Mehmet Özay 30.07.2020
foto: nst.com.my |
Malezya’da 2015
yılından itibaren gündemde olan 1 Malezya Kalkınma Fonu (1MDB) yolsuzluklarıyla
ilgili olarak dönemin başbakanı Necib Rezzak 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Sabık başbakan
Necib Rezzak, 1MDB bünyesinde yaklaşık on milyon dolarla ilgili olarak siyasi
gücünü kötüye kullanma, para aklama ve güveni kötüye kullanma gibi suçlardan hakkında
açılan toplam yedi davada 12 yıl hapis cezası ve yaklaşık 50 milyon Dolar (201
milyon Ringgit) ödeme cezasına çarptırıldı.
Necib Rezzak ve
avukatları kararın ardından basına yaptıkları açıklamada, masum olduğunu ileri sürerek,
sürecin daha bitmediğini ve temyize başvuracaklarını açıkladı.
Yüksek Mahkeme
tarafından 28 Temmuz’da sabık başbakana verilen mahkumiyet kararının, Malezya
modern tarihinde bir ilke tekabül ettiğine kuşku yok. Bunun ötesinde, söz
konusu bu kararın devrim niteliğinde değerlendirilmesi gereken bir süreç
yaşandığı da ortada.
Bu kararın ulusal
ve uluslararası boyutları ile 2014 yılından bu yana konuşulmakta ve ülkede daha
önce gerçekleştirilen toplumsal tepkilerin temel noktalarından biri olduğu
biliniyor.
Kararın ardından
bazı çevrelerin şu anki başbakanlığı tartışmalı olan Muhyiddin Yasin’i, ‘adil
lider’ ve Malezya’yı ulusal arenada temize çıkarma girişim olarak
tanımlamalarını da dikkatle ve eleştirel bir şekilde ele almak gerekiyor.
Malezya’da bugünkü
mevcut hükümetin, 5 Mayıs 2018 tarihinde halkın oylarıyla seçilen Umut
Koalisyonu hükümetine karşı, aralarında federal sultanlık, Birleşik Malay
Ulusal Organizasyonu (United Malay
National Organization-UMNO) ve Malezya İslam Partisi (PAS) gibi farklı
ittifak yapılarının rol aldığı 24 Şubat 2020 tarihindeki sivil darbenin bir
sonucu olduğu ve bu hükümetin bugüne kadar parlamentodan güven oyu alma
girişiminde bulunmadığını hatırlatmak gerekiyor.
Bu durum bile,
Malezya siyasetinin sadece bir siyasinin yargılama ve ceza süreciyle sınırlı
olmayacak denli derin yapısal bozukluklar içerdiğini ortaya koymaktadır.
Malezya siyasetini
derinden etkilemesi beklenen yüksek mahkemenin kararı, sadece ulusal siyasal ve
toplumsal yapıda siyasi etik, yasal düzenlemeler ve ekonomik yapılaşma ile
ilgili sorgulamaları gündeme getirmekle kalmayacak, bunun ötesinde 1MDB
çerçevesinde, dönemin siyasi elitleri ile yakın ilişkiler kuran Suudi
Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Kuveyt gibi Körfez Arap ülkelerinin
bu yolsuzlukta ne gibi roller üstlendiklerinin de dikkatle incelenmesini
gerektirecek boyutlar içeriyor.
Sorunun ulusal boyutu
Ulusal boyutu
noktasında o dönemlerde başında Enver İbrahim’in bulunduğu muhalefetin yani, Halk
Cephesi (Pakatan Rakyat-PR) koalisyonunun
ülkede adaletin, ekonomik düzenin, bürokrasinin düzeltilmesi yönündeki reformcu
söylemlerinin ardında, böylesine yolsuzluk kültürünün hakim olması yatıyordu.
Gerek siyasilerin
söylemleri, gerek toplumsal tepkilerin doğrudan yansıması olarak gerçekleştirilen
gösteriler Malezya’da kurulu düzenin değişmesinin kaçınılmazlığına vurgu
yapıyordu.
Necib Rezzak’ın
başbakan olarak görevde bulunduğu 2016 yılında, söz konusu bu türden toplumsal
ve siyasal baskılar sonucu iktidar olan Ulusal Cephe (Barisan Nasional-BN) hükümetince başlatılan yargılama süreci,
dönemin siyaset-bürokrasi-yargı üçgeninde kurulan ilişkiler nedeniyle sabık
başbakanın aklanmasıyla sonuçlanmıştı.
Muhyiddin Yasin siyasi güç peşinde
Bugünle bağlantılı
olarak, daha yargılama süreci öncesinde, yani 2015’de dönemin başbakan
yardımcısı ve Milli Eğitim Bakanı Muhyiddin Yasin, başbakan Necib Rezzak’ı
kamuoyu önünde eleştirmesi sonucu kabinedeki görevinden olmuştu.
Bugün Malezya’da
gayri meşru hükümetin başında yer alan Muhyiddin Yasin’i, salt Necib Rezzak’ın
yargılanmasına müdahale etmemesini gerekçe göstererek “adil bir lider”
profiline yerleştirmek siyasal etik ve anlam kaybına yol açacak ölçüde önemli
bir girişimdir.
Erken seçime
hazırlanan Malezya’da siyasi iktidarı elinde tutmayı arzulayan Muhyiddin Yasin’in
düne kadar genel kamuoyu önünde meşruiyet krizi yaşarken, söz konusu yargılama
süreci sonrasında birden kahraman konumuna getirilmek istenmesi ulusal
siyasatte yaşanan farklı oyunların eseridir.
UMNO’da değişim 2013’de başlamıştı
Gerek Ulusal Cephe
hükümetinin omurgasını oluşturan UMNO içerisinde, gerekse hükümette yaşanan
yolsuzluk ve kötü yönetim nedeniyle partide değişim işareti veren Dr. Mahathir
Muhammed’in bu yöndeki girişimleri daha 2013 yılındaki 13. genel seçimler
sonrasında başlamıştı.
Parti yönetimini
ve özellikle de başbakanı değiştirme yönündeki girişimlerinde başarısız olması
sonrasında 2016 yılında partiden ayrılan Dr. Mahathir, kurduğu Yerli Birlik
Partisi (Parti Pribumi
Bersatu Malaysia-Bersatu) ile ülke siyasetinde yer almaya devam
etmişti.
Necib Rezzak
yönetimi, Dr. Mahathir gibi bir siyasi kurdun partiden ayrılmasıyla rahatlamak
yerine, giderek artan kamu oyu baskısı sonrasında -UMNO’nun iktidar olduğu 2016
yılında- 1MDB ile ilgili soruşturma açılmasına imkan tanımış, ancak süreçte
herhangi bir yolsuzluğa rastlanmadığı yolundaki yargı süreci hem Necib Rezzak’ın
hem de UMNO’nun aklamması olarak yorumlanmıştı.
Bu gelişme, kamu
vicdanında derin yaralar açarken, bunun çarpıcı tepkisi 5 Mayıs 2018 tarihinde
yapılan 14. genel seçimlerde ortaya çıktı.
61 yıllık iktidarın yitimi ve 1MDB
Seçimlere Dr.
Mahathir’i de bünyesine alarak giren Umut Koalisyonu’nun (Pakatan Harapan-PH), 61. yıllık Ulusal Cephe, daha doğrusu UMNO
iktidarını sona erdirmesi, reform söyleminin nihayet iktidar olabileceğinin bir
göstergesiydi.
Reform söylemini
uygulamaya geçiren yeni hükümetin öncelikli konularından biri, söz konusu bu
yolsuzluk davasını yeniden başlatmak oldu. Burada, UMNO çevrelerinin ileri
sürdüğünün aksine ne ortada bir siyasi intikam vardı, ne de sadece birkaç
kişinin adının karıştığı sıradan bir yolsuzluk olayı.
Aksine Malezya’nın
adını uluslararası arenada yolsuzlukla anılmasına ve Singapur’dan ABD’ye kadar
beş ülkede sürdürülen soruşturmalara konu olması, ülke ekonomisinin zarar
görmesine neden olması yatıyordu.
Söz konusu
yargılama süreci, arada yaşanan çok önemli süreçlere rağmen, nihayet 28 Temmuz günü
karara varıldı. Beklentilerin aksine, yüksek mahkeme tarihi bir karara imza
atarak Necib Rezzak’ı 12 yıl hapis cezası ile rekor denilebilecek para cezasına
mahkum etti.
Bahsi geçen bu “çok
önemli süreçlere” aşağıda değineceğim...
1MDB’nın uluslararası boyutu
Söz konusu karar özellikle,
5 Mayıs 2018 tarihindeki genel seçimlerden bu yana yaşanan ulusal siyasette, ekonomi
ve yargı sistemi ile bağlantılı en son gelişmelerinden birini oluşturmasıyla
dikkat çekiyor.
Malezya’da uzun
dönemdir gündemde olan söz konusu yolsuzluk iddiaları sadece bir siyasetçinin
tek başına işlediği, siyaset ahlakına gayri mugayir bir icraat olarak
değerlendirilemeyecek özellikler taşıyor.
2009-2018 yılları
arasında ülkenin altıncı başbakanı olarak görev yapan Necib Rezzak, başbakanlık
koltuğuna oturduğu 2009 yılında kurduğu ülkede ekonomik kalkınmada aşama
kaydetmek amaçıyla kurduğu 1 Malezya Kalkınma Fonu’nun, bir süre sonra para
aklama gibi çeşitli yolsuzluk süreçlerine konu olmasıyla gündeme gelmişti.
Söz konusu fonun
gerek destekçileri, ortakları ve gerekse ilişkide oldukları finans kurumları
çerçevesinde Singapur’dan Körfez ülkelerine, Avrupa’da Lüksemburg’a ve oradan
ABD’ye kadar uzanan ilişkiler ve bağlantılar ağıyla küresel boyutta bugüne
kadarki benzerleri arasında adı ilk
sıralarda yer almasıyla dikkat çekmişti.
Ancak söz konusu
yolsuzluk tek başına başbakanın sorumlu olduğu bir yapıyı değil, aksine
yukarıdan aşağıya köklü bir yolsuzluk sisteminin varlığının açığa çıkmasıyla
önem taşıyor.
Girişte dikkat
çekildiği üzere, 1MDB çerçevesinde, dönemin siyasi elitleri, ailelerinin yanı
sıra, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Kuveyt gibi Körfez Arap
ülkelerinin yönetim çevrelerinden ve/ya bunlara yakın isimlerin söz konusu
yolsuzluk süreçlerinde adlarının birleşmesi bu ülkelerdeki yapıların bu
yolsuzlukta ne gibi roller üstlendiklerinin de dikkatle incelenmesini gerektiriyor.
Söz konusu bu ilişkilerin
ilginç boyutlarına bir kaç örnek vermek mümkün. Necib Rezzak’ın 2014 yılı Mayıs
ayı ortalarında BAE’ye yaptığı resmi ziyarette kendisine ülkenin en yüksek
nişanı olan Etihad Madaylası verilmesi ve varılan ikili anlaşmalarla BAE’nin
Johor’da petrol deolama tesislerinde, Kuala Lumpur’da Tun Razak adıyla bilinen
dev iş merkezindeki yatırımlarıyla ilgili anlaşmaların hiç kuşku yok ki, 1MDB
ile bağlantılı yönleri bulunuyordu.
Öte yandan, Suudi
Arabistan’ın Yemen’deki çatışma ortamında oluşturduğu koalisyon gücüne dış
politikasında tarafsızlık ilkesini öncellemiş Malezya gibi bir ülkenin askeri
destek ve işbirliği vermesi Suudi Arabistan Kralı Selman Abdülaziz’in 2017 yılı
Şubat ayında Malezya’ya yaptığı resmi ziyarette Cohor’daki petrol rafinerisi
için 7 milyar Dolarlık yatırım anlaşmasına imza atmasını hatırlamakta fayda
var.
Malezya-Suud
siyasi elitinin yakınlaşması sürecinde belki de ilk aşamalarından birini
Malezya’da 2013 yılındaki genel seçimler öncesinde 673 milyon Doların Necib
Rezzak’ın hesabına aktarıldığı konusundaki veriler 1MDB soruşturmalarında öne
çıkan konulardan biriydi.
Malezya’da UMNO
merkezli Ulusal Koalisyon hükümetinin, Körfez Arap ülkeleriyle bağının salt
ikili işbirliği anlaşmalarıyla sınırlı olmadığı görülmelidir. İlgili yapılar
arasında, 1MDB çerçevesinde gizli/açık yakınlaşmanın, Malezya’da ulusal
siyasette iktidarda kalma araçlarını sağlamada fon sağlayıcı olarak rol
oynamanın, 18-21 Aralık 2019 tarihlerinde Kuala Lumpur Zirvesi’ni bloke etme
çabalarının ve nihayet 24 Şubat 2020 sivil darbesinin ortaya çıkmasıyla
birlikte ele almak gerekiyor.
Malezya’da siyasal partilerde karar süreci
Bu gelişmenin
ardından, temyiz sürecinin varlığına rağmen, öncelikle UMNO ve geçen yıl bu
partiyle siyasi ittifakı resmileştiren PAS’ın siyasi meşruiyet sorunu ile karşı
karşıya oldukları ortada. UMNO’dan yapılan ilk açıklamalara bakılırsa, tıpkı
2016 yılında olduğu gibi partide iki temel söylemin varlığı devam ediyor.
İlki, genç nesil
politikacıların partinin yolsuzluklara bulaşanlardan temizlenmesi. İkinci daha
güçlü olan yapı ise partide senyor politikacıların Necib Rezzak’ı
desteklemeleri. İkinci görüş, yukarıda dile getirdiğimiz üzere, yolsuzluk
kültürünün, siyasi ahlakın zaafiyetinin köklü bir nitelik arz ettiği yönündeki
görüşlerimizi desteklemesi nedeniyle oldukça önemli.
Burada, siyasal
etik ve adalet ilkeleri çerçevesinde var olacak bir Malay etnik kökenli UMNO
ile, Malaylılığı, İslamı öne sürerek iktidar olma mücadelesini sürdürmüş ve bu sürdürme
konusunda ciddi bir çaba sergileyen ancak bunun arkasına sığınarak yozlaşma ve
yolsuzluk kültürünü sadece parti içinde değil, toplumsal yapının yukardan
aşağıya farklı kurumları üzerinde gizli/açık yaygınlaşmasına katkı yapan UMNO
arasında farkın belirlenmesi ve ortaya konulması gerekiyor.
Kronik yolsuzluktan çıkış için reform
Bu konuda yine
dönüp dolaşıp daha bağımsızlık öncesinde 1946 yılında kurulan UMNO’da dönemin
kurucu başkanı Dato Onn’un partiyi Malay Müslümanları dışında diğer etnik
yapılara açma konusundaki görüşünün ne denli önemli olduğu bir kez daha
kanıtlanmış durumda.
Bir diğer husus,
1999’dan itibaren Malezya siyasetine reform kavramını taşıyan Enver İbrahim’in
bu güne kadar resmi ve gayri resmi olarak başında bulunduğu Halkın Adaleti
Partisi’nin (Partai Keadilan Rakyat-PKR)
Malay Müslümanlarla sınırlı olmayan aksine, Çin ve Hint kökenli siyasetçileri
de bünyesine barındırarak ulusal siyaseti zenginleştirme yönündeki çabasının ne
denli anlamlı olduğuna vurgu yapmak gerekiyor.
Bugün yapılması
gereken bu iki temel görüş ekseninde Malezya siyasetinin siyasi reformları ortaya
koyacak, demokratik yöntemlerle seçilmiş bir siyasi yapının göreve gelmesidir.
Bu süreç, sadece Malezya siyasetinde ve toplumunda anlamlı dönüşümleri
doğurmakla kalmayacak, güçlü bir Malezya’nın diğer bazı ülkelerle birlikte
İslam coğrafyasındaki sorunları ele alma ve çözüm bulma konusunda güçlü bir
irade sergilemesine de olanak tanıyacaktır.
Bugün sabık
Başbakan Necib Rezzak’ın konu olduğu yargılama süreci ve aldığı ceza bireysel
bir sorun olarak görülmesi, Malezya siyasetinde ve toplumsal yapısında bütüncül
bir rasyonel dönüşümün önünü tıkayacak en önemli engel teşkil edecektir. Gerek
Malezya içerisinde gerekse yanı başındaki komşu ülkelerden başlayarak Malezya’yı
takip eden ülkelerin Malezya’daki gelişmeleri doğru okuması bu anlamda oldukça
önemlidir.