Mehmet Özay 22.07.2018
Nusantara’nın
kuzeyinde Açe bölgesinde bulunmuş, hasbel kader Açe’nin yakın ve uzak tarihine
dair birşeyler öğrenmeye çalışmış bir kişi olarak Snouck Hurgronje’nin
mezarıyla karşılaşmak ne anlama gelir diye bir soru sorabilir miyim kendime? Hurgronje
döneminin değil, Nusantara tarihi ele alındığında tüm dönemlerin en önemli
oryantalisti olmasıyla dikkat çekerken, sadece eserleriyle kendini ortaya
koymuş ve nesnesi kıldığı bir toplumu ve coğrafyayı anlamlandırmış değil.
Aksine, bunun ötesinde fiili olarak bizatihi döneminin sömürge yönetimi
politikalarında yer almış, Hollanda sömürge yönetiminin din ve kültür işlerinden
sorumlu tutulmuş biridir Hurgronje.
Hani şu iki
ciltlik, Felemenkçe kaleme aldığı ardından, 1906 yılında İngilizceye çevrilen Açe
sosyal-antropolojisinin vazgeçilmez kaynağı. Tabii, Hurgronje’ın Açe
topraklarında sadece dokuz ay gibi kısa bir süre kalmasına rağmen, bu donanıma
nasıl eriştiğini ancak süreç içerisinde başka kaynaklara ve dönemin
etkileşimlerine bakarak anlamlandırmak mümkün olabilir.
Hac konusu üzerinde
çalışmalara konuşlanmakla birlikte, aklına Nusantara düşüncesi yer etmeye
başlamasıyla birlikte, yollara düşen Hurgronje’nin, bir Müslüman kimliğiyle sadece
yaklaşık dokuz ay gibi kısa bir süre Cidde ve Mekke’de bulunurken başta
Açeliler olmak üzere bölge hacılardan topladığı bilgiler elbette kayda değer
bir nitelik ve önem arz ediyordu. Ancak öyle anlaşılıyor ki, daha Kutsal
Topraklar’a nüfuz etmeden önce, hangi konuda ilerleyeceğine karar vermiş ve
akabinde Leiden’daki kütüphaneyi epeyce bir arşınlamış olmalı diye düşünüyorum.
Böylece, Açe ve Malay
Takımadaları’nın geneli hakkındaki ilk çalışmalarını daha Hollanda’dayken ortaya
koymuş olmalı. Akabinde sömürge yönetimine danışman olarak atanması onu bizzat Açe
topraklarına sürükledi. Yine tıpkı Hicaz bölgesinde olduğu gibi, burada da aşağı
yukarı dokuz ay gibi bir süre kalması herhalde bir tesadüf olmalı. Ardından uzun
yıllar sömürge başkenti Batavya’da görev yapan Hurgronje, tüm süreçlerde elde
ettiği verileri biraraya getirmek suretiyle yukarıda dikkat çektiğim
çalışmasını ortaya koydu. Ve bu eser bugüne kadar da bölgeyi çalışanlar için
başucu kitabı olmayı sürdürmüştür.
İşte böyle bir ‘şahsın’
yaşadığı mekânda bulunurken, mezarını ziyaret etmemek olmaz diyerek bir sabah
yola çıktım. Yola çıktım dediğim, zaten aynı mahalde bulunduğumdan ziyaretimi
bu belirli güne denk getirmemden kaynaklanıyor. Üniversite binalarının ve kiliselerin
olduğu birbirine kanallarla ve daracık sokaklarla iliştirilen tarihi mekânda pedal
çevirirken, gps yerine, son derece insani ve iletişime açık yolu tercih ederek
küçük işletmelerinin önünde öğleden sonrası menüsü için bir şeyler doğrayarak hazırlık
yapan orta yaşlarda bir çifte yaklaşarak -tahminimden hareketle- buralarda bir
mezarlık olduğunu ve tarif edip edemeyeceklerini sordum.
Nezaketime aynı şekilde
karşılık almanın memnuniyetini bir an içimde hissettim. Tarif bir yana,
hanımefendi yerinden kalkıp bisikletini alarak bana bizzat mihmandarlık yaptı. “Önce
size bir iki yer göstereceğim. Ardından mezarlığı…” dedi. Dar sokakları geçerek
beni bir binaya getirdi. Burasının Reformcuların yakıp yıkmasından kurtulan nadide
yerlerden biri olduğunu ve bugünse artık bağlı bulunduğu vakıf tarafından
binaların kiraya verildiğini söyledi. Burası Hollanda’nın en eski cam
işlemelerinin olduğu ‘şapel’e ev sahipliği yapıyor. 1492 yılında Saint Anne
Sadaka Evi adıyla kurulmuş.
Ardından yine
birkaç sokak ötede bir başka mekâna geçtik. Burası da kuruluşu 1664’e
tarihlenen bir sadaka evi… İşte Leiden kampüsünü çevreleyen tarih böylesine
kadim bir geçmişe sahip. Tabii mekânlar bu ziyaret ettiğim iki bina ile sınırlı
değil elbette. Ancak bu Snouck’un mezarına girizgâh olması anlamında önemli. Katolik
bir geçmişten, Reformasyona, oradan sömürgeciliğe geçiş yapan Felemenk devletinin,
Malay Müslüman dünyasının döneminin tek bağımsız devleti diyebileceğimiz Açe
topraklarındaki istilası ve bu istilanın onlar adına başarıyla gerçekleşmesindeki
rolüyle Snouck Hurgronje önemli bir isim.
Bu kısa
ziyaretlerle bir yandan da mezarlığa doğru yaklaştığımızı fark ediyordum. Hanımefendi,
yolu gösterirken, bende bu kısa ancak önemli ziyaretler için kendisine teşekkürleri
sundum. Mezarlık uzun bir yolun tam sonundaydı. Demir kapısı açık, ancak gireni
çıkanı olmayan bir mekân… İşte şehrin De Waard bölgesindeki mezarlığındayım…
Girişinde herhangi
bir yazının bulunmadığı mezarlık sanki kendi haline bırakılmış bir izlenim
bırakıyordu insanda. Biraz da bu intibayı olumsuzlar şekilde, hemen sağ tarafta
mezarlık haritası gözüme çarptı. Haritada A, B, C vs. şeklinde belirtilen
parsellerde numaralandırılmış mezarlar yer alıyordu. Her bir numaranın yanında mezarda
yatan kişinin adı ve mesleği yazılmış.
Bundan
anlaşılacağı üzere De Waard mezarlığı genel halka açık bir mezarlık olmaktan
öte, hayattayken seçkin işler yapmış, ulusuna devletine faydalı olmuş müzisyen,
sanatçı, bilim adamı vb. şahsiyetlere ayrılmış. Tabloda yer alan kısa bilgiye
göre, Reform kilisesi tarafından 1813 yılında açılan mezarlık, kilise bahçesine
gömü işleminin yasaklanması üzerine 1829 yılından itibaren şehrin önde gelen
zevatı buraya defnedilmeye başlanmış. Tabloda yazıldığı şekliyle söylemek
gerekirse mezarlıkta 69 mezar yer alıyor. Tabii 69 diyorum, ancak bu listedeki
isimlere göre. Ancak her mezarda üç, dört kişinin bulunduğunu mezar
taşlarındaki isimlerden çıkartmak mümkün. Dolayısıyla bu sayı mezarlıktaki
gerçek sayısı yansıtmıyor.
Snouck’unki de
bunlardan biri ve yer numarası 168B. Tam adı Christiaan Snouck Hurgronje, işi
Arapça uzmanı ve İslamist olarak belirtilmiş. Ve yaşadığı evin adresi de
yazılmış: Snouck Hurgronjehuis Rapenburg 61.
Birkaç dakika
sonra, A parselinin tam köşesinde bulunan Snouck Hurgronje’nin mezarının
başındayım. Açe’nin belki son yüzyılına damgasını vurduğunu söylemekle
abartmayacağımı düşündüğüm Snouck’un mezarı… Ürperiyorum bir an ve birkaç adım
geriye atıyorum kendimi istemsiz bir şekilde. Banda Açe’de Hollanda Mezarlığı’nın
düzen, intizam ve bakımlılığını hatırlayınca biraz üzülmedim değil. Hollandalılar,
kendilerine bunca emeği geçmiş bir adamın bırakın ayda yılda bir her gün gelip
mezarını süslemeleri gerekirdi diye düşünüyorum. Ancak Snouck öyle anlaşılıyor
ki, Leiden ve Hollanda yönetimi tarafından çoktan unutulmuş bile…
Protestanlaşmanın
bir yönelimi olsa gerek, sadece Snouck’un mezarı değil tüm mezarlık sade. Haç
ise bir iki tane var. İsimlerin kazılı olduğu devasa mezar taşları dikine
değil, toprak üzerine gelecek şekilde yerleştirilmiş. Snouck’un mezar taşında
dört kişinin adı var: 1)Anna Catharina Snouck Hurgronje, doğum-3 September
1859/vefat-5 Eylül 1880; 2)J. J. Snouck Hurgronje, doğum-15 Haziran
1819/vefat-12 Şubat 1892; 3) Jacobine Julie, doğum-1 Aralık 1850/vefat-12 Şubat
1892; 4) Christiaan Snouck Hurgronje, doğum-8 Şubat 1857/vefat-26 Haziran 1936.
Snouck,
Takımadalarda’ki danışmanlık görevinden döndükten sonra, Leiden
Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Ancak Takımadalar’daki
çeşitli kişilerle yazışmalarını sürdürdü. Ve 29 Nisan 1936 tarihinde vefat etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder