12 Nisan 2025 Cumartesi

Çin uluslararası ilişkilerinde Zheng He formülasyonu / Zheng He formulation in Chinese international relations

Mehmet Özay                                                                                                                             11.04.2025

ABD başkanı Donald Trump ve yönetiminin, Çin’i hedef alan ticaret savaşlarının gündeme gelmesi, Doğu ve Güneydoğu Asya özelinde yeni bakış açılarını da gündeme getiriyor.

Bu durumun, özellikle 2016’dan bu yana giderek artan bir boyutu olduğuna kuşku yok. Ve yaşadığımız son gelişmeler bunun kanıtı hükmündedir.

ABD’den gelen ticaret savaşı salvolarını izlerken, Çin’in ne yapmakta olduğuna kısaca değinmekte yarar var.

Bu anlamda, tarihsel bir vizyon ortaya koymaya çalıştığı gözlemlenen devlet başkanı Şi Cinping ve yönetiminin çabaları ilgiyle incelenmeye değer.

Yükselen Çin

Çin’in 2000’li yılların başından itibaren, -pek çok ülkenin gıptayla takip ettiği üzere- ekonomik modernleşmede kat ettiği mesafe, Dünya Ticaret Örgütü’ne (World Trade Organization-WTO) bizzat ABD tarafından davet ve kabul edilişi sonrası 2010’larda kendine özgüveni gelişen ve ‘tarihi sorumluluğu’nu hatırlayan bir Çin’le karşı karşıyayız.

Çin’in bu süreçte, özellikle Şi Cinping’in 2013 yılında devlet başkanlığı koltuğuna oturmasıyla başlayan yeni bir evre söz konusu.

Çin’in, özelde ABD, genelde Batı ve Batı’nın Asya-Pasifik’teki müttefikleri tarafından bir tehdit olarak algınmasının da bu döneme rast gelmesi tesadüfi değil.

Tarihsel benzerlikler

Şi Cinping, bir devlet adamı olarak Mao Zedong ile kıyaslanırken, bu durum aynı zamanda günümüz Çin’inde, tarihi bakış açısının belki de ilk evresini oluşturduğunu söylemek mümkün.

Mao’nun, 1970’lerde milyonlarca Çinli’nin hayatına mal olan “kültür devrimi” ile anılmasından ziyade, daha çok 1948’da Komünizmin temellerini Çin’de kökleştirmesiyle benzerliğe konu olduğunu söylemek gerekiyor.

Başkan Şi Cinping’in yükselen Çin’in lideri olması, ekonomik anlamda kapitalistleşirken liberalleşmekten ziyade, siyasal ideolojik anlamda ‘komünist’ kalarak Batı’ya bir alternatif teşkil etmesi öne çıkıyor.

Güney Çin Denizi

Şi Cinping ve yönetiminin, Çin’i tarihsel olarak ilişkilendirdikleri bir diğer nokta, Güney Çin Denizi hakimiyeti söyleminin temellerinde ortaya çıkıyor.

Şi Cinping’in, çeşitli konuşmalarında referans yaptığı üzere, 500 yıl öncesinde de, Çin denizci ve balıkçılarının söz konusu bu denizde var ve bir şekilde egemen olduklarına yönelik vurgu dikkat çekicidir.

Bu devasa deniz üzerinde gizli/açık egemenlik iddiası, Çin’in ekonomik modernleşmeyle kazandığı özgüvenini, teritoryal olarak bir tür güvence altına alacak şekilde, yanı başındaki devasa suyolunda hakimiyet kurma arzusuna dönüşüyor.

Bununla birlikte, Güney Çin Denizi’ne komşu olan Doğu ve Güneydoğu Asya ulus devletlerinin, modern devlet yapılaşmaları, denizcilik kanunları vs. bağlamlarında haklılıklarını ortaya koyan çekinceleri Çin’in bir tehdit olarak algılanmasıyla paralel gidiyor.

Bu noktada, Vietnam, Filipinler başta olmak üzere Malezya, Bruney, Endonezya’nın kendilerini Çin’in bir tür teritoryal işgali ile karşı karşıya kaldıkları yönünde bir algıya sahip olmalarına yol açan bir sebep bu aslında.

Ming dönemi ve Zheng He

Şi Cinping yönetiminin, tarihe referansla ortaya koydukları üçüncü husus, hiç kuşku yok ki, Ming Hanedanlığı (1368-1644) döneminin başlarında gerçekleştirilen denizcilik faaliyetleridir.

Burada, Ming dönemi ve ve özellikle, Zheng He liderliğiyle ne kast etmek istediğimizi biraz açıklamakta yarar var.

Şi Cinping ve Çin yönetiminin başta Asya-Pasifik bölgesi olmak üzere küresel topluma ne söylemek istediğini bir nebze olsun ortaya koymuş olabiliriz.

Hanedanlığın üçüncü imparatoru Yung-lo (1403-1424) ile birlikte sarayda yetişen, onunla birlikte hem iktidar mücadelesine ve ardından, hanedanlık donanmasının başına amiral olarak atanan Zheng He’nun icraatları, modern Çin devleti tarafından bir model olarak algılanıp, pratikte karşılığı olan bir yapı olarak sunulmaya çalışılıyor.

Özellikle, Zheng He’nun 1405-1433 yılları arasında gerçekleştirdiği yedi önemli deniz seferinin, sadece Ming Hanedanlığı ile sınırlı olmayan, onun ötesinde izleri bugüne kadar uzanan bir Çin devlet aklının ürünü ve pratiği olduğu söylemine akademik ve entellektüel bir ilgi ile kulak vermek mümkün.

Zheng He başta olmak üzere, dönemin Ming Hanedanlığı’nın ileri gelen devlet adamlarının iştirakiyle Güney Denizleri’ne (Nanyang) yani, Malay Dünyası’na (Malay Archipelago) ve ardından, Hint Okyanusu’nu çevreleyen bölgelere ve ardından, Doğu Afrika’ya kadar ulaşan seferlerin birbirini destekleyen siyasi, ekonomik ve kültürel boyutları bugün Çin devleti’ne bir ilham kaynağı olması doğal karşılanabilir.

Bununla birlikte, günümüz Çin devletinin dış ilişkiler veya uluslararı ilişkilerde benzerlik kurmaya çalıştığı Ming Dönemi denizciliği ve buna eklemlenen uluslararası ilişkilerinin doğru bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor.

Bu noktada, ortak bir Çin aklından bahsetmek mümkün.

Veya bir başka ifadeyle, günümüz modern Çin Halk Cumhuriyeti’nin benimsemiş olduğu ideolojik siyasal yapılaşmaya yani, komünizme rağmen, kendini tarihsel olarak Çin Hanedanlıkları’nda var olan devlet aklını benimsemiş ve hayata geçirmiş bir otorite olarak kabul etme konusunda aceleci olmamak gerekir.

Ancak, Şi Cinping ve yönetiminin bu konuda en azından, yanı başındaki komşuları üzerinde bir yumuşak güç unsuru olarak tarihsel verileri ortaya koymaya çalışmasının, mantıkı ve rasyonel bir yönü olmadığı da söylenemez.

Çin’de son onyıllarda yaşanan ekonomik modernleşmenin kazanımları kadar, bu sürecin Çin siyasal aklında, tarihsel verilerden hareketle yenilenmeye matuf bir yönü bulunuyor.

Çin siyasi elitinin, yukarıda dikkat çekilen tarihi referanslarla kendine biçmek istediği haklılık payı kadar, özellikle, Ming dönemi gibi tarihin görece erken dönemlerinde ortaya konulmuş olan siyasal, ekonomi ve kültürel yapılaşmaların bugüne ne türden bir etkisi ve karşılığı olduğu üzerinde iyi düşünmek gerekir.

 https://guneydoguasyacalismalari.com/cin-uluslararasi-iliskilerinde-zheng-he-formulasyonu-zheng-he-formulation-in-chinese-international-relations/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder