Mehmet Özay 11 Mayıs 2015
Malezya siyaseti
dendiğinde akla gelen ilk siyasi parti hiç kuşku yok ki, “Birleşik Ulusal Malay
Organizasyonu (UMNO)”dur. Bugün UMNO’nun kuruluşunun 69. yıldönümü. Ancak bu
yıldönümü öylesine mesut bir anma toplantısını değil, daha çok açmazları,
anlaşmazlıkları ile dikkat çekiyor. Partinin içinde bulunduğu sorunlar yumağı
öyle sanıldığı gibi, muhalefetin yıpratıcı eleştirilerinden neşet ediyor değil.
Bunun çok daha ötesinde, bizzat UMNO çevrelerince gündeme taşınan ve görece
uzun bir geçmişe dayanan sorunlardan oluşuyor. Bugün yaşananlara değinmeden
önce, geçmişte UMNO’nun maruz kaldığı krizlere hatırlatma babından göz atmakta
fayda var.
1957 yılında gelen
bağımsızlığın ardından bugüne kadar siyasi iktidarı oluşturan ‘Ulusal Cephe’nin
en büyük ortağı olarak dikkat çeken UMNO, yarım yüzyılı aşkın sürede pek çok
krizle karşı karşıya kaldı. Aslında UMNO’nun krizle tanışıklığı, daha
bağımsızlık öncesinde kurucu figür Dato Onn bin Cafer’in 1951 yılında parti
genel başkanlığından istifa etmesiyle başlatılması gerekir. Dato Onn, ülkenin
yakında gerçekleşecek bağımsızlık sürecinde Malay Yarımadası’nda uzun süredir
yaşayan azınlıkların konumuyla ilgili döneminin çok ötesindeki siyasi açılımına
parti içinden olumlu tepki bulmaması üzerine istifayı yeğlemişti. Ve bu süreçte,
bir takım ‘gizli’ ellerin de araya girmesiyle yerine İngiltere’de Hukuk eğitimi
görmüş olan Tunku Abdul Rahman geçmişti. Bağımsızlık sonrasının krizlerinde
belki de ilk sırayı 13 Mayıs 1969 tarihinde başta başkent Kuala Lumpur olmak
üzere ülkenin değişik yerlerine sıçrayan anarşi hadidesiydi. O dönem yapılan
genel seçimlerde sonrasında ortaya çıkan siyasi harita, aradan geçen 12 yıllık
bağımsızlık sürecinde Müslüman Malay kitlelerin sosyo-ekonomik ve eğitim bağlamlarında
kalkınma süreçlerinden epeyce uzak kalmaları, bir başka deyişle hâlâ arzu
edilen gelişme seyrini yakalayamamasının doğurduğu bir tür ‘toplumsal haset’
ülkeyi, neredeyse geri dönülmesi zor bir sürece götürme eğilimi sergilemişti.
1987’de ise bu kez, dönemin başbakanı Dr. Mahathir Muhammed ile yardımcıları
arasında baş gösteren anlaşmazlık, parti içi seçimlerde Dr. Mahathir’in çok az
bir farklı başkanlığı yeniden kazanması, akabinde kendilerini ‘1946 Ruhu’
olarak adlandıran rakip grubu partiden ayırmanın bir yolu olarak ‘Yeni UMNO’
adı verilen yeni bir oluşuma kapı aralamıştı. Yaşanan bu krizi, ‘yenilenen’ bir
siyasi oluşum olarak atlatan UMNO, bu sefer 1998 yılında bir kez daha sorunla
yüzleşmiş ve dönemin Başbakan yardımcısı Enver İbrahim’in partiden ihraç
edilmesi ve akabinde hapsedilmesiyle sonuçlanan sürece tanık olunmuştu.
İşte belki de, bu son
yaşanan kriz, UMNO’nun bugün yaşamakta olduğu kriz(ler)in çıkış kaynağını
oluşturduğunu iddia etmek mümkün. Çünkü aradan geçen 17 yıllık süre zarfında
Enver İbrahim’in liderliğini yürüttüğü ‘reform hareketi’, yeni bir siyasi
partinin oluşumuna ve akabinde o güne kadar görülmemiş bir muhalefet bloğunun, yani
‘Halk Cephesi’nin tesisine neden oldu. ‘Halkın Adaleti Partisi’ (PKR), ‘Demokratik
Eylem Partisi’ (DAP) ve ‘Malezya İslam Partisi’nin (PAS) zaman zaman kırılgan
bir durum arz etse de, Enver İbrahim’in liderlik kalitesinin bir sonucu bir
tarafta sosyalist, diğer yanda ‘İslamcı’ partiyi birarada tutabilmeyi
başarabilmişti. Bu süreçte, hiç kuşku yok ki, muhalefet cephesinin başat
argümanı sadece UMNO’nun bağımsızlıktan bugüne ‘tek parti’ iktidarını ansıtan
durumu değildi. Bu süreçte çok etnikli/çok dinli ve kültürlü Malezya toplumunda
her toplumsal grubun ülkenin maddi/manevi birikimlerinden nasıl pay
alabileceğiyle ilgili hayati durumdu. Yani ortada adil ve temiz toplum, şeffaf
yönetim vb. özlemi giderek artan bir iştiyakla kendini hissettiriyordu. Burada,
Enver İbrahim’in yaptığım mülâkatta sürekli ‘adalet’ kavramına atıfta bulunması
bunun göstergelerinden biriydi. Aslında Enver İbrahim’in ‘reform’ hareketine
başlamasından, yani 1990’ların sonlarından itibaren referans kavramlarının
başında sürekli adalet olgusunun geldiğini görmek zor değil. Gene onun şu veya
bu şekilde dile getirdiği üzere, “adalet” kavramı, Malezya’da kimi çevrelerin
algıladığı üzere, bazı Batılı ideolojilerin tekelinde olan bir kavram da değil.
Tabii bu süreçte, ‘hakları’ anayasa tarafından güvence altına alınmış,
Malayların görece önemli bir bölümünün ‘aldıkları haklar’ karşılığında
edindikleri ‘toplumsal tuzu-kurulukla’ seslerini çıkarmayışları da, tekil ve
toplumsal olarak ‘sorumluluk bilinçlerinin’ birer göstergesi olarak okunabilir.
Öte yandan, Çin ve Hint azınlıklar başta olmak üzere sesleri çıkmayan ‘Orang
Asli’ye kadar uzanan çeşitli toplum kesimlerinin ‘bir dokun bin ah işit’
konumları da cabası…
Tüm bu süreçlerin
ardından bugüne geldiğimizde, UMNO’da kazanın epeydir kaynamakta olduğu
görülür. Aktif politakadan pasifine geçtiği resmedilse de, 2003 yılından bu
yana ülke siyasal yaşamında belirleyici olmayı sürdüren Dr. Mahathir, mevcut
Başbakan Necib bin Razak’ı eleştirmeye 5 Mayıs 2013 seçimleri öncesinde
başlamıştı. Tabii bu noktada, politikada eleştirinin doğal bir süreç olduğundan
hareketle ortada bir sorun olmadığı sonucuna varılabilir. Ancak, Dr.
Mahathir’in eleştirilerindeki tutarlılık/tutarsızlıklar bir yana, tıpkı 2004 ve
2009 yıllarında olduğu gibi, Başbakanların gidip gitmemesi süreci, Dr.
Mahathir’e endekslenmiş görünüyor. Dolayısıyla kurt politikacı Dr. Mahathir’in
eleştirileri yapıcı olduğu kadar iktidar aygıtında egemen konumdakilere ciddi
bir mesaj niteliği taşıyor. 2014 yılı sonlarından itibaren “1 Malezya Kalkınma
Fonu’ndan (IMDB) gelen hiç de temiz olmayan kokular nihayetinde fondaki 42
milyar Ringgit’in (12 milyar Dolar) nerede olduğu/nerelere harcandığı
açık-seçik sorgulanmasına kadar gelmiş durumda. Aslında söz konusu fon daha
gündeme geldiği 2009 yılından bu yana muhalefetin derin merceği altındaydı.
Fonun kullanımındaki usulsüzlüğün ülkenin göz bebeği kurumları arasında sayılan
‘Hac Fonu’na (Tabung Haji) sıçramış olması yönetimde işlerin hiç de iyi
gitmediğinin sinyallerini veriyor. Bu süreçte, muhalefeti ve de Dr. Mahathir’i
daha da agresif bir yaklaşım sergilemelerini sağlayan ise, Başbakan’ın söz
konusu fon usulsüzlüğüyle ilgili adım atıyormuş gibi yapıp da bugüne kadar
somut bir adım atmamış olmasıdır.
Tüm bu eleştiriler
karşısında bir anlamda sığınak noktası olarak parti, yani UMNO içi desteğe
yaslanan Başbakan Necib bin Razak, destekçileri vasıtasıyla Dr. Mahathir
dönemindeki kayıp milyarlara referans yapması, UMNO’nun dünkü ve bugünkü
liderleri arasındaki kapışmanın boyutunu ortaya koyuyor. Bu noktada, bugün 69.
yılını kutlayan UMNO’da sabah yapılan üst düzey toplantı sonrasında bir kez
daha ‘destek’ aldığını açıklayan Başbakan’ın yüzü gülüyordu. Ancak bu durum
ortada ‘şeffaf yönetim’ ve ‘adil bir sistem’ unsurlarının neşet ettiğinin
gündeme geldiği anlamı taşımıyor. Dr. Mahathir’in, partinin mevcut kurullarının
‘satın alınmışlığı’ şeklinde anlaşılacak açıklamasıyla, kimi siyaset
analizcilerinin dile getirdiği üzere UMNO’da kimin kime karşı olduğunun
belirsizliği Başbakan’ın konumunu korumasını sağlıyor. Etnik temelli bir parti
olan UMNO’nun ‘Müslüman’ Malayların %60-65’inin oyunu aldığı taktirde iktidar
olmayı ilelebet sürdürebileceği gerçeği bu ‘Müslüman’ kitle içinde, ‘adalet’ ve
‘ilkeler’ düzeyinde nasıl bir algı olduğunun sorgulanıp sorgulanmadığı hakkında
da ipuçu veriyor olmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder