17 Haziran 2016 Cuma

Çin ‘Müslüman Şehri’ Projesi ve Hedefleri / China’s Muslim City Project and Objectives

Mehmet Özay – Kuala Lumpur

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’ın Ocak ayında Ortadoğu’ya yaptığı ziyaretler çerçevesinde ‘Arap Politika Belgesi’ adı verilen bir belge yayınlandı. Çin ve Arap dünyası arasında mevcut ilişkileri, uzun vadede daha da geliştirmeyi hedefleyen belgenin ardından, Çin’de kurulacak ‘Dünya Müslüman Şehri’ projesi gündeme geldi. ‘Hui Kültür Parkı’ adıyla da anılan proje, ülkenin batısında Çinli Müslümanların ağırlıkta olduğu Yinchuan yakınlarında 2012 yılında inşa edilmeye başlandı ve 2020 yılında tamamlanması plânlanıyor.

Bu anlamda Çin’in durup dururken böylesi bir proje için 3.7 milyar Dolar ayırması; projenin Sincan Eyaleti’nde değil de, ülkenin batısında Ningxia Eyaleti başkenti ve Çin asıllı Müslümanların ağırlıkta olduğu Yinchuan şehrinde yapılıyor olması; Komünist rejimle idare edilen Çin’in bu projeyle bölgesel ve küresel Müslüman çevrelere bazı mesajlar vermek istemesinin yanı sıra, İpek yollarının bağlantı noktasında bulunmasından hareketle seçildiği mekân, maddi-manevi donanım, ekonomik kalkınma ve küresel imaj gibi çeşitli açılardan ele alınmayı hak ediyor.

Çin-Arab Ülkeleri Yakınlaşması
Çin, 1980’lerin başından itibaren sergilediği ekonomik kalkınma hamlesi çerçevesinde ihtiyaç duyduğu enerji kaynakları, özellikle petrole bağımlılık dolayısıyla Arap dünyasına yakınlaşma eğilimi gösterdi. 2000’li yıllara gelindiğinde ise, Çin artık ekonomik gücünün yanı sıra, dünya siyasetinde bir güç merkezi olmaya doğru ilerliyordu. Bu anlamda, kayda değer bir gelişme gösteren Çin, dünya ülkeleriyle sadece ekonomi ve ticaret bağlamında kalmayan bir yakınlaşma içine girmeye başladı. Bu süreçte Çin-Arap ülkeleri arasında askeri işbirlikleri, alt yapı yatırımları, krediler gibi vasıtalarla yeni bir yapılanma gündeme geldi. Akabinde, ‘Çin-Arab İşbirliği Forumu’ ‘Çin-Arap Dostluk Konferansları’ ile ‘Çin-Arab İlişkileri Medeniyetler arası Diyalog Toplantıları’ birbirini izledi.

Hiç kuşku yok ki, bu süreç küresel bir güç olma iddiasındaki Çin’in dışa açılma politikasının bir yansıması. Devlet Başkanı Şi Cinping’in bu yılın başında Mısır ve Suudi Arabistan gibi Arap dünyasının iki önemli ülkesine yaptığı ziyaret çerçevesinde ortaya konan ‘Arap Politika Belgesi’, ilişkilerin sadece bu iki ülkeyle sınırlı olmadığını da gösteriyor. Aksine, Çin yönetimi, İslamiyetle özdeşleştirilen Arap dünyasını bir bütün olarak ele aldığını, söz konusu belgeyi Arap Birliği’ni muhatap almasıyla gösteriyor. Çin’in, Arap ülkeleriyle kurduğu ve kurmakta olduğu ilişki enerjiden eğitime, medyadan barış süreçlerine kadar teknik, kültür, yatırım, ekonomi gibi pek çok konuyu kapsamasıyla, tıpkı 2015 yılında Afrika açılımında olduğu gibi bir Arap açılımı sürecine işaret ediyor. 

Hui’ler Üzerinden Yeni Bir Din Algısı Üretimi
Bir süredir Sincan Eyaleti’nde Uygurlara yönelik uygulanan etnik politikaların şiddete dönüşmesine karşılık Çin, ülkede Müslümanların sadece Uygurlardan ibaret olmadığını, söz konusu ‘Müslüman Şehri’ projesini, Han etnik yapısına mensup Müslümanların yaşadığı bir bölgede ortaya koyarak göstermek istiyor. Tarihin değişik dönemlerinde İslamiyeti benimseyen bu kitle ‘Hui Müslümanları’ olarak anılıyor. Temelde aynı kültür ve medeniyet köklerinden gelen kitle olmaları nedeniyle Hui’lerin Çin komünist rejimi ve geniş Çin toplumuyla ilişkilerinin Uygurlarınkinden farklılık arz edeceği düşünülebilir.

Ancak Çin yönetimi, Hui Kültür Parkı adını verdiği projeyle, komünist rejimin tasarladığı veya arzu ettiği bir İslam dini ve kültürü yapılaşmasını kendi eliyle ortaya koymaya çalıştığını söylemek mümkün. Bu anlamda, ‘Müslüman Şehri’ imajı, Çin devleti perspektifinden İslam kültür ve medeniyeti bağlamında çeşitli mekânlar/yapılar ve etkinliklere konu olacağı düşünülerek bir ‘Çin Müslüman Şehri’ imajı oluşturulacaktır. Ancak bunun salt mekânsal konumlandırmayla sınırlı olmayacağı, peşinden komünist rejimin resmi din anlayışı -ki burada İslamiyeti anlamak gerekir- ve pratiğini toplumsal kanallara taşıyacak bir süreç işletilecektir.

Müslüman Toplumlara Uzatılan ‘Zeytin Dalı’
2012 yılında başlanan söz konusu şehir inşasını, Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2013 yılında kadim Deniz ve Kara İpek Yolları projesini dillendirmesi ve akabinde bu yılın başında Ortadoğu’ya gerçekleştirilen resmi ziyaretle birlikte ele almak gerekir. Bu çerçevede, komünist Çin rejiminin İslamiyet algısı bağlamında, Çin toplumundaki Müslümanlarla ilişkisi kadar Arap dünyası açılımı noktasında Arap toplumları ve genel itibarıyla Müslüman toplumlara verilmek istenen bir mesaj var. Bu noktada Çin’in örneğin uluslararası bir nitelik kazanmış olan Müslüman Uygurlarla arasındaki çatışmacı durum, ülke içinde hangi İslam algısını gündeme getireceği sorununun doğmasına neden oluyor.

Hiç kuşku yok ki, küresel bir güç olan Çin’in, İslamiyetle özdeşleştirilen Arap dünyasıyla bugüne kadar enerji gibi sınırlı alanlardaki ilişkilerini geliştirilebilmesi için İslam toplumlarına pozitif bir mesaj verme zorunluluğunda olduğu görülüyor. Bu bağlamda, Sincan Eyaleti’ndeki Uygur Müslümanlarına yönelik politikalarıyla olumlu bir imaja sahip olduğu söylenemeyecek Çin yönetimi, bu ‘Müslüman şehri’ projesiyle iki hedefi gerçekleştirmeyi istiyor. İlki rejimin İslamiyete dair küresel imajını yenilemek. İkincisi ise, ‘Arap Politika Belgesi’nde ortaya konduğu üzere, Arap ülkeleriyle kurulması plânlanan kapsamlı işbirliklerinin ‘yumuşak’ alt yapısını tesis etme. Bu bağlamda, söz konusu bu proje, Arap ülkeleriyle kurulan ilişkinin ilk etapta sosyo-kültürel vechesini öne çıkarmayı hedefliyor. Bu noktada, Arap Politika Belgesi’nde ‘Kültür ve Toplumlararası Değişim’ başlıklı bölümdeki birinci maddede yer alan ‘medeniyetler arası diyalogun geliştirilmesi’ yaklaşımına tekabül edecek bir boyutu var.

Hazcı Kültür İnşası ve Dini Manipülasyon
Bununla birlikte, adı, tasarımı, ilham kaynağı gibi arka plân oluşumunda bir tür İslami sosyo-kültürel devinime ev sahipliği yapacağı imajı veren bu projenin hangi boyutları kapsayıp kapsamadığını bütünüyle ortaya koymak en azından şu anda mümkün değil. Ancak bazı batılı gözlemcilerce ‘Muslim Disneyland’ olarak adlandırılması ve belirli noktalardan doğrudan uçak seferlerine başlanacak olması gibi alt yapı hazırlıklarından hareketle, bu ‘kültür’ projesinin, paralı Arap turistler için cazibe merkezi olması yönünde bir çaba sergileniyor.

Bu tip projelerin temelde popüler, gündelik ve tüketimci/hazcı kültüre ait değerlerle bezenmesi, hedef kitle olarak görülen Arap halklarının ‘iştah’ yönüne hitap edecektir. Tabii bu noktada, ‘disneyland’ yaklaşımının Binbir Gece masalları ve efsanevi Alaaddin konseptleriyle bir oryantal duruşa işaret ettiği de gözlerden kaçmamalı. Bu da, karşımıza ateistlikte iddiasını sürdüren, ‘kapitalizme’ de epeyce yol vermis olan bir ülkede post modern bir durum ortaya çıkıyor. Bu anlamda, projenin seküler/dini turizm, eğlence sektörü gibi hususlarıyla öne çıkartılmasının, komünist bir rejimin İslamiyet gibi bir dine açabileceği alanın bizatihi devlet kurumları ve aktörlerince manipülasyonundan ibaret olduğunu gösteriyor.

Çin ve Arap İlişkilerinde Yeni Model: İpek Yolları
'Disneyland’ inşasının Çin-Arap ilişkilerinin ekonomik vechesiyle ilgili bir boyutunun da olduğuna kuşku yok. Öncelikle pür bir yatırım olarak ele alındığında, devlet başkanı Şi Cinping tarafından ilk defa 2013 yılında gündeme getirilen ve bu yılın başında Mısır ziyareti sırasında yaptığı konuşmada üzerinde durduğu ‘Kara ve Deniz İpek Yolları’ projeleriyle doğrudan bağlantılı. Geniş anlamda değerlendirildiğinde, İpek Yolları her iki güzergâhtan da Arap ülkeleriyle birleşiyor. Dolayısıyla Yinchuan şehrine yeni bir çehre kazandıracak olan proje, çeşitli ekonomik faaliyetlere konu olmasıyla ‘Deniz ve Kara İpek Yolları’ projelerinin bir ayağını teşkil ettiği görülür. Bu anlamda, Kara İpek Yolu’nun Çin’in batısında geçtiği bu şehir, bu anlamda bir cazibe merkezi olmaya aday. Bu proje de, söz konusu bu plânın bir parçası.

Bu nedenle, Çin yönetimi İpek Yolları projesiyle hem bölgesel hem küresel alt yapı yatırımları, ticaret ve siyasi ilişkileri geliştirmeyi öngörüyor. Projeye ‘İpek Yolu Ekonomi Kuşağı’ adı verilmesi de bunun göstergesi. 1980’lerin başından itibaren birinci kalkınma hamlesi olarak değerlendirilebilecek süreçte güneybatı sahil şerindeki ve hinterlandındaki şehirlerin büyük bir hızla kalkınarak küresel ekonomi ve kültür yapılaşmasına eklemlenmesinin ardından, şimdi sıra geri kalmış bölgelere geliyor. ‘Müslüman şehri’nin inşa edileceği Yinchuan şehri de ülkenin geri kalmış batı bölgesinde, kadim İpek Yolu güzergâhında bulunmasıyla öne çıkıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder