Mehmet
Özay 3 Haziran 2020
foto: hksar.org |
Çin Halk
Cumhuriyeti kongresinde geçtiğimiz 30 Haziran Salı günü alınan kararla, Hong
Kong Özerk Yönetim Bölgesi (HKSAR) güvenlik yasası kabul edildi. Söz konusu
yasa aynı gün akşamı devlet başkanı Şi Cinping tarafından imzalandı.
İngiltere’den
Pekin yönetimine geçmesinin 23. yıldönümü olan 1 Temmuz’a denk gelen ulusal
güvenlik yasası kabulü, Ada’da özgürlüklerin kısıtlanması anlamı taşıyor.
Kongreye bağlı daimi
komitede (NPCSC) 162
üyenin tamamının oyuyla geçen yasa, Hong Kong Temel Yasası’na ek olarak
yürürlüğe girecek. Söz konusu yasanın yürürlüğe girmesi için, Hong Kong
meclisinin ilgili yasayı onaylaması bekleniyor.
Yasaya
ulusalararası çevrelerden tepkiler gelirken, ABD senatosu Pekin yönetiminin
Hong Kong ulusal güvenlik yasasını eleştiren yasa tasarısını kabul etti.
Yasanın kabulü,
özellikle 2014 yılından bu yana gündeme gelen demokrasi yanlısı talepler ve
gösterilerin sonu anlamına geliyor. Pekin yönetimi, gösterilerin ardında dış
güçlerin varlığına dikkat çekerken, gelişmeleri terörle bağlantılandırması
dikkat çekiyor.
Yasa ile ulusal
güvenliğe konu teşkil eden suçlarda ömür boyuna hapis cezaları verilebilecek. Bu gelişmenin ardından
bazı ülkeler Hong Konglulara göç ve vatandaşlık için kapılarını açma kararı
aldı.
Hong Kong’da terörizmle mücadele!
İlgili yasanın kongreden
geçmesinin ardından, Hong Kong baş yöneticisi Carrie Lam, Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Komisyonu’na tele-konferansla yaptığı açıklamada terörizm ve
bağımsızlık olgularını öne sürerek yasanın meşruiyetini savunurken,
uluslararası toplumdan söz uluslararası toplumdan da bunun kabul edilmesi
yönünde çağrıda bulundu.
Carrie Lam, bu
açıklamaları yaparken, söz konusu yasanın hazırlanmasında şeffaflık olmadığı
gibi, senato görüşmeleri öncesinde de Hong Kong’lu temsilcilerden sadece bir
kaçının yasa taslağını görmeleri, yasanın Ada’ya getireceği “haksızlıkların”
hazırlık aşaması olarak değerlendirmek gerekiyor.
Yasa çerçevesinde
Pekin merkezi ulusal güvenlik bürosunun Hong Kong’da ofis açması, Ada baş
yöneticisinin ulusal güvenlikle ilgili davalarda yargıçların belirlenmesi gibi
yeni uygulamalar hayata geçirilecek. Bu çerçevede, ilgili davaları özellikle
Çin’li yargı otoritelerinin yönetmesi söz konusu olabilecek.
Sivil ve siyasal yaşama darbe
Bugüne kadar
Ada’da özerklik ve demokratik hakların korunması ve geliştirilmesi mücadelesi
veren Demosisto Partisi gibi siyasi
hareketlerin faaliyetlerinin ve üniversite öğrencileri başta olmak üzere
çeşitli kesimlerin kamusal alanda gösteri ve toplantı gibi temel haklardan
mahrum olacaklarına kesin gözüyle bakılıyor.
İlgili yasanın
kongrede kabulünden bir gün önce bunun ilk işaretleri verilmiş ve Parti’nin
kurucu başkanı ve gösterilerin sembol ismi olan Joshua Wong ve bazı üyeler,
“Artık Hong Kong’da demokrasi mücadelesi sürdürülebilecek güvenlik ortamından
söz etmek mümkün değil” diyerek partiden ayrıldıklarını açıklamışlardı.
Öte yandan,
bağımsızlık yanlısı Hong Kong Ulusal Cephe lideri ve eski milletvekili Sixtus
Baggio Leung ise Ada’daki faaliyetlerini sona erdirdiklerini açıkladı. 2015
yılında kurulan hareketin faaliyetlerini Tayvan ve İngiltere devam etmesi bekleniyor.
Benzer şekilde,
bir öğrenci birliği olarak 2016’da kurulan ve bağımsızlık söylemiyle gündeme
gelen ‘studentlocalism’ de
faaliyetleri Tayvan, Avustralya ve ABD’de sürdüreceklerini açıkladı.
“Tek ülke iki sistem” çöktü
Bununla birlikte,
Ada yöneticisi Carrie Lam’ın yukarıda dikkat çekilen BM İnsan Hakları
Komisyonu’na yaptığı açıklamada, “Ada’daki küçük bir grubun yasaları çiğnediği
ve Ada halkının çoğunluğunun temel hak ve özgürlüklerinin korunacağı” konusunda
açıklaması ise gerçeklerle bağdaşmıyor.
Özellikle 2019
yılı Haziran ayından başlayarak yıl sonuna kadar devam eden gösterilere zaman
zaman Ada halkının neredeyse yarısının katılması, sorunun sadece küçük bir
azınlık öğrenci grubunun tekelinde olmadığını açıkça göstermektedir.
Uluslararası
çevreler yasanın kabulünün ardından, Hong Kong’da olası insan hakları ihlâllerine
dikkat çekerken, Pekin yönetiminin düne kadar uluslararası kamuoyu önünde gururla
dile getirdiği, ‘Tek ülke, iki sistem’ adı verilen yönetim biçiminin de çökmesi
anlamına geliyor.
Ada’da karamsar gelecek
Bu gelişme, 1997
yılından bu yana Çin’e bağlı özerk bölge statüsündeki Hong Kong’da yeni bir
dönemin başlangıcı anlamı taşıyor. Güvenlik yasası’nın uygulanmaya
başlanmasıyla, uluslararası ve kozmopolit bir niteliğe sahip Ada’nın geleceği
konusunda karamsar görüşler öne çıkıyor.
Sadece Ada
halkının kamusal yaşamında çeşitli siyasal özgürlüklerin kısıtlanması ile
sınırlı olmayan, aynı zamanda Ada’nın hem Asya-Pasifik bölgesi ve hem de
küresel ekonomi içerisinde sahip olduğu yer ve önemin etkilenebileceği
beklentisi hakim. Yüksek öğretim ve araştırma kurumlarıyla da öne çıkan Ada’da
yaşanacak beyin göçünün, entellektüel birikimde azalmaya yol açması da
olasılıklar arasında.
Doğu Asya’da
önemli bir ticaret, teknoloji ve finans merkezi olarak ün yapan Ada, bu
özelliklerinin bir yansıması olarak, özellikle ABD’nin Hong Kong özerk
yönetimiyle özel ticari ve yatırım anlaşmaları bulunuyor. Bugünlerde söz konusu
bu anlaşmaların geleceği tartışma konusu.
Öte yandan, eski
sömürge yönetimi İngiltere’de bazı liderler ve sivil toplum kuruluşları İngiliz
yönetiminden Hong Konglulara çalışma ve öğrenim hakları verilmesiyle
vatandaşlığa alınabilmelerinin yolunun açılması talebinde bulunuyorlar.
Hong Kong’lular
arasında özellikle gençler ve orta yaş profesyonellerin bu gelişme sonrasında
başta Tayvan olmak üzere Asya-Pasifik bölgesinde Japonya, Güney Kore, Singapur,
Avustralya gibi ülkelere göç edebilecekleri yönünde eğilimleri olduğu
biliniyor.
Söz konusu bu
süreçler, Ada’da siyasal ve toplumsal yaşamın giderek daha fazla Pekin’in
nüfuzu altına girmesi anlamına gelecektir.
Ada’yı bekleyen
karamsar gelecek bölge ülkeleri tarafından da hissedilerek gündeme getiriliyor.
Örneğin, Güney Kore’den yapılan açıklamada, ulusal güvenlik yasasının
etkilerinin Hong Kong Özerk Bölgesi ile olan sıkı ilişkilere zarar vermesinden
endişe edildiğine dikkat çekiliyor.
Açıklamada,
İngiltere-Çin arasında 1984 yılında yapılan anlaşma gündeme getirilerek Ada’nın
özerk yapısının devamlılığına vurgu yapılarak Pekin yönetiminin aldığı karar
dolaylı olarak eleştiriliyor. Ayrıca, bu gelişmenin ABD-Çin arasında doğuracağı
gerginliğin bölge barışına olumsuz etkine de atıfta bulunuluyor.
2014 ve bugün
Hong Kong’da
geçerli olacak söz konusu güvenlik yasası, özellikle 2014 yılından bu yana
Ada’da yaşanan siyasal gelişmelerin zirve noktası kabul etmek gerekiyor.
Özellikle
üniversite öğrencilerinin başını çektiği özgürlük yanlısı söylemler, Pekin
desteğindeki Ada yönetiminin aldığı çeşitli kararlara tepki olarak gösterilerle
varlığını ortaya koyarken, zamanla geniş halk kitlelerinin desteğini almakta
zorlanmadığını kanıtladı.
Kabul edilen Ulusal
Güvenlik Yasası, Ada’da siyasal yaşamda kısıtlamalar anlamına geldiği gibi
toplumsal yaşamın da etkileneceğine kuşku yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder