Mehmet Özay 26.01.2023
Bugün, tarihi bir gelişmeye daha tanıklık ettik...
Prof. Dr. Osman
Bakar onuruna kaleme alınmış olan “Knowledge, Tradition and Civilization: Essays
in Honour of Professor Osman Bakar” başlıklı çalışmanın tanıtımına, Malezya
başbakanı Enver İbrahim’in katılımıyla gerçekleştirildi. Aslında, bugünkü gelişme
tüm vechesiyle ele alındığında birden fazla açıdan tarihi bir nitelik
taşıdığını açıkça ifade etmek gerekir.
Örneğin, bu
anlamda, etkinliğe video Prof. Dr. Seyid Hüseyin Nasr’ın video kaydıyla
katılması ve verdiği mesaj; etkinliğe konu olan ISTAC’ın kurucusu Prof. Dr. Syed
Naquib el-Attas’ın zikredilmesi; bu anlamda, söz konusu eğitim merkezinin bizatihi
kendisinin, -tıpkı yıllar öncesinde olduğu gibi capcanlı bir entellektüel
etkinliğe konu olması kurumsal öneminin ortaya çıkması; tanıtımı yapılan esere farklı
din, kültür ve ülkeden akademisyenlerin, düşünürlerin makaleleriyle katkı
yapmış olmasını sıralamak mümkün.
Etkinliğin odağında
hiç kuşku yok ki, Osman Bakar Hoca vardı…
Bugün, Osman Bakar
Hoca’yı öne çıkaran veya onu önemli kılan husus, yarım yüzyılı aşkın süre
boyunca gerçekleştirdiği akademik çalışmalarının ve ortaya koyduğu düşünce
yapısının iki temel eksene oturmasıdır.
Bunlardan ilki, bilginin
ne’liği, bilginin kaynağı, bilginin insan teki ve toplumu için önemi ve yeridir.
İkincisi ise, insanlığın
ortak mirası ve mülkü kabul edilen bilginin -ki, burada özellikle Doğa-üstü alan
vurgusu çıkıyor- farklı toplumların varoluşsal kaynaklarını teşkil eden
medeniyet yapılaşmalarındaki yeri ve bu medeniyetlerin birbirleriyle ‘çatışmacı’
değil, aksine birbirini, -önce kendini diğerinin yerine koymak suretiyle-
anlamaya ve ardından, bu anlama çabasıyla birarada yaşayabilmenin
formülasyonunu bulmaya dairdir.
Bu iki temel olgu
hiç kuşku yok ki, bugünün sadece akademi ve düşünce dünyası içinde kalan ve bu
anlamda soyut yapısıyla sınırlandırılmış değil, aksine toplumsal, siyasal,
kültürel alanlarda da karşılığı olan ve/ya olması beklenen bir açılımı içinde
barındırıyor.
İlmin lezzeti
Osman Bakar Hoca,
yıllarını bilimsel faaliyete adamış ve bu anlamda, özelde Malezya genelde Malay
dünyasının son dönemde yetiştirdiği önemli isimlerden biri. Başbakan Enver
İbrahim’in Hz. Ali’nin bir sözüne atıfla tanımladığı üzere, Osman Bakar Hoca
ilmin lezzetini tatmış olan bir düşünür…
Buna, ikili
sohbetlerde veya akademik ortamlardaki konuşmalarında alanıyla ilgili olguları
ve düşünceleri paylaşırken ki gayreti, istenci ve heyecanında tanık olmak
mümkün.
Biruni’den
başlayarak Farabi, Gazali, İbn Rüşd vb. dönemlerinin öne çıkan klasik İslam
düşünürlerinin çalışmalarının bugüne, yaşadığımız dünyaya ne anlam ifade
ettiğini sorgulayan ve bunu önemli bir gayretle ortaya koyan yönü Osman Bakar
Hoca’yı, kendi sınıfı içindeki akademisyenler, düşünürler arasında önemli bir
yere koyuyor.
Epistemoloji ve krizin
açılmasına dair bir çaba
Osman Bakar Hoca’yı,
yukarıda zikredilen klasik alimleri çalışmaya sevk eden ise yaşadığımız çağın İslam
toplumları, düşüncesi ve medeniyetinin içinden geçmekte olduğu kriz dönemiyle
doğrudan bir ilişkisi bulunuyor.
İlmi kariyerine Matematik
alanında başlayan ve ardından, İslam düşüncesi ve felsefesi üzerine yoğunlaşan
Osman Bakar Hoca, hiç kuşku yok ki, döneminin diğer Müslüman akademisyenleri
gibi, aynı ve benzer güncel, çağdaş sorularla yüzleşmiş ve bu yüzleşmede ortaya
çıkan kaçınılmaz sorulara cevaplar bulma gereği hissetmiş ve bunu ahlâki, dini
ve ilmi bir sorumluluk addetmiş bir isimdir.
Gerek özel
sohbetlerimizde, gerekse akademik toplantılarda tanık olduğumuz üzere, sürekli
vurgu yaptığı ‘epistemoloji’ kavramı, onun bizatihi klasik İslam düşünürlerinin
inanç, ilim, akıl, düşünce vb. konuları nasıl ele aldıkları ve ilmin/bilimin
kaynağı ve kökeni ile bunun varlık olgusu veya olgular dünyası ve bu dünyayı
inceleyen bilimlerle ilişkisini açıklamaya matuf bir yönü bulunuyor.
Bilginin kaynağı yani,
epistemoloji konusu hiç kuşku yok ki, farklı kültür ve medeniyetler içinde
büyümüş, yetişmiş bireyler, özellikle de, düşünürler için birincil ve
vazgeçilmez öneme sahip.
Söz konusu bu alanın,
-geçen birkaç yüz yılın Batı dünyası ve düşüncesiyle farklı vechelerde ortaya
çıkan karşılaşmalarının ağır birikimini de üzerinde taşıyacak şekilde- günümüz dünyasında
Müslüman akademisyenleri ve düşünürleri için farklı bir anlamı ve önemi
bulunuyor.
Bu noktada, “bilginin
kaynağı nedir?” sorusunun gündeme getirilmesi ile modern Batı düşüncesinin, Müslüman
toplum ve düşüncesi üzerinde kurduğu hegemonik yapısı arasında doğrudan bir
ilişki var.
Bu çerçevede, tıpkı
Seyid Hüseyin Nasr, Seyid Naquib al-Attas, İsmail Faruqi vb. gibi modern dönemde
Müslüman dünyanın Batı düşüncesi ile karşılaşmasından doğan sorunların nasıl
aşılabileceğine dair görüş ve düşünceler ortaya koyanlarda olduğu gibi Osman
Bakar Hoca da, başvurduğu klasik kaynaklar, bu kaynakları bugünün düşünce
yapısı içerisinde yeni bir sistematiğe oturtması ile mevcut sorunların önce
anlaşılmasını ve ardından da çözümü noktasında ipuçları sunuyor.
Bu, gayet önemli
bir çaba ve son derece anlamlı…
Yukarıda ismi
zikredilen düşünürlerin ardından gelen neslin temsilcisi olan Osman Bakar Hoca,
bu süreçte anlamlı kabul edilen boyutu ortaya koyması, başbakan Enver İbrahim’in
dile getirdiği üzere “ilmi çalışmalara obsesif bağlılığı” ile açıklanabilir. Kanımca,
bundan önce, Osman Bakar Hoca’nın ahlâki bir tutum sahibi olarak ilmi ve
bilimsel çabaları gerçekleştirdiği ve çözüm önerilerini yine bu ahlâki temel
üzerinden yapılandırdığını söyleyebilirim.
Siyasetçi ve ilim
adamı
Kimilerinin aklına,
bir ilim adamı ile üst düzey bir siyasetçinin biraraya gelmesinin olağandışı
bir durum veya bir tür çıkar ilişkisine dayalı olduğu yönünde bir görüş gelebilir.
Ancak, başbakan
Enver İbrahim ile dostluğunun yarım asrı bulan bir geçmişe dayandığı dikkate
alındığında, Osman Bakar Hoca’nın siyasetle doğrudan ilintili bir yönünün
olmadığı ve bu anlamda, gündelik politakının odağında bir isim olarak kabul edilemeyeceğini
söylemek gerekir.
Bu noktada, başbakan
Enver İbrahim ile Osman Bakar Hoca arasında dostluk bağının geçmişte -tam da,
bugün tanık olunan akademik olgunun odağında yer alan- üniversite mekânı ve yılları
olması, kendi bulundukları toplumu inşa etme sorumluluğu taşıyan iki genç
insanın, gelecek yarım yüzyıla ne şekilde katkı yapacaklarının habercisi
niteliğindedir.
Bu bağ, aslında politika
ve akademi gerçekliğinin dışında ve ötesinde, sıradan birer fert olarak bu iki
insanın sağlıklı bir temele oturtulmuş ilişki yapılaşmasını ortaya koyuyor.
Bu anlamda, sadece
kendi bireysel tarihleri bağlamında değil, aynı zamanda topluma örneklik teşkil
edecek yönüyle de dikkate değer bir yön taşıyor. Bu örneklik, bu iki ferdin
bugün sahip oldukları toplumsal konumları ve statüleriyle bir kat daha önem
taşıdığını söylemek mümkün.
Aradan geçen süre
zarfında, Osman Bakar Hoca ilim yolunda epeyce bir mesafe kat ederken, Enver
İbrahim de kendi seçtiği siyaset dünyasında var olan ve var olmaya devam eden
bir lider konumunda.
Özelde Malezya’nın
ve genelde Malay dünyasının yetiştirdiği önemli bilim adamlarından biri olan
Osman Bakar Hoca’nın çalışmalarının öğrenilmeye değer olduğuna kuşku yok.
Özellikle, geniş
bir coğrafyaya yayılmış olan İslam toplumlarının ortak sorunları kadar, kendi toplumsal,
siyasal yapıları ve geçmişlerinden neşet eden sorunlarına yönelik çözüm önerilerinin
bizatihi anlamlılığı üzerinde durmakta yarar var. Bu çerçevede, Osman Bakar
Hoca’nın çalışmalarının bu sürece katkı yapacağını ümit ediyorum. Osman Bakar
Hoca’ya Allah’tan uzun, hayırlı ve ilimle dolu bir ömür diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder