15 Haziran 2015 Pazartesi
Arakanlı Müslümanlar Bir Kez Daha Açe’de / Rohingyanese Muslims Again in Aceh
Mehmet Özay
–Banda Açe 15 Haziran 2015
Bir grup Arakanlı
Müslümanın, 10 Mayıs ve sonrasında bir kez daha Açe sahillerinde karaya
çıkmasıyla, haftalarca Bengal Körfezi-Hint Okyanusu-Malaka Boğazı rotasında
onlarca teknede binlerce olduğu ifade edilen Arakanlıların varlığı bir kez daha
uluslararası gündeme oturdu. Aslında bu, Arakanlı Müslümanların Açe
topraklarına ilk çıkışı değildi. Daha Arakan sorunu 2012 yılı Haziran
başlarında ve sonrasında gündeme gelmemişken, 2008 yılı Aralık, 2009 yılı Şubat
ve de ardından 2013 yılı Temmuz ayında yüzlerce Arakanlı Müslüman o bildik
tekneleriyle rüzgârın ve de dalgaların gücüyle soluğu Endonezya’nın Sumatra
Adası’nın kuzeyinde Açe Eyaleti’nde almıştı. O günlerde bizzat tanık olduğumuz
bu üç gelişmede insan kaçakçılığı olgusu gündeme taşınmıyordu. Kaldı ki,
Cakarta’dan gelen yetkililerin bazı çalışmaları sonrası bu insanlar Açe’den
çıkartılırken, akibetlerinin ne olduğunu bugüne kadar öğrenemedik.
Ancak bu sefer, yani
Mayıs ayı içerisinde Arakanlıları taşıyan teknelerin Açeli balıkçılarca bir kez
daha Kuzey Açe’de karaya çekilmesiyle, kafaları karıştırmaya yetecek veya
konunun ne kadar komplike olduğunu açık seçik ortaya koyacak bazı hususlar da
beraberinde gündeme geldi. Yapılması gereken, tüm unsurların birbirinden
bağımsız ve ilintili olacak şekilde detaylı bir değerlendirmeye tabi
tutulmasıydı. Ancak, tüm bu hususlar medyada kayda değer bir şekilde
tartışılmadı. Aksine, bir kez daha, özellikle de ilgili devletleri temsil
makamındaki yetkililerin manipulatif yaklaşımlarla Arakan sorununa palyatif
çözüm bulma konusunda ne kadar da mahir olduklarına tanık olduk.
Mayıs ayında vuku
bulan gelişmede, söz konusu binlerce Arakanlının yanı sıra, teknelerde Bangladeşli
olduğu bilgisi, ilk defa gündeme geliyordu. Arakanlıların gerek Myanmar’ın
batısında kendi ana yurtlarından, gerekse yasa dışı göçmen olarak bulundukları
Bangladeş sahillerinden fırsatını bulduklarında denize açıldıkları biliniyor.
Ancak bu sefer, teknelerde Bangladeş vatandaşlarının da olması, Arakan konusunu
manipüle etmeye matuf bir çaba olarak okunmaya el verecek bir ihtimali içinde
barındırıyor. Öte yandan, Bangladeşli gruptan birkaç kişiyle yapılan ve basına
yansıyan röportajlardan anlaşıldığı kadarıyla, adına insan kaçakçıları denilen
uluslararası şebeke öyle anlaşılıyor ki, işi iyice ilerleterek, ülkelerinde
mağdur olan bazı Bangladeşlileri zorla ‘köle’ mesabesinde ‘iş piyasasına’ satma
girişiminde bulunuyor.
Onlarca tekneyle
haftalarca Bengal Körfezi-Hint Okyanusu’nun doğusu ve Malaka Boğazı’nda
insanlık halinin en acı verici koşullarında yaşam mücadelesi veren Arakanlılar
önce Tayland, ardından Malezya sınır güvenlik birimlerinin ‘ulusal
güvenliklerini’ tehdit gerekçesiyle zorla okyanus sularına gönderildiler.
Ardından, sanki el birliği etmişcesine bu iki ülkeye Endonezya da eklendi.
Ancak bu insanlık dramına dur diyebilme gücünü gösteren birkaç Açeli balıkçı
ile bu insanları kendi topraklarında barındırmayı sorumluluk addeden Açe halkı oldu.
Açelilerin bu tavrında tüm dünyaya verilecek çok önemli mesajlar varken, aynı
ülkenin merkezi hükümetini temsil makamındaki ordu yetkilileri, Açeli
balıkçıları azarlayarak okyanusta ‘başı boş gezinen’ teknelerin karaya
çıkartılmamasını açık bir dille gündeme getirdi. Bu noktada, durup, Açelilerin
bu insanları tıpkı kimi ülkelerin yaptığı gibi, kaçak işçi statüsünde ülkede
elden ele satmaya yönelik bir girişimleri mi söz konusu acaba diye sorası
geliyor insanın.
Ancak ne daha önceki
tecrübeler ne de bu son gelişmede Açelilerin -kimi çevrelerin baskılarına
rağmen- pür insanî yaklaşımlarında bir milim değişme yok. Her gün, şehrin ana
arterlerinde yardım toplayan öğrencilere, kendi araçlarıyla bölgeye
yardımlarını ulaştıran sivil toplum kuruluşlarına rastlamak mümkün. Bu
bağlamda, şu hususa özellikle dikkat çekmekte fayda var. Uzun bir tarihi birikimin
ürünü olan ve adına ‘geleneksel yasalar’ denilen ilkeler bütününün
‘denizcilikle’ ilgili bölümünde Açeli balıkçılar, “denizin ortasında yardıma
muhtaç her kim olursa olsun, dinine/ırkına bakılmaksızın yardım edilmesi”ni ahlâki
bir sorumluluk addederek ve bunu bir kural haline getirerek uyguluyorlar. Bu
duruş, geçmişte bölgenin kadim kültür ve medeniyetinin oluşumuna ev sahipliği
yapmış Açe’nin inşa ettiği anlayışın bugüne yansıyan halinden başka bir şey
değil. Bu anlayışı bu toprakları yöneten kişilerde de görmek mümkün. Bu
bağlamda, tıpkı 2008 yılında dönemin Açe Valisi İrwandi Yusuf’un “Bu insanları
konuk edebiliriz, Eyaleti’mizde kalabilirler” mesajını açıklıkla ortaya koyduğu
gibi, bugün de aynı yaklaşımı Açe yönetiminden ve de özellikle sivil toplum ve
halk kesimlerinden duymak mümkün. Herhalde bu yaklaşım da akademisyenler, sivil
toplumcular ve de devlet kurumlarınca inceleme konusu olmayı hak ediyor.
Açeliler böylesi bir
fedakârlığı gönüllü bir şekilde üstlenirken, gözler birden Tayland-Malezya ve
Endonezya merkezi hükümetinin uluslararası kamuoyu önünde kelimenin en hafif
ifadesiyle yaşadıkları ‘mahçubiyet’ karşısında çıkış yolu arama çabası gündeme
geldi. Bu mahçubiyete sebep olan hususu, yani söz konusu üç ülke resmi
makamlarının göçmenleri taşıyan tekneleri sahillerinden uzaklaştırmalarını, o
günlerde sosyal medyaya düşen bir karikatürden daha iyi anlatan bir şey olamaz.
Bu süreçte, Kuala Lumpur’da biraraya gelen ülke yetkilileri savunmacı bir
refleksle harekete geçip, suçu önce adına ‘kaçak göçmen’ denilen kitlenin -ki
burada Arakanlı Müslümanlar kastediliyor- ilgili ülkelerin toplumsal güvenliğine
bir ‘tehdit’ addedildiğini gündeme getirdi. Aynı günlerde, önce Tayland’da
ardından Malezya’da her iki ülke sınırlarına yakın bölgelerde bulunan toplu
mezarlar ilgili ülkeleri şok etse de, buradan gene çıkış yolu bulup suçu insan
kaçakçıları üzerine yıkma çabalarına tanık olundu.
Aslında tam da burada
bu insan kaçakçılarının kimlerden oluştuğu sorgulanması gerekirken, bunun
yerine bu grup bir ‘heyulaymışcasına’ tanımsızlığa terk edildi. Ancak
mezarların bulunmasının akabinde başlatılan soruşturmalarda, her iki ülkenin
sınır güvenliğinden sorumlu birimlerinin işin içinde yer aldıkları ortaya
çıktı. Bu noktada, sadece Tayland ve Malezya’da değil, bölgenin diğer
ülkelerinde de şu veya bu şekilde görülen insan trafiği/kaçakçılığı konusunda
ilgili ülkelerin sınır görevlilerinin dahli olmadan bu insan ‘transferlerinin’
mümkün olmadığını anlamak için uzman olmaya gerek yok. Bu süreçte, yukarıda
zikrettiğim karikatürün, herkesin tekme attığı Arakanlılara kucak açan tek
toplumun Açeliler olduğunu ortaya koyan ikinci versiyonunun açıkça ortaya
koyduğu üzere, Açe halkı üzerine düşeni yaparken, Açe Valiliği ve eyalette
faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının ve de üniversitelerin bu konu
üzerinde öncelikle merkezi hükümet, ardından da ASEAN nezdinde girişimlere el
verecek icraatlara imza atmaları gerekiyor. Pek çok acılar yaşamış Açe halkının
Arakanlı Müslümanlara hiçbir karşılık beklemeden naif yardımlarına devam
ederken, Açe politik bilincinin ASEAN’da bir değişime imza atılmasında itici
bir faktör olmaması için hiçbir neden yok.
http://www.dunyabulteni.net/haber-analiz/332654/arakanli-muslumanlar-bir-kez-daha-acede
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder