Mehmet
Özay 15.12.2019
Açe modern tarihi,
Endonezya ulus-devleti içerisinde yer almasıyla onu bağımsızlık öncesi süreçten
ayırmaktadır. Buna rağmen, sadece Endonezya Cumhuriyeti bağlamında değil, başta
Güneydoğu Asya’daki ulus-devletler özelinde olmak üzere, genel itibarıyla bu
siyasi meşru sınırlara sahip bununla birlikte, farklı dini ve etnik grupları
bünyesinde barındıran ulus-devlet yapılanmalarına yönelik eleştiriler zaman
zaman gündemde yer etmektedir.
Hatta, bu siyasi varlığın
yapılaştırılmasının suniliğine dikkat çekilerek bir tür yeni sömürgecilik
evresinin bir önceki dönemle bağının kurulmasında bir tür kontrol mekanizması
olarak işlev gördüğü ileri sürülebilir.
Bununla birlikte, ulus-devlet
yapılarının dönemi içerisinde bir tür kaçınılmazlık olarak da algılanmasına
şahit olunur. Sömürge sonrası siyasi ve ekonomik koşullar ve özellikle de güç
unsurunu içinde kayda değer bir şekilde taşıyan askeri varlık karşısında, etnik
ve dini farklılaşmalar üzerine yükselen çeşitli toplumsal grupların
biraradalığı bir tür zorunluluk olarak gündeme taşınır.
Merkez iktidarlar ve güç
yapılarının öncülüğünde sergilenen ulus-devlet yapılaşmasının sürdürülebilirliği
dil ve kültürel birlik kadar, etnik-milli çoğunluğun ortak kader eksenin
birleşmesi, dini inanç zemininin doğurduğu ve daha yüce gayeler üzerine inşa
edilen birlikler halinde de zuhur edebilir. Ancak bu unsurların, modern
ulus-devlet yapılanmalarının doğasında dini olana bir yer tanınmaması gerçeği
hatırlandığında, ulus-devleti birarada tutacak yapıların zaman içerisinde giderek
anlam ve zemin kaybına uğradığına da şahit olunur.
Endonezya özelinde bunu
yansıtan unsurlara 1950’li yıllarda rastlandığı gibi, 1970’li yıllarda da
gündeme farklı bir şekilde taşındığı ortadadır. Bu bağlamda, Açe Özgürlük
Hareketi’nin (GAM-Gerakan Aceh Merdeka)
4 Aralık 1976 tarihinde bağımsız bir siyasi bütünü dünyaya ilan etmesini ve
kendini bu anlamda Endonezya Cumhuriyeti’nden ayrışmasını yukarıda kısaca
değinilen hususlar çerçevesinde değerlendirmek mümkün.
Hasan di Tiro’nun
öncülüğünde, Açe topraklarında dönemin elit grubuna mensup bireylerinin
katılımıyla Açe’nin Endonezya merkezi hükümetinden ayrılışının, bir başka
deyişle bağımsızlığının ilanı sıradan bir hadise olarak değerlendirilemez. Bu bağımsızlık
ilanı, dönemin sömürge-sonrası (post-colonial)
bir sürece denk gelmesi ile tezat teşkil edecek bir içerik taşıdığı da
ortadadır.
Öyle ki, sömürgeci güçler
üç, dört yüzyıllık sömürge topraklarından çıkarken Batı Avrupa tecrübesini,
yine o topraklara bir siyasi miras olarak bırakmayı bir tür sorumluluk kabul
ettikleri ortada. Ancak bu sorumluluğun, sömürge öncesi hatta sömüre sürecinde
ilgili halkların hangi dini, kültürel ve siyasi birlikteliklerle birarada
oldukları ve bu noktada nasıl bir teritoryal zeminde buluştukları gibi meseleler
üzerinde durulmadığı da bir vakıadır.
Açe Özgürlük Hareketi’ni
doğuran şartların işte böylesi bir sömürgeci güç yapılanmasının sömürge
topraklarından çıkarken bıraktığı siyasi zeminden neşet ettiği ortaya
konulmalıdır. Burada kimi çevrelerin anlamakta zorlandığı bir diğer husus, Açe
topraklarında yaşayan halkın -Çinli küçük bir azınlık hariç- tümünün Müslüman
olması ile Endonezya Cumhuriyeti sınırlarında yaşayan halkların büyük bir
bölümünün Müslüman olmasıdır.
Tarihi referanslar ve
gelişmeler, Açe’nin bin yıllık geçmişinde dini yapılaşma olarak İslamiyetin
varlığı, bunun yanı sıra, salt tekil ve sınırlı/kapalı bir etnik millet olgusu
değil, çoğul, kozmopolit ve hatta dönem dönem ortaya çıkan gelişmeler dikkate
alındığında evrensel bir nitelik taşıdığı görülecektir.
Açe’yi bu manada, sadece
elli beş bin kilometre karelik bir alanla sınırlandırmak hatalı olacaktır. Bu noktada,
4 Aralık 1976 tarihinde bağımsızlık kararını dünyaya duyuran metin, Açe ile
Sumatra’yı birarada zikretmesinin, bu manada bir önem arz ettiğine dikkat
çekmekte fayda var. Açe’nin 20. yüzyıl şartlarında teritoryal bir sınırlılığa maruz
kalmasına rağmen, bu topraklarda yaşayan halkın siyasi ve toplumsal bilinç
noktasında kendini çok daha geniş bir evrende temsil ettiği görülmektedir.
Belki de bunun izlerini,
daha 1942’de Malaya’daki Japon güçlerini Sumatra topraklarına çeken siyasi
irade; Endonezya bağımsızlığının gündeme geldiği 17 Ağustos 1945 tarihinde
Endonezya bağımsızlığı ilanına rağmen, sömürgeci Hollanda’nın -İngilizlerin
yardımıyla- bölgeyi yeniden sömürgeleştirme çabasının 1949’a kadar sürdüğü
dönemde Açe topraklarının bağımsızlığın yegane meşru ve yasal kaynağı olması ve
bağımsızlık ilanının temel süreçlerinin Açe topraklarında gerçekleştirilmiş olması
sömürge sonrası yapılanmada Açe’nin yapılaştırıcı ve bir model olarak kabul
edilmesinin ana organlarını teşkil etmektedir.
Bununla birlikte, Açe’nin
1949’da bağımsız bir eyalet olmasına karşılık, kısa bir süre sonra Kuzey
Sumatra Eyaleti’ne bağlanması, ortaya yeni ulus-devlet yapılanmasında merkez-çevre
çatışmasının ilk örneğini ortaya koymaktadır. Ancak bu ilk örneğin kalıcılık
arz etmesi, 1976 yılındaki bağımsızlık çabalarının ortaya konduğu dönemden bu
yüzyılın başlarına kadarki süreçte tanık olunmuştur.
Bu noktada, 2005
yılındaki gelişme, açıkçası 1949 yılında ortaya konulan siyasi ve toplumsal
perspektiften farklılığı değil, aksine teyidi mahiyetindedir. Bu durumda,
aradan geçen bu uzun süreçte, merkez-çevre ayrışmasının kimler tarafından
gündeme getirildiği üzerinde düşünülmesi, 1976 ruhunun anlaşılmasını kolaylaştıracaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder