Mehmet Özay 19.05.2018
Malezya’da
muhalefet koalisyonunun, 62 yıldır iktidarda olan ulusal ittifak hükümetine
karşı 9 Mayıs seçimlerinde elde ettiği başarının sıradan bir değişim olmadığı
aradan zaman geçtikçe daha iyi anlaşılacaktır. Türkiye’de bölgeye yönelik siyasi
ve toplumsal ilginin azlığına rağmen, İslam coğrafyasının önemli bir bölgesi
olduğuna kuşku olmayan Malay dünyasını temsil kabiliyetindeki Malezya
Federasyonu’nda yaşanmakta olan değişim kuşkusuz ki göz ardı edilemez.
Kültürel zenginlikten siyasal paylaşıma
Malezya turizm
bakanlığınca yıllar önce ortaya atılan “Malaysia truly Asia”, yani “Malezya,
tam anlamıyla Asya” sloganının temeli, bu ülkenin etnik ve dini çoğulculuğunun
oluşturduğu kültürel zenginliğe referans yapıyordu.
Ancak turizm gibi
modern bir kurumun yaygınlaştırılarak ekonomik bir değere dönüştürülmesi
anlamına gelen çoğulculuk kültürünün, ülkenin toplumsal birliği ve siyasal
yapılaşmasındaki karşılığı 9 Mayıs seçimlerine kadar hiyerarşik ve kesin
belirlenimlere konu olmuştu. Turizm faaliyetlerinin geliştirilmesinde
birbirleriyle neredeyse eşit konumda görülen etnik ve dini kültürel yapılar,
siyasal ve toplumsal temsiliyetler ve imkânlar ölçeğinde karşı çıkılması mümkün
olmayan unsurlara tekabül ediyordu.
Bumiputra ve Ötekiler
Adına bumiputra yani, “bu toprakların asıl
sahipleri” anlamına gelen kavramın şekillendirdiği bir siyasi ve toplumsal
yapılaşma 62 yıllık modern Malezya Federasyonu adı verilen devlette temel ve
başat bir belirleyici unsur olarak işlev gördü.
Bumiputra, demografik
yapının özellikle Malay Müslüman toplumu oluşturan kesimi için kullanılan ve
kültürel bir içerikten ziyade siyasallaşmış bir kavram. Bununla birlikte, Malay
Müslüman nüfusun genel nüfus oranı içerisindeki yüzde ellilerin biraz üstünde
kalan kritik konumu bu yüzde oranının artırılmasını zorunlu kılıyordu.
Bir başka deyişle,
geniş nüfus yapısı içerisinde Malayları daha geniş bir topluluk olarak
gösterebilmesine imkân tanıyacak şekilde, başta Sabah ve Sarawak Eyaletleri
olmak üzere ülkedeki diğer irili ufaklı tüm ‘yerli’ toplulukları da bu kavram
içine dahil edildiği görülür.
Malay nüfusu
üzerinden bir devlet yapısı teşkil etme gerekliliğinden kaynaklanan bu etnik
siyasallaşmanın kökenlerini hiç kuşku yok ki, İngiliz sömürgeciliği dönemindeki
nüfus hareketlerinde aramak gerekir.
19. yüzyıl bir
yana, 20. yüzyılda o dönemki adıyla Malaya topraklarındaki madencilik başta
olmak üzere, kauçuk, palmiye plântasyonlarındaki üretim süreçlerinin dönemin küresel
taleplere paralel olarak gelişme göstermesi, şehirleşme vb. süreçler iş gücü
ihtiyacını artırırken, İngiliz sömürge yönetimi çareyi Çin ve Hindistan’dan yapılan
kontrollü göçlerde buluyordu.
Savaş sonrası bağımsızlık ve siyasallaşan etnisite
Ancak bu sürecin
tahmin edilmeyen bir sonucu, 2. Dünya Savaşı’nın yani, Pasifik Savaşı’nın
bölgeyi sarmasının akabinde, varlığını devam ettirmek isteyen İngiliz
sömürgeciliğine karşı başlatılan Malay milliyetçiliği ve ardından gelen
bağımsızlıkçılık hareketi ülkede vatandaşlık sorunu gibi ciddi bir konunun
gündeme taşınmasına neden oldu.
O dönemin
şartlarında, İngiliz sömürge yönetimi bu toprakların siyasi geleceğini eğitim,
nitelikli iş gücü vb. modernleşme süreçlerinde görece geri kaldığı ileri
sürülen Malay Müslümanlara terk etme yanlısı değildi. Öte yandan, Malay
Müslümanların kendilerini bu toprakların asıl sahipleri konumunda görmeleri ve
bunu siyasi varlıklarına dair bir gerekçeye dönüştürmeleri, sömürge yönetimi
ile başta Malay Müslümanlar olmak üzere diğer etnik azınlıklar arasında siyasi
pazarlıkları zorunlu kılıyordu.
Çin etnik
kökenlilerin başını çektiği komünist gerilla hareketinin başladığı 1948 yılı, aynı
zamanda bağımsızlık sürecinin de gündeme geldiği dönemdir. Bu bağlamda, İngiliz
sömürge yönetimi, sadece Malaya topraklarında neşet eden komünist yapılanmanın
önüne geçme adına hareket etmiyordu. Aynı zamanda daha geniş bir coğrafyada
yani, Hint-Çini ve geniş Malay dünyasını oluşturan Takımadalar’da potansiyel
bir tehdit olarak gelişen komünizmin önünü alma gibi daha bölgesel bir amaç da
güdüyordu.
Bu süreç, Malaya
topraklarında bağımsızlık yöneliminde gecikmeye yol açan faktörlerden biri
olduğuna kuşku yok. Öte yandan, bu topraklardaki demografik dağılımın nasıl bir
siyasal yapılaşmaya evrileceği sorunsalı da bu gecikmede pay sahibi oluyordu.
Bu dönemde, UMNO
ve göçmen Çinli toplumun bir çatı altında toplandığı Malaya Çin Birliği (Malaya Chinese Association-MCA) arasında
kurulan ‘ittifak’ yapısına bir süre sonra Hindistan kökenli göçmenlerin kurduğu
Malaya Hindistan Kongresi (Malaya Indian
Congress-MIC) eklendi.
Ulus-devlet inşası?
Bu noktada, 1963’de
kadarki adıyla Malaya Federasyonu, 1963’den itibaren Malezya Federasyonu olan
bu devlette önemli değişim süreçleri bugün yaşanan değişimi anlamlandırmada bir
araç işlevi görecektir.
UMNO’nun kurucusu Dato
Onn’un parti başkanlığından ayrılması (1951); Singapur, Sabah ve Sarawak’ın
Malaya Federasyonu’na katılması (1963-1965); seçimlerin ardından ekonomik
paylaşımda adaletsizlik nedenli ortaya çıkan anarşi ortamı ve akabinden gelen
ulusal güvenlik hükümeti (1969-1971) ve dördüncü başbakan Dr. Mahathir Muhammed’in
kalkınmacı modernleşme süreçlerine başlaması (1981) gibi bu ülkenin ulus-devlet
yapılaşmasını yeniden inşa süreçlerinde Malaylılık öncellenmesi üzerine inşa
ediliyordu.
9 Mayıs seçimlerine
hazırlık sürecine bakıldığında, muhalefet bloğunu oluşturan farklı etnik
temelli partiler şeffaf ve yönetilebilir bir siyasal yapının ve bunun toplumsal
karşılığının ortaya çıkması idealleri çerçevesinde biraraya geliyordu.
Statükonun
değişimi
Temellerinin 2008 ve 2013
seçimlerinde atıldığı bu siyasi yapılaşma, 62 yıllık statükonun ve bu
statükonun belirleyicisi ve devam ettiricisi UMNO’nun iktidarını sonlandırdı.
Yaşanan söz konusu bu değişimin
ilk nüveleri, 1940’lı yılların sonlarında Dato Onn parti içinde yeni bir
yapılaşmaya yol açacak düşüncesinde ortaya çıkıyordu. Bugün Malezyalılaşma
çabaları olarak değerlendirilebilecek bu siyasal değişim, Malezya’nın hem içerde
hem dışarda önünü açabilecek bir potansiyeli içinde barındırıyor.
Hiç kuşku yok ki, bu
sürecin yönetilebilirliği 80’li ve 90’lı yıllardaki ekonomik kalkınmacılığı ile
model ülke olarak sunulan Malezya’nın, toplumsal ve siyasal dinamiklerini
harekete geçirmesiyle en azından kendi bölgesinde yeni bir tecrübeyi hayata
geçirmesi anlamı taşıyacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder