Mehmet Özay 16 Aralık 2013
Güneydoğu Asya Ülkeleri İşbirliği (ASEAN) ve Japonya arasında daha çok
ekonomik ve de siyasi alanda gelişme gösteren ilişkilerin 40. Yılı... Bu
münasebetle Tokyo’da gerçekleştirilen ASEAN-Japonya Zirvesi’nde vurgu, “Ortak
Vizyon, Ortak Kimlik ve Ortak Gelecek” bağlamındaydı. Dört gün boyunca
gerçekleşen toplantılarda Birlik ve Japonya arasında geçen 40 yılda
gerçekleştirilen ilişkiler değerlendirmeye tabi tutulurken, ilişkilerin yakın
ve orta vadede daha da geliştirilmesinin yolları arandı. 40 yılı bulan
ilişkilerin bugün, sadece kendi içinde değerlendirmekten ziyade bölgesel ve
küresel gelişmeler ışığında çok farklı açılımlara konu olduğu
gözlemleniyor... 40. Yıl Zirvesi ve bu
zirvede alınan kararlar, Çin Devlet Başkanı’nın geçen Ekim ayı başlarında,
Malezya ve Endonezya gibi ASEAN’ın iki önemli ülkesine gerçekleştirdiği
ziyaretler ve imzaladığı çeşitli anlaşmaların ardından gerçekleşmesi önemliydi.
Bu, hiç kuşkusuz ki, bölgenin ne denli dinamik bir yapıda olduğunu ortaya
koymaktadır..
Bu nedenle, ASEAN-Japonya Zirvesi, bölgedeki son gelişmeler dikkate
alındığında göz ardı edilemeyecek bir önem taşıyor. Özellik de, Güney-Çin
Denizi’nde süregelen ve aralarında Malezya, Filipinler, Vietnam’ın da bulunması
dolayısıyla ASEAN’ı da içine alan bir küresel kriz ortamı varlığı
sürdürürken... Daha önceleri dile getirdiğimiz üzere, bir anlamda Çin-ABD
barışının ASEAN üzerinden geçtiğini bir kez daha tekrarlamakta fayda var. ASEAN’ın,
bugüne kadar varlığını güçlü bir şekilde
dünya kamuoyuna duyaracak siyasi ve ekonomik girişimleri gerçekleştir(e)memiş
olduğu doğrudur. Ancak, ABD’nin ‘Asya Yüzyılı’ konsepti çerçevesinde 2009’dan
bu yana giderek agresif bir şekilde gündeme getirmeye başladığı politikanın
doğrudan yansıması karşılığını ASEAN’ın da içinde bulunduğu bir jeo-stratejik
bölgede karşılığını buluyor.
Bu nedenledir ki, ABD politika yapıcıları ASEAN’ı Pasifik’in bir kolu
olarak değerlendirmek suretiyle Birliği kendi içine kapalı bir yapı olmaktan da
çıkartıyor. Bu aslında çok önemli bir gelişme... ASEAN’ın belki de hayal
edemeyeceği çapta bir jeo-stratejik genişleme olduğuna dikkat çekmek gerekir.
Söz konusu Pasifik ekseninde var olan Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC)
ötesinde, Trans Pasifik İşbirliği Anlaşması (TPPA)’nı gündeme getirmekle ABD
bölge ülkeleri üzerinde ne denli yönlendirici olabileceğini de göstermiş
oluyor. Tüm bunları ABD önderliğinde bir Batı eko-politik açılımı olarak
değerlendirirken, bu sistemin örneğin Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) bağlamında
tıkandığı gözlemlenen kimi yönelimlerini TPPA, APEC ile bölgesel bağlamları ile
gidermeye çalışıyor. İşte tam da bu noktada, ABD’nin bölgede kelimenin tam
anlamıyla en önemli müttefiki konumundaki Japonya’nın ASEAN’la ilişkilerini tüm
bu perspektif içinde ele almakta gerekir.
Gelelim 40. Yıl Zirvesi’nin ne anlam ifade ettiğine... Önce ASEAN’ın
Japonya’yı niçin önemsediğine değinmekte fayda var. Bölge halkları için Japonya,
endüstrileşmiş bir Asya ülkesi olmanın öncesinde Batılı Beyaz Adam’a karşı
verdiği ‘mücadele’ ile önem kazanır. Bu ‘önemseme’, bölgede Asyalıların, ‘Beyaz
Adama’ karşı koyabileceğinin ilk emaresi 1905’de Japonya-Rus savaşında ortaya
çıkmıştı... Evet Rusya -her ne kadar Asya’nın azınmanamayacak bir coğrafyası
üzerinde yükselse de - bu anlamda Batı’nın temsilcisidir. (Gerçi Japonya’nın bu
zaferinden önce, bugüne kadar pek çok akademisyen ve politikacının göz ardı
ettiği Açe topraklarında kırk yıla varan bir Hollanda Savaşı var ki, bu
Hollanda Krallığı örneğinde ‘Beyaz Adam’ın sömürge topraklarında karşı karşıya
kaldığı en uzun erimli bozgun olarak ortada durmaktadır...)
Kaldı ki, Rusya karşısındaki bu ‘askeri’ galibiyet, Japonya’ya şekillenmekte
olan modern dünya sahnesinde siyasi bir konum kazandırmasıyla dikkat çeker. Akabinde
bölgede Pasifik Savaşı adıyla bilinen 2. Dünya Savaşı’na giden süreçte, bölge
ülkelerinin bağımsızlığına vurgu yapan ve yüzyıllar boyu Malay-Budist
dünyasının, özellikle İngiltere-Hollanda tarafından bölüştürülmüş topraklarda,
“Asya Asyalılarındır” siyasi sloganını pratiğe döken Japon Krallığı’nın
vurgusundan bu yana Japonya bölge ülkeleri için farklı bir anlama sahiptir.
Kaldı ki, savaştan mağlubiyetle çıkan Japonya’nın gerçekleştirdiği ve Asya
Kaplanları serisinin ilki olduğu ileri sürülebilecek modern-endüstriyel
kalkınma hamlesiyle bugüne kadar bir ‘model’ olduğu da aşikârdır.
Bu noktada Malezya ve Tayland gibi, bölgenin görece geç bir dönemde
ekonomik kalkınma sergileyen ülkelerinde Japonya vurgusu çok belirgin bir
şekilde ‘Doğu Politikası’ adıyla literatüre geçti ve geçmeye devam ediyor... Örneğin,
Malezya 1983 yılında Dr. Mahathir Muhammed’in ülke politikası olarak uygulamaya
koyduğu ‘Look East Policy’den bu yana otuz yıl geçti. Bu dönemde Malezya
kazanımlarının arkasında Japonya ve bir ölçüde de Güney Kore’nin varlığını
sürekli hissetmiştir... Bu nedenledir ki, bugün Başbakan Necib, 40. Yıl Zirvesi
vesilesiyle Japon Başbakanı Shinzo Abe ile yaptığı ikili görüşmelerde Malezya’nın
“Look East Policy”de ikinci safhayı büyük bir istekle başlatma arzusunu dile
getirdi.
Siyasi süreçleri ve kalkınma arzuları ile Birlik içindeki diğer ülkelerden
ayrılan bu iki ülkenin, yani Maleyza ve Tayland dışındakilerin de kalkınma yönünde
en azından niyet beyan etmeleri Japonya’nın önümüzdeki süreçte çok daha agresif
bir şekilde kalkınma ve yatırım ile bölgede varlığını hissettireceği şeklinde
yorumlanabilir... Bu bağlamda Mymanmar başta olmak üzere, Mekong Nehri’nin
suladığı geniş coğrafyayı oluşturan Laos, Kamboçya, Vietnam’ı da kalkınma
hamlelerinde komşu ülkelerle aynı düzeye çıkarma çabasına tanık olunacaktır. Zaten
Zirve nedeniyle gerçekleştirilen ikili görüşmelerde de bu ülkelerle daha yakın
işbirliklerine kapı aralayacak bağlamlar ortaya çıkmaya başladı.
Özellikle Myanmar’ın bugüne kadar dünyaya kapalı olmasının doğurduğu cazibe
merkezi tek başına her şeyi açıklamaya yetiyor... Çeşitli Japon
yatırımcılarının bölgedeki varlıklarının temelde ucuz iş gücü ve hammadde
kaynakları olduğu biliniyor. Kalkınmacı politikaların sonucunda sosyo-ekonomik
değişimlerle tüketimci toplum özelliği kazanan ASEAN toplumunda elbette ki,
Japon ‘harikalarına’ yönelme konusunda kendiliğinden bir eğilim de söz konusu
olacaktır... ASEAN’ı Japonya’ya yaklaştıran bir diğer neden ise, 2015 yılında
imzalanacağı plânlanan ASEAN Ekonomik İşbirliği Anlaşması... Dolayısıyla
bölgenin çehresini değiştirmeye aday bu girişimde Japonya’nın katkıları
herhalde küçümsenemez.
Japonya için ASEAN’ın ne anlama geldiğini belki de en iyi ortaya koyan
husus Başbakanlığa seçilir seçilmez yaptığı gezilerde Shinzo Abe’nin ASEAN
ülkelerinin tümünü ziyaret etmesiydi. Bu ziyaretlerin birbiri ardına
gerçekleşmesindeki başat faktör ise gene hiç kuşkusuz ki varlığı ortaya çıkmaya
başlayan bir Çin tehdidine karşı bölge ülkeleriyle stratejiler geliştirme. Öte
yandan, son dönemde Japon ekonomisindeki durgunluğun aşılması ve yeniden ‘eski
günlere dönüş’ çabası bağlamında agresif bir politika izlenmesi. Ekonomi
alanındaki etkileşim 40. yıl Zirvesi’nde de önemli konuların başında geliyordu.
Bu hususa aşağıda kısaca değineceğim...
ASEAN ve Japonya arasında neler konuşulduğuna bakalım... Konuların başında
Güney Çin Denizi ve güvenlik stratejilerinin geldiğine kuşku yok. Her iki
tarafda Çin’in kıta sahanlığını artırmasından endişe ettiğine göre, ortada bir
anlamda ‘ortak düşmana’ karşı tavır alma sürecini yaşandığı ileri sürülebilir.
Nitekim öyle de oldu... Geçen Cumartesi günü yapılan görüşmelerde bölge
denizlerinde güvenlikli seyir olgusu üzerinde duruldu. Bu anlamda, Çin’in
‘şimşeklerini’ üzerine çekmeme adına, açıkça Güney Çin Denizi referansına
başvurulmasa da, uluslararası yasalar çerçevesinde güvenli deniz seyri ve uçuz
özgürlüğüne atıf önemliydi.
Güvenlik konusunun akabinde, bir yanda Japonya’daki ekonomik durgunluğu
çare olacak, öte yandan ASEAN’ın ihtiyaç duyduğu ‘know how’ başta olmak üzere
kalkınma odaklı programlarına destek olacak anlaşmalar imzalandı. Bunların en
önemlisi önümüzdeki beş yılda Japonya’nın ASEAN’a yaklaşık 20 milyar Dolarlık
yardım taahhüdünde bulundu... Bu yardım, bölge ülkeleri arasındaki ekonomik
kalkınmışlık farkını ortadan kaldırmaya yönelik olduğu gibi, bölge ülkelerinin
sık sık doğal afetler karşısındaki zaafiyetini giderecek yardımlar da
bulunuyor. Bunun somut örneği ise, Japon ve Filipinler yetkililerin ikili
görüşmeleri sonunda geçen ay Filipinleri vuran tayfun sonrası yeniden yapılanma
faaliyetlerinde kullanılmak üzere 287 milyon Dolarlık kredi anlaşması oldu...
Japonya’nın ASEAN’a ilgisinde ekonomik yatırımlar, bölgenin altıyüz milyona
varan görece bâkir tüketimci eğilimleri kadar bölgesel güvenlik konularındaki
ittifak arayışları başta geliyor. Bu anlamda Güney Çin Denizi ve çevresinde
güvenli koridorların varlığını sürdürmesi konusunda ABD’nin bölgedeki üssü
konumundaki Japonya’nın varlığı önemli olmakla birlikte tek başına yeterli
değil... Kaldı ki, ASEAN bağlamında karşılıklı bir çıkar ilişkisi olduğu çok
belirgin... Çin’in söz konusu Adalar Krizi’nde Birlik’i değil de, Adalar’da hak
iddia eden tek tek ülkelerle görüşme isteğinde ısrar etmesi ve ilgili ülkelerin
de buna yanaşmamaslarının ardında Çin’e karşı koyabilecek stratejik ve siyasi
derinlikten yoksun oluşları yatıyor... Bu açığı kapatacak olansa ABD destekli
bir Japon gücüdür...
Hammadde ve insan işgücü zengiliğiyle giderek artan bir şekilde gündeme
gelen ASEAN’ı çevreleyen küresel siyasi ve ekonomik koşullar önem kazanıyor..
ASEAN-Japonya ilişkilerinde 40 yılı bu şekilde değerlendirmek ve yakın ve orta
vadedeki gelişmeleri de bu perspektiften değerlendirmek gerekiyor...
l
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder