Mehmet Özay – Kuala Lumpur
Çin Devlet
Başkanı Şi Cinping’ın Ocak ayında Ortadoğu’ya yaptığı ziyaretler çerçevesinde ‘Arap
Politika Belgesi’ adı verilen bir belge yayınlandı. Çin ve Arap dünyası arasında
mevcut ilişkileri, uzun vadede daha da geliştirmeyi hedefleyen belgenin ardından,
Çin’de kurulacak ‘Dünya Müslüman Şehri’ projesi gündeme geldi. ‘Hui Kültür
Parkı’ adıyla da anılan proje, ülkenin batısında Çinli Müslümanların ağırlıkta
olduğu Yinchuan yakınlarında 2012 yılında inşa edilmeye başlandı ve 2020
yılında tamamlanması plânlanıyor.
Bu anlamda
Çin’in durup dururken böylesi bir proje için 3.7 milyar Dolar ayırması;
projenin Sincan Eyaleti’nde değil de, ülkenin batısında Ningxia Eyaleti başkenti
ve Çin asıllı Müslümanların ağırlıkta olduğu Yinchuan şehrinde yapılıyor
olması; Komünist rejimle idare edilen Çin’in bu projeyle bölgesel ve küresel
Müslüman çevrelere bazı mesajlar vermek istemesinin yanı sıra, İpek yollarının
bağlantı noktasında bulunmasından hareketle seçildiği mekân, maddi-manevi
donanım, ekonomik kalkınma ve küresel imaj gibi çeşitli açılardan ele alınmayı
hak ediyor.
Çin-Arab Ülkeleri Yakınlaşması
Çin, 1980’lerin
başından itibaren sergilediği ekonomik kalkınma hamlesi çerçevesinde ihtiyaç
duyduğu enerji kaynakları, özellikle petrole bağımlılık dolayısıyla Arap
dünyasına yakınlaşma eğilimi gösterdi. 2000’li yıllara gelindiğinde ise, Çin artık
ekonomik gücünün yanı sıra, dünya siyasetinde bir güç merkezi olmaya doğru
ilerliyordu. Bu anlamda, kayda değer bir gelişme gösteren Çin, dünya
ülkeleriyle sadece ekonomi ve ticaret bağlamında kalmayan bir yakınlaşma içine girmeye
başladı. Bu süreçte Çin-Arap ülkeleri arasında askeri işbirlikleri, alt yapı
yatırımları, krediler gibi vasıtalarla yeni bir yapılanma gündeme geldi. Akabinde,
‘Çin-Arab İşbirliği Forumu’ ‘Çin-Arap Dostluk Konferansları’ ile ‘Çin-Arab
İlişkileri Medeniyetler arası Diyalog Toplantıları’ birbirini izledi.
Hiç kuşku
yok ki, bu süreç küresel bir güç olma iddiasındaki Çin’in dışa açılma
politikasının bir yansıması. Devlet Başkanı Şi Cinping’in bu yılın başında
Mısır ve Suudi Arabistan gibi Arap dünyasının iki önemli ülkesine yaptığı
ziyaret çerçevesinde ortaya konan ‘Arap Politika Belgesi’, ilişkilerin sadece
bu iki ülkeyle sınırlı olmadığını da gösteriyor. Aksine, Çin yönetimi,
İslamiyetle özdeşleştirilen Arap dünyasını bir bütün olarak ele aldığını, söz
konusu belgeyi Arap Birliği’ni muhatap almasıyla gösteriyor. Çin’in, Arap
ülkeleriyle kurduğu ve kurmakta olduğu ilişki enerjiden eğitime, medyadan barış
süreçlerine kadar teknik, kültür, yatırım, ekonomi gibi pek çok konuyu
kapsamasıyla, tıpkı 2015 yılında Afrika açılımında olduğu gibi bir Arap açılımı
sürecine işaret ediyor.
Hui’ler Üzerinden Yeni Bir Din Algısı Üretimi
Bir süredir
Sincan Eyaleti’nde Uygurlara yönelik uygulanan etnik politikaların şiddete
dönüşmesine karşılık Çin, ülkede Müslümanların sadece Uygurlardan ibaret
olmadığını, söz konusu ‘Müslüman Şehri’ projesini, Han etnik yapısına mensup
Müslümanların yaşadığı bir bölgede ortaya koyarak göstermek istiyor. Tarihin
değişik dönemlerinde İslamiyeti benimseyen bu kitle ‘Hui Müslümanları’ olarak
anılıyor. Temelde aynı kültür ve medeniyet köklerinden gelen kitle olmaları
nedeniyle Hui’lerin Çin komünist rejimi ve geniş Çin toplumuyla ilişkilerinin
Uygurlarınkinden farklılık arz edeceği düşünülebilir.
Ancak Çin
yönetimi, Hui Kültür Parkı adını verdiği projeyle, komünist rejimin tasarladığı
veya arzu ettiği bir İslam dini ve kültürü yapılaşmasını kendi eliyle ortaya
koymaya çalıştığını söylemek mümkün. Bu anlamda, ‘Müslüman Şehri’ imajı, Çin
devleti perspektifinden İslam kültür ve medeniyeti bağlamında çeşitli
mekânlar/yapılar ve etkinliklere konu olacağı düşünülerek bir ‘Çin Müslüman
Şehri’ imajı oluşturulacaktır. Ancak bunun salt mekânsal konumlandırmayla
sınırlı olmayacağı, peşinden komünist rejimin resmi din anlayışı -ki burada
İslamiyeti anlamak gerekir- ve pratiğini toplumsal kanallara taşıyacak bir
süreç işletilecektir.
Müslüman Toplumlara Uzatılan ‘Zeytin Dalı’
2012 yılında
başlanan söz konusu şehir inşasını, Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2013 yılında
kadim Deniz ve Kara İpek Yolları projesini dillendirmesi ve akabinde bu yılın
başında Ortadoğu’ya gerçekleştirilen resmi ziyaretle birlikte ele almak
gerekir. Bu çerçevede, komünist Çin rejiminin İslamiyet algısı bağlamında, Çin
toplumundaki Müslümanlarla ilişkisi kadar Arap dünyası açılımı noktasında Arap
toplumları ve genel itibarıyla Müslüman toplumlara verilmek istenen bir mesaj
var. Bu noktada Çin’in örneğin uluslararası bir nitelik kazanmış olan Müslüman
Uygurlarla arasındaki çatışmacı durum, ülke içinde hangi İslam algısını gündeme
getireceği sorununun doğmasına neden oluyor.
Hiç kuşku
yok ki, küresel bir güç olan Çin’in, İslamiyetle özdeşleştirilen Arap dünyasıyla
bugüne kadar enerji gibi sınırlı alanlardaki ilişkilerini geliştirilebilmesi
için İslam toplumlarına pozitif bir mesaj verme zorunluluğunda olduğu
görülüyor. Bu bağlamda, Sincan Eyaleti’ndeki Uygur Müslümanlarına yönelik
politikalarıyla olumlu bir imaja sahip olduğu söylenemeyecek Çin yönetimi, bu ‘Müslüman
şehri’ projesiyle iki hedefi gerçekleştirmeyi istiyor. İlki rejimin İslamiyete
dair küresel imajını yenilemek. İkincisi ise, ‘Arap Politika Belgesi’nde ortaya
konduğu üzere, Arap ülkeleriyle kurulması plânlanan kapsamlı işbirliklerinin
‘yumuşak’ alt yapısını tesis etme. Bu bağlamda, söz konusu bu proje, Arap
ülkeleriyle kurulan ilişkinin ilk etapta sosyo-kültürel vechesini öne çıkarmayı
hedefliyor. Bu noktada, Arap Politika Belgesi’nde ‘Kültür ve Toplumlararası
Değişim’ başlıklı bölümdeki birinci maddede yer alan ‘medeniyetler arası
diyalogun geliştirilmesi’ yaklaşımına tekabül edecek bir boyutu var.
Hazcı Kültür İnşası ve Dini Manipülasyon
Bununla
birlikte, adı, tasarımı, ilham kaynağı gibi arka plân oluşumunda bir tür İslami
sosyo-kültürel devinime ev sahipliği yapacağı imajı veren bu projenin hangi
boyutları kapsayıp kapsamadığını bütünüyle ortaya koymak en azından şu anda
mümkün değil. Ancak bazı batılı gözlemcilerce ‘Muslim Disneyland’ olarak adlandırılması
ve belirli noktalardan doğrudan uçak seferlerine başlanacak olması gibi alt
yapı hazırlıklarından hareketle, bu ‘kültür’ projesinin, paralı Arap turistler
için cazibe merkezi olması yönünde bir çaba sergileniyor.
Bu tip
projelerin temelde popüler, gündelik ve tüketimci/hazcı kültüre ait değerlerle
bezenmesi, hedef kitle olarak görülen Arap halklarının ‘iştah’ yönüne hitap
edecektir. Tabii bu noktada, ‘disneyland’ yaklaşımının Binbir Gece masalları ve efsanevi Alaaddin konseptleriyle
bir oryantal duruşa işaret ettiği de gözlerden kaçmamalı. Bu da, karşımıza
ateistlikte iddiasını sürdüren, ‘kapitalizme’ de epeyce yol vermis olan bir
ülkede post modern bir durum ortaya çıkıyor. Bu anlamda, projenin seküler/dini
turizm, eğlence sektörü gibi hususlarıyla öne çıkartılmasının, komünist bir
rejimin İslamiyet gibi bir dine açabileceği alanın bizatihi devlet kurumları ve
aktörlerince manipülasyonundan ibaret olduğunu gösteriyor.
Çin ve Arap İlişkilerinde Yeni Model: İpek Yolları
'Disneyland’
inşasının Çin-Arap ilişkilerinin ekonomik vechesiyle ilgili bir boyutunun da
olduğuna kuşku yok. Öncelikle pür bir yatırım olarak ele alındığında, devlet
başkanı Şi Cinping tarafından ilk defa 2013 yılında gündeme getirilen ve bu
yılın başında Mısır ziyareti sırasında yaptığı konuşmada üzerinde durduğu ‘Kara
ve Deniz İpek Yolları’ projeleriyle doğrudan bağlantılı. Geniş anlamda
değerlendirildiğinde, İpek Yolları her iki güzergâhtan da Arap ülkeleriyle
birleşiyor. Dolayısıyla Yinchuan şehrine yeni bir çehre kazandıracak olan
proje, çeşitli ekonomik faaliyetlere konu olmasıyla ‘Deniz ve Kara İpek
Yolları’ projelerinin bir ayağını teşkil ettiği görülür. Bu anlamda, Kara İpek
Yolu’nun Çin’in batısında geçtiği bu şehir, bu anlamda bir cazibe merkezi
olmaya aday. Bu proje de, söz konusu bu plânın bir parçası.
Bu nedenle,
Çin yönetimi İpek Yolları projesiyle hem bölgesel hem küresel alt yapı
yatırımları, ticaret ve siyasi ilişkileri geliştirmeyi öngörüyor. Projeye ‘İpek
Yolu Ekonomi Kuşağı’ adı verilmesi de bunun göstergesi. 1980’lerin başından
itibaren birinci kalkınma hamlesi olarak değerlendirilebilecek süreçte
güneybatı sahil şerindeki ve hinterlandındaki şehirlerin büyük bir hızla
kalkınarak küresel ekonomi ve kültür yapılaşmasına eklemlenmesinin ardından,
şimdi sıra geri kalmış bölgelere geliyor. ‘Müslüman şehri’nin inşa edileceği
Yinchuan şehri de ülkenin geri kalmış batı bölgesinde, kadim İpek Yolu güzergâhında
bulunmasıyla öne çıkıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder