Mehmet Özay 27.09.2019
foto:rnz.co.nz |
Endonezya’da yaklaşık
bir aydır süren toplumsal huzursuzluk ve şiddet gündemdeki yerini kokuyor.
Bu gelişmeler,
Papua eyaletindeki Papualıların yeniden bağımsızlık talebinde bulunurken,
başkent Cakarta’da ulusal mecliste bir süredir tartışılan Yolsuzlukla Mücadele
Kurumu’nun (KPK) güç ve yetkilerinin sınırlandıracağı iddia edilen yasa
tasarısının geri çekilmesine yönelik olarak özellikle lise ve üniversite
öğrencilerince gerçekleştirilen gösterilerdir.
Birbiriyle
bağlantısız olduğu söylenemeyecek bu gelişmeleri her yönüyle burada ele almak
mümkün değil. Bu nedenle, kısaca Papua konusu üzerinde duracağım.
Papualıları dışlayıcı ve aşağılayıcı yaklaşım
17 Ağustos’ta
Endonezya Cumhuriyeti’nin bağımsızlık günü kutlamaları sırasında meydana gelen
olaylar ve sonrasındaki gelişmeler ülkede Papua krizinin yeniden nüksetmesine
yol açtı.
Endonezya merkezi
hükümeti ile ülkenin en doğusundaki Yeni Gine Adası’nın batısındaki Papua
Eyaleti arasında var olan düşük yoğunluklu çatışma süreci, bu süreçte yeniden
gündeme gelirken, Papualılar referandum çağrılarını yinelemek suretiyle
bağımsızlık arzularını bir kez daha gündeme taşıdılar.
Bağımsızlık günü
kutlamaları dolayısıyla başkent Cakarta’da yapılan gösterilerde Papualı
öğrencilerin bağımsızlık talebiyle başladı.
Ardından, Cava
Adası’nın doğusunda, ülkenin ikinci büyük şehri Surabaya’daki yükseköğretim
kurumlarında okuyan bir grup Papualı öğrencinin kaldığı yurtlara askeri
güçlerin baskın yapması şiddet eylemine konu olurken, gelişmelerin
körüklenmesinde bundan daha da önemlisi askerlerin Papualıların fiziki
görünümleri üzerinden ırkçı ve aşağılayıcı ifadeler kullanması oldu.
Referandum talebi yeni değil
Bu durum, Papua
Eyaleti başkenti Jayapura’da referamdum talebi ve gösteriler şeklinde yankı
bulurken, bir anlamda şiddet sarmalı da yeniden işlemeye başladı.
Bu gelişmeler
açıkça gösteriyor ki, Papualılara yönelik aşağılayıcı ifadeler Eyalet halkı
tarafından kabul edilemeyecek bir durum. Ayrıca, Papualıların Endonezya bütünü
içerisinde özellikle de, temsil gücü bakımından merkezi yönetim ve bunun
uzantısı olan güvenlik güçlerine yönelik güvensizliği içinde barındırması
benzer süreçlerde olduğu gibi yine gündeme geldi.
Bununla birlikte,
merkezi hükümetin Jayapura’dan yükselen referandum talebini dikkate almasını
beklemek olmayacak bir şey(di). Ve merkezi hükümet bu talebe yönelik sivil
araçları kullanmak ve bu talepleri reddettiğini kanıtlarcasına yeni güvenlik
güçlerini bölgeye sevk etti.
Güvenlik
güçleriyle çıkan çatışmalarda ölü ve yaralıların olması uluslararası medyanın
gelişmelere kulak kabartmasını sağladı. Merkezi hükümetin aldığı bir diğer
tedbir ise, bölgede iletişim olanaklarının kısıtlanarak, toplumsal ve siyasal
tepkinin yayılmasının önüne geçildi.
Başkan Jokowi’nin bölgeye yönelik ilgisi
2014 yılından bu
yana devlet başkanlığı koltuğunda oturan Joko Widodo’nun, özellikle bağımsızlık
yanlısı söylemlerin gündeme geldiği bölgeler, az gelişmişlikle anılan eyaletler
üzerinde durduğu ve ekonomik modernleşmenin ülkenin bu bölgelerine ulaşması
konusunda da çaba sarf ettiği bir dönemde Papua krizinin nüksetmesi oldukça
düşündürücü.
Nisan ayındaki
seçimlerin ardından önümüzdeki ay başkanlık yeminini edecek olan Jokowi’nin
ülkenin siyasal yapısının sivilleşmesi, demokratikleşme, ekonomik modernleşme
vb. süreçlerle öne çıktığı izlenimi veren politikalarıyla gündeme geliyor.
Bu anlamda, Başkan
Jokowi’nin Papua özelindeki tasarruflarından öne çıkanı Papua Otoban çalışmasını,
bölgede ekonomik faaliyetler nezdinde mobilizasyonu ve bölge halkının oldukça
düşük düzeydeki refah düzeyini artırmaya matuf bir girişim olarak görmek
mümkün.
Başkan’ın bu
ilgisini, daha önceki başkanlardan farklı olarak her yıl birkaç kez bölgeye
ziyaret etmesinde somut olarak görmek mümkün.
Bugünlerde
Papualıları hedef alan şiddet ve dışlayıcı söylemlerin Başkan’ın bu çabalarının
şu veya bu şekilde önünü almaya yönelik girişimler olduğuna kuşku yok. Başkanın
ve başında bulunduğu hükümetin siyasi ve sivil inisiyatifinin önüne geçen
güçler, bölgede barışı zedeleyici gelişmelerdeki aktör rolleriyle öne
çıkıyorlar.
Eyaletin zenginliği Papualılara yaramıyor
Bununla birlikte,
bugünlerde gündeme gelen Papua krizinin tam da böylesi bir süreçte
gerçekleşiyor olması üzerinde durmak gerekiyor. Bunun birkaç nedeni olduğunu
söyleyebiliriz. Bunlardan en aşikâr olanı, Papua topraklarının sahip olduğu
zengin maden ve gaz rezervleri.
On yıllardır
bölgede, özellikle Batılı madencilik şirketlerinin faaliyetlerinin hem bu
küresel şirketler hem de Endonezya merkezi hükümeti için önemli gelirler olarak
anlam bulması.
Bu ekonomik
kazanımın en güzel ifadesi ise, ABD madencilik şirketi Freeport McMoran ile
Endonezya Hükümeti’nin ortaklığında işletmecilik hakkını yürüten Grasberg Mine
adlı kuruluşun faaliyetlerinde karşılık buluyor.
Yakın geçmişte
Freeport’ın bölgedeki faaliyetlerinin durdurulması yönündeki Cakarta’da gündeme
gelen görüşler iki taraf arasında önemli gerçekleşen görüşmeler sonrasında
yeniden onayla sonuçlanmıştı. Açıkçası, bu süreçte hangi aktörlerin ve
faktörlerin rol oynadığı konusu hiç kuşku yok ki, Papua eyaletinin kaderi ile
yakından ilgilidir.
İşin bir diğer
yanında ise, klişe bir ifade olarak değerlendirilme ihtimali yüksek de olsa,
gerçekliği yansıtması dolayısıyla özellikle, ordu güçlerinin sivil hakimiyetin
tesis edilemediği bölgelerde sahip olduğu üstünlüğü bırakmak istememesi
karşımıza çıkıyor.
Endonezya ordusunun
bu konuda Cakarta’daki sivil siyaset üzerinde sahip olduğu etkiyi de dikkate
alarak, bu yapının Papua’daki gelişmelerde yönlendiriciliğinin şüpheyle
karşılanmayacak düzeyde olduğu tahmin edilebilir. Bölgede hak ihlalleri
konusundaki iddiaların üzerine gidilememesinin herhalde bir nedeni de yine bu
ve benzeri yapıların varlığı ile açıklanabilir.
Bitmeyen sömürgecilik bağlamı
Papualıların
siyasi talepleri, diğer benzeri talepler de olduğu gibi bağımsızlık öncesi
sömürgecilik süreçleriyle bağlantılı.
Hollanda
sömürgeciliğinin sona erdiği ve yerine Endonezya Cumhuriyeti’nin kurulduğu 17
Ağustos 1945’te Papua bölgesi Yeni Gine adıyla Hollanda sömürgesi olmaya devam
etti.
1961 yılında
Papua’da Hollanda’dan ayrılma talepleri gündeme gelirken, bir yıl sonra New
York anlaşmasıyla Papua’nın Endonezya Cumhuriyeti’ne devri gerçekleşti. Ardından
bölgede toplumsal huzursuzluk sonrasında, 1969 yılında silahların gölgesinde
yapılan göstermelik referandum bölgeyi Endonezya topraklarında tutmanın aracı
oldu.
Papualıların
kendilerini sanki bir sömürge yönetimi altında yaşıyorlarmış hissetmelerine
sebep, dışlayıcı ve aşağılayıcı söylemlere maruz kalmaları, bölgelerindeki
ekonomik zenginlikten pay alamamaları, demokratik süreçlere katılamamaları olduğu
görülüyor.
Jokowi’ye sorumluluk
İkinci dönem
başkanlığına resmi olarak başlayacak olan Jokowi’nin ülkede son dönemde ortaya
çıkan anarşi boyutuna taşındığı gözlemlenen toplumsal huzursuzlukları
dindirebilecek siyasi iradeyi ortaya koyması gerekiyor.
Bunu, öncelikle
oluşacak yeni kabine üyelerinin seçiminden başlayarak, özellikle ülkede
yolsuzluklar ve adaletsizlikler üzerine gidecek yasal ve kurumsal yapılaşmaların
sağlıklı bir şekilde yeniden tesisi ve yönetebilmesi oluşturuyor.
Papua konusu da
hiç kuşku yok ki, bu sürecin bir parçası. Bu noktada, Jokowi ve hükümetin yanı
sıra, geniş toplum kesimlerinin ve/ya bunları temsil makamındaki kurumların, bu
gelişmeler karşısında sessiz kalması değil, adaleti tesis edecek süreçlerde
aktif olarak yer almaları sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesinde katkısı
olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder