Mehmet Özay 27.11.2017
Malezya’da genel
seçimler muamması başbakan yardımcısı ve içişleri bakanı Ahmed Zahid Hamidi’nin
üst üste yaptığı açıklamalarla sürüyor. Oysa, seçim konusu bu yılın bahar
aylarından bu yana Malezya gündeminde belirleyici olmaya başlamıştı. Ülke
gündemini ağırlıklı olarak belirleyen ve altmış yıldır iktidarın değişmeyen
yüzü Ulusal Birleşik Malay Organizasyonu (UMNO) bir seçimi daha göğüslemek
amacıyla kamuoyu oluşturuyordu. Bu hazırlıklar, seçimlerin musonlar öncesinde,
yani Eylül veya Ekim ayı içerisinde yapılacağını gösteriyordu.
Daha önceki
gözlemlerden de yola çıkarak söylemek gerekirse, UMNO için seçimleri kazanmanın
en iyi yolu, ulusal, dini gün ve tatilleri her türlü imkân ve olasılıkta
propaganda mekanizmasını harekete geçirmek şeklinde tezahür ediyor. Seçim
sonuçlarını etkileyen yan etkenlerden biri hiç şüphe yok ki, ülkedeki iklim
koşulları ve tatil dönemleri. Bu anlamda, seçimden en iyi sonucu almanın
şartları coğrafi ve tatil dönemleri gündeme getirilirken, özellikle muson
yağmurları ve Çin yeni yıl kutlamaları öncesinde gerçekleştirileceği
vurgulanıyordu.
Seçim ne zaman?
Ancak bakan
Ahmet Zahidi 13 Kasım’daki açıklamasında, seçimlerin 180 gün, yani altı ay
içerisinde yapılacağını söylemesi bunun yakın bir tarihte değil, aksine 2018
bahar veya yaz başına tekabül ettiği yolunda yorumlara neden olmuştu. Altı
aylık süre, 2013 yılında yapılan seçimlerden sonra, omurgasını UMNO’nun
oluşturduğu ulusal ittifak hükümetinin 24 Haziran 2018’de görev süresinin
bitmesiyle de bağlantılı. Ancak aynı bakan, 26 Kasım’da yani dün yaptığı
açıklamada ise, seçimin 16 Şubat’a denk gelen Çin yeni yılı sonrasında
yapılacağını söyledi.
Ülkenin seçim
atmosferi sadece siyasi partilerin seçimlere hazırlanması anlamı taşımıyor.
Bunun ötesinde, bağımsızlıktan bu yana iktidarı elinde tutan UMNO için bu
sürecin nasıl devam ettirilebileceği konusunda ‘gelenekselleşmiş’ ve bir o
kadar da seçmenler tarafından alışılmış yol ve yöntemlerin uygulamaya
geçirilmesi söz konusu.
Siyasette yenilik talebi
Ancak son iki
seçim, yani 2008 ve 2013 seçimleri UMNO’nun ulusal mecliste üçte ikilik
çoğunluğu yitirmesine neden olmasının ötesinde, giderek daha çok kır merkezli
siyasete sıkıştırıldığını ortaya koyuyor. Ülkedeki resmi kurumlar ve
üniversitelerin pek çok projelerini ‘inovatif’ kelimesiyle sunma modası ve
eğilimlerine karşılık merkez siyasette ‘inovatif’ kelimesinin içeriğine tekabül
edecek bir yenilenme ortaya konulamıyor. Bu nedenledir ki, UMNO sadece ulusal
mecliste çoğunluğu kaybetmekle kalmadı, 2013’de popüler oyların çoğunun
muhalefete gitmesine de mani olamadı.
Öte yandan,
ülkenin doğusunda Borneo Adası’ndaki Sabah ve Sarawak Eyalet yönetimlerinin
daha çok yatırım ve ekonomik gelirden pay alma talepleri sürüyor. Bu süreç,
gelen kamuoyunun veya yerel yönetimlerin talepleri ile sınırlı olmayan aksine,
UMNO’nun iktidarı kazanımını belirleyecek öneme haiz. Özellikle, bu iki eyaleti
kendine oy deposu bellemiş olan UMNO, muhalefetin bu bölgelerde serbest
çalışmasını önleyecek mekanizmaları hayata geçirmekten de geri durmuyor. Malay
Yarımadası’nda ise siyasi gücündeki erimeyi Malezya İslam Partisi (PAS) ile
yakınlaşarak özellikle Selangor, Cohor, Negeri Sembilan, Kedah gibi eyaletlerde
‘umut koalisyonu’ adıyla birleşen muhalefete karşı koyma hedefini güdüyor. Adı
konulmamış bu ittifak oluşumunda hedef parçalanmış ‘Müslüman’ Malay oylarını en
azından belli bölgelerde birleştirmek.
Tsunami tekrarlanmasın!
İçişleri bakanı
Ahmed Zahid Hamid’in seçim tarihiyle ilgili yaptığı iki açıklamada seçtiği mekânlar
sembolik anlam taşıyor. İlkinde iktidar ortaklarından ve bir dönem gayet ciddi
bir oy potansiyeli olan etnik Çin partilerinden Gerakan’ın (Özgürlük) yıllık
toplantısında, ikincisin de ise, bir Çin mabedinin açılış töreninde seçim
konusunu gündeme taşıyordu. Bakanın bu iki mekânı yani, Çinlilerin bulunduğu
ortamı seçmesi bir tesadüf değildi. 2013 seçimlerinin hemen akabinde başbakan
Necib bin Rezzak’ın ‘Çin tsunamisi’ söylemi aradan geçen sürede Çinli seçmen
olmadan UMNO ve ortaklarının iktidarı elde etmesinin güçlüğü ortaya çıkıyordu.
Ancak bakanın
söyleminde yukarıda dikkat çektiğim ‘inovatif’ yaklaşımın olmadığını
kanıtlarcasına, seçmeni hedef alan ve geçen seçimdeki ‘mağlubiyeti’ onlara
çıkan söylemi tekrarlıyordu. Üstü kapalı bir tehdit içeren bu söylemi yani “Şayet
seçmenler daha önce hata yaptılarsa, bağışlıyorum. Ancak bu hatayı bir dahaki
sefere tekrarlamayın” anlamına gelen açıklamasını Çinli seçmenler önünde dile
getirmesi büyük bir handikap olsa gerek.
1MDB seçimi belirleyecek (mi?)
Açıkçası, seçim
tarihleri üzerinde böylesine büyük değişikliklere işaret eden görüşlerin ortaya
çıkması seçime karar verecek olan UMNO içerisindeki görüş ayrılıklarına işaret
ediyor. Bu yıl içerisinde başbakan Necib bin Rezzak başta olmak üzere partinin
önemli isimleri, son üç yıla damgasını vuran 1 Malezya Kalkınma Fonu (1MDB) ile
ilgili ulusal ve uluslararası çevrelerden gelen iddiaları tersine çevirmekle
meşguldüler. Bir yandan Singapur’da süren ve bazı hapis cezalarıyla sonuçlanan
davalar, öte yandan ABD’de süren davalar, açıkça zikredilmese bile başbakan’a
işaret eden ifadeler muhalefetin konuyu gündemde tutmasında başat bir rol
oynuyordu.
Bu süreci
başından bu yana Sarawak Report adlı kuruluşun 1MDB ile ilgili belgeleri
gündeme taşıması, iktidar çevrelerince bir dış müdahale olarak lanse
ettiriliyor(du). Öyle ki, Sarawak Report’un internet sitesi erişime kapatılmasa
da, dolaylı yollardan Malezya kamuoyuna bu görüşlerin ulaşımı devam ediyor.
Potansiyel olarak bu gelişmeye bir dış müdahale gündemi olarak bakmak mümkünse
de, 1MDB ile ilgili gözlem ve incelemelerin daha kurulduğu 2009 yılından
itibaren muhalefet milletvekillerince yapıldığı da ortada. Kaldı ki, 1MDB
konusunda uluslararası finans kurumları devreye sokularak gerçekleştirildiği
ifade edilen para transferlerinin sorunlu yüzü sadece Sarawak Report’un gündeme
taşıdıklarıyla sınırlı değil. Bunun pratikteki veçhesinde beş ülkede ilgili
kurumlarca sürdürülen soruşturmalar bulunuyor.
İmaj ve Seçim
Başbakan Necib
bin Rezzak’ın 1MDB konusunda Malezya kamuoyu önünde kendini haklı çıkartma
çabası bağlamında, en azından iki uluslararası gelişmeyi ortaya koymak mümkün.
Bunlardan biri Suudi Arabistan kralı Selman’ın Şubat ayında Kuala Lumpur’a
yaptığı resmi ziyaret ve imzalanan milyarlarca dolarlık anlaşmalar oldu. İkincisi
ise, başbakanın Eylül ayında BM toplantıları çerçevesinde ABD’de başkan
Trump’la görüşmesiydi. Başbakan, 1MDB konusunda taraf olduğu düşünülen bu iki
ülke lideriyle yaptığı görüşmeyi, kendisinin uluslararası tanınırlığının bir
teyidi olarak yorumlayarak Malezya kamuoyu önüne çıkıyordu. Hiç kuşku yok ki,
başbakanın bu konu üzerinde özenle durması, sadece kendi meşruiyeti için değil,
daha büyük ölçekte UMNO’nun siyasi varlığının veya iktidar gücünün devam edip
etmemesiyle bağlantısı olduğu aşikâr.
Başbakan,
yukarıda zikredilen iki önemli görüşme ve öncesinde 2016 yılı Kasım başında
Çin’e yaptığı ve 45 milyar dolarlık yatırım anlaşmalarını iç politikada 1MDB
eksenli olarak gündeme taşıyordu. Ve Başbakan, bu görüşmeler ve anlaşmaları,
gerek parti içerisinde gerekse geniş kamuoyunda 1MDB konusunda kendisinin bir
müdahalesinin olmadığına kanıt olarak sunuyordu. Bu süreçte, başbakan
kamuoyundan olumlu tepkiler almış olmalı ki, 14. Genel seçimlerin Eylül ve
Ekim’de yapılacağını ima eden açıklamalarıyla seçim atmosferini daha da
hareketlendiriyor ve kamuoyunda elde ettiğini düşündüğü bu olumlu imajla bir
‘zafere’ daha imza atmak istiyordu. Kendisiyle Ekim ayında görüştüğüm Malezyalı
bir akademisyenin, her an seçim ilânı verilebilir demesi ülke gündeminin seçime
endeksli olduğunun bir başka göstergesiydi.
Oysa, bugün
gelinen noktada seçimlerin bu yıl içinde yapılmayacağı kesinleşmiş durumda.
Bütün bir yılı seçime endeksli geçiren UMNO’nun öyle anlaşılıyor ki seçim
hazırlıkları bitmiş değil. Yukarıda dikkat çekildiği üzere, son yıllara
damgasını vuran 1MDB sorununun hallinde uluslararası destek de alınmış olmasına
rağmen, acaba ne türden bir
hazırlıksızlık olabilir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder