Mehmet Özay 2 Aralık 2012
Geçen yıl 5 Aralık’ta yayınlanan yazımızda ‘seçimin kapıda’ olduğuna vurgu
yapmış ve beklemeye koyulmuştuk. Bekleyiş o bekleyiş... 13. Genel Seçimler’in
sonuçlarıyla ilgili bir yazıyla Malezla bağlamında karşınıza çıkmaktı düşüncem.
Ancak zorunlu olarak gene seçimin bir durak öncesindeyiz... Aradan tamı tamına
bir yıl geçti ve her önemli siyasi toplantıda ‘seçim kapıda’ söylemini işiterek
“Tamam şimdi!” herhalde düşüncesine kapılarak bugüne kadar geldik. O yazıda bir
Malay akademisyenin “Necib güçlü olduğunu hissettiğinde sandığı halkın önüne
koyacaktır” cümlesi bütün bir yıl boyunca hafızamdaydı. Bu cümlenin içeriğine
gönderme yaparak, şöyle bir sonuç çıkartılabilir: Demek ki, Başbakan Necip
halen birtakım eksikliklerin varlığından muzdarip ki, sandığı ortaya koymuş
değil. Bununla birlikte, oklar 2013 Baharı’nı gösteriyor...
27 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında Kuala Lumpur Putra Dünya Ticaret
Merkezi, 66. UMNO Genel Kurul Toplantısı’na ev sahipliği yaptı. Kadın, -kız ve
erkek- Gençlik Kolları’nın yanı sıra genel kurulun atmosferi Başbakan Necib’in
konuşmasına odaklıydı. Bu çerçevede, toplantıyı özetleyecek bir ifade seçmek
gerekirse hiç zorlanmadan ‘Halkçı UMNO’ oldukça uygun düşecektir. Bununla
birlikte, UMNO’da ‘liderin’ varlığının son derece dinamik bir olgu olduğundan
hareketle ‘Halkçı Necib’ demek te mümkün. Halkın taleplerine kulak kesilen
Başbakan büyük bir enerji sarfederek toplumun her kesimiyle biraraya gelerek
bunu kanıtlamaya çalışıyor. ‘Halk değişim istiyorsa, değişiriz de’ denilebilecek
bu siyasi söylemin küresel gelişmelerden etkilenmediği söylenemez... Bu
nedenledir ki, hükümetin gündemini belirleyen büyülü sözcük ‘dönüşüm’
(transformation) oluyor. Genel Kurul günlerinde, Malezya Başbakanlarının kitap
yazma geleneğinin yeni bir örneği olarak Başbakan Necib’in kaleme aldığı ve
yukarıda zikredilen ‘dönüşüm’politikalarını kapsamlı bir şekilde elan alan, “Political
Transformation: Recognizing Human Rights and Democratic Leadership, By the
People For the People” başlıklı kitap çalışmasının tanıtımı da yapıldı.
Bu tabir, Başbakan Necib’in son üç yılına damgasını vuran ve giderek
hayatın her alanında bir ‘projeye’ dönüşen önemli değişim hamlesini
yansıttığına hiç kuşku yok. Malezya, her ne kadar, kendine yeter bir ülke olsa
da; dünyanın önemli ülkelerinin ve bölgelerinin ekonomik krizlerle boğuşurken
yıllık büyümeyi %4-5’lerde götürebilen bir ülkeyden, sürekli yeni dış
yatırımları ülkeye akarken, halkının dar gelirli, yoksul, kıt kanaat geçinen
kesimleri olmadığı söylenemez. Zaten bu kapitalizmin nişanelerinden biri değil
mi? Bu nedenledir ki, Başbakanı halkın derdiyle dertlenmeye iten, bu
sosyo-ekonomik açığı nasıl olur da giderebiliriz sorusu oldu ve olmaya devam
ediyor. Unutmayalım, Başbakan Necib, ülkenin ikinci başbakanı Razak’ın oğlu...
Bir UMNO mensubu olmak ve bu anlamda UMNO geleneğinden gelmek kadar, belki de Başbakan
için çok daha önemlisi ülkenin siyaseten ve ekonomik anlamda son derece “gri
döneminde” başbakanlık koltuğuna oturmuş babası Razak’ın ne tür politikalar
izlediğine şahit olması, şahit olanlardan dinlemesi, dönüp o döneme dair
yazılanları okuması ve incelemesinin de bu süreçteki payı unutulmamalı. Buna ilâve
olarak 2008’de yaşanan siyasi tsunaminin UMNO üzerinde bıraktığı ‘şok’un
atlatılabilmesinde çıkış yolu olabilecek her alternatif gündemde yer buldu ve
bulmaya devam ediyor. Bunlar arasında, ülkenin muhalefet yönetimindeki
eyaletlerinde sorunlardan, Güneydoğu Asya’daki bölgesel sorunların çözümüne
sunulabilecek katkılara, Ortadoğu’nun karmaşık siyasi iklimine ‘Malay tadında’
bir katkıya ve küresel ölçükte ‘ben de varım’ diyebilecek bir argüman olduğunu
düşünebileceğimiz ‘ılımlı İslam’ destekçiliğine kadar her şeyi dahil
edebiliriz.
Giriş paragrafında zikredilen ‘eksikliği’ bir anlamda Necip konuşmasının
satır aralarında değil de, açıkça dile getirmekten çekinmiyordu. “Yaptığımız
hatalardan dolayı özür diliyor. Bunların telâfisi için söz veriyoruz.” diyerek
kendi dönemi öncesine göndermelerde bulunuyor. Bu anlamda, Necib’i ayrıcalıklı
kılan bir öge olarak dikkat çekilebilir. Bununla birlikte ‘ne gibi hatalar’
yapıldığını bilmiyoruz... Halktan dilenen bu özürden sonra, sıranın ‘halkın
özür dilemeyeceği’ bir seçim sonucu istediğine geldi Başbakan’ın. 13. Genel
Seçimleri, sıradan dört veya beş yılda bir yapılan siyasi yaşamın kaçınılmazı
bir icraat olarak görmenin ötesinde, ülkenin geleceği için ‘kader’ telâkki
ediyor. Açıkçası sadece Başbakan’da değil, herkeste az çok böylesi bir algının
varlığı hissedilmiyor değil...
Bu kaderi, muhalefetin ‘Ne olur bir kere de bir yönetelim’ söylemiyle
halkın oyuna talip olduğunda da bulmak gerekir. Bu bir kere ülkenin
bağımsızlığından bugüne geçen 55 yılda gerçekleşmediğindendir ki, ‘kader’
mesabesinde bir seçim önümüzde duruyor. Bu ‘kaderin’ önemlice bir bölümü
muhalefetin de adı olan ‘Enver İbrahim’in de kaderiyle bağlantılı... 64’ündeki
Enver’in bu seçimle Başbakan olması onun modern Malezya siyasetinde
gelebileceği bir zirve olacakken, kaybetmesi halinde -ki bu Enver’in biyolojik
ömrüyle doğrudan alâkalı- Malezya muhalefetinin belki de önemli bir süre
etkinliğini yitirmesi anlamına gelecek. Enver zaten bunu “Kaybedersem öğretim
görevliliğine dönerim!” diyerek kendi de dile getiriyor. Bu ‘Bir kerecik’
söyleminin ötesinde, derinlerde yatan bir başka siyasi değişim olgusu ise ‘iki
partili’ sistem isteği. Ülkenin siyasi yapısının yeniden ‘yapılandırılması’
anlamına gelen bu öneri, modelini İngiltere ve Amerikan alıyor tabii ki.
UMNO’yu bu kadar hırçın kılan ne diye sormak gerekir? Sıradan bir iktidar
kavgası verdiği düşünülebilir birilerince. Ancak UMNO dünden bugüne sahip
olduğu tarihi bir mirasın taşıyıcısı olarak siyaset sahnesinde yer alıyor.
Tarihi miras öyle az buz değil yetmiş yıla varan bir dönemi gözler önüne
koyuyor. İngilizlerin Pasifik Savaşı sonrasında Kuala Lumpur’a dönmeleriyle
başlayan ve egemenlik noktasında belki de 19. yüzyılın adına ‘Resident’ denilen
‘Danışmanlık’ sisteminden elbette ki çok daha derinlerde bir siyasi nüfuza
sahip Malay Birliği (The Union of Malaya) dayatmasına karşı çıkmanın adı. Bu
süreçte, başkalarının da ‘Biz de karşı çıktık’ dedikleri olmuyor değil!
UMNO 1940’ların ikinci yarısından bugüne değin uzanan süreçte Malayların
haklarını gözeten bir siyasi blok olarak ortaya koyuyor kendini. Aradan geçen
on yıllarda yaratılan Malay orta sınıfı bunun sosyolojik olarak kanıtı
konumunda. Parti’nin dinamizmi de önemli ölçüde buna dayanıyor. Ancak bugünkü
siyasetin odağında, bu ‘orta sınıflaşmanın’ dışında, adına gençlik denilen
kesimin, ne kadar sınırlı olduğu tartışmalı taleplerini dikkate alıp almamakla eşanlamlı
gibi. Bu nedenledir ki, sayısı 2.5 milyona varan ve seçimlerin ‘karar
merciiliğinde’ yadsınamayacak bir denge gücüne sahip genç seçmeni UMNO
kurmaylarının yadsımadığı bir kitle olarak görmek lazım. Halkçı yönelimin
önemli bir kesimini de işte bu kitle oluşturuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder