28 Ağustos 2015 Cuma
Malezya’da Kriz Derinleşiyor / Crisis in Malaysia Deepens
Mehmet Özay 27
Ağustos 2015
Malezya skandal üstüne skandalla sarsılıyor... Son dönemde yaşanan
siyasi ve buna eklemlenen ekonomik -veya hangisinin diğerinin önünde yer aldığı
pek de belli olmayan- kriz(ler), 30 Ağustos’daki bağımsızlık günü
kutlamalarının buruk geçeceğini ortaya koyuyor. Çin’de başlayan ve neredeyse
tüm Doğu ve Güneydoğu Asya borsalarını etkileyen düşüş en çok Kuala Lumpur
Borsası’nda kendini gösteriyor. Zaten bir yılı aşkın bir süredir Dolar
karşısında sürekli değer yitiren Ringgit de %24’lük kayıpla son on yedi yılın
en düşük seviyesinde. Özellikle Merkez Bankası başkanı Zeti Akhtar’ın 1997-98
Güneydoğu Asya mali krizi sonrasında kayda değer yapıcı rolüne güvenenler, şu
ana kadar umduklarını bulabilmiş değiller. Kaldı ki, Zeti Akhtar’ın adının ‘1
Malezya Kalkınma Fonu’yla (1MDB) ilgili gelişmelerde geçmesi de, bir başka
mucizevi ekonomik çözümü ortaya koyup koymayacağı konusunda şüphe doğuruyor.
Önce iç piyasalar, ardından da dış piyasaların ülke ekonomisine yönelik
güveni yitirmesinde kuşkusuz ki, 1MDB’de bir türlü sonuçlandırılamayan
yolsuzluk iddialarının payı küçümsenmemeli. Hele hele bu fonun Başbakan Necib
bin Razak’ın başında olduğu bir kurulca, genel anlamda şeffaflıktan uzak
yönetimi, buna ilâve olarak para akışlarındaki gizlilik ve bu meblağın en
azından bir bölümünün Başbakan’ın banka hesaplarına aktarıldığı iddiaları haberi
son dönemde yaşanan ekonomik skandalların bazılarını oluşturuyor. Söz konusu
fon çerçevesinde bunca gürültü patırtının çıkmasında, Başbakan’ın aynı zamanda
Maliye Bakanı olmasının da bir rolü olsa gerek...
Başbakan’ın hesabına aktarılan meblağ konusunda açılan soruşturmalar ve
kamuoyu baskısı “Para halkın parası değil, Arap ülkelerinin ‘yardımı’” veya
“Halkım için kendi hesabıma aktardım” türü söylemlerin neşet etmesine neden
oldu. Ancak şeffaflığın temel değerlerden biri kabul edildiği demokratik yönetimlerde
böylesi demeçlerin bir karşılığı bulunmuyor. ‘Arap yardımının’ İşid’le mücadele
için Malezya’ya aktarılması kadar, 2013 seçimlerinde ‘uygun şekilde kullanılıp
kullanılmadığı iddiaları, Başbakan’ın hesabındaki meblağın bir süre sonra
Singapur’da bir başka hesaba devri ile İsviçre
ve Singapur bankalarının para transferindeki rolüne dair ilgili
ülkelerce yapılan soruşturmalar polisiye vakaları aratmayacak bir heyecan
düzeyinde seyrediyor. Bu iddiaların tam da ortasında İç İşleri Bakanı ve
Başbakan yardımcılığına atanan Ahmed Zahid Hamidi’nin, bu paranın bir Arap
ailenin UMNO’nun 2013 seçimlerini kazanması ve sünni inancın savunucusu olması
nedeniyle verildiğine tanık olduğunu söylemesiyse, sadece hükümeti değil,
devlet egemenliğiyle ilgili başlı başına problemli bir durum ortaya koyuyor.
Kaldı ki, bu fonla ilgili Başbakan ve Merkez Bankası başkanının da
içinde olduğu yetkililer hakkında yürütülen soruşturmaların kilit isimlerinin
“işlerine son verilmesi de” siyasi istikrarsızlığa ancak “körük olma” işlevi
gördü ve görmeye devam ediyor. Öyle ki, tam bir ay önce Başbakan Necib bin
Razak, “1 Malezya Kalkınma Fonu’yla ilgili gerçeklerin açıklanması” çağrısını
yüksek sesle dile getiren yardımcısı ve Milli Eğitim Bakanı Muhyiddin Yasin’i
görevden aldı. Böylece 1998 yılında Enver İbrahim’den sonra görevden alınan
ikinci Başbakan yardımcısı olarak tarihe geçti.
Sadece hükümet içinde değil, söz konusu fonu araştırmakla yükümlü
kurumlardaki üst düzey bürokratların da yerlerinden olması ekonomi yönetiminden
öte anlamlar ifade ediyor. Bu sürecin gelip dayandığı nokta ise, muhalefet
kadar iktidar ve UMNO çevrelerinden kişi ve grupların da, parlamentoda Başbakan’a
güven oyu oturumunun yapılması çağrısında birleşiyor olmasıdır. Nisan/Mayıs
aylarında yapılması plânlanan UMNO genel kurulunun Sonbahar’a ertelenmesi, UMNO
içerisinde hoşnutsuzların ikna seanslarına alınması olarak yorumlanıyor. Bu
süreçte başı çeken ise kurt politikacı Dr. Mahathir Muhammed. Devlette işlerin
nasıl yürü/tül/düğünü herkesden daha iyi bilen Dr. Mahathir, sürekli yeni iddialarla
ve sorularla Başbakanı köşeye sıkıştırmaya ve dolayısıyla gündemi belirlemeye
devam ederken, Başbakan’la arasında açılan ‘makas’, onu giderek daha çok
muhalefet çevreleriyle ortak hareket etmeye sevkediyor.
Ekonomi ve siyasi çevrelerde bunlar olup biterken, acaba ülkenin
‘sultanları’ ne karşılık veriyor bu gelişmelere diye sorası geliyor insanın. Bu
noktada da, gene Cohor Sultanı’ndan başkasının sesi gür çıkmıyor. Daha geçen
gün, Sultan İbrahim, “yasalara göre bu gibi konularda sınırlarımı biliyorum,
ancak halkımın (gene burada vurgunun ‘Cohor halkı’ olduğu hatırlanmalı)
sıkıntılarına da çözüm bulmak vazifem” minvalinde bir açıklamayla
Putrajaya’daki gelişmelerden hiç de memnun olmadığını bir kez daha dile getirdi.
Sultanlar demişken... Anayasaya göre, Başbakan’ın görevine son verecek girişim,
ancak “ulusal sultan”ın elinde. Ancak bugüne kadar Sultan Abdülhalim Şah’dan
bir demeç sadır olmuş değil.
Bugün yaşanan siyasi ve ekonomik çalkantının kuşkusuz ki, yakın ve görece
uzak geçmişle bağlantılı sebepleri var. İlki, 2013 yılında yapılan 13. Genel seçimleri
sonrasında UMNO’nun parlamentoda üçte iki çoğunluk sağlayamaması oldu. 2008
seçimlerinin de UMNO için bir hezimet olduğu hatırlandığında, aslında bunun
yeni bir durum olmadığı görülür. Ancak yeni olan, 2009 yılında Başbakanlık
koltuğuna oturan Necib bin Razak’ın dört yıllık iktidarı boyunca ülkede ‘ulusal
birliği’ tesis noktasında Çinli ve Hintli azınlık grupları kadar, şehirli/orta
sınıf Malay seçmeni kucaklayacak bir çaba ortaya koymasına rağmen, seçimin UMNO
hanesine başarı olarak yansımamasıydı. Öte yandan, bu seçimde muhalefet
bloğunun genel oyların çoğunu almasının hükümet üzerinde yarattığı baskı, çatışmacı
ortamı artıracak denli muhalefeti temsil eden sivil kesimleri etkileyecek
şekilde geri döndü. Hükümet/UMNO çevrelerinin bu yöndeki siyasi stratejilerini herhalde
en nazik ifadeyle ‘siyasi kıskançlık’ veya ‘siyasi böbürlenme’ olarak
yorumlamak mümkünse de, geniş toplum kesimleri nezdinde kaybedilen güvenin UMNO’nun
siyasi varoluş sorununa dönüştüğünü söylemek bile mümkün. Çünkü UMNO’nun salt
sıradan bir siyasi hareket değil, aksine ‘Malay ırkının-sultanın ve Malay
dilinin’ hamisi olmak gibi yüce bir ideal etrafında örüntülenmesi gerçeğini her
an akılda tutmak gerekir.
İkincisi ise, 1997-98 Güneydoğu Asya ekonomi krizinin katalizör işlevi gördüğü
toplumsal dalgalanmanın siyasi yapıda, örneğin Endonezya’da Suharto rejiminin
sona ermesi gibi, görece yumuşak bir rejim değişimine kapı aralayamamış
olmasıdır. Ancak bu, ülkede hiçbir şey olmadı anlamına da gelmiyor. Bu noktada,
örneğin UMNO içerisinde Enver İbrahim’in Başbakan yardımcılığının yanı sıra,
partiden de ihracı ve hapsedilmesine konu olan kırılmalar, akabinde güçlü bir ‘reform
hareketinin’ doğmasına yol açtı. Değişen siyasi iklim nedeniyle, ‘temiz
yönetim-temiz toplum’ sloganı, özellikle 2000’li yılların başından bu yana
siyasal ve toplumsal yaşamının odağındaki yer almaya devam ediyor.
58 yıl gibi görece kısa modern siyasi tarihinde önemli bir kalkınma
hamlesi gerçekleştirmiş bir ülke olan Malezya, bu süreçte başat gücünü omurgasını
Birleşik Malay Ulusal Birliği’nin (UMNO) oluşturduğu bir siyasi yapının
hakimiyetine konu olmasıyla dikkat çekiyor. Bununla birlikte, kalkınma
olgusunun, geniş toplum kesimlerinin siyasi ve ekonomik haklarına ne denli
katkı yaptığı yaşanan tüm bu gelişmelerden anlaşılabiliyor. Michael
Liefer’ın 1960’lı yıllarda Malezya Federasyonu’nun kurulması sürecinde kaleme
aldığı “Anglo American Differences Over
Malaysia“ başlıklı makalede dile getirdiği
üzere, bölgede istikrarın başat aktörlerinden biri olması arzu edilen Malezya
epeyce bir süredir istikrarsızlıkla yüz yüze.
Bu çerçevede, genel seçimlerin adil bir şekilde gerçekleştirilmesi talebiyle
2000’li yılların ikinci yarısında gündeme gelen BERSIH (Temiz) adı verilen dev
gösterilerin dördüncüsü kapıda. Hafta sonundaki gösterilerin Kuala Lumpur ‘un
yanı sıra, Borneo Adası’ndaki Sabah ve Saravak Eyalet başkentleri Kuching ve
Kota Kinabalu’da da gündeme gelmesi genel bir memnuniyetsizliğin somut
göstergeleri. Bakalım çok farklı siyasi kesimlerin ve geniş halkın kitlelerinin
ortak bir hedefte buluştukları bu gösterilerde ortaya konacak talepler
hükümette nasıl bir karşılık bulacak...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder