Mehmet Özay 01.08.2021
Malezya’da kovid-19’la ilgili politikalarda gelinen nokta siyasi krizden anayasal kriz düzeyine çıktı.
Başbakan Muhyiddin
Yasin ve Adalet Bakanı Takiuddin Hasan’ın son bir hafta içinde yaptıkları
açıklamalar ülkede krizin parlamento düzeyinden, hükümetle federal sultan
düzeyine çıkmasına neden oldu.
26 Temmuz’da
hükümette de facto adalet bakanı
görevini yürüten Takiyuddin Hasan, federal sultanla görüşme yapılmadan ve onayı
alınmadan hükümetin mevcut olağanüstü hâli iptal ettiğini açıklamıştı.
Bunun ardından,
geçtiğimiz Cumartesi günü iktidardaki, Ulusal İttifak (Perikatan Nasional-PN) koalisyon hükümeti başbakanı Muhyiddin
Yasin, daha önce plânlandığı üzere pandemiyle ilgili politikaların federal parlamentoda özel gündemle yarın yani
Pazartesi günü ele alınacağı görüşmenin yapılmayacağını duyurdu.
Başbakandan anayasa ihlâli
Başbakan Muhyiddin
Yasin’in, Perşembe günü parlamentoda yapılan kovid-19 test sonuçlarını -ki
sadece yüzde 0.9’luk orana tekabül eden sonucu- gerekçe göstererek, tek taraflı
olarak federal parlamentonun toplanmayacağını açıklaması, ülkede siyasi krizden
anayasal krize geçildiğini gösteriyor.
Kovid-19’la
mücadele amacıyla Ocak ayından bu yana görevini yapamayan federal parlamento,
bu süre zarfında uygulanan olağanüstü hâl konusunu görüşmek amacıyla toplanması
kararlaştırılmıştı.
Olağanüstü hâlin
konuşularak karara bağlanması beklenen görüşmelerin yapılmaması, muhalefet
tarafından olduğu gibi federal sultan tarafından da eleştiriliyor. Bu konuda
ortak görüş, hükümetin ve başbakan Muhyiddin Yasin’in anayasayı ihlâl ettiği
yönünde.
Federal sultan’dan ağır eleştiri
Başbakanın, vaka
oranını bahane ederek federal parlamentonun toplanmayacağını açıklaması ancak, bunu
federal sultan Abdullah Ahmed’in onayını almayarak gündeme getirmesi bu
gelişmenin anayasal kriz olarak yorumlanmasına neden oluyor.
Saray
yetkililerinin yaptıkları açıklamalarda federal sultanın hükümetin aldığı bu
tek taraflı kararı onaylamadığının açıklanması durumu gayet net olarak
özetliyor.
Daha önce hükümet
ve federal sultan arasında yapılan görüşmelerde, sultanlık makamı olağanüstü
hal kararının parlamentoda ele alınması yönünde görüş beyan etmişti. Bugün
yaşanan anayasal krizin temelini de, başkakanın bu görüşe muhalif hareket
etmesi oluşturuyor.
Bu durum, bu yılın
Ocak ayında pandemiyle mücadele amacıyla Ağustos ayına kadar geçerli olacak
olağanüstü hâl kararını onaylayan Federal Sultan ile hükümetin yollarının ayrıldığına
işaret ediyor.
Alınan olağanüstü
hâl kararının federal parlamentonun işlevinin askıya alması, tüm eksikliğine
rağmen, ülke demokrasisinin sürdürülebilirliği adına büyük bir darbe anlamı
taşıyor.
Bu nedenle, Ocak
ayından bu yana parlamento oturumlarına ara verilmesi ve bu sürenin son iki
ayının tam kapanmaya konu olması siyasi partiler ve kamuoyunda tepkilere yol
açmış durumda.
Sultanın hayal kırıklığı ve anayasal kriz
Dün sona eren, iki
aylık kapanmanın ardından özel gündemle Pazartesi günü toplanmasına karar
verilen parlamentonun bu kez başbakanın aldığı kararla yeniden ertelenmesi
hükümet ile federal sultan arasında ayrışmaya yol açması nedeniyle, krizin
farklı bir boyuta ulaştığını ortaya koyuyor.
Federal sultan
Abdullah Ahmed’in, “son derece hayal kırıklığına uğradığını” belirtmesi ortada
anayasal krizin bir ifadesi olarak kendini gösteriyor.
Sultan bu
gelişmeye zemin hazırlayan hükümeti ve üst düzey bürokratları yasa dışı hareket
etmekle itham ediyor.
Öte yandan, başbakanın
merkezinde bulunduğu bu gelişme üzerine, siyasi parti liderleri kadar sivil
toplum kuruluşları da tepki gösteriyor.
Dr. Mahathir: Muhyiddin Yasin ve hükümeti istifa
etmeli
Son gelişmelere tepki
gösteren çeşitlis iyasi parti liderleri arasında Dr. Mahathir Muhammed en ağır
eleştiriyi gündeme taşıdı. Başbaan Muhyiddin Yasin’in parlamentoya yalan
söylediğini ileri süren Dr. Mahathir başbakanı ve hükümeti istifaya davet etti.
Öte yandan, bir grup
muhalefet partisinin oluşturduğu Umut Koalisyonu liderleri gelişmeyi anayasal
kriz olarak yorumladı. Yapılan açıklamalarda, başbakanın federal parlamentoda
özel oturumu engelleme girişimi, kendisi ve hükümet yönelik bir meşru girişimin
önüne geçme olarak değerlendiriliyor.
Halkın Adaleti
Partisi (Partai Keadilan Rakyat-PKR),
Demokratik Eylem Partisi (Democratic
Action Party-DAP) ve Emanet Partisi’nin (Partai Amanah) oluşturduğu Umut Koalisyonu’nca yapılan açıklamada,
hükümetin aldığı karar eleştiriliyor.
Hükümetin
parlamentonun açılmamasına gerekçe gösterdiği kovid-19 salgını konusunda da
gerçekçi ve rasyonel bir tutumun takınılmadığına vurgu yapılıyor.
Hükümetin kararına
gerekçe olarak, sağlık bakanlığı genel müdürünün vekiller ve parlamento
çalışanlarının sadece yüzde 0.9’unun kovid-19 testinin pozitif çıkması, Dünya
Sağlık Örgütü (World Health Organization-WHO)
yüzde 5’lik oranıyla çeliştiği belirtilerek, kararın ardında siyais nedenler
olduğuna dikkat çekiliyor.
Koalisyonun lideri
konumundaki PKR lideri Enver İbrahim yaptığı açıklamada “Başbakanı, bakanlık ve
kurumları manipüle etmemesi konusunda şiddetle uyarıyoruz” dedi.
Enver İbrahim, bu
açıklamasıyla özellikle, sağlık bakanlığının verilerinin yanlış
değerlendirilmesi ve hükümetin bunu manipüle etmesine gönderme yapıyor.
Sivil toplum meydanlara çıkıyor
Uzun bir aradan
sonra başkent Kuala Lumpur’un merkezinde Merdeka Alanı’nda (Dataran Merdeka) yüzlerce kişinin
katıldığı protesto gösterisinde başbakan Muhyiddin Yasin istifaya davet edildi.
Göstericiler,
hükümetin bugüne kadar pandemiyle mücadelede başarısızlığını eleştirirken,
federal parlamentonun görevini yapmasının engellenemisin de protesto etti.
Peki bu durum ne anlama geliyor?
24 Şubat 2020
tarihinde başlayan sivil darbe girişiminden bu yana ortada meşruiyeti gayet
sorgulanmaya açık Ulusal İttifak adıyla bir hükümet Malezya’yı yönetmeye
çalışıyor.
Federal
parlamento’da çoğunluğun mevcut hükümeti destekleyip desteklemediği sorunu hükümetin
kurulduğu 1 Mart 2020 tarihinden bu yana gündemde yer etmesine karşılık,
Muhyiddin Yasin başta olmak üzere, hükümeti oluşturan çeşitli partilerin ve
grupların temsilcilerinin desteği ve yönlendirmesiyle bugüne kadar parlamentoda güvenoyu süreci gündeme
getiril/e/medi.
Muhyiddin Yasin
hükümeti, aradan geçen yaklaşık bir buçuk yıla yakın süre zarfında kovid-19
salgınını bahanesi ile bugüne kadar gelmesi açıkçası büyük bir başarı. Bu
süreçte, gizli/açık siyasi partilere ve sivil toplum kesimlerine alınan
kararlara karşı çıkılmaması, toplu gösterilerin yapılmaması uyarıları yapıldı.
Mevcut Ulusal
İttifak hükümetinin en büyük ortağı konumundaki Birleşik Malay Ulusal
Organizasyonu (United Malay National
Organization-UMNO) içerisinde yaşanan güç mücadelesi bugüne kadar Muhyiddin
Yasin’in işine yaramış gözüküyor.
Yolsuzluklarla
boğuşan UMNO liderliğine havuç-sopa yöntemini açıkçası başarıyla uygulayan
Muhyiddin Yasin, kendisine hükümete yönelik herhangi bir girişimi bugüne kadar
manipüle edebildi.
Bu süre zarfında,
UMNO’da kendine yakın isimleri önemli bakanlıklara getirmesi, hem UMNO’da hem
de koalisyonun küçük ancak önemli bir ortağı olan ve mevcut hükümetin hâlâ
Malay hakları ve İslamın temsilcisi olduğuna inanan Malezya İslam Partisi’nde (Parti Islam SeMalaysia-PAS) belirli
isimlere yönelik yolsuzluk suçlamalarında mahkeme kararlarında aklanmaları hiç
kuşku yok ki, sürecin nasıl işlediğinin bazı ana hatları olarak dikkat çekiyor.
Olağanüstü hâl ve
tam kapanma gibi alınabilecek tüm tedbirleri almasına rağmen, Mayıs ayından bu
yana kovid-19 vakalarındaki artış ve ölümcül vakalardaki yükseliş karşısında da
görüldüğü üzere Malezya hükümeti başarılı sonuç elde edebilmiş değil. Temmuz
ayı başlangıcında günlük vaka sayısı 6988 iken ayın son günü Cumartesi, vaka
sayısının 17.786’a yükselmesi bunu açıkça ortaya koyuyor.
Hükümet değişir mi?
Daha önceki
yazılarımızda da dikkat çektiğimiz üzere, kovid-19’la mücadele bahane
gösterilerek bu yılın Ocak ayından Ağustos ayına kadar olağanüstü hâl ilân
edilmişti.
Aradan geçen süre
zarfında pandemiyle mücadelede arzu edilen başarı yakalan/a/madığı gibi, Mayıs
ayı sonlarında vaka sayılarının artmasıyla bu sefer Haziran ve Temmuz aylarında
tüm ülkede kapanma kararı alınmıştı.
Kapanmaya rağmen,
vaka sayılarındaki artış rekor düzeylere ulaşırken, parlamentonun görev
yapamaması siyasilerde ve kamuoyunda tepkilere yol açmıştı.
Bugün gelinen
noktada, hükümetin meşruiyetinin sadece parlamento içinde değil, federal
sultanlık makamınca da sorgulandığı ortada.
Hükümetin görevini
devam ettirip ettirmemesi, federal sultanın meclis çoğunluğu desteğine bakarak
yeni bir başbakan ataması veya seçim kararı almasıyla mümkün gözüküyor. Ancak
pandemi dolayısıyla seçime gidilmeyeceği aşikar.
Bu gelişmeler,
mevcut Ulusal İttifak hükümetinin sadece birkaç kişilik çoğunlukla sahip olduğu
belirtilen desteğin sona ermesi yeni gelişmelerin olacağı anlamına geliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder