Mehmet Özay 11.09.2019
Her Eylül ayında,
okulların açılmasıyla toplumda sosyal etkileşimlerin nitelik ve niceliğinin arttığı
bir döneme girilir. Evindeki, evinin yakın çevresindeki değişik yaş
gruplarından çocukların ve erken gençlik yıllarını yaşamaya başlayan gençlerin,
adına okul denilen çeşitli düzeylerdeki eğitim kurumlarına devamları önemli bir
hareketliliğe neden olmasıyla dikkat çeker.
Bu hareketlilikte
‘aktör’ olduğu varsayılan öğrenciler, okullarda sürdürülen formel eğitim-öğretim
süreçlerini paralel ve/ya dikey kesen toplum kesimlerle, zorunlu ve/ya bile
isteye kurdukları şu veya bu şekildeki sosyal etkileşimlerin odağındaki
kişilerdir.
Bununla birlikte,
eğitim-öğretim sürecini destekleyici mahiyette ulaşım, konaklama, yeme-içme,
güvenlik, koordinasyon, temizlik, serbest zamanlar gibi pek çok kurumsal alanın
işgal ettiği önemli bir yapılar topluluğu dahil olur bu sürece.
Öğrenciler ile söz
konusu bu kurumsal yapılar içerisindeki kişilerle gerçekleştirilen etkileşimin
odağında yer almakla birlikte, bu kurum ve her kurumlar içerisindeki ilgili
kişiler de kendilerini, bu etkileşimin odağında görme eğilimindedir. Ve bu kurum
ve kişiler çeşitli özellikleriyle, ailede ebeveynlerden, okulda müdür ve
öğretmenlerden yani, eğitim-öğretim sürecinde öğrencinin ‘en yakınında’ olduğu
varsayılan kişilerden ayrışırlar ve farklılaşırlar.
Yatılı okullarda
ve/ya pansiyonlarda kalan öğrenciler; köyden-metropollere kadar çeşitli
düzeylerdeki yerleşim yerlerinde yaşayan öğrencileri evlerinden okul kapısına
kadar getirecek ulaşım ağı ve sistemi, ki bunun içine ebeveynin özel aracıyla
çocuğunu okul kapısına bırakması, özel servis hizmeti sunan şirketlerin
varlığı, özel olup yasa dışı çalışan servisçilik hizmeti, belediye otobüsleri,
minibüsler, tren ve metrolar vb. önemli işlev görürler.
Öğrencinin evinde mutlaka
yapması gerektiği ileri sürülen kahvaltı ile sınırlı olmayan, yanı başındaki
bakkal, okul sokağının köşesindeki simitçi ve börekçi dükkânı, okul binasında
yüzlerce kişiye hizmet sunması beklenen kantin ve yemekhane, okul çıkışlarının
ardından doldurulan kafeler vb. yeme içme süreçlerinde rol alır.
Site çocuklarının
sabahın erken bir vaktinde servis bekleşmelerinde göz kulak olması umulan site
güvenlik yetkilisi; öğrencilerin ev-okul arasında şehir ulaşım ve güvenliğinden
sorumlu trafik başta olmak üzere emniyet görevlileri; okul binalarının girişlerindeki
güvenlik görevlileri; hatta okul içinde nöbetçi öğretmenler bu güvenlik
olgusunu anlamlı kılma uğraşı verdiği düşünülen kişilerdir.
Gün boyu yinelenen
bir nüfusu içinde barındıran okullarda, temizlik olgusu kurum içerisinde
temizlik hizmeti veren şahıslarla sınırlı olduğu varsayılsa da, gün içinde
farklılaşan süreçlerde sınıf ortamından tuvaletlere, servis araçlarından
yemekhanelere kadar düşünülmesini gerektiren bir özelliği içinde barındırır.
Öğrencinin daha
sabah servis aracıyla başlayan ve/ya diğer araçlarla okula kadar süren
seyahatini, okulda teneffüsleri ve okul dönüşü evde/yurtta buluşacağı önemli
bir ‘boş zaman’ dilimi, diğerlerinin yanında hiç de göz ardı edilebilecek bir
durum arz etmez. Aksine, bu boş zamanı bir birey olarak öğrencinin, artık tek
başına doldurmasına el verecek imkânlar/araçlar bulunduğu gibi, bu imkân ve araçları
paylaşabileceği yanı başındaki bir kişiden veya bir gruptan ibaret arkadaşlarla
da değerlendirmesi beklenir.
Bu tekil imkânın
dışında, öğrenci tekini kendine çekme konusunda oldukça cazip imkânları elinde
bulunduran ve adına genel itibarıyla ‘eğlence’
dediğimiz ‘boş zamanları değerlendirme’ kurumların çeşitli araç ve
yöntemleriyle tüm dikkatleri ile cazip hale gelmek için hazır beklemektedirler.
Boş zamanların içine, naif bir ilgiymiş gibi gözüken bir tek sigara
tüttürümünden bağımlılığa kadar uzanan hap kullanımına, tavladan suni futbol
sahalarındaki rekabete, pornografiden sanatsal faaliyetlere kadar çok çeşitli
alanların dahil olduğunu görürüz.
İşte bu sayılan -ve
de sayılmayan- kurumlar ve bu kurumlarda belli rol ve işlevler üstlenen
bireyler ve gruplar kendilerini, yeni başlayan eğitim-öğretim yılı ile birlikte
aktif hale geçerek bu devasa işin odağında görürler.
Söz konusu kurumlarca
ve/ya bireylerce ve gruplarca öğrenci tekine yönelik sergilenen ilgi ve alâkanın,
maddi bir çıkar ilişkisinin öne çıkartıldığı bir boyutu da içerdiği ortadadır.
Hedefte var olduğu izlenimi verilen eğitim-öğretim sürecinin ilgili
kişiye/kuruma ekonomik kazanımının gizli/açık öncellendiği bir süreçtir bu.
Dikkat edildiği
üzere, yukarıda adına eğitim-öğretim denilen sürecin bizatihi kendisine yani, sınıf içi ve okul içi profesyonel ve
yarı/gayri profesyonel aktivitelere atıfta bulunmadım. Öğretmenlere, müdür
yardımcılarına, müdürlere, ilçe ve il milli eğitim yapılarına ve de bakanlığa!
Ya da söz konusu
bu eğitim-öğretim kurumunun gölgesinde kaldığı izlemini veren veya verilen
dershanelerin (pardon etüd merkezlerinin) ya da gelecek belirsizliğini göz
önüne alarak, yapılanmasını, zorda kalmış bir özel okul işletmesini devr alarak
yeniden yapılandıran, dershane işlevini ‘özel okul tabelası’ altında sergileme
eğilimi sergileyen kurumların eğitim-öğretim sürecinin hangi boyutuna denk
geldiğine değinmedik. Çünkü daha bu yapılara gelmeden eğitim-öğretime hazırlık
denilen ve yukarıda kısmen değinilen unsurların nerede durup nasıl bir işlev
yüklendiğini epeyce bir düşünmek gerekiyor.
Bir başka açıdan
bakıldığında belki kimileri, yukarıda sayılan (ve belki de ilâvelerde
bulunabileceğimi diğerleriyle birlikte) unsurları, aslında adına eğitim-öğretim
denilen sürecin hakkıyla, anlamlı ve adilane bir şekilde yerine getirilmesinin
araçları ve dinamikleri olduğunu iddia edebilir. Bunda haklılık payının
olmadığı söylenemez elbette.
Ancak bir minibüs
şöforü, bir bakkal, bir servis işletmecisi, bir temizlik hizmetlisi, bir
simitçi, bir trafik polisi ve dahi diğer araçsal unsurlar gün içinde öğrenci
teki ile karşı karşıya geldiğinde, eğitim-öğretim faaliyetine nasıl bir katkı
yaptığının bilincinde midir sorusunu sormamız gerekiyor.
Burada bir başka
soruyu da gündeme getirebiliriz. Acaba yukarıda zikredilen tüm bu yapıların
bizatihi kendisi bilinçdışı bir edim olarak, okul kurumu tarafından resmi ve
profesyonel olarak verilmesi beklenen eğitim-öğretimin yerine ikame edilecek
bir tür ‘korsan’ eğitim-öğretim faaliyeti mi gerçekleştirmektedirler?
Korsanlık
olgusunun, sadece -diyelim ki, oyun ve/ya pornografik işlerle ilgilenen kişi ve
yapıların gizliden/açıktan sürdürdükleri bir faaliyet ve de eğitim süreciyle
ilintili olduğu sanılmasın. Formel eğitim-öğretim süreçlerinin ana hedeflerini
destekleyecek unsurları içinde barındırmayan, gün içerisinde ortaya çıkan tüm
bu ilişkiler ağının, korsan eğitim faaliyetine hizmet verdiklerini söylemek
mümkün.
Gün içerisindeki
etkileşimler bağlamında, çok sınırlı bir zaman diliminde dahi gerçekleşmiş de olsa,
bu yapıların -kişi ve kurumlar- ortaya koydukları dilsel, düşünsel ve fiziki
diyebileceğimiz çeşitli bağlamlardaki eylem düzenlerinin, öğrenci teki üzerinde
bıraktığı iz/ler/in birikimsel olarak bir tavra dönüşmesi halinde, karşı
karşıya kalınan sorunun artık üstesinden nasıl gelineceğine dair bir başka
sürece evrilmiş oluruz.
http://guneydoguasyacalismalari.com/2019/09/11/gundelik-yasam-ve-cogullasan-egitim-ogretim-faaliyeti/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder