalık
üzerine eğilmesinin pozitif yönleri üzerinde durulması gerekirken, bu iki kurum
arasında çatışmanın bulunması, bunun ardında ne gibi ilişkiler ya da çıkar
çatışmalarının olabileceğini düşündürtmüyor değil.
İşin
öte yanında, KPK’nın kurulmasına sebep ise, otuz iki yıllık iktidarında
yolsuzluğun kurumsallaşmasında başat rol oynayan Suharto hükümetlerinin
ardından KPK’nın kurulmasının görece yakın bir geçmişe dayandığını
hatırlatalım. Bugün İrvandi Yusuf’un gözaltı ve muhtemelen ardından
yargılanmasına sebep olan komisyon alma olgusu, Suharto’nun kurduğu Golkar -ki yıllar
boyunca ülkeyi bu parti vasıtasıyla yönetmişti- adlı siyasi partinin her projeden
belirli oranda komisyon alması gibi ülke genelinde bu olgunun meşruiyet zemini
bulmasında önemli bir araç olmuştu.
Yolsuzlukla
ilgili tüm gelişmelerin örneğin bakanlar ve/ya meclisteki çeşitli komisyonlar düzeyinde
büyük meblağları içerecek şekilde söz konusu olduğunda uluslararası medyada bir
şekilde karşılık buluyor. Ancak bu sefer bir eyalet valisinin, görece düşük bir
meblağa tekabül eden ve toplam 1.5 milyar Rupiah olduğu ifade edilen komisyon nedeniyle
medya ağlarında yer aldı ve almaya devam ediyor. Açe’yi yakından tanıyan
çevrelerin ifadesine göre, olayın ortaya çıkartılmasına sebep İrvandi’nin
yanındaki görevlilerden birinin ihbarına dayanıyor olması önemli.
Açe’de niçin
yolsuzluk var?
Ancak
bu ihbar yapılmamış ve bu yolsuzluk vakası ortaya çıkartılmamış olsaydı bile,
ülke genelinde ve özelde Açe’de yolsuzlukların gündeme getirilmesi dün
gerektiği gibi bugün de bir zorunluluk arz etmektedir. Öyle ki, daha bu ay
içerisinde yani, Haziran’ın 13’ünde Açe’de sosyal medyada gündeme gelen
yolsuzluk hikâyesi oldukça manidardı. Açe eyalet yönetimi eğitim fonundan
çeşitli partilere mensup toplam 25 vekile verildiği belirtilen liste oldukça
çarpıcıydı. Bununla birlikte, yine Açe’yi yakından tanıyan bir kaynağın
belirttiğine göre, bu eğitim fonuyla ilgili yolsuzluğun en azından tsunamiden sonra
başlayan süreçle birlikte konuşulmaya başlandığı da ortaya konuluyordu.
Açe
Valisi özelinde söz konusu vakasının önem arz etmesinin bir diğer nedeni, bu
hadisenin Endonezya genelinde İslami hükümlerin uygulanageldiği bir eyalette vuku
bulmasıdır. Toplumda temel barış ve huzur prensipleri ile adalet olgusunun
yerleştirilmesini hedefleyen İslami hükümlerin Açe de dahi bazı ciddi sınırlılıklara
konu olması, bu hükümlerin bazı cinsel temalı konularla bağımlı kılınması
konusundaki eleştirilerimizi hem Açe’de çeşitli ortamlarda hem de kimi zaman
yazılarımızda dile getirmiştik.
Hatta
daha birkaç hafta önce, Açeli birkaç öğrencinin ziyareti sırasında bizleri Ekim
ayında Açe’de yapacakları bir etkinliğe davetleri çerçevesinde programlarının
içeriğini eleştirmiş ve Açe toplumunun önceliğinin yolsuzluk olduğunu
belirterek tsunamiden bu yana eyaleti saran ve hatta çeşitli kurumlar
vasıtasıyla uluslararası boyutlara da ulaşan bu durumun Açe toplumunun tüm
birimlerinin el birliğiyle çözüme kavuşturulması konusundaki yaklaşımımızı devam
ettirmiştik.
Çözüm içerde
Açe’de
sorunun tüm netliğiyle ortaya konulması gerekiyor. Öyle ki, bir yanda İslami
hükümler uygulanıyorken öte yandan, yolsuzluk ve benzeri toplumsal
adaletsizliklerin devam ediyor oluşu; bir yanda eyaletin sosyo-ekonomik düzeyi
ülke ortalamasının altındayken öte yandan tsunamiden bugüne kadar geçen 14
yıllık süre zarfında, büyük miktarlarda ulusal ve uluslararası yardım ve
desteklere rağmen, neredeyse her türlü alt yapı ve üstü zenginliklere sahip
eyalette üretim süreçlerinde arzu edilir bir yapılaşmanın oluşturulamamış
olması ve üstüne üstlük ulusal düzeyde seyreden yolsuzluk vakalarında eyaletin,
neredeyse ilk sıralarda yer alması gibi bir tuhaflıklara bir çözüm bulunması
gerekiyor.
Bu
sorunun öncelikle Açe toplumunun bir sorunu olduğu ileri sürülebilir. Bunda hem
fikir olmamak için bir neden yok. Üstüne üstlük tarihte hem bölgede hem de çeşitli
bağlamlarda kendine küresel yer edinmiş, geniş Malay dünyasının öncü ve model
bir devleti sıfatını taşımış Açe’nin, tüm tarihi birikimlerine sırtını çevirip,
sıradan bir toplummuşcasına hareket etmesinin anlaşılabilir bir yönü
bulunmamaktadır. Endonezya toplumunun çeşitli kesimlerince yazıya konu olan
gelişme çerçevesinde Açe üzerinden Müslüman toplum üzerine eleştirel yaklaşan
seküler ve gayri-müslim kesimlere de ‘adalet’ örneğini sunacak bir yolsuzlukla
mücadele programını Açe’de ve Açeliler tarafından ortaya konması gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder