Mehmet
Özay 09.09.2019
foto:straitstimes.com |
ABD ile Güneydoğu Asya
Ülkeleri İşbirliği (ASEAN) arasında, 2-6 Eylül günlerinde Güney Çin Denizi’nde gerçekleştirilen
deniz tatbikatı, bölgede güvenlik ve ittifak oluşumları konusunda yeni bir
gelişme olarak değerlendirilmeyi hak ediyor.
Bölgenin
yeni konsepti: deniz tatbikatları
Bu tatbikatı, yakın
dönemde gerçekleştirilen iki tatbikatla birlikte değerlendirmek gerekiyor.
Bunlardan ilki, geçen yıl 22-28 Ekim tarihlerinde Çin’in önderliğinde ASEAN
ülkelerinin iştirakıyla yapılan deniz tatbikatının ardından, bu sefer ABD’nin
aynı birliğe mensup üye ülkelerin tamamıyla benzer bir tatbikat gerçekleştirmiş
olmasıdır.
İkincisi, geçen Mayıs ayı
başlarında, yine ABD öncülüğünde Japonya, Filipinler ve Hindistan’ın
katılımıyla uluslararası sularda seyir güvenliği konseptiyle Güney Çin
Denizi’nde gerçekleştirilen tatbikattır.
Hindistan’ın söz konusu
bu tatbikatta yer alırken, ABD yönetiminin uluslararası denizlerde seyir
güvenliğini, sadece Doğu ve Güney Çin Denizi ile Malaka Boğazı ekseninde değil,
Hint Okyanusu da içine alacak şekilde değerlendirdiğini ortaya koyuyor.
Dolayısıyla bu gelişme,
ABD’nin güvenlik çemberini Asya-Pasifik’ten Hint-Pasifik’e kaydırması ve/ya
genişletmesi anlamına geliyor. Öyle ki, ABD yönetimi, geçen Haziran ayının
hemen başında, yayınladığı Hint-Pasifik Strateji Raporu’nda bu stratejik
gelişmeye dikkat çekerek, Hint-Pasifik bölgesinin ülkenin savunma öncelikli
alanını oluşturduğu konusunu dünya kamuoyuyla paylaşmıştı.
ABD’nin Hint-Pasifik
eksenli stratejisinin, Çin’in 2017 yılında Afrika’nın doğusunda Cibuti’de
askeri üs varlığını hayata geçirerek, Hint Okyanusu’na doğu sahilleriyle bağlı
olan Afrika’daki ticari varlığını askeri bir nitelikle desteklemesine karşılık geldiği
görülüyor.
Bu bağlamda, ABD
yönetimi, bir yandan Çin-Japonya ve Çin-Hindistan çekişmesinden kaynaklanan
çatışması ortamı kendi jeo-stratejik ve hiç kuşku yok ki, ekonomik hedefleri
için sürekli yapılandırıyor.
ABD-ASEAN
askeri işbirliği
ABD’nin ASEAN ile
-birliğe üye on ülkenin katılımıyla-, ilk defa gerçekleştirdiği geçen haftaki
tatbikat, bölgede son iki yıldır süren ticaret savaşlarına ilâve olarak,
bölgesel güvenlik konusunda da çatışmacı ortamın en azından potansiyel olarak
sürdüğünü ortaya koyuyor.
ABD donanmasının
ağırlıklı desteği ve katılımcı ülkelerin çeşitli düzeylerden bin iki yüz altmış
kişilik askeri personelin varlığı, kimi çevrelerde bu tatbikatın sembolik olduğu
izlenimi uyandırsa da, tatbikatın komutasını yürüten ABD’li komutan, ilgili
ülkelerin ortak hareket kabiliyetini ve bilgi paylaşımına olanak tanıyan
etkinliğin önemli olduğunu vurguluyor.
Katılım noktasında
görülen bu sınırlılıkla ilgili olarak şu hususların belirleyici olduğu
söylenebilir. Bunlar sırasıyla, ABD ile ASEAN arasında stratejik ortaklığın
boyutları; ASEAN içerisinde siyasi liderliğin olmaması; Birlik içerisinde
örneğin Kamboçya ve Laos gibi Çin’e yakın duran ülkelerin varlığı; bölgenin
askeri bir yapılanmaya konu olmamasını düşünen Malezya gibi ülkelerin siyasi
duruşları öne çıkan faktörlerdir.
Tüm bu sınırlılıklarına
rağmen, ABD öncülüğünde gerçekleştirilen bu tatbikatın bölgenin güvenlik ve
mevcut ve potansiyel ittifaklar çerçevesinde sürekli yenilenen ve
yapılandırılmaya muhtaç bir dinamizmle bağlantılı olduğu da aşikâr.
ASEAN’da
bölgesel güvenlik
ABD öncülüğünde ve
Birlik’e mensup on ülkenin çeşitli düzeylerde verdiği askeri destekle, Tayland
Körfezi ve Güney Vietnam’da Güney Çin Denizi’nin uluslararası sularında
gerçekleştirilen tatbikatı birkaç açıdan ele almak mümkün.
ABD’nin Tayland ve
Filipinler ile olan stratejik ortaklığının, bu iki ülke ile ortak askeri faaliyetlerini
daha rahat gerçekleştirebilmesine olanak tanıyor. Öte yandan, birliğe üye diğer
ülkeler içinse, bölgedeki teritoryal hakimiyet peşinde koştuğunu açık bir
şekilde ortaya koyan Çin’in varlığı karşısında, dengeleyici bir unsur olarak ABD
ile böylesine önemli bir tatbikatta biraraya gelebiliyorlar.
Çin’in, Güney Çin
Denizi’nin yüzde doksanına tekabül eden bölümünde siyasi egemenlik hak
iddiasının, aralarında ASEAN’a üye beş ülkenin yani Vietnam, Filipinler,
Bruney, Malezya ve Endonezya’nın kıta sahanlıkları konusunda anlaşmazlığa yol
açması nedeniyle, tatbikat birliğin doğal sınırlarının korunması konusunda bir
kararlılık olarak anlaşılabilir.
Bu noktada, ASEAN’ın yeni
bir döneme ve yapılanmaya evrilmekte olduğunu gizli/açık kendini ortaya
koymaktadır. Kaldı ki, bunun ipuçlarını bir ekonomik işbirliği örgütü olarak
görülen ASEAN’ın tüm üye ülkelerin katılımıyla son bir yıllık süre zarfında
önce geçen yıl Ekim ayında Çin ile, ardından geçen hafta ABD ile
gerçekleştirdiği ve her ikisi de ilk olma özelliği taşıyan deniz
tatbikatlarında bulmak mümkündür.
Küresel
kapitalizmde hegemonya
Bu tatbikatın da ortaya
koyduğu üzere, ABD ve Çin arasında, örneğin tarihi, ekonomik ve günümüz küresel
kapitalizm yapılaşmasında kimin hakim konumda olacağı ve gelişmeleri
yönlendireceği olgusu can alıcı noktayı oluşturmaktadır.
Küresel ekonominin ilk
iki sırasını paylaşan ABD ve Çin arasında Güney Çin Denizi ve bağlantılı
suyolları üzerindeki egemenlik mücadelesi sürerken, ASEAN noktasından konuya
bakıldığında ise, bazı farklılıklar göze çarpmaktadır.
Bu noktada, bölgenin coğrafi
ve ulus-devlet yapılanması bağlamında asli unsuru teşkil eden Filipinler ve
Endonezya’nın üzerinde yükseldiği Takımadalar ülkeleri ile,
Myanmar-Vietnam-Tayland-Kamboçya ve Laos’un bulunduğu Hint-Çin’i bölgesi ve
Malaya Yarımadası bağlamında Malezya ve Singapur’un -ve de Bruney- varlığı birbirinden
bağımsız ele alınabilmesi kadar, iç içe geçen katmanlı bir siyasi ve ekonomik
bağımlılığı da ortaya koymaktadır.
Bu temellendirmede,
Myanmar, Kamboçya ve Laos’u parantez içine alarak değerlendirmek gerekir. Bunun
nedeni, Kamboçya ve Laos’un ASEAN içerisinde Çin’le doğrudan ideolojik ve
stratejik işbirlikleri ile ayrışması, hem de ekonomik modernleşmede diğer üye
ülkelerin ulaştığı seviyeye henüz ulaşmamış olmalarıdır.
Myanmar’ı ise tamamen
kendine özgü tarihsel şartların bir neticesi olarak gerek ASEAN gerekse -kimi
bağlamlarda bir yakınlaşmasından söz edilebilse bile- Çin ile ilişkileri
sürdürülebilir bir yapılaşmaya konu olmamasıyla dikkat çekmektedir. Siyasi
reformlar ve Batılı liberal ekonomiye geçişte sorunlarla boğuşan Myanmar
sıçrama yapabilmesi için daha süreye ihtiyaç olduğu görülmektedir.
Sırasıyla Singapur,
Malezya, Vietnam, Filipinler ile son beş yıldır yaşadığı siyasi bunalıma karşın
Tayland’ın diğer üye ülkelere kıyasla ekonomik kalkınmada elde ettikleri
süreklilik; birliğin ekonomik büyüklük olarak ilk sırasında bulunan Endonezya ise,
2015 yılı sonunda kabul edilen ASEAN ekonomik işbirliği çatısı ile ekonomik
süreçleri yönetebilme arzusundadırlar.
Bu hususlar, birliğin
genel itibarıyla ekonomik kalkınmaya odaklı eğilimlerine karşılık güvenlik ve
istikrar noktasında dış aktör/ler/e ihtiyaç duyduğunu ortaya koymaktadır.
Çatışmasızlık
halinin sürdürülebilirliği
ABD-ASEAN deniz tatbikatının,
bölgedeki gelişmeler bağlamında neye tekabül ettiğine dair bazı hususları tek
tek sıralamakta ve ardından biraz daha detaylı bir şekilde ele almakta fayda
var.
İlki, Çin’in özellikle Şi
Cinping’in devlet başkanlığına geldiği 2013 yılından itibaren ve giderek
tedrici olarak tonu artan bir bağlamda Güney Çin Denizi’ni ulusal egemenlik
sahası ilan etmesine karşı bir gelişme olarak görülmelidir. İkincisi, ASEAN ile
ABD arasında askeri işbirliğinin geldiği noktayı göstermesi dikkat çekicidir.
Üçüncü husus, ABD devlet
başkanı Donald Trump’ın bir önceki dönem yani, Barack Obama dönemi ile
kıyaslanmayacak ölçüde Doğu ve Güneydoğu Asya bölgesi’yle ekonomik yatırımlar ve
askeri işbirlikler noktasında ortaya koyduğu geri çekilme politikalarına
rağmen, ABD içerisinde bazı güç odaklarının bölgenin önemini başkan Trump’a
kanıtlamakta olduklarıdır.
Her ne kadar, ASEAN içerisinde
siyasi liderlik konusunda bir belirsizlikten söz edilse de, ABD yönetimi,
birliğe mensup üye ülkelerden bazılarıyla sahip olduğu stratejik işbirliğini de
kullanmak suretiyle, bölgede askeri varlığını ispatlamak ve bunu geliştirme
konusunda kayda değer bir çaba sergiliyor.
Bu son tatbitakın da
ortaya koyduğu üzere, ASEAN, ABD ve Çin gibi iki ekonomik gücün çatışma alanı
olmaya devam etmektedir. Bu durum, ASEAN’da bölgede siyasi ve askeri
istikrarsızlıklar bağlamında bazı endişelerin yaşanmasına yol açsa da, siyasi
birlikten yoksunluğuna rağmen ASEAN bu çatışmacı ortamda denge arayışları
çerçevesinde belirleyici olabilme imkânını elinde bulundurmaktadır.
ASEAN’da, özellikle
1980’lerden itibaren Asya-Pasifik bölgesinde Japonya modelini örnek alarak
gelişme gösteren ekonomik modernleşme süreçlerinde elde ettiği kazanımı
bertaraf edecek her türlü girişime karşı, bazı istisnalarla birlikte, ortak bir
ses çıktığı söylenebilir.
Birlik, bölge ülkelerinin
de katılımıyla Çin ve ABD ile yapılan, akamete uğrayan yakın gelecekte icraata
geçirilecek olan ticari işbirliği anlaşmalarının da ortaya koyduğu üzere
ekonomik kalkınmalarını sürdürülebilir kılacak tüm girişimlerde yer almaktadır.
İşin güvenlik boyutunda
da, Birlik içerisinde ortak bir askeri yapılanma olmadığı ve yakın vadede de
ortaya çıkacağına dair ipuçları bulunmadığına göre, ASEAN önümüzdeki dönemde de
ABD ve Çin yönelimli askeri tatbikatlara konu olmaya devam edecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder