Mehmet Özay 01.02.2023
Temeli tibarıyla kavramlar soyut düşünce ile bağlantılı oldukları
kadar, belli bir toplumsal varlık alanı üzerinde gerçekleştirilen anlama
çabasını da tekabül ederler. Bu noktada, kavramlar belli bir düşünce
sistematiğini oluşturdukları gibi bu sistematiğin unsurlarıdır da.
Ve bu çerçevede, genel itibarıyla bakıldığında, Topçu’nun felsefi
temelli yaklaşımının güçlü bir sosyolojik gözlem ve anlayışına dayandığını
söylemek gerekir. Nihayetinde, yaşadığı ve doğrudan anlamaya ve eleştirmeye
konu edindiği dönemin kırılgan şartlarında, bir ‘yol bulma’ çabasıdır aslında
onunkisi.
Topçu, Fransa’da aldığı -şu veya bu şekilde- Batı düşünce
geleneğinin güçlü izlerini taşıyan eğitimi ile, kendini bağlı hissettiği
Anadolu coğrafyasında ‘geçmişte’ gelişme gösteren İslam(i) felsefi geleneği
bünyesinde değerlendirilebilecek yaklaşımların bir kompozisyonunu oluşturan
felsefi yaklaşımını, sosyolojik olguları anlamlandırmada temel bir zemin olarak
kullanıyor.
Bununla da kalmıyor, bu felsefi yaklaşımı ile yeni bir sosyoloji
üretme gayesi içerisinde...
Bu noktada, -biraz daha somuta yaklaşırsak-, Topçu’nun gündemine
aldığı -eleştirel bağlamıyla- sosyolojik gerçeklik sadece, yeni Cumhuriyet
dönemi ve onun gelişimi ile değil aksine, Osmanlı Devleti’nin siyasi varlığının
son üç yüz yılına denk gelen uzun bir geçmişi içine almaktadır.
Hareket ve dört
temel kavram
Nurettin Topçu özelinde ve Hareket dergisi genelinde
bakıldığında, 1960’lı yılların ortalarında gündeme getirilen yayın sürecinde,
“Felsefemiz” başlığı ile atıfta bulunan çalışmada yer alan dört madde yani, ‘tekamülcü,
ruhçu, toplumcu ve idealist’ kavramlarının gayet önem taşıdığı anlaşılıyor.[1]
Bu kavramlar, birbiriyle bağlantılı iki farklı ‘evren’e gönderme
yaptığını düşünüyorum...
Bunlardan ilki, bu dünya ve/ya toplumsal olgular üzerine yaklaşım;
ikincisi ise, neredeyse tüm Doğu düşüncesinde yaygın olarak tanık olunduğu
üzere, görünür alem ve olgular üzerinde belirleyicilik özelliği taşıyan
görünmeyen doğa-üstü olgulardır.
Tekamül olgusu, bir yandan sosyal evrimciliği akla getirirken bu
olguyu, sosyal değişim ile bağlantılandırmak ve bu anlamda, bireyler ve
toplumsal gruplar arası ilişkilerin egemen olduğu ve rol aldığı bir evrimi/değişimi
düşünmek gerekir.
Tekamül kavramının, toplumcu denilen 3. madde yani, toplumcu(luk)
olgusu ile birlikte ele alındığına kuşku yok. Öyle ki, bu noktada hem
evrimciliği, hem de toplumculuğu birarada ele almayı gerektirmesi nedeniyle, bu
iki kavram yerine daha bütünlüklü bir yaklaşım olarak, ‘toplumsal değişim’
demek yerinde olacaktır.
Bir diğer husus... Ruhçu kavramının referans yaptığı, doğa ötesi
varlık/olgu unsuru ile idealist kavramının gönderme yaptığı alan arasındaki
benzerliktir.
İlgili kaynakta, bu dört maddeyi gündeme getiren yazarın -haklı
veya haksız- eleştirel tutumuna yönelik düşünceler geliştirmek yerine, temelde bu
kavramlar üzerinden hareketle, Topçu düşüncesinin yaşadığı dönem itibarıyla
neye tekabül ettiğini anlamaya çalışmak gerekir.
Düşünceye ve düşünene duyulan acil ihtiyaç
1940’lardan farklı olarak 2. Dünya Savaşı sonrası, örneğin, Hareket
dergisinin yeniden yayınlanmaya başlandığı 1960’lı yılları, iki kutuplu dünya fikri
ve bunun, küresel belirleyiciliğine karşısında bir anlam arayışı ve bunun unsurları
bağlamında düşünmek gerekir.
Bu noktada, ‘Anadolu Sosyalizmi’ kavramının giderek yer tuttuğu
yaklaşım, erken yıllardaki Anadoluculuk olgusunun düşünce sisteminin geçirdiği ‘evriminin’
bir sonucudur.
Bu evrime yol açan hadiseler bütününü, küresel Soğuk Savaş
döneminin Türkiye ve çevre ülkelere etkisi ile açıklamak mümkün...
Batı kapitalizminin kendine sadece ekonomi alanında değil, bizatihi
siyaset ve kültür alanında yer açmasıyla ve bu alanlarda gelişme göstermesiyle,
sömürgecilik sonrasında ve onun yerine, -Marksist düşüncenin ideolojik
kavramsallaştırmasının ürünü olarak gündeme gelen- emperyalizme evrildiği
ortadadır.
Öyle anlaşılıyor ki, Topçu, toplumsal değişim (tekamül) kavramıyla
durağanlaşmış, edilgenleşmiş Türk toplumunun harekete geçirilmesi ve kendine
gelmesi arzusunu gündeme taşıyor.
Bu değişimin bizatihi, toplumu oluşturan bireylerin -sahip olmaları
beklenen- eleştirel düşünceleriyle yapılaşmasına yaptığı vurgu tam da, onun ‘felsefe’
ile neyi kast ettiğine işaret ediyor kanaatindeyim.
Tarihte toplumsal yapı okuması
Öte yandan, durağanlık konusundaki ipuçlarını, sadece yaşadığı
dönemin bir sorunu olarak görmüyor Topçu...
Aksine, işin içinde kayda değer bir şekilde Osmanlı toplumu da var
ve bu yaklaşımını -geçmişte kalmış- Osmanlı toplumuna yönelik eleştirilerini
gündeme getirdiği pasajlarda bulmak mümkün.
Bu sürece etkisi bağlamında, Osmanlı toplum yapısında gayet önemli
yer tutan, dini kurumlar ile bu kurumlarda otorite makamındaki kişilere
yönelttiği gayet ağır eleştiriler, toplumsal değişmenin nereden başlaması
gerektiğine dair gizli/açık bir fikir veriyor.
Aynı zamanda, din olgusunun toplumsal ihtiyaçları karşılayacak
‘bürokratik’ yapılaşması kadar ve bundan daha çok, arzu ettiği insan modelinin
ortaya çıkmasını sağlayacak bir dini yapının da izlerini ortaya koyuyor.
Son olarak ‘Anadoluculuk’ bağlamında birşeyle söylemekte yarar var.
Anadoluculuğu bir referans noktası alması ve bu coğrafya parçasına maddi ve
manevi bağlamı ile anlamlar yüklemesi -veya var olan anlamları güncellemesi-,
hiç kuşku yok ki bir çıkış noktası mesabesinde değerlendirilmelidir.
Bu referans Topçu’nun, Anadolu tarihine uzun erimli bakmasıyla
-yaşanan tüm kırılganlıklara rağmen, canlı bir nitelik kazanıyor.
Bu toprak parçasını İslam tarihiyle ilişkilendirmesi kadar,
üzerinde yaşam süren kitlenin -diyelim ki Türklerin- varlığını da tarihsel
zeminde yerli yerine oturtma çabası yaşadığı dönemde işe nereden başlanması
gerektiğine dair önemli ipuçları olarak dikkat çekiyor.
Bu çerçevede, Topçu’yu bir din alimi olarak almak hem ona hem din
alimlerine haksızlık olur. Ancak, onun gerek dönemine, gerekse dönemi sonrasına
yaptığı katkının düşünce evrelerinin işlenmesi, anlaşılması noktasında olduğunu
hatırlamakta yarar var.
[1] Bu
kavramlara referansta bulunulan çalışma için bkz.: Hamza Türkmen. (2019).
“Hareket Dergisi 1939-1982 Milli İslam Teorisi ya da Milli Dindarlık”, Nurettin
Topçu: Dünden Kalanlar ve Geleceğe Umutlar, (ed.), Ezel Erverdi, 2. Baskı,
İstanbul: Dergah Yayınları, s. 1280. (1274-1288).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder